Öykü

6’ya 5 Kala

Yasemin, büyüdüğü halde sevimliliğini kaybetmeyen tiplerdendi. Tombul yüzü, bir bebek simasına sahipken, kimse onun 9 yaşında olduğunu tahmin bile edemezdi. Tombul yüzüne, kumral saçları ve zeytin gözleri eşlik ediyordu. Ailenin maskotu olduğu gibi bütün kasabanın da en sevilen çocuğuydu. Hüzün veya kedere kapılan herhangi biri, onunla birkaç dakika geçirse hemen neşesi yerine gelirdi.

Küçük kız, her sabah olduğu gibi o gün de güneşin doğuşunu kaçırmadan uyanmıştı. Alelacele üstünü giyinip, bir şeyler tıkındıktan sonra, tavan arasına koştu. Zira yapması gereken işler için pek fazla vakti yoktu. Ortalık yeterince insan kaynamadan, zihninde dolaşanları yerine getirmeliydi.

Babasının yasaklamasına rağmen, ahşap merdiveni, tavan arasına açılan kapının altına yasladı ve iki yana açılan kapakları kaldırdı. Güneşin geçit bulamadığı inini, gaz lambasıyla aydınlattı. Kendini yukarı çekerek guguklu saatine yaklaştı. Henüz saat 6’ya 9 vardı ve biraz daha beklemesi gerekiyordu. Saat tam 6’ya 5 kalaya geldiğinde ise saat öttü ve etrafa rengârenk periler saçıldı. Tıpkı Yasemin gibi tavan arasını neşeyle şenlendirmişlerdi. Mavi, pembe, mor, yeşil ve sarı olmak üzere 5 minik ve kanatlı peri, gaz lambasının sıkıcı loşluğuna renk katmıştı. Küçük kız da perilerin neşesine kıkırdamasıyla eşlik ediyordu. Perilerin lideri olan Mavi Peri’ye döndü ve: “Yapmamız gereken birkaç işimiz var peri. Kasabanın halkı gözlerini ovalayarak ortalıkta gezmeden önce, görevinizi yerine getirmelisiniz,” dedi. Mavi Peri, ufak vücudundan çıkarabildiği en yüksek sesle: “Anlaşıldı tatlım!” diyerek, perilerin Yasemin’in ceylan derisi çantasına doluşmalarını sağladı. Yasemin tavan arasını kapatıp merdivenden inerken Mavi Peri kafasını çantadan çıkardı ve konuştu: “Bugün aklında neler var bakalım tatlım?”

“Dün gece bizim sınıftaki Halim ile ilgili bazı şeyler düşündüm. Hani şu, geçen hafta dükkânını iflastan kurtardığımız sahafın yeğeni. O sahafı hatırladın mı peri?”

“Nasıl unuturum ki tatlım? Adamcağızın, ellerini şükranla yukarı açışını nasıl unuturum?”

Küçük kız evden çıkarken periler çantada kıkırdayıp oynaşıyordu. Mavi Peri onları, artık dışarıda olduklarına dair uyardı.

“Söyle bana tatlım! Halim için ne yapmamızı istiyorsun?”

“Geçen gün, bizim kasabanın çocukları top peşinde koşuştururken, o sadece onları uzaktan izliyordu. Yüzündeki ifadeden, onlara katılmak için can attığı apaçık ortadaydı peri. Tabi, yüzünün çocuklarla ayakkabısı arasında kayıp durduğunu hemen fark ettim. Ayakkabısı paçavra halinde ve rengini kaybetmiş durumdaydı. Bu durum beni çok üzdü. Yani siz olduğunuz sürece ona yardım edebileceğimizden kuşkum yok elbette. Gene de yüzünde çaresizlik gördüğüm insanlara üzülmeden edemiyorum peri.”

“Sen merak etme tatlım! Perin senin kalbini bilmez mi hiç? Sen dilersin ve perilerin uçuşur; perilerin uçuşur ve asık suratlar gevşer.”

Bütün bu konuşma esnasında Halim’in evinin önüne gelmişlerdi bile. Yasemin elini şaklattı ve “Hadi bakalım, sihir zamanı!” dedi. Periler çantadan bir bir çıkarak ayakkabıların etrafında pırıltılı bir gökkuşağı oluşturdular. Birkaç dönüşün ardından, kapının önünde gıcır bir çift ayakkabı duruyordu artık. Yasemin neşeyle ellerini kaldırdı gökyüzüne. “Harika görünüyorlar,” dedi. Periler tekrar çantaya girdi ve yola devam ettiler.

“Tatlım!”

“Dinliyorum peri…”

“Bugüne kadar birçok çocuğun dileklerini yerine getirdim. Hepsi sayısız istekte bulundu. Hiçbiri başkaları için değildi. Bir çocuğun bir başkasının iyiliğini düşünememesini normal bulabiliyorum; ancak senin kendin için tek bir dilek bile dilememeni garipsiyorum.”

“Çok basit peri… Kendi istediklerim gerçekleştiğinde, sevincim o anla sınırlı kalıyor. Fakat bir başkası için bir şey yapmak, oldukça uzun süren bir mutluluk… Şu yaptıklarımıza baksana! Birlikte, en mutsuz, En ketum insanların bile sevinçten başını döndürdük. İşte gerçek mutluluk bu…”

“Ah tatlım! Sanırım bir gün zamanı gelip de gittiğimde seni çok özleyeceğim.”

“O günü düşünmek dahi istemiyorum peri.”

Birlikte taşlı yolları adımlamaya devam ettiler. Dayısının evinin önüne vardılar bir süre sonra.

“Kuzeninin bu iyiliği hak ettiğine emin misin tatlım?”

“Kimin iyiliği hak edip etmediğine ben karar veremem peri. Her ne kadar beni sevmese de, bana kötülük etse de, kalbimde ona karşı bir kin yok. Hem bu onun hayatının dönüm noktası. Bencil düşüncelerle, ondan bu hakkı alamam. Artık o da çıkıp, rahatça sokaklarda dolaşabilecek. Benden başka da konuştuğu, daha normal arkadaşları olacak. Çok istediği, ormanda tek başına bir gece geçirme saçmalığını bile gerçekleştirebilir. Onun yürüdüğü anı görmek beni bir hayli heyecanlandırıyor.”

“Kendin aynı durumdayken, başkasını kurtarman… İşte seni melek yapan şey, bu merhametin… Bu iyilikle beş haftalık dilek hakkını kullanmış olacaksın. Bunu yapmak istediğinden hâlâ emin misin?”

“Kesinlikle peri… Kesinlikle eminim. Hadi yapalım!”

Perilerin yardımıyla, sakat olan ayağına rağmen, kuzeninin penceresini aşmayı başarıyordu küçük kız. Fosur fosur uyuyan dev cüsseli çocuk, pekte sevimli gözükmüyordu.

“İşe koyulma zamanı…”

Tam periler dileği gerçekleştirmek üzere uçuşmaya başlıyorlardı ki, dev çocuğun tek gözü açılıverdi.

“Ne arıyorsun odamda pis cadı?”

“Şey ben!..”

“Bu kelebeğe benzeyen şeyler de ne? Büyü mü yapıyorsun bana, patates surat?”

Dev çocuk, olduğu yerde doğrulup, etrafında dolaşan perilere başucundaki sinek ilacını boca etti. Sersemleyen perileri bir bir avucuna toplayan canavarı durdurmak imkânsızdı. Yasemin gözyaşları içindeyken, hepsi birer kelebek gibi un ufak edildi.

“Ahmak! Koca ahmak! Onlar senin içindi! Bacağın için… Dayım mutlu olsun diyeydi. Annen için… Sen mutlu ol diyeydi. Bu yatağa bağlı kalma diyeydi. Peri haklıydı… Sen bunu hak etmedin!”

Yasemin, bu olaydan sonra iyilik yapmaktan vazgeçmedi. Kendi için dilek tutmadığı için de pişman olmadı. Sadece, hayattaki ilk dersini almıştı: İnsanoğlu nankördü. Bazıları hiçbir şeyi hak etmiyordu. Bir daha eskisi gibi sarılamadığı tek duydu ise “Merhamet” oldu.

6’ya 5 Kala” için 2 Yorum Var

  1. Küçük, şirin masalın için teşekkürler Gökten. Çok etkileyiciydi ve ilham verici oldu benim için. 🙂

    9 yaşında bir çocuktan beklenmeyecek, “ketum” gibi sözcükler ve o yaştan beklenmeyecek olgunlukta cümleler vardı; ama öykünün kurgusu onu gerektirdiği için pek gözüme batmadı bunlar. İki yerde yanlış yazdığın sözcük var onları söylemek istiyorum:

    “Fosur fosur uyuyan dev cüsseli çocuk, pekte sevimli gözükmüyordu.” pekte sözcüğünü pek de olarak yazman gerekiyordu, gözünden kaçmış olmalı.

    Aynı şekilde, klavye hatası olan bir sözcük de öykünün son cümlesindeki “duydu”

    Ben çok sevdim hikayeni, ellerine sağlık. 🙂

    1. Teşekkürler…

      Dediğin gibi dikkatsizlikten birkaç problem olmuş.

      Diyalog sıkıntısını da genelde yaşıyorum. Yazmaya devam…

Adil Öztürk için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *