Öykü

Akis

“Rezenenin faydaları? Rezene çayı nasıl yapılır? Rezene çayı neye iyi gelir, ne işe yarar? Rezene çayı nasıl hazırlanır? Rezene çayının zararları ve yan etkileri nelerdir?”

Tüm uyuşukluğu üzerine yapışan kadın, kollarını havalandırarak gerinme hareketini tamamladı. Midesindeki kesilmeyen ağrılar sebebiyle veri tabanları arasında hızla gezinmekteydi. Karşısına çıkan sitenin yavan yaklaşımını gördükten sonra sayfaların hepsini kapattı. Kanlanmış gözleriyle cevaplamadığı yazışmaları okudu. Nitekim hiçbirine cevap verme niyeti hala yoktu.

Neticede bir işgüzardan öte biri olmasa da, kendini pek severdi. Menziline girmiyorsanız zarar görmeden yolunuza devam edebilirdiniz. En fazla bakışlarındaki sinsilik sizi bir miktar korkuturdu. Ötesinde bir zarar için yeterli kurnazlığa sahip olmasına rağmen; o yetkinlik ona asla verilmeyecekti. O güne kadar denmeli belki de. Her şey temizlik saatinin hemen ardından tuvalete gitmesiyle başladı.

Yeni silinmiş tuvalet zemininin üzerine bulaşan adım izlerine takılmaksızın ilerledi. İşini hallettikten sonra sifona bastı. Temiz biriydi; sorumluluklarını önemserdi. Aynalı sifon butonunun üzerindeki yansımasında kendini kontrol etti. Görüntüyü genel olarak beğense de; bukleleri şekilsiz gibiydi. Kafasını aşağı yukarı savurdu daha hacimli durmaları için. Kahverengi iri dalgalı telden öbekler yere saçıldı.

Kabinden çıkmadan evvel çamaşır suyu kokusunu içine çekti. Temiz olduğunu hali hazırda belirtmiştik sanıyorum. Severdi hijyenik olan her şeyi işte. Yerdeki saç tellerine bezgince basıp kilidi çevirdi. Tahta kapı birkaç defa çarpmaya devam etti ardından. Kadınsa lavabonun başına geçmişti çoktan. Aynadaki görüntüsünü inceledi ellerini yıkarken bir yandan. Az önceki yansımaya göre çok daha netti şimdi karşısında olan.

Güzeldi; çeşme suları kadar berraktı ruhu. Belki biraz yaşlanmıştı ama zamanın ondan çalamadıkları da hala gözlenmekteydi. Vücudunun ihanetine uğramamış; o da ona sadık kalmıştı. Biri hangisinin öncelikli etken olduğunu sorsa, hayatındaki en derin paradokslarından birini yaşardı muhtemelen. Yani sadece öyle olagelmişti her şey ona göre.

Genelin sorunsallarına sahip olmayınca otomatik olarak üst seviye olduğunu düşündüğünü fark etmezdi bile. İşin bu kısmında şanslı sayılabilecek yönlerine dair kriterler yerlerdeydi aslında. Kadın çoğu zaman bunları bir başarı gibi gördüğünden, işin sığ yanlarını fark etmezdi. At gözlükleri eşliğinde başkalarına göre mükemmel sayılabilecek hayatının büyük buhranlarıyla boğuşurdu.

Makyajının pürüzlerini gördüğünde yüzünü buruşturdu. İnsanlar neden gördüklerini söylemezlerdi ki? Kıskançlıktan, her şey kıskançlıktandı. Kavisli dudaklarındaki bordo rujun taşan noktalarını serçe parmağındaki ıslaklıkla almaya çalıştı sinirle. Eli kayınca yüzünün sol yanını karışık bir palete çevirmişti. Elmacıklarının üzerine kadar bulaşan alı al moru mor ton; turuncumsu pembe allığıyla birleşmişti.

İyice agresifleşmiş bir ruh haliyle peçeteliğe yöneldi. O sırada aradığı sensörü daima bozuk olan makinenin ortadan kalkmış olduğunu gördü. Öylece, kimselere sormadan kaldırıvermişlerdi insanı çeşitli dans hareketlerine zorlayan aygıtı. Yerine gelen cihaz, son teknolojiyle donanmış bir el kurutma makinesiydi. Onu kullanmak yerine dolapları karıştırmaya başladı.

Büyük bir yığın bulunca; uzay üssünden fırlamış gibi duran makinenin üzerine bolca kağıt havlu koydu. Ellerinin kuruyup çatlamasını istemezdi. Ve herkes bilirdi ki bu aletler cildi mahvederdi uzun süreli kullanımda. Steril oldukları iddia edilse dahi hayatındaki her şeye güvensiz yaklaşan biri için pek anlam ifade etmemekteydi söylemler. Bir kağıt havlunun ucunu ıslatıp yüzünü temizlemeye başladığı sırada tuvaletin kapısı açıldı.

Başka bir departmanda çalışan gereksiz neşeye sahip kadına, başıyla selam verdikten sonra yansımasına döndü. Makyajının bir kısmını çıkartmak zorunda kalsa da durum sandığı kadar vahim değildi. Kabinden çıkan kadınla konuşmak zorunda kalmak istemese de saçını düzeltirken çoktan yakalanmıştı. Fakat konu derinden dertlenebileceği bir şey olunca sohbet sarmıştı.

“Aaa el kurutma makinesi mi? Neden böyle bir şey yapmışlar ki?”

“İnan ben de anlamadım. Peçete neyimize yetmiyorsa…”

“Baksana ama üzerindeki uyarıyı okuyunca biraz mantıklı geldi şimdi bana. Ama cidden bunların içindeki hava hiç temizlenmiyor diye biliyordum. Neyse ellerimi peçeteye sileyim en iyisi ben yine de.”

Gereksiz neşeli kadın abartılı bir vedayla tuvaletten çıktı. Öbürünün aklı uyarı metnine takıldı. Onu görmesine rağmen pek de önemsememişti. Cihazın altında ve üstünde iki adet tabela vardı. Sırayla inceledi. Kurutma makinesi için verilen ismin komik olduğunu düşündü kısa bir an. İlahi rüzgar, kutsal rüzgar… Uyarıları okurken elleri makineye doğru havalanmıştı davet edilmişler gibi.

Kamikaze El Kurutma Makinesi

Kağıt havlu yok! Daha az ağaç kesiyoruz; çevremizi koruyoruz! Bu evren sadece bizim mi? Harekete geçme vakti!

  • Cihazdaki filtre sayesinde elleriniz kirli hava yerine temiz hava ile kurutulur; geçmişin temaslarından arındırılır.

         DİKKAT: Son kampanyamız gereği şanslı kişiye kutsanmışlardan bir armağan verilecektir!

Nemli parmaklarının ucuna değen havadaki titreşimleri sezmemek imkansızdı…  Gözleri hissettiği ürpertinin hızına erişememiş alttaki tabelayı okumaya devam etmişti.  Elleri makinenin üçgen biçimli ağızlığına uygun pozisyonda olacak şekilde serçe parmaklarından bitişmişti. Bir şeyi tutması gerekiyormuş gibi bir refleksle yapılmıştı bu hamle.

  • Ellerinizi kurutma makinesinin altında olacak şekilde tutun. Hava akımı devreye girene kadar bekleyin.
  • Hava akışını sağlamak için ellerinizi hareket ettirin.
  • Ferah bir serinleme eşliğinde ellerinizin kurumasını bekleyin.
  • Bir yandan da Kamikaze’nin eşsiz dokunuşlarıyla hayatınızı irdeleyin! Kendinizi ona bırakın!

Metni okumasına okudu lakin kadın bu sefer gerçekten hayatının şokunu yaşamaktaydı. Avucunda beliren hortumu idrak edememesi hayli normal bir durumdu. Saat yönünün tersine hızla dönüş yapan bu girdap canını yakmamaktaydı fakat iri gözleri yerinden fırlayacak boyuta erişmişti. Saçları geriye doğru uçuşurken ıslak parmaklarındaki sular etrafa saçılmaktaydı. Tabelaya kayan panikli bakışları aranan cümleyi buldu.

DİKKAT: Son kampanyamız gereği şanslı kişiye kutsanmışlardan bir armağan verilecektir!

Dar bir açı çizerek ellerini birleştirmeye çabaladı. Sanki kapatabilirse hortum geldiği hızla yok olacakmış gibi hissetmişti. Avucundaki şeyin kuvveti karşısında direndi ve sonunda başardı. Fakat parmaklarını üzerine kapattığında hortumun sarmallarının avuçlarını yararak bedenine girmeye çalıştığını fark etti o an. Aynı hızla açtı ellerini.

Artık el ayalarının üzerinde turlamakta olan hortumla bakışmaktaydı. İsmin anlamına güldüğü ana lanetler savururken korkudan ne yapacağını şaşırmıştı. Bir tarafı da sakin kalmasını telkin ederken ruhani bir rüzgardan korkmasına gerek olmadığı fısıldamaktaydı. Bu fikriyata tutunmak istiyordu elbet ama aynadaki halini gördüğünde çıldırdığına emin olmuştu.

Hortumun basıncıyla titreyen ellerine baktı; aynayı gözledi tekrar. Başı aşağı ve karşıya hareket edip durdu defalarca. Aynada gereğinden fazla dağılmış saçı ve garip bir hareketle kıvrılmış bilekleri vardı sadece. Ne hortum vardı ne de girdapları. Onu bu şekilde görürlerse başına gelebilecekleri sıraladı zihni. Hızla kapıya vardı.

Hortumun herhangi bir şekilde yok olmayacağına kanaat getirmişti çoktan. Onu sağ eline doğru aktarmak için davrandı. Güç olsa da başarmıştı. Sağ tarafa doğru çöktüğünde hortum giderek şiddetlenmekte ve büyümekteydi. Nasıl bu hale geldiğini çözememekteydi. Kapının kilidini çevirmeye çalışırken zaten sakar olan halleri de giderek artmıştı.

Dizlerinin üstüne çöktüğünde avuçlarını tekrar bitiştirmeyi başararak yükü azaltmayı hedeflese de başarılı olamamıştı. Buzlu camdan kapıya yaslanarak çaresizliğini seyre daldı. Hortum büyüdükçe gök gürültüleri ve şimşeklerde belirmeye başlamıştı. Enteresandır ki gök gürültüleri konuşma seslerini andırmaktaydı.

Kadın artık tamamen bitap düşecek boyuta gelmişti. An bu ya hortum onu içine çekmekten vazgeçmiş ona şahitlik edeceği görüntüler ve konuşmalar sunmaya başlamıştı. O sabahı tekrar yaşatırcasına izletilen şeylerdi bunlar. Avuçlarındaki yük hafiflemekteydi her işittiği ve gördüğünde. Ayağa kalktı buzlu camın gerisindekilere yakalanmak istemezdi.

“Kısacık bir sabah içerisinde kaç insan arkasından konuşmuştu böyle.  Söylenen şeyler ne de kaba cümlelerdi. Hiç yakışık kalıyor muydu? Bu kadar fesat olmaya ne gerek vardı.”

Bunlar kafasından geçerken hortum tekrar şiddetlendi onu sarsmak için.

 

‘Merhaba,

Bu verileri bana ilet, sonrasında ben gerekli birime aktaracağım. Bunu daha önce konuştuk diye hatırlıyorum. Herhangi bir aksama yaşamayalım mümkünse tekrar. Lütfen bir daha direk şahsa verileri iletme.

Bilgilerine.’

“Şu yazdığına bak abi ya. Bu kadın gerçekten çığırından çıktı. Ne zannediyor kendini? Bir de herkesi bilgiye eklemiş yalan yanlış iş yapıp. Şimdi ben ne diyeyim yani zatıalimize? Sen bu veriler nereden çekilir nasıl uygulanır bilmeyen kadın, gerekli birimi sana söylemesem nereye yönlendireceğini nereden bileceksin? Kıt kafalı her şeyi yönetmeye çalışan boş işler sorumlusu ya.”

Kadın şokla elindeki hortumda gözlediklerine bakmaktaydı. Onları şikayet edecekti. Bu ikili gereğinden fazla cüretkârlaşmıştı. Sabah o maili atarken ne kadar da haklı olduğunu tekrar anladı kadın. Anladıkları dil buydu ama dozaj yetmemişti işte.  Kamikaze’nin dokunuşuna şükreder olmuştu. Kim ne diyor ne söylüyor hepsini görmekteydi. Hele çapraz masasındaki kızlar yok mu! Onları kesecekti.

“İnanmıyorum bugün günaydın mı dedi o bize?” dedi sarı saçları beline kadar uzanan kız. Karşısındaki gereğinden fazla zayıf kız çarpık bir gülümsemeyle kadını süzdü. (Kadın bunu hortumda görünce sinirden deliye döndü. Sadece günaydın demişti oysa.)

“Günaydını bırak tebessüm bile etti haşmetlim. Yine bir şey isteyecek bak demedi deme.”  On saniye geçmeden yanlarına gelip tarak soran kadının arkasından imalı bir bakış attılar.

“İşi düşmese günahını vermez lanet kadın.” Dedi saçlarını savurarak ve konuşmaya devam etti kız: “Beni herkesin önünde rezil ettikten sonra nasıl bunu yapabiliyor anlamıyorum. Tüm şirket aylarca arkamdan konuştu kadın hala yüzüme gülüyor.”

Kadın yaptığının gayet mantıklı olduğunun farkındaydı. Bu kızın tuvalette bıraktığı telefonundaki dedikodu grubuna ait konuşmaları gördüğünde konuşmayı kendisine atmıştı. Sonrasında herkesle ilgili düşündüğü fikirleri bir toplantı da çeşitli dokundurmalarla ortaya dökmüştü. Sarışın kız başlangıçta soruları geçiştirmeye çalışsa da başarılı olamamıştı.

Keza kız inkara dahi niyetlenememişti telefonunu sallayınca. İnsanlar hakkında korkunç şeyler söylemenin cezasını bir kere ödeyen kızın bunu tekrar arzuladığı aşikardı. Geçen sefer gözden düşmesini sağlamıştı; bu sefer kovulması için elinden geleni yapacaktı. Hala arkasından konuşmasının bedelini elbet ödeyecekti.

Hortum onu hızla lavabolara doğru savurduğunda dizleri bükülmüş aynayla bakışır hale gelmişti. Sanki kadını hırpalamak yetmemiş gibi aynada insanlar belirmeye başlamıştı. Küçük kareler halinde insanlar ve çınlayan seslerini yayan bir hortum. Tüm bu karelerde hayatının her yaşını görebiliyordu. Her birini, aynı anda anladığı gerçeğini idrak ettiğinde korktu.

Kafasını bir saniye bile kaldırmadan aynaya yansıyanları sindirmeye çalıştı. Elindeki hortum sanki her şeyiyle oraya akmaktaydı… Girdapların küçüldüğünü, ufaldığını ve minicik kaldığını hissetmekteydi kadın. Sesler kesilmemişti ama. Ah ne çok haksızlık vardı bu dünyada. Yıllar boyu ne eziyetler çekmişti. İşte Kamikaze bunları ona hatırlatarak bir şey anlatmaya çalışmaktaydı. Anladı kadın engin yetenekleriyle mevzuyu.

Kutsal bir dokunuşun onu çöldeki vahaya dönüştürmesi gerekirdi zaten. Hortumdan kalan son parça sağ avucundan damar yoluna seyredip oradan tenine girdiğinde ürktü dürüst olmak gerekirse. Sanki ona dair ne varsa çekmiş, büyümüş, dev anasına dönüşmüş; sonra her birini ortaya dökmüş ardından ait olduğu yere gitmişti.

Kulaklarındaki uğultu eşliğinde artık sadece bitap düşmüş halini gördüğü aynaya baktı. Serin duvardan sırtını çekip ellerini ıslak zemine koydu. Başına gelenlerin sorumluları cezalarını çekmeliydi. Değil miydi ki onlar kıskandıkları her şeyi mahvetmeye çalışan ahmaklar; şimdi kadın her şeyi bilerek onlara saldıracaktı. Savaş boyalarını sürer gibi allıklarını düzeltti. Saçlarını toparladı ve düğüm yaptı. İntikam yeminini etti.

El kurutma makinesine tekrar baktığında kafası yeterli oranda karışmıştı. Bazı maddeler alenen eksilmişti. Metni hızlıca tekrar okudu. O zaman anladı seçilmiş kişi olduğunu. Duygulanmamak elde değildi. Her daim bu anın geleceğini bilmenin huzuru içindeydi tabi. Hakkı olanı alacağını evvelden bilirdi kadın.

 

 

Kamikaze El Kurutma Makinesi

Kağıt havlu yok! Daha az ağaç kesiyoruz; çevremizi koruyoruz!

  • Cihazdaki filtre sayesinde elleriniz kirli hava yerine temiz hava ile kurutulur.

Gözleri tekrar tekrar tabelaları okusa da kulaklarında hissettiği basınç bir şekilde yüreğine doğru ilerlemekteydi.  Her şeye sil baştan başlamadan evvel yapması gereken bir şey vardı. Son defa tabelaya bakıp kapıya yöneldi.

  • Ellerinizi kurutma makinesinin altında olacak şekilde tutun. Hava akımı devreye girene kadar bekleyin.
  • Hava akışını sağlamak için ellerinizi hareket ettirin.
  • Ferah bir serinleme eşliğinde ellerinizin kurumasını bekleyin.

Kilidi çevirdi. Serinkanlı olması gerektiğini fısıldıyordu bir yanı sürekli. Adımlarını hızlandırdı. Ofise girdiğinde insanların ona baktığını gördü. Tüm gözler üzerindeydi. Hepsinin vakti gelecekti. İnsanlıktan nasibini almamışlar ordusuna onlar gibi cevap vermek gerekirdi. Hayatının her evresinde naif olmuştu da ne elde etmişti? Naziklik de kendi çerçevesindeydi elbet ama bunlara çoktu bile işte.

Bunca sinirle dolup taşarken bir yandan da minnettar olduğu Kamikaze’nin onu bu hale getirişini anlayamamaktaydı. Kalbi nasıl da hızlı atmaya başlamıştı öyle. Kamikaze’nin amacını anlayamadı. Kalbini patlatacaktı sanki. Onu bu kadar iyi anladığı ve tüm yüreğiyle inandığı için olsa gerekti. Nasıl da ne yapması gerektiğini hemen anlayan; tez kavrayışlı biriydi. Kalbi, ah kalbi pek sancımaktaydı… İntikamdan önce arama motoruna hızla kafasını karıştıran soruları sıraladı. Her şeyin vakti gelecekti elbet. Başlangıçta kalbini ve zihnini sakinlemeliydi.

 “Kamikaze’nin faydaları? Kamikaze nasıl kullanılır? Kamikaze neye iyi gelir, ne işe yarar? Kamikaze nasıl hazırlanır? Kamikaze’nin zararları ve yan etkileri nelerdir?”

Ezgi Özbek

1992 Bursa doğumluyum, çocukluğum Samsun’da geçti. 2015 yılında İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldum. Bir ilaç firmasında çalışıyorum. Konuşmaya başladığım andan itibaren bitmek bilmez hikâyelerimle etrafımdakileri yormayı, yazmayı öğrendiğim vakit bıraktım. Daha az konuşmadım elbet lakin her daim yazdım. Uzun soluklu kurguların yanı sıra öykü yazmaktan ve yayınlamaktan da keyif almaktayım. Yazmaktan öte vurgun olduğum eylemse okumak. Bambaşka dünyaların kapılarında dolanıp durmaktan bıkacağımı zannetmiyorum. Araştırma ve öğrenme temelli yaklaşımımın yazdıklarıma ve okuduklarıma tesir ettiğini ummaktayım.

Akis” için 2 Yorum Var

  1. Yazarım tıpkı her çalışmasında olduğu gibi bizi sıradan bir duraktan alıp olağanüstü, gökkuşağının ötesinde bir yere götürmüş. Keyifle okudum. Kalemin ve yaratıcılığın karşısında saygıyla eğiliyorum.

    1. Yazarım, yazarım 🙂 İsmi görmesem de yorum sahibini bulurdum sanırım; çokça teşekkür ederim! Pozitif enerjiden bahsediyorduk biz en son değil mi? Eh beni kısmen yakaladı bugün 🙂 İlhamın bol olsun 🙂

Ezgi Özbek için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *