Öykü

Canavar

Sanki birazdan vahşice katledileceğini bilir gibi dikmişti simsiyah, masum gözlerini masada duran kesici aletlere. Kesici alet derken öyle alelade bıçaklardan bahsetmiyorum. Her biri deriye zarar vermeden eti ayırmak için özenle tasarlanmışlardı. Sırf bu işi yapan, hangi hayvanın derisini yüzerken, hangi tür metalin iş göreceğini bilen tasarımcılar vardı. Kazançlı bir piyasa bu deri, kürk işi. Hele söz konusu bir panda kürküyse, zengin bir alıcıya on binlerce dolara satabilirsiniz.

Bu iş zaten bunu öğrenmemizle başladı. Normalde sınırdan ufak tefek hayvan kaçakçılığı yaparken, şimdi tahmin dahi edilemeyecek hayvanları katledip, derilerini, kürklerini satıyoruz. Ne yalan söyleyeyim, öncekine göre çok daha fazla kazanıyorum ama bu işi yaparken insanın tüm duygularını kapıda bırakması gerekiyor. İlk seferlerde devamlı kusuyordum, bu yüzden az daha kovulacaktım da, patron sever beni Allah’tan. Şimdi daha çok hayvanı taşımaya yardım ediyorum, biçki işi yapılırken çıkıyorum dışarı. Evet, biçki diyoruz bu işe. Dışarıda beklesem bile hayvanların çığlıklarını duyuyorum. Anlamadığım bir dilde, sözcüğe bile gerek görmeden atılan o acı çığlıkları duymamak için bazen kulaklarımı kapatıyorum. Konuşabilseydi şu hayvanlar, o zaman ne yapardık acaba?

Şu panda mesela, kaç saattir elindeki otu kemirip etrafa bakıyor şaşkın şaşkın. Konuşsa ne sorardı acaba? Birkaç yıl önce kiralamışlar Çin’den. Burada barınak gibi bir yerde duruyordu. Alışmış tabi insanlara, zahmetsiz oldu buraya getirmesi. Kapıdaki görevlinin eline sıkıştırdık üç beş lira, yalandan bir bayılma, hop panda kucağımızda. Ağır da hergele…

Kafesin yanındayım şimdilik, daha başlamadı biçki. Yandan yandan gözlüyorum hayvanı, huzursuzluk yaparsa müdahale edeceğim, artık ne yapabileceksem? Hayvanla göz göze geliyoruz bir an. Utanmasam hayvan korkmuş diyeceğim. Var mıdır ki bunların da duyguları? Ne bileyim, ağlar mı ki bu ayıdan bozma şey? Vallahi ağlar sanki, gözleri bir görsen!

Ortam da hazırlandı sayılır, ben de kaçarım yavaştan. Narkoz tüpü de geldi mi tamam olacak her şey. Gerçi gelse ne olacak? Epey pahalı bir şey bu gaz, patron gıdım gıdım kullandırıyormuş. Zaten her hayvanın uyuşma oranı başka, kimi sünger gibi içiyor da gözünü bile kırpmıyor, kimisi bir fırt aldı mı nakavt. Hiçbirini adam gibi uyuşturmuyorlar, hepsinin sesi duyuluyor çünkü. Ah bir konuşsalar, ne derler acaba?

Her şey hazır, şimdi hayvanı masaya yatıracağız, sonra benim iş biter. Kafesi açınca irkildi hayvan, kıpırdayamadı tabi yere, daracık kafes. Patron hayvanın tuttu başından, bir çekişte tepe taklak fırlattı kafesten dışarı. Neredeyse inledi diyeceğim hayvan, inler mi ki bunlar? Patron yine tuttu başından, ben de karnından kavradım, üç deyince kaldırıp koyduk masaya. Of, çok ağır hergele… Elindeki otu da bırakmamış, hala tıkınma derdinde. Ya da ben öyle sandım gözlerini görene kadar.

Benim bir yeğenim var beş yaşında, bir kere epey azgın bir köpek kovalamış da bunu zor atmış kendini bahçeye. Çığlığı duyup hemen fırlamıştım yanına, yüzüne bakınca cız etmişti içim. Panda da öyle bakıyor şimdi, bakamıyorum gözüne. Ağzımı açıp diyemiyorum bir şey, haddim değil, paralar patron. “Hadi git sen.” der gibi bir işaret yapıyor zaten patron, çıkıyorum. Uzaklaşırken belli belirsiz bir inleme geliyor kulağıma hayvandan.

Dışarı çıkıp, biraz hava alıp kendime gelmeye çalışıyorum. Sanki benim yeğeni kesecekler içeride, öyle bir burkulmuş yüreğim. Ağzıma titreyen ellerimle bir sigara koydum, çakmağı çıkardım tam yakacağım, hayvanın çığlığıyla inledi ortalık. Çığlık değil, sanki “Dayı, yardım et!” diye bağırıyor. Bir taş oturuyor yüreğime, daha da bir Allah’ın kulu kaldıramaz. Öylece kalıyorum, olduğum yerde. Tüm kanımın çekildiğini hissediyorum, buz kesiyor her yerim. Gözümden yaşların aktığını hissediyorum.

Ağlar mı ki bu insan denen canavar?

Umut Yakar

Ben Umut. Gençliğinin baharında Bukowski okumaya başlamış ve hayatını enteresanlaştırmış bir yazar, ara sıra da şairim.

Canavar” için 5 Yorum Var

  1. Merhabalar, farklı bir öyküdü. Böylesi bir adamın yaşadıği duygular aktarılabilmiş yazıya, bir okur olarak öykünün üslubundaki ufak pürüzler giderilse daha etkili olabileceği kanaatindeyim
    Kaleminize sağlık, başka seçkilerde görüşmek üzere.

  2. Merhaba,
    Öncelikle seçkiye hoş geldiniz. Bu ay yeni kalemler az değil ne güzel.
    Öykünüze gelince; anlatılan konu çok üzücü ve siz bu atmosferi güzel yansıtmışsınız. Öykülemeyi ve finali beğendim. Güzel yazılmış bir öyküydü.
    Kaleminize kuvvet.

  3. Merhabalar ve seçkiye hoş geldiniz. Okuması kolay bir üslup, akıcılığı da güzel yakalamışsınız. Güzel düşünülmüş ve işlenmiş bir öyküydü. Sayın Sefa’nın da dediği gibi aktarılan duygular da keza öyle. Ellerinize sağlık diyerek diğer seçkilerde de okuyabilmeyi umuyorum sizi.

  4. Merhaba, hoş geldiniz. Güzel, akıcı ve en önemlisi de hüzünlü bir öykü kaleme almışsınız. Duyguyu iyi aktarmışsınız. “Ağlar mı ki bu insan denen canavar?” her şeyin özeti ve vurucu cümlesi. Çok güzel olmuş. Kaleminize kuvvet. Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…

  5. Merhabalar. Öykünüz kısa, hoş bir kesit olmuş hayal dünyanızdan… Üslubunuzu beğendiğimi ifade etmek istedim. Faklı konularda da güzel öyküler yazabileceğinizi düşünüyorum. Elinize sağlık. .

Sefa Tursun için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *