Öykü

Ejderkatili

Kralın adamları Kraliçeyi yatağından kaçırdıklarında
Fazla seçeneği kalmamıştı askerlerin ve tabii korumalarında
Elleri kolları bağlanmıştı iyice,
Tam dört kafalı ejder tarafından.
Dört kafalıydı ama dördünde de zeka yoktu belli ki,
Öyle bir açık verdi ki saldıranlara,
Yerle bir olması an meselesi oldu.

Zekasız Ejder ölmüştü belki,
Ama zaman kazandırmıştı Kralın adamlarına
Kraliçeyi kaçırmaya ve uzaklara götürmeye.
Hiç bir fikirleri yoktu muhafızların
Nereye ve nasıl gittikleri hakkında.
Ama aralarında biri vardı ki,
Yemin etmişti kaçıran haydutları bulmaya.

Daha önce tanımazdı kimse bu yiğidi,
Adı belki Laric, belki de İsmail’di kimse bilmez.
Ejderkatili dediler yıllarca,
Çünkü oydu Zekasız Ejdere son darbeyi vuran.
Belki oydu kafasını eline alan ama,
Diğer yiğitlerde boş durmamış savaşmıştı
Ve bütün övgüyü Ejderkatilinin almasından hoşlanmamışlardı.

Yıllar geçti, aşıklar Ejderkatiline baladlar yazdılar,
Hanlarda hikaye olarak anlatıldı durdu.
Çocuklar bile Ejderkatili gibi olmak istiyorlardı ki,
Bir gün ansızın şehri terk etti Ejderkatili.
Onları buldum demişti eşe dosta.
“Onları buldum ve hepsini acımasızca katledeceğim.”

Bulmuştu bulmasına ama,
Yıllarca aşıkların anlattıkları ile övünen,
Hikayesini övüne övüne, bir şeyler katan Ejderkatili
Kocaman bir bira göbeği yapmıştı.
Zekasız Ejderi öldürdüğünde ki halinden eser yoktu.
Durdu bir an. Düşündü.
“Evet belki biraz kilo aldım, ama ben Ejderkatiliyim”

Bu sözlerin kendi felaketi olacağından habersiz,
Kraliçenin bulunduğu devasa kuleye gitti cesur yürek.
Kapının önünde durup bağırdı,
“Hemen Kraliçeyi geri verin,Ben Ejderkatili, hepinizi öldürmeye geldim”
Cevap olarak Kraliçeyi bekleyen yiğit,
Kafasına atılan bir çizme ile cevap buldu sorusuna.

O anda sinirlenen Ejderkatili,
Bir tekmede dev kulenin kapısını açtı.
Girdi içeriye başladı bağırmaya,
“Ben geldim ey kapçuklar,
Açılın önümden ki, yaşamak için biraz zamanınız olsun.
Arkadaşlarınızdan biraz daha fazla yaşayın”
Diye basbas bağırdı dev kulenin içinde.

Gözü kararmış Ejderkatili,
Kulenin basamaklarını ikişer üçer tırmanıyordu ki,
Yorulmaya başladığını anladı yiğit.
Ve biraz oturdu basamaklardan birine,
Biraz soluklanmak, dinlenmek, belkide bir yudum şarap içmek için.
Ama düşman zekiydi, tam yiğit oturmuş soluklanıyorken,
Adi bir ok saplandı omuriliğine.

Ve böylece mefta oldu yiğit,
Cengaver, mücahit, şanlı,
Soylu, asil, Ejderkatili.
Ve kimse bilmedi nasıl öldüğünü.
Ve kimse, aslında orada Kraliçenin olmadığını da bilmedi.
Ve kimse bilmedi ki, orası sadece bir grup haydutun saklanma yeriydi.
Ve gene kimse bilmedi ki, koskoca Ejderkatilini bir grup çapulcu öldürdü.

Ejderkatili” için 7 Yorum Var

  1. İlginç ama biraz daha akıcı olabilirdi sanki. Ha bir de bu tarz yazılarda hep şeyi beklerim ben, sürekli tekrarlanan bir dize ya da bir terim, mesela Tam dört kafalı ejderi görünce aşağılara da baktım heyecanlanarak ama düz devam etmesi hayal kırıklığı yaşattı.

    Güzel eğlenceli bir masal, tebrikler 😀

  2. Ben keyif alarak okudum yahu. Hani eleştirmek istiyorum da bu yaşlı dedelerin, noel babanın “ho ho ho” şeklindeki gülümseyişleri geliyor aklıma tekrar tekrar bakarken. Bu bakımdan fazla bir şey de diyemiyorum sadece çok beğendiğimi belirtmek istiyorum. :))

  3. “Kule teması için de farklı düşüncelerim var.” dediğinizde böyle birşeyle karşılaşacağım aklımın ucundan dahi geçmemişti 🙂 Elinize sağlık…

  4. ilk jenga kulesini baz alarak bir hikaye yazacaktım ama çok uzun olacağından yazmaya üşendim ve kısa, eğlencelik bir şeyler yazdım. Çok teşekkür ediyorum yorumlarınız için 😀

  5. Güldüm, üzüldüm, sevdim. Arka planda bir ingiliz folk şarkısının tıngırdadığını hisseder gibi oldum.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *