Öykü

Kimse İnanmadı

“Kadın pastahaneye günaydın diyerek girdi. Saat 7.30 olmasına rağmen hava kapkaranlıktı. Hiç kimse kadına inanmadı. Saatler geriye alınmadığından beri insanların gecesi ile gündüzü şaşmıştı.’’

Bu bir torna tesviye dükkanıydı. Oto sanayide yer alan bu dükkan, kepenklerini 7.30 oldu mu açardı. 8 dedin mi de iş başı yapılırdı. Her sabah sırayla birisi erkenden dükkana gelip, poğaçaları getirirdi. Sıra ondaydı. Heyecanla seçmişti poğaçaları. Oysa poğaçaydı işte. Buharı üzerinde tüten poğaçalar kağıt paketin içinde hamur olmadan yetiştirmeliydi dükkana. Nefes nefese açtı kapıları. Masayı hazırladı, çayı koydu. Poğaçaları masa örtüsü görevi gören gazete kağıtlarının üzerine olduğu gibi bıraktı. İlk önce ustası geldi, daha sonra diğer çırak. Toplamda iki çıraktılar zaten. Bir de patron vardı. Ama o öğlene doğru gelir, iki saat takılır sonra da giderdi. Ustaları daha bir patron gibiydi onlara göre. Onu bilir onu tanırlardı daha çok.

Usta dediysek hem işinin ehli hem yaşlı başlı hem de karakter olarak olgun birisiydi. Tam bir ustaydı. Yıllarını vermişti oto sanayiye. İlkokulda sınıfta kaldıktan sonra içerisine girmiş ve bir daha çıkamamıştı sanayinin. Sorsalar pişman mıydı bilinmez, çünkü kimse sormamıştı. Çoktan da emekli olmuştu aslında. Patronu onu hem sigorta masrafı olmadığı için hem de güvenine layık olduğu için bırakmamıştı.

O sabah her şey normal seyrediyordu. Çaylar içiliyor, poğaçalar yeniyordu. Derken patron giriverdi dükkana. Bu saatte geldiği pek görülür şey değildi. Elinde kaliteli bir pastanenin poşeti vardı. “Poğaça getirdim’’ dedi. Ama siz zaten almışsınız diye ekledi. Demli bir çay getirdi ona bizim oğlan. Bir fırt çaydan bir fırt da slim sigarasından çekti. Bakın dedi arkadaşlar; fazla uzatmayacağım.

“Malum işler eskisi gibi değil, bu sektör neredeyse ölmek üzere. Daha önce burada 10 kişi çalıştırırken şimdi sizin maaşlarınızı zor ödüyorum. Dükkanı satacağım’’

Ortada çok abartılacak bir durum yoktu. Usta zaten emekliydi, keyfe keder çalışıyordu. Çıraklar da zaten her yerde çıraktı. Bugün burada yarın başka bir yerde.

“Peki ne zaman boşaltacağız dükkanı’’ diye sordu usta. Hemen! cevabını alır almaz son kez bardağından çayını çekti. Yüzü sarardı. Belli ki bu kadar da erken olmasını beklemiyordu.

-Hemen derken, nasıl hemen, hemen şimdi, çayları içtikten sonra mı?
-Evet usta hemen şimdi, hatta ben hurda firması ile bile anlaştım. Gelip makineleri sökmeye başlayacaklar.

Ustanın suratından terler boşalmaya başladı. Bu garip durumu çıraklar da fark etti. Usta birden bire fırlayıp üst kata çıkan merdivene doğru gitti. Ustanın bu hareketi patronu da şaşırtmıştı. Üst katı depo gibi kullanırlardı. Yağ, toz ve kirden başka bir şey olmazdı orada. Kapkaranlık bir yerdi. Hiç penceresi olmadığından ışık falan da giremezdi içine. Bazen Usta iş olmadığı zamanlarda oraya çıkar biraz kestirirdi. Açıkçası oraya ondan başka giren kimse de olmazdı.

İçerisi her zaman ki gibi kapkaranlıktı. Önce ışığı açmak istedi usta. Sonra vazgeçti. Telefonunun ışığıyla şöyle bir baktı içeriye. Ve sonra çıktı. Aşağıya indi. “Hadi eyvallah’’ dedi O günden sonra bir daha ustadan haber alınamadı.

“Kadını hasteneye kaldırdıklarında saat 17.00’dı. İyi akşamlar dedi doktor. Henüz hava kararmamıştı. Kimse inanmadı’’

Dahası; torna tesviye dükkanı işlettiği öğrenilen bu kadının, yarasalar tarafından saldırıya uğradığına da kimse inanamayacaktı…

Kimse İnanmadı” için 4 Yorum Var

  1. Merhaba,
    Öncelikle seçkiye hoş geldiniz.
    Öykü yazmada biraz yeni olduğunuzu düşünüyorum, umarım yanlış anlaşılmam. Tekrar tekrar yazdıkça anlatmak istediğinizi daha çok oturtacaksınız ve okur kafanızın içindekini daha iyi anlayacak. Yani yazmaya devam edin ve elbetteki seçkideki öyküleri okumaya da.
    Önümüzdeki seçkilerde görüşmek üzere.
    Kaleminize sağlık.

  2. İlk okuduğumda bu ne yaa dedim. Ama sonuç itibariyle buraya seçildiğine göre bir bildikleri vardır dedim ve tekrar okudum. İkinci okuyuşumda yazarın en başta ve en sonda bahsettiği kadının aslında yarasalar tarafından saldırıya uğrayan kadın patron olduğunu anlıyorsunuz. Mesela yazar, patron için ”slim” sigara içer demiş. Bu tarz ipuçlarını okuyucuya vermiş. Ama sonu biraz acele bitiyor gibi geldi. Bana kalırsa öykü daha fazla devam edebilirdi. Yazar biraz konsantre bir öykü sunmuş. Sonu haricinde diğer detaylar oldukça naifti.

  3. Merhabalar, hoş geldiniz diyorum öncelikle. Öznur Babur’un sözlerini dikkate alın. Mehmet Batur sağ olsun biraz açıklık getirmiş ama öykü yine de anlaşılmaktan çok uzak. Bir de tekrar okumalarınızı artırın. Daha çok yazarak yazdığınızdan da çok okumanızı tavsiye ediyorum naçizane. Ellerinize sağlık diyerek gelecek seçkilerde de görüşebilmeyi umuyorum.

  4. Diğer öyküden (önsöz) buraya geldim. Yapılan yorumların aksine bu öyküyü beğendim. Yazarın bahsettiği durumu her gün yaşıyorum, yani şu saatlerin geriye alınmaması mevzusunu. Cidden insan inanmıyor günaydın diyenlere. Öykü inanmamalar üzerine kurulmuş ve ince detaylarla okuyucuya ip uçları verilmiş. Zor bir öykü ama kesinlikle acemice değil. Ben beğendim.

    Belki ”biraz daha devam edebilirmiş” yorumuna katılabilirim.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *