Öykü

Kırpıcı

Dövüyordu yağmur, kırbaçlıyordu şimşekler dev gibi dalgaların arasında ceviz kabuğuna dönmüş gemiyi. Sallıyordu okyanus bir oyana bir buyana, meydan okuyordu on iki kişihırçın okyanusa ve emanet etmişti bu tayfa canlarını gemiye.

“Sancağa dikkat!” diye bağırdı uzun boylu, mavi gözlü, top sakallı yakışıklı kaptan. Giymişti ayaklarına deri bir pantolon ve su geçirmez, dize kadar kahverengi bir çift çizme. Atmıştı sırtına beyazlığından eser kalmamış gri bir gömlek ve uzun siyah kaftan.

Vurdu gemiyi sağdan duvar gibi koca bir dalga. Yattı sola neredeyse devrilmek üzereydi gemi. Zorluyordu tayfayı yağmurun şiddetli ve geminin ıslak olması. Engelledi geminin devrilmesini iskeleden gelen bir başka dalga.

“Yaver gitti şansımız.” dedi orta boylu, koyu tenli ve siyah gözlü kaptan yardımcısı. Gri bir pantolon ve siyah çizme… Sırtında ise gri bir gömlek ve siyahı kaçmış bir yelek… Düzletti sudan ıslanmış ve ağırlaşmış bandanasını ve yaklaştı kaptanına. Sakinleşti deniz bir anda. Ne olduğunu anlamaya çalışırlarken tayfa, durumu anlamıştı kaptan.

“Dikkat, pruvadan büyük bir dalga yiyeceğiz!” dedi bağırarak kaptan.

“O işi bana bırakın!” dedi geminin yaşlı ve bilge büyücüsü. Beyaz bulutlar gibiydi saçları ve sakalı. Keskindi mavi gözleri. Vardı üzerinde koyu mavi tunik ve sarı yıldızlarla süslenmiş siyah pelerin. Koştu pruvaya doğru ve başladı hemen büyüsüne.

Yürüdü üzerlerine karanlık diyarlardan gönderilmiş gibi kocaman dalga katarak okyanusun öfkesini de yanına. Aklından geçti hepsinin dalgayı gördüklerinde, bu dünyada ne kadar da küçük ve aciz oldukları. Dalgaya bakıyordu yutkunarak büyücü hariç tayfanın kalanı. Karardı gök, yutacağı vakit dalga onları, uçtu pruvadan dalgaya doğru gözleri kör eden bir ışık. İkiye böldü büyücü büyük bir gürültü ve cızırtı eşliğinde dalgayı ortadan. İlerledi gemi yarılmış dalganın ortasından sakince. Sundu şükranlarını tayfa büyücüye bakarak.

“İyi iş çıkardın Zerkan!”

“Teşekkürler Kaptan!”

Tuttu öfkesini yağmur ve sakinleşti deniz. Geldi yerine herkesin neşesi.

“Tam yol ileri, yelkenler fora!”

“Emredersiniz kaptan!”

İnsanın ruhunu güzel duygularla eriten, gizemli ve nerden geldiği belli olmayan, derinden melodi… Şarkı söylüyor gibi deniz sanki. Gösterdi güneş iyice kendini.

“İskele tarafında canavar var Kaptan!” haykırdı gözlem yerinde miço. Çıkmıştı dudağının üzerinde sarı tüyleri. Siyahtı saçları ve severdi kaptanını. Endişeyle baktı kahverengi gözleriyle aşağıdaki tayfaya.

Yankılanınca gemide miçonun yüksek sesi, bıraktı bir etki tayfanın üzerine serpilmiş hayat suyu gibi. Bakındılar çevrelerine müziğin sarhoş edici etkisinden kurtulup. Kabarıyordu deniz gemiden çok uzakta olmasına rağmen. Geceden bile kara sırtında dikenleri olan… Saplanmış dikenlere çeşitli gemi enkazları ve insan iskeletleri… Yılan gibi pullu kocaman dev bir gövde ve solucan suratlı…

“Doodook!” diye haykırdı ve devam etti büyücü.

“Melodinin nerden geldiği belli oldu. Kaptan kurtulmamız gerek yoksa bizi yutacak!”

“Ahmaklar, neyi bekliyorsunuz tam yol ileri!” dedi dalgalı siyah saçlarını toplayan kaptan.

Taşıyordu ticari gemi yükte hafif pahada ağır çay. En hızlı gemisiydi okyanusun. Üç direkli yedi yüz tonluk bir canavar… ulaşabiliyordu otuz beş knot (65km) gibi yüksek hıza büyülü rünler sayesinde. Tek örneğiydi türünün, kırpardı okyanusu. Verdi gemiye isim Kaptan Reşagon Kırpıcı diye. İlerledi son hız gemi. Tam kapanmak üzereyken fark, dolduruverdi büyücü yelkenleri yırtarcasına rüzgarla. Ulaştı gemi yetmiş knota (130km). Gıcırdıyor, sarsılıyor, açılıyor tahtalar.

“Gemi dağılacak Zerkan!”

“Başka çaremiz yok!”

“Sıkı tutunun!”

Tutunuyordu can havliyle tayfa gemiye. Açıldı fark amakapattı arayı canavar. Açtı kocaman ağzını ve yuttu gemiyi tayfasıyla beraber. Leş gibi koku ve ona eşlik eden dipsiz karanlık… boşalttı zihinleri pis koku ve karanlık. Kabullendiler çaresizce olanları.

“Biri ateş yaksın!” dedi aklı başına gelen kaptan. Aydınlattı büyüsüyle büyücü ortalığı meşale gibi. Oturmuştu geminin karinası dize kadar gelen okyanus suyunun içine. Sarmıştı çevrelerini kırmızı et.

“Toplanın bir çare bulmalıyız.”

Bir araya geldi tayfa kaptanın emriyle.

“Zerkan aramızda en bilge olan sensin. Ne yapabiliriz?”

“Eski dilde bu yaratığa Düdük derler. Sesi meledi gibidir. Ortaya çıktı mı kurtulma şansı yok denecek kadar azdır.”

“Büyünü boşuna yapmış oldun.” dedi ikinci kaptan Marvin.

“Şansımızı denemek istedim. Dünyanın en hızlı gemisiyle ve benim büyülerimin desteğiyle kurtulabileceğimiz sandım. Nerden bilebilirdim bu mahlukun dünyanın en hızlısı çıkacağını. Neyse, topları kullansak bile işe yaramaz. Tek şansımız var; yer değiştirme büyüsü yapmak. Onun da tehlikesi var.”

“Ne gibi bir tehlike.” dedi tereddütle konuşan miço.

“Büyünün hazırlanması için zaman gerek. Bu denenle DooDook denize dalmadan çıkmamız için şansımız yaver gitmeli. Büyücü Konseyi’nde eğitim aldığım sırada kadim dilde Basınç denilen büyü bizi öldürebilir.”

“Basınç mı?” söylendi hepsi bir ağızdan.

“Eğer DooDook yeterince derine dalarsa, bizi öldürebilecek bir büyüdür. Bu büyü kesinlikle ezerek öldüren bir şeydir.”

Buruşturdu yüzünü tayfa.

“Su kubarir!” diye haykırdı Aşçı Hurtis.

“Vaktimiz tükeniyor. Midesinde biriken suyu tüketecek. O biterse biz de gemiyle beraber öğütülüp, göt deliğinden okyanusa gübre halinde dağılırız.”

“Şakanın sırası değil Zerkan!”

“Pardon Kaptan. Filikaya ihtiyacımız olacak. Filikayı ters çevirip içine gireceğiz.”

“Hey, gemiye ne olacak!”

“Maalesef kaptan! Büyüm onu kurtarmaya yetmez. Ayrıca filikayı ters çevirince içinde kalan hava bizi hızlıca yüzeye taşıyacak. Şansımız varsa Basınç büyüsüne yakalanmadan kurtuluruz.”

Gitti geldi kaptan bir ileri bir geri. Baktı yukarı ve aşağıya gözleriyle tartıyormuş gibi.

“Tayfamın hayatı önceliğimdir. Toplanın etrafıma.”

Toplandı tayfa kaptanın etrafına. Isırdı kaptan tayfanın kulaklarını üstten hafifçe. Dilemekti şans kültürlerinde bu işaret. Yöneldi filikaya büyücü tayfayı da yanına katarak. Çıkardı belindeki kuşağından kara kaplı kitabını. Çevirdi sayfalarını. Aradığını bulunca, yöneldi doğruca pruvaya. Çizdi yere siyah bir daire. Doldurdu içini “X” işaretiyle. Doldurdu “X”in etrafını “L” şekliyle.

“Filikayı tam buraya yerleştirin. Büyünün bitmesine yakın hepimiz altında olmalıyız.” dedi büyücü çatlak sesiyle.

Yaptı tayfa denileni, taşıdı filikayı çizilmiş şeklin üzerine.

İzliyordu Kaptan Reşagon olanları sessizce. Vardı Kırpıcıyla yaşadığı çok güzel anları. Sahipti dünyanın en hızlı gemisi ünvanına. Nimetti yaşadığı dönem için ona. Borçluydu zenginliğini ve ününü ona. Neden oldu içinde büyüyen hüzün ve burukluk duygulanmasına. Baktı herkes aynı durumda. Olamayacaktı böyle güzel gemiye bir daha sahip. Göçüp gitmişti efsanevi Usta Herkon tüm sırlarıyla beraber bu dünyadan. Başladı gemi sarsılmaya. Yayılıyordu yanık ve duman kokusu etrafa. Anlaşılan gemiyi öğütecekti mide. Bitirmek üzereydi neredeyse büyücü de işini. Dönmüştü daire mavi ve beyaz ışık saçan girdaba.

“Hazırlanın, filikanın altına girin ve girdabın içinde durun. Birazdan okyanusta olacağız!”

“Kaptan, ne yapıyorsun orada!” diye haykırdı Marvin.

Düşünmüyordu Reşagon gemiden ayrılmayı. Ok gibi fırlayıverdi yayından yardımcı kaptan. Yakaladı isteksiz adamı. Direnmek istedi Reşagon fakat yetişti yardıma birkaç tayfa. Taşıdılar kaptanı filikaya.

“Nefes alın ve filikaya sıkıca tutunun. İşte başlıyor!”

Buldular biranda kendilerini soğuk suyun içinde. Zor tutuyordu on iki kişi nefesiniciğerinde. Yükseldiler büyük bir hızla yüzeye. Hava tükenmek üzereyken, güldü yüzlerine güneş. Ters çevirdiler filikayı ve derin derin taze hava çektiler kaburgalarının içindeki körüklere. Çıktılar filikaya zor bela, perişan bir halde.

“Bakın bir ada!” dedi heyecanlı ve yüksek sesiyle miço.

“Ziyafet sofraları aşkına! Bu benim büyüdüğüm ada!” diye haykırdı titreyen sesiyle büyücü.

Çektiler tükenmekte olan güçleriyle adaya doğru kürek …

Kırpıcı” için 12 Yorum Var

  1. Merhabalar. Tabii ki Servet Tursun ve tabii ki güzel bir öykü. Diğer türlüsünü beklemiyorum zaten. Farklı bir teknik denemişsiniz, iyi de olmuş. Bunlara ek öykü oldukça akıcıydı, gayet de canlıydı. Ellerinize sağlık diyerek gelecek seçkilerde de görüşebilmeyi umuyorum.

      1. Merhaba, yorumunuz için çok teşekkür ederim. Kendimi geliştirmeye çalışıyorum daha çok yolum var. 🙂 Öyküyü düz cümlelerle kurmayı düşündüm. Bunu yaparsam istediğim etkiyi veremeyeceğimi fark ettim. Risk aldım ve bu tekniği denedim. Tekniği geliştirmem gerekiyor daha akıcı ve daha güzel öyküler yazmak için. Basınç büyüsü detayını yakaladığınız ve beğendiğiniz için teşekkür ederim. Gelecek seçkilerde daha güzel öykülerde buluşabilmek dileğiyle…
        Not: öyküde bazı kelimeler bitişik olmuş. Hemen yanımdaki kopyayı kontrol ettim. Web sitesinde yayınlanırken bir hata oluşmuş. 🙂

  2. Merhaba,
    Osman Eliuz’un da dediği gibi riskli bir tarz ama altından başarıyla kalkmışsınız. Özellikle hikayenin başlarında Warcraft videosu izlermiş gibi hissettim kendimi. Elinize sağlık.

    1. Merhaba, güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Güzel bir etki bırakabildiysem ne mutlu bana 🙂 gelecek seçkilerde görüşebilmek dileğiyle…

  3. Merhaba,
    Güzel bir öyküydü konu ve anlatım olarak ama biçimsel olarak biraz zorlayıcıydı okuru. Devrik cümlelerle bir ahenk yakalamak istemişsiniz ama metin bir yerden sonra düz forma kavuşmuş ve ardından tekrar kafiyeler başlamış. Baştan sona düz bir anlatım yahut baştan sona kafiyeli, devrik cümleli, ahenkli bir anlatım olsaydı.. ya da ikisini de kullanmak istediğinizi düşünelim o zaman öykünün baştan belli bir yere kadar olan kısmı ahenkli geri kalanı düz metin olsaydı -ki burada güzel bir etki bırakması için böyle bir yapının üzerinde epey kafa yormak gerektiğini düşünüyorum. Elbette estetik olması için. Bir de, bu şiirsel oyun biçimindeki anlatımı yazıya dökerken;

    “Dövüyordu yağmur, kırbaçlıyordu şimşekler dev gibi dalgaların arasında ceviz kabuğuna dönmüş gemiyi. Sallıyordu okyanus bir o yana bir bu yana, meydan okuyordu on iki kişi hırçın okyanusa ve emanet etmişti bu tayfa canlarını gemiye.
    ‘Sancağa dikkat!’ diye bağırdı uzun boylu, mavi gözlü, top sakallı yakışıklı kaptan. Giymişti ayaklarına deri bir pantolon ve su geçirmez, dize kadar kahverengi bir çift çizme. Atmıştı sırtına beyazlığından eser kalmamış gri bir gömlek ve uzun siyah kaftan.”
    yerine

    “Dövüyordu yağmur, kırbaçlıyordu şimşekler dev gibi dalgaların arasında ceviz kabuğuna dönmüş gemiyi.
    Sallıyordu okyanus bir o yana bir bu yana, meydan okuyordu on iki kişi hırçın okyanusa
    Ve emanet etmişti bu tayfa canlarını gemiye. ‘Sancağa dikkat!’ diye bağırdı
    Uzun boylu, mavi gözlü, top sakallı yakışıklı kaptan. Giymişti ayaklarına deri bir pantolon ” gibi bir biçim daha hoş olurdu fikrimce.

    Öykünün farklılığı, konusundan ziyade yapısaldı. Ama üzerinde çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Elbette okur görüşü bu.
    Kaleminize sağlık.

  4. Merhaba, güzel yorumunuz ve eleştiriniz için çok teşekkür ederim. Geliştirilmesi gereken bir öykü katılıyorum. İlk başta düz metin yazdım fakat sıradan geleceğini düşündüm. Fiilleri cümlelerin başına alıp fiil ile cümleye girişte etkiyi artırmak istedim. Düz metin hali sıkıcı olabilirdi.

    Sanırım öykünün içinde bazı yerlerde fiil yerine üç nokta kullanınca düz metin gibi algılanıyor, sizin uyarınizla fark ettim. Üzerinde duracağım. Tekrar teşekkür ederim. Gelecek seçkilerde görüşebilmek dileğiyle… 🙂
    Not; vakit buldukça bakamadığım öyküleri de okuyacağım 🙂

  5. “Dikkat, pruvadan büyük bir dalga yiyeceğiz!” dedi bağırarak kaptan.
    Sanırım “Pruvaya dikkat!” diye kısaltılsa daha vurgulu olurdu. Sonuçta o yöne baktıklarında başlarına ne geleceği bilmeleri gerekir ki zaten fırtına gibi gürültülü ortamlarda uzun cümleler kafa karıştırır.

    ulaşabiliyordu otuz beş knot (65km)
    Buraya kadar kendimi geminin bir köşesine tutunmuş, karakterleri izlerken düşünüyordum. Fakat bu km bilgisi beni ortamdan alıp bir hikaye okuduğum gerçeğine taşıdı.

    “Basınç denilen büyü”
    Öykünün gerçekliğine pek uygun durmuyor diye düşünüyorum.

    O biterse biz de gemiyle beraber öğütülüp, göt deliğinden okyanusa gübre halinde dağılırız.”
    “Şakanın sırası değil Zerkan!”
    “Pardon Kaptan. Filikaya ihtiyacımız olacak. Filikayı ters çevirip içine gireceğiz.”

    Güzel abir anlatım yakalıyor, sonra bunu geri bırakıyor gibisiniz:
    “O biterse biz de gemiyle beraber öğütülüp, göt deliğinden okyanusa gübre halinde dağılırız. Filikaya ihtiyacımız olacak, ters çevirip içine gireceğiz.” diye sadele

    Güzel bir öyküydü, akıcılık yerindeydi. Devrik cümleler normalde gözüme batarken burada farklı bir hava vermiş. Benim hoşuma gitti.
    Elinize sağlık.

    1. Merhaba, okuyup yorumladığınız, beğendiğiniz ve ayrıca tavsiyeleriniz için teşekkür ederim. Günümüzde hız birimi olarak kilometre veya mil kullanılıyor. Hızın yüksek olduğunu belirtmek için parantez içinde km değerini yazdım. Öyküden koparabileceği aklıma gelmedi. Bunu dikkate alacağım.

      Basınç meselesine gelecek olursak; şu an bir yok oluş yaşanırsa, on bin sene sonra bizden geriye sadece taşlardan yaptığımız şeyler kalacaktır. Metal yanlış hatırlamıyorsam beş yüz veya bin beş yüz yıl içinde toprak oluyor. Belki geçmişte bizden daha ileride yaşamış uygarlıklar olmuştur kim bilebilir 🙂 işte bu noktadan yola çıkarak basınç kuvvetinin bir büyü olduğunu sanan büyücüler akademisinin olduğunu hayal ettim. 🙂

      Öykünün üzerinde biraz daha durmam gerekiyordu. Sanırım vakit bulamadığım için aceleye gelmiş gibi oldu :/ Gelecek seçkilerde daha güzel öykülerde buluşabilmek dileğiyle…

  6. Merhaba; farklı bir öykü kaleme almışsınız. Bu çalışmalar kalemi güçlendirir diye düşünüyorum. Cesur yaklaşımınız için teşekkürler. Okurken sular seller gibi akmadı benim için ama bu sizin tercihiniz de olabilir yani biraz zorlandığımı itiraf edeyim. Bir de parantez için kmler olmasa bence çok daha iyi olur. Kaleminize, yüreğinize sağlık.

    1. Merhaba, öncelikle yorumunuza geç cevap verdiğim için özür dilerim. Bu aralar yoğunum. Asıl ben teşekkür ederim vakit ayırıp okuduğunuz ve yorumladığınız için. Kalemimi güçlendirmek için farklı yollar ve teknikler denemeye çalışıyorum. Umarım başarırım. Öykü devrik cümlelerden oluştuğu için haliyle okurken zorlanmaya neden oluyor. Devrik cümlelerde akıcılığı yakalayabilirsem bu sorunun ortadan kalkacağını düşünüyorum. Bendeki kopyada km kısmını çıkarttım. Gelecek seçkilerde daha güzel öykülerde buluşabilmek dileğiyle…

  7. Servet selam.
    Öyküyü beğendim. Anlatımla alakalı yeterince fikir paylaşılmış. Ben de bunları tekrar etmeyeyim. “Ancak!” 🙂 Devrik cümlelerin hikayeye farklı bir güç verdiği ve okuyanda daha güçlü hisler uyandırdığını düşünürdüm hep. Keza öyle de oldu. (Yer yer sıkılmadım değil) Bence Sheakspeare’ e bi göz at derim. Devrik cümleler ve Nazım konusunda baya fikir edineceğine inanıyorum. Bence amacına ulaşmanda kolaylık sağlayacaktır. Kalemine sağlık 🙂

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *