Öykü

Özgür Karınca

Son zamanlarda çok konuşuyorsun Karınca b14,” dedi Baş İşçi Karınca.

“Ne oluyor Tanrı aşkına sana böyle? İşlerini aksatıyor, arkadaşlarının dikkatini dağıtıyorsun. Anlattığın zırvalarla çocuk karıncaların eğitimini bozuyorsun. Ne yaptığını sanıyorsun sen ha?”

Ona Baş İşçi Karınca derlerdi. Numarası yoktu. Adından da anlaşılacağı üzere kolonideki işçilerin başıydı. Aslında diğer işçilerden pek farkı olduğu söylenemezdi. Sadece boğum yerleri biraz yağ bağlamıştı. Yani öbürlerine göre azıcık şişman sayılırdı. ( Bir parça daha çok olabilir. )

“Cevap ver bakayım bana, Karınca b14? O lanet çenen neden hiç kapanmıyor?”

Karınca b14, sadece”Şey,” diyebildi. Sesi duyulmayacak kadar cılız çıkıyordu.

“Ben yalnızca gördüklerimi arkadaşlarıma anlatmak….”

“Senin bir şey anlatmana gerek yok Karınca b14,”Sinirli bir ses tonuyla sözünü kesti işçi karıncanın.”Kolonide gereken anlatılıyor zaten. Sen, sana düşen görevleri eksiksiz olarak yapmakla yükümlüsün. Hepsi bu! Sloganımızı tekrar et bakayım.”

İsteksizce denileni yaptı işçi karınca:

“Çalışmak, çalışmak ve daha çok çalışmak,”kelimeler zoraki çıkıyordu ağzından.

“Seni duyamıyorum,”diye bağırdı Baş İşçi Karınca.”Sesini yükselt!”

“Çalışmak, çalışmak ve daha çok çalışmak.”

Sesi kolonide yankılandı Karınca b14’ün. Diğer karıncalar işlerini bir saniye bırakıp durdular.

“İşinizin başına,”diye kükredi Baş İşçi Karınca.

“Evet, Karınca b14. Çalışmak, her seferinde daha çok. Çünkü karıncalar bunu yaparlar. Bilmem anlatabildim mi?”

“Ama,”diye itiraz etti Karınca b14, vücudu korkudan titriyordu. Buna rağmen pes etmek gibi bir niyeti yoktu.

“Düşünüyordum da!”

Baş İşçi Karınca kendisine apaçık meydan okuyan işçi karıncayı hiddetle ve tüm gücüyle ittirdi. Zavallıcık havada savrularak yere düştü.

Öfkeli sesi bütün kolonide duyuldu:

“Bu kolonide bir tek ama bir tek Kraliçe düşünür. Yoksa onun yerinde gözün mü var ha?”

Sekiz gözünü birden yerde çaresizce yatmış olan işçi karıncaya dikti. Her tarafı kanayan Karınca b14 zorlanarak ayağa kalktı. Baş İşçi Karıncayla mücadele edecek hali yoktu.

“Yo, yo asla!”dedi ağlamaklı.

“O halde,” dedi işçilerin başı,”Hemen kalk ve işinin başına dön. Bana ve koloniye yeterince zaman kaybettirdin. O aptal çeneni de bir daha açtığını ve işyerini terk ettiğini görmeyeyim sakın! Yoksa seni…”

Karınca b14, Baş İşçi Karınca’yı daha fazla dinlemeden oradan hızla uzaklaştı. O gün karmaşık düşüncelerle durmaksızın çalıştı.

***

Her şey birkaç hafta önce başlamıştı. Sabahki görev dağıtımında ağaca gönderilmişti. Şu çınar ağacına. Ormana gittiğinizde mutlaka görmüşsünüzdür. Hani iri yaprakları olan. Gövdesinden dallarına kadar uzanan yolda çabucak ilerlerken tiz bir ses çalınmıştı kulağına daha önce hiç işitmediği. O yöne doğru gitmek için dayanılmaz bir istek duymuştu, ama yoluna devam etmişti. Ses git gide daha belirgin olmaya başladığında da sağına soluna bakınmış, uygun bir anı kollayarak ve bütün korkularını bir kenara bırakarak o tarafa ilerlemişti.

Ağacın dallarının arasına gizlenmiş bir yuva bulmuştu. Bir serçe yuvası. İçinde tüyleri yapış yapış, gözleri hala kapalı olan bir yavru serçe vardı. Ciyak ciyak bağırıyordu. Bunun bir yavru kuş olduğunu biliyordu elbet. İşçi eğitim derslerinde öğrenmişti, ama ilk defa capcanlı bir yavru kuş görüyordu. Farkına varmadan yavrunun yanına yaklaştı. Onu incelemeye kendisini o kadar çok kaptırmıştı ki, uzaklardan gelen kanat sesini son anda duydu ve duymasıyla kuvvetli bir rüzgâr onu havalandırdı. Can havliyle ağacın koca yapraklarından birine tutunarak yere düşmekten kurtuldu.

Kahve renkli, üzerinden siyah benekleri olan anne serçe, doğan dört yavrusundan üçünü kaybetmişti. Elinde kalan son yavruya da gözü gibi bakıyordu. Karınca b14 onları izledi bir müddet. Anne yavrusunu gagasıyla temizliyor, getirdiği yiyecekleri yediriyor, kulağına şarkılar mırıldanıyordu. İlk defa tanık olduğu bu manzara onu büyüledi. Bundan sonra doğada olan her şey ilgisini çeker oldu. Az gören gözleri gün be gün açıldı.

Çoğu zaman işe çıktığında arkadaşlarından ayrılıp doğayı keşfe koyulmaya başladı. Bir gün minik bir tırtılın kozasından kelebeğe dönüştüğü anı izledi. Bir başka gün anne serçenin yavrusuna uçmayı öğretmesine şahit oldu. Kurbağalarla şarkı söyledi, çekirgelerle zıpladı, köstebeklerin tünellerinin arasında yol aldı.

Tehlikelerle karşılaşsa da her seferinde bundan sıyrılmanın bir yolunu buluyordu. Doğa ona söylendiği kadar vahşi, diğer canlılar ona anlatıldığı kadar zalim değildi. Pek çok arkadaş edindi zaman içinde.

Gördüklerinden karınca arkadaşlarına bahsetmeye başladı. İşe gittiği zamanlarda, akşamları yatmadan önce anlatıyor, anlatıyordu. Ağaçlardan, çiçeklerden, böceklerden, kuşlardan, gökyüzünden, yağmurdan, rüzgârdan, her şeyden ama her şeyden konuşuyordu. Onlara öğretilenler ne kadar sığdı aslında.

Çalışmaktan başka gözleri bir şey görmeyen karıncaları gerçek dünya ile tanıştırmak için dayanılmaz bir istek duyuyordu. Tam onları ikna etmeyi başarmıştı ki, işte bütün bunlar Baş İşçi Karınca’nın kulağına gitmişti.

***

Baş İşçi Karınca tarafından uyarıldığı günden sonra, yaraları iyileşene kadar sessiz kaldı Karınca b14. Fakat sustukça acı çektiğini fark etti. Daha fazla susarsa patlayacaktı sanki. O da her şeyi göze alıp anlatmaya devam etti. Fakat ne yazık ki arkadaşları artık onu dinlemiyorlardı. Ona bir yalancı gözüyle bakıyorlar, ne zaman ağzını açsa,”Kafamızı şişiriyorsun, dırdır edip duruyorsun, işimize engel oluyorsun,”gibi sözler söylüyorlardı. Sadece birkaç meraklı çocuk karınca sarıyordu etrafını. Onları da büyükler uzaklaştırıyorlardı yanından.

Ancak Karınca b14’ün mücadelesinden vazgeçmek gibi bir niyeti yoktu. Bu sefer başka şeyler anlatmaya koyuldu. Doğada en çok karıncaların çalıştığından bahsetti.”Peki, ne için sevgili dostlarım?” diyordu.”Midenize girecek bir parça yiyecek için. Dinlenmek yok, eğlenmek yok, fazla uyku yok! Sürekli çalışmak var.” Karıncalar homurdanmalarına rağmen Karınca b14’e hak vermeye başladılar ama ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlardı. Çünkü hep böyle yaşamışlardı.

İşleri yavaşlatabileceklerinden bahsediyordu Karınca b14. Bunun koloniye hiçbir zararı dokunmayacağından. Karıncaların buna aklıları yattı ve böylece işlerini aksatır oldular. Çalışma heveslerini kaybettiler. Kolonide işler gecikmeye başladı ve Kraliçe geç de olsa tüm bu olanları öğrendi.

O gece el ayak çekilmişken ve bütün koloni ağır uykudayken Karınca b14’ün yanına Baş İşçi Karınca ve Kraliçe’nin muhafızları geldiler. Tatlı uykusundan sertçe uyandırıldı işçi karınca ve apar topar Kraliçe’nin huzuruna çıkarıldı.

Bir an içini mutluluk kaplamıştı Karınca b14’ün. Diğerlerinin kaba davranışına rağmen Kraliçe’nin onu görecek olmasına sevinmişti. Heyecandan kalbi küt küt atıyordu. Doğduğundan beri görmediği annesine kavuşacak, ona sımsıkı sarılacak ve düşüncelerini paylaşacaktı. Annesi onu anlayışla karşılayacak, başını okşayacak, öpecekti. Tıpkı doğadaki diğer anneler gibi..

Karınca b14 epey bir süre bekledi. Gözleri bir açılıp bir kapandı. Sonunda Kraliçe asık bir yüz ifadesiyle göründü. Karınca b14 hemen kalkıp annesine doğru bir adım attı. Muhafızlar onun Kraliçe’ye yaklaşmasına izin vermediler. Karınca b14’ün bacaklardan tuttular. Kraliçe başıyla bir işaret yaptı, o zaman onu bıraktılar.

Annesinin soğuk tavrı hayal kırıklığına uğrattı Karınca b14’ü. Hayalini kurduğu karşılaşma bu değildi elbet. Kraliçe derin bir nefes aldı ve kızgın bir ses tonuyla:

“Duydum ki,”dedi.”Kolonide bir takım tuhaf şeyler söylüyormuş, arkadaşlarının çalışmalarını engelliyormuşsun. Doğru mu?”İri gözleriyle ona ezecek gibi bakıyordu. Bakışları Baş İşçi Karınca’dan bile daha korkunçtu. Karınca b14 bütün cesaretini toplayıp gözlerini bu ürkütücü gözlere dikti:

“İşleri engellemek gibi bir niyetim yok aslında. Yalnızca gerçekleri bilmelerini istiyorum hepsi bu!”

“Hangi gerçeklerden bahsediyorsun sen işçi karınca?”diye sesini yükseltti Kraliçe.

Karınca b14 altta kalmadı:

“Hani, bizlere doğduğumuzdan beri anlatılan ve çoğu yalan olan şeylerden.”

“Demek öyle,”dedi Kraliçe.”Peki, ne yaptığını görmüyor musun?”

“Görüyorum tabii ki!”“Herkesin doğruları öğrenmesi gerek.”

“Hayır, Karınca b14, sadece bilmeleri gerektiği kadarını bilirler ve işlerini yaparlar. Sen ne yapıyorsun biliyor musun? Düzenimize çomak sokuyorsun. Senin gibiler varlığımızı tehdit ederler. Senin yüzünden kolonimiz tehlikeye girecek. Ama ben buna asla ama asla izin vermeyeceğim. Muhafızlar öldürün onu!”

Karınca b14, annesinin onu öldürmek istemesine bir anlam veremedi. Orada öylece durdu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Muhafızlar üstüne doğru geldiğinde, hiç koşmadığı kadar hızlı koşmaya başladı. Yuvadan dışarıya doğru çıkarsa belki kurtulma şansı olabilirdi. Korkudan arkasına bile bakamıyordu.

Dakikalar sonra dışarı çıkmayı başardığında gün aydınlanmıştı. Sabah güneşinin ışıltıları ağaçların arasından süzülerek toprakla oyun oynuyordu adeta. Şimdilik muhafızları atlatmıştı, ama peşini bırakmayacaklarını biliyordu. Üzgündü, mutsuzdu, kırgındı.

Aklına gelen ilk şeyi yaptı. Yaşlı çınar ağacına koştu. Bir süre ağacın dallarında, kovuklarında saklandı. Sonra en tepeye, dalların ulaştığı en son noktaya kadar durmaksızın tırmandı. Sonunda en uçtaki son yaprağa ulaştı. Yaprağı kemirdi kemirdi. Yaprak dalından koparken sapına sıkıca tutundu. Rüzgâr yaprağı havada sürüklerken Karınca b14 kendisini hiç olmadığı kadar özgür hissediyordu. Artık Karınca b14 değildi. Özgür Karıncaydı o.

Havada süzülürken, kafasından bin bir düşünceler geçiyordu. Bir yanı heyecanlıydı. Keşfetmeye devam edecekti. Bir yanı hüzünlüydü. Daha önce kolonisinden hiç ayrılmamıştı. Tek başına yaşayabilir miydi? Nihayetinde bir karıncaydı, aslını inkâr edemezdi. Geri döner miydi bir gün? Bilemiyordu.

Karınca kolonisi Karınca b14 gittikten sonra eski hayatlarına geri döndüler ve onu unuttular. Belki de öyle bir karınca hiç yaşamamıştı.

Özgür Karınca” için 2 Yorum Var

  1. Merhaba. Güzel ve anlamlı bir hikâye. Dil gayet akıcı idi.

    Yalnız öykü baştan sona çok sıradan bir şekilde seyir etti. Okurken sonu hakkında tahminde bulundum ve ne yazık ki tahminim doğru çıktı. Öyküyü biraz daha uzun tutup ilginç durumlar ekleseydiniz eminim çok daha iyi bir öykü olabilirdi. Açıkçası ben Karınca b14’ün iç dünyasına doğru uzun bir yolculuğa çıkmak isterdim. Kraliçeyi de yakından tanımak güzel olurdu.

    Ayrıca öykü için tebrikler.

    1. Yapıcı eleştiriniz için teşekkür ederim. Yazmaya çalışan biri olarak görüşlerinizi başka çalışmalarımda dikkate alacağım.

Suat için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *