Ben o kabağı oydum ya. Kesin annem de beni oyacaktı! Paskalya’da yumurta boyattırmayan, Noel’de ağaç aldırmayan kadından ne beklersiniz zaten…
Aylardır gözü gibi baktığı o kabağı o halde görseydi mecazi olarak değil kesinlikle oyardı beni. Kabağı düzgün oymuş olsam neyse. Belki o zaman “kızımda bir yetenek var sanki” diye düşünürdü küçük bir ihtimal de olsa. Ama o açıdan baktığımızda da yırtamıyordum. Bok gibi oymuştum! Ne dişler dişe benziyordu ne de gözler olması gerektiği gibi kızgın bakıyordu. İçine mum yaktığımda belki toparlar dedim ama… Sonucu facia olan bir iş için annemin devasa kabağını heba etmiştim işte. Facianın asıl finalini benimle yapacaktı annem.
Kaçtım o yüzden.
Bir kabak yüzünden evden mi kaçılır demeyin. Annemi tanımıyorsunuz. Değil kabak, onun bir çekirdeği yüzünden bile olay çıkartabilir.
Kaçtım ve kaçışımın Cadılar Bayramı’na yaraşır olması için kostümlerimi giydim. Üstüme bol gelen bir Batman kostümüydü bu. Elbette annem onu almam için para vermezdi bana. Sağdan soldan bulduğum kumaşlarla, geceleri gizli gizli çalışarak bir iki haftada kendim dikmiştim kostümü. Dikiş işinden anlamadığım için dikişler teğelden az halliceydi ama bir gece idare etse yeterdi zaten. Sanki geceleri dışarı çıkıp suçla savaşacaktım İç Anadolu’nun orta yerinde.
Annem uyuduktan sonra ortadan kaybolmaktı planım. Saat üçe kadar gözümü kırpmadan bekledim. Üç olunca kalktım. Hiç ses etmeden sırt çantamı kuşanıp kendimi sokağa attım. Sırt çantamla, dışarıdan bakıldığında dershaneye giden bir süper kahraman gibi komik bir görüntüm vardı. Ama buna aldırmıyordum. Benim gibi kostüm giymiş bir kişiyi dahi görsem içim umutla dolup geri eve dönerdim. Çöp kamyonları ve sokak hayvanları dışında hareket eden bir şey yoktu ortalıkta.
“Cadılar Bayramı’nı benden başka umursayan kimse yok şu şehirde” diye düşünürken köşeyi dönen çöp kamyonunun gittiği yönden bir karaltı çıktı. Havada süzülerek yolun ortasına kadar gelip orada durdu. Sivri uzun şapkası, siyah pelerini ve cüppesiyle, çalı süpürgesi üstünde oturan bir cadı olduğu sokak lambasının ışığında açıkça görünüyordu.
Yavaşça yanıma yaklaştı uçarak. Yüzü karanlıktaydı. O karanlık göz açıp kapanıncaya kadar büyüyerek dev bir ağza dönüştü. Benden geriye, dandik Batman kostümümün dandik çizmelerinden biri kalmıştı sadece. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Sadece evden çok uzaklaştığımızı hissediyordum. Ve asla geri dönemeyeceğimi…
Ben o kabağı oydum ya. Keşke annem de beni oysaydı…
Siz de seçkiye hoş geldiniz. Bu ay yeni isimler bolca var ve bu çok güzel.
Tadımlık bir öykü olmuş sizinkisi. Güzeldi ama 🙂 Kendim de bir İç Anadolu çocuğu olarak söylüyorum, ben de sokaklarda cadılar bayramı için kostümünü giymiş şeker ya da şaka diyerek dolaşan çocuklar görmedim.
Sonu için ise kızın cadıyı gördüğünde ve kaçırılırken duyması gereken korkuyu biraz daha hissettirebilseydiniz okuyucuya gayet hoş olurdu. Elinize sağlık.
Açıkçası bu ay hep aklımda olduğu halde son gün apar topar yazdım öyküyü. Sıkıntıları olduğunun farkındayım. İlk öykünün kusurları diyelim. Ve hoş buldum.?
Merhaba, bir hoş geldiniz de benden 🙂
Öykü çok kısaydı, öykünün havasına giremedim açıkçası. Öykünün kendi içindeki gerçekliği de pek ikna edici değil, neden-sonuç ilişkisini oturtamadım.
Üzerinde düşünülmüş öykü her zaman daha iyi sonuç verir. Biraz daha dikkatle daha güzel öyküler yazacağınızı düşünüyorum. Eleştirdim ama umarım yanlış anlaşılmam zira yapıcı eleştirinin olumlu etkileri olacağı kanaatindeyim.
Emeğinize sağlık.
Merhabalar. Öyküyü yüzümde sürekli bir gülümsemeyle okudum. Kısa ama eğlenceliydi.
Gelelim yapıcı eleştiri kısmına..Öznur Babür’e katılıyorum. Nacizane ilave olarak, işin üzerine biraz daha düşer, sadece olayı anlatmayı değil, olay örgüsü kurmayı da denerseniz daha başarılı olacağınızı düşünüyorum. Diğer seçkilerde görüşmek üzere..
Merhabalar, eğlenceli kısa bir öykü olmuş. Öykünün son cümlesinin, başlangıç cümlesine gönderme yapmasını sevdim. Fakat ikinci paragrafı pek sevemedim. Naçizane fikrim daha güçlü cümlelerle anlatmak istediğinizi daha kısa anlatabilirdiniz ikinci paragrafta, bu hatayı bazen ben de yapıyorum. O kısmı okurken sanki olduğum yerde koşuyormuşum gibi hissettim. Geri kalan kısımda ise genel olarak bir kurgu olması öyküyü daha güçlü kılar kanaatindeyim. Umarım kırıcı algılamazsınız, naçizane fikrimi belirttim. Bir sonraki sayıda görüşmek dileğiyle.
Merhaba güzel bir konu yakalamissiniz ama yorum yapan diger arkadaslarinda belirttiği gibi öyküyü biraz aceleye getirmissiniz. Gelecek seckilerde gorusebilmek ümidiyle
Merhaba, öykünün aceleye geldiğini söylemişsiniz. Evet aceleyle yazıldığında duygu eksikliği ve hatalara neden oluyor maalesef. Üzerinde çalışmış olsaydınız daha güzel ve akıcı bir öykü çıkacaktı. Ellerinize sağlık gelecek seçkide görüşmek dileğiyle…
Eleştirileriniz için teşekkürler. Daha özenli çalışılmış öykülerde buluşuruz umarım 🙂