Öykü

Direniş

İşgal altındaki kentte, direnişçiler, protesto yürüyüşlerinden ziyade, artık ses getirecek eylemlere geçme zamanı geldiğine karar vermişlerdi. Her ne kadar farklı düşünceye sahip örgütlenmeler içinde olsalar da nihayetinde tek bir amaca, kentlerini işgalden kurtarmaya yönelik, birlikteliği sağlayacak ortak bir platformda buluşmuşlardı. Aykırı ve birbirine zıt düşünceye sahip insanları bir araya getiren D…, herkes tarafından sevilen, takdir edilen ve direnişin doğal lideri olarak görülüyordu.

Orta boylu, atletik bir vücuda sahip kırk iki yaşındaki D… toplantılarda konuşurken, işgalden önce amatörce ilgilendiği tiyatro sanatının bütün inceliklerini sergiliyordu. Sesindeki ahenk, renk, vurgular dinleyenleri yüreğinden yakalıyordu. Bazen Shakespeare’den birkaç sone ekler veya ünlü şairlerden etkileyici epik şiirler okurdu. Bazen ülkesinin güzel doğasını anlatan pastoral şiirler yazar ve bunları gözyaşları içinde okurdu. Dinleyenler duygularına hâkim olamaz, gerilmiş yaydan fırlayacak bir ok gibi harekete geçmek için can atarlardı. Yaşanılan insanlık dışı işgal döneminde, ailesini kurtarabilmiş, başka bir ülkeye kaçırma şansı yakalayabilmişti. Ama sevgilisi S…’yi ikna edememişti. S… bu savaşta D…’yi yalnız bırakmak istememiş, yaşamını hem sevgilisi hem de özgürlüğü için bir bombadan çıkan metal parçaya teslim etmişti. D… için yaşam ile ölüm arasındaki o siyah perde kalkmıştı o günden sonra. Belki bir intikam duygusuydu kendisini bugüne getiren. Belki de acının esiri olarak savrulan yaşamı, bilinçsizce kendisini bu noktaya taşımıştı. Kim bilir?

Direnişi örgütlerken çalışmalarının ağırlığını eğitimli polis ve istihbaratçılara vermişti. Çünkü tecrübesiz insanlar ile hem zaman kaybedilir hem de acemice işler yapılabilirdi. Yaşamlarındaki öldürme vakası, sinek öldürmekten öteye gidememiş insanların büyük bir kısmı, canlarını kurşunların önüne atacak veya insan canı alacak kadar, cesur ve gözlerini budaktan esirgemeyen birer canavara dönüşmüşlerdi. Birçoğu kendi örgütlenmelerini yaratmışlardı. Bazen güzel sürprizler yapıyorlardı işgalcilere. Ama kargaşa yaratmaktan öteye gidemiyorlar, kısa sürede düşünce ayrılıklarına giriyorlar veya yakalanıyorlardı. Cesaretini hâlâ yitirmemiş eski polis veya istihbarat da görev almış insanlar bu iş için biçilmiş kaftandı. Emniyet Müdürlüğü yapmış T… ve İstihbarat Şefi M… ile öteden beri uzun uzun bazı eylem planları yapıyordu. Ve bu planların hepsi başarıya ulaşmış, işgal güçlerini yıpratmıştı. İlk başlarda ses getiren bu eylemler, zamanla işgalcilere ek tedbirler almasına neden olmuş, işgali zayıflatamamış, aksine takviye kuvvetler ile güçleri iki katına çıkmıştı. Tek bir çözüm kalmıştı geriye. Başkan Z…’ye suikast. İşgal kuvvetlerinin lideri Z…’nin öldürülmesi, işgali kıracak ve direnişçilerin moralini yükseltecekti. Bu da kent halkını topyekûn bir harekete sürükleyecekti. Bu halk hareketine diğer ülkeler ve uluslararası kuruluşlar kayıtsız kalmayacaktı. Ve liderini kaybetmiş işgalciler kentten püskürtülecekti.

Bunun için çeşitli stratejiler belirlediler. Aslında D…’nin stratejileri, okuduğu kitapların etkisinde kaldığı Hasan Sabbah, Hannibal, Sun Tzu, Napolyon hatta İmparator Claudius’un taktiklerinin karışımıydı. Tarihi liderlerin taktiklerini harmanlayarak getirdiği fikirlere, Emniyet Müdürü T… gülümseyerek ve saygılı bir şekilde itiraz ediyordu. Çağın artık bilişim ve teknoloji dönemi olduğundan dem vuruyordu. Bu taktiklerin artık işe yaramayacağını söylüyor ama elle tutulur bir fikir de öne sürmüyordu. D…’nin haklı olduğu bir nokta vardı. Evet teknoloji çağındaydık. Ama işgalci güçlerin teknolojisine karşı, ellerinde herhangi bir gelişmiş materyal yoktu. Ne telefon şebekeleri ne televizyon yayını yapan stüdyolar ne de bir radyo istasyonu. Hiçbir ekipmanları yoktu. En ufak hareketleri, sokakların her noktasına konulmuş kameralar ile tespit edilmekte, telefon konuşmalarında yer tespiti yapılmakta, sosyal medyada paylaşılan bir ileti, anında IP adresinin basılması ile neticeleniyordu. Kimsenin tahmin edemeyeceği bir yöntem bulmalıydı. Z… ye yapılacak suikast, işgal kuvvetlerinin hiç anlamadığı bir anda olmalı.

D… bütün detaylarını çizdiği planı Emniyet Müdürü T…, eski İstihbarat Şeflerinden M… ve diğer direniş grup liderleri ile yaptığı toplantıda açıkladı.

“Toplanmamızın nedeni, Başkan Z… için eyleme geçme vaktinin geldiğidir. Altı yıldır yapmış oldukları baskılar bir nebze gevşemiş durumda. Uzun süredir bizlerin sessiz kalması, uslandığımızı, artık boyun eğdiğimizi düşünmelerine neden oluyor. Ve bu da dikkatlerinin azalmasını sağlıyor. Basın demeçleri ve televizyon yayınlarından bunlar anlaşılıyor. Onların bu rehaveti, bizim kurtuluşumuzun anahtarı olabilir. Güvenlik tedbirleri daha gevşemiş vaziyette. İnsanlar ile iletişimlerini daha sıcak ve sosyal ortamlarda yapmaya başladılar. Z… her çarşamba günü, yanında üç koruması ile K… Caddesi’ndeki S… lokantasına gidebilme rahatlığını yaşıyor. İşte bizim özgürlüğümüzün ilk kurşunu burada atılacak. Kameralardan kaçınmak ve suikast sonrası kaçabilmek için bütün yol güzergahlarının ve gizlenecek yerlerin çalışması yapılması gerekmektedir. Bir kez şansımız olacak. Eğer başaramazsak bütün kent korkunç bir baskıya ve ölümlere maruz kalacak. Bunu herkes bilmeli. İtirazı olan varsa şimdi söylesin.”

D…’nin bu sözleri uzun süredir bu anı bekleyen insanları heyecanlandırmıştı. D… birkaç dakika masanın etrafında oturan insanları izledi. Kimsenin itiraz etmeyeceği, planını duymak için hevesle oturuşlarını düzelttiklerini görünce, gırtlağını temizleyerek masaya bir kroki çıkardı. Krokide K… Caddesi’ndeki S… lokantası, onun sağındaki Ö… Sokağı ve karşısındaki N… Parkı işaretliydi. Kuzey ve Güney yönleri oklar ile işaretlenmiş, S… lokantasının önüne bir araba resmi çizilmişti. Ö… Sokağı’nda iki yuvarlak, N… parkında bir yuvarlak işaret vardı. Herkes krokiye eğilmiş anlamaya çalışıyordu. D…,

“Arkadaşlar aslında planımız çok basit. Planımızın çok detay içermemesi gerekiyor. O yüzden başarma imkânı fazla. Onlar, çok derin ve karmaşık planlar eşliğinde bir suikast yapabileceğimizi düşünüyorlar. Bizim şansımız da böyle düşünmeleri. N… parkında bir kişi, S… lokantasına gelecek kişileri takip edecek. S… lokantasına giren çıkan herkes onu görmeli ve tanımalı. O kadar ki, N… Parkı’ndaki bir bank, bir ağaç, bir çöp bidonu kadar tanıdık olmalı. Suikastı yapacak iki kişi de bu Ö… Sokağı’nda suikast günü bulunacak. Burada temizlik kıyafeti ile sokağı süpürecek. Z…’nin arabası geldiğinde, N… parkındaki kişi, suikastçılara haber verecek. Suikastçılar hızla gelip ateş açtıktan sonra kuzey ve güney yönlerine kaçacaklar. Yolda kıyafetlerini çıkarıp bir kenara atacaklar. N… Parkı’ndaki kişi ise bütün gün orda olacak ve asla kaçmayacaktır. Z…’nin ölüp ölmediğine şahitlik edecektir. Kaçarsa mutlaka yakalanır. Z… ölse bile, kara propaganda ile uzunca bir süre bunu saklayacaklardır.” D… konuşmanın burasında sustu. Masanın etrafındakiler, birbirlerine bakıp tekrar krokiye takılıyordu gözleri. Kimse bu kadar basit bir plan beklemiyordu. En sonunda sivil Mavi Atkılıların lideri Y… sessizliği bozdu.

“Evet. Haklı olabilirsin. Ama N… parkındaki kişi, tetikçilere haberi nasıl verecek? Bağıramaz, el sallayamaz zira hemen dikkat çeker…” D… gülümsedi

“Uçan balon ile” D… büyük bir keşif yapmış gibi keyifle anlatmaya başladı.” Evet, uçan balon ile bu işareti vereceğiz. Önceden söylediğim gibi. N… parkındaki kişi, herkesin tanıdığı ve o parkın bir parçası olan, bir balon satıcısı olacak. Uzunca bir süre orda olması, kimsenin dikkatini çekmeyecektir. Bu arkadaşımız oldukça soğukkanlı ve sakin yaradılışlı olmalı. Z…’nin arabası geldiğinde balonlardan birisini bırakacak. Ö… Sokağı’ndaki kişiler ise balonu görür görmez koşarak gelip işi bitirecekler. Ve ayrı yönlere koşarak kaybolacaklar.”

İstihbarat şefi M… bir kahkaha patlattı. “Çok sevdim bu planı. Beni maziye götürdün D… İlk görevim üniversite karşısındaki parkta balon satmaktı. Ve o kadar iyiydim ki bu işte, zamanla takip ve ihbar grup müdürü oldum. Bu işi ben seve seve yaparım”

Sivil guruplardan Kırmızı Güç grubunun lideri O…, dişlerini sıkarak öfke ile İstihbarat Şefi M…’ye baktı. “Ona ne şüphe. Sizinle az maceralarımız olmadı sevgili M… Talihe bak. Kim derdi ki senin tecrübelerin bizim kurtuluşumuzda rol oynayacak.”

Beyaz Ayakkabı grubunun lideri bayan E… ağzından kurşun kalemi çıkardı, kroki üzerinde birkaç noktaya götürüp getirdi. Kalemin üstündeki diş izleri ne kadar gergin olduğunu gösteriyordu. “Bir sorum olacak.” Masadakilerin bakışları bayan E… ye döndü.

“Ya arabadan Z… değil de başka birisi çıkarsa ne olacak” D…’nin dışındaki herkes birbirine bakarak bayan E…’nin sorusuna hak verdiler.

“Evet başka birisi çıkarsa verilen parola boşa gider. Suikast yanlış kişiye yapılır.” dedi Emniyet Müdürü T…

“Bu suikast hareketinden sonra daha sıkı tedbirler alırlar ve artık hiçbir şansımız olmaz.” diye tamamladı Mavi Atkılı grup lideri Y…

“Böylece bizim hayallerimizde balonla birlikte uçup gider,” diyen Bayan E… kalemi ağzına götürerek hırsla ezdi.

Bütün konuşmaları gülümseyerek dinleyen D… “Kaygılarınızı anlıyorum. Hepsini düşündüm. Araba geldiğinde baloncu adam, Z…’nin çıktığından emin olmalıdır. Ö… sokağındaki adamlar her ne kadar görmese de Z…’nin arabasının geldiğini duyacaklardır. Ama harekete geçmeleri için Z…’nin geldiğinden emin olmalılar. Bunun içinde baloncu adamın elindeki balonların renklerinden faydalanacağız.”

“Nasıl?” diye aynı anda atıldı İstihbarat Şefi M… ile Kırmızı Güç lideri O… Aynı soruyu sormanın tedirginliğine kapıldı birbirinden nefret eden bu iki adam.

“Çok basit. Arabadan Z… çıkarsa, baloncu adam kırmızı balonu uçuracak, çıkmaz ise mavi balonu uçuracak. Aynı zamanda direnişte önemli katkıları olan Mavi Atkılı grup ile Kırmızı Güç gruplarımıza bu simgesel renklerden dolayı bir teşekkür olacaktır.” arkasına yaslanan D… masadakileri izlemeye başladı.

Bir süre önlerine bakıp düşünen masadakilerden kimi başını onaylar şekilde sallıyor, kimi düşünceli bir şekilde parmakları ile oynuyordu. Mavi Atkılı lideri Y… ve Kırmızı Güç lideri O…’nun hoşuna gitmişti D…’nin bu jesti.

“Evet. Güzel bir plana benziyor. Çok basit ve etkili. Olabilir…” dedi Emniyet Müdürü T…

Herkes onaylıyordu. Zaman geçtikçe, üstünde konuştukça daha çok inanmaya başlamışlardı bu plana. Keyifle gülmeye başladılar.

“Baloncu adam için, çok istekli ve hevesli olan İstihbarat Şefi M… olacak. Sanırım kimsenin bu kadar tecrübeye itirazı olmaz,” dedi D… Herkes aynı fikirdeydi bu konuda. Karşı çıkan olmadı.

Bu karardan çok mutlu olan İstihbarat Şefi M…, ayağa kalkıp gülümseyerek herkesi selamladı.

“Tetikçilerden birisi ben olacağım.” Diyerek emin bir şekilde cümlesini tamamladı D…

Beyaz Ayakkabı lideri bayan E…, D…’nin emrivaki talebine ayağa kalkarak itiraz etti. “Sen olamazsın D… Seni riske atamayız. Bu direnişin önderisin. Her halükârda senin hayatta kalman ve korunman gerekli.”

D… başını iki yana sallayarak, “Eğer başarılı olamazsak zaten bu iş biter. Bir daha böyle bir şansımız olmaz. Varlık ile hiçlik noktasındayız. Bu yüzden bunu yapmak hakkım olduğunu düşünüyorum”

D…’nin bu sözlerinin nereye gittiğini herkes tahmin edebiliyordu. Başarılamazsa her şeyin biteceği konusunda haklıydı. O yüzden bari sevgilisinin intikamını almak, bugüne kadar yapmış olduğu fedakarlıkların karşılığı olmalı diye düşündüler.

“İkinci tetikçi benim,” diye atıldı Mavi Atkılı lideri Y…

“Ben buradayken sana düşmez bu iş” diye sözünü kesti Kırmızı Güç lideri O…

Onun sözünü Emniyet Müdürü kesti, herkes aday olmaya başlayınca odada bir sürü bağrışma başladı. Sadece İstihbarat şefi M… ile D… susuyordu. En sonunda D… ayağa kalktı.

“Yeter! Susun lütfen. Beni dinleyin.” D…’nin çıkışı ile odadakiler sakinleşti.

“Hepinizin ne kadar hevesli ve istekli olduğunu anlıyorum. Ama bacakları tazı ile yarışanlara ihtiyacımız var. Bay T… yaşınız itibari ile bedensel eforunuzdan çok, tecrübe ve zekanızdan daha fazla yararlanabiliriz. Üstelik içtiğiniz sigaralar nefesinizi tıkayacak, istemeden de olsa ciğerleriniz size ihanet edip vücudunuzu teslim edecektir. Bayan E… Bayan olmanız ilk defa size dezavantaj yaşatacaktır. Z…’nin köpekleri kısa sürede size yetişebilirler. Çok üzgünüm E… Sana başka yerde daha çok ihtiyaç olacaktır. Geriye bay O… ile bay Y… kalıyor. İkisi arasında kura çekmeliyiz. “O… ve Y…’nin dışındaki herkesin suratı asılmıştı. Ama D… haklıydı. Hislere yenilerek hareket edilemezdi.

“Basit bir şekilde çözeceğiz. Yazı tura atacağız. Kazanan ikinci tetikçi olacak.” diyerek sözlerine devam etti D…

Mavi Atkılı lideri Y… ve Kırmızı Güç lideri O… havada vızıldayan paraya heyecanla baktı. Yere düşen para bir süre kendi çevresinde fırıldak gibi döndü. Yazı gelince Mavi atkılı lideri Y…’nin sevinci görülmeye değerdi. Kırmızı Güç lideri O… öfke ile sandalyesine oturdu.

“Artık bütün görevler belli olduğuna göre dağılabiliriz arkadaşlar. Bugünden sonra geniş katılımlı toplantı yapılmayacak. Sadece eylemi gerçekleştirecek kişiler haberleşecek.” diyerek elini masaya koydu D…

Ardından diğerleri ellerini D…’nin elinin üstüne koyarak tekrar ant içtiler.

“Özgürlük!” diye bağırarak inançlarını pekiştirdiler. Bundan sonrası kucaklaşmalar, kararlı bakışlar ve cesaret verici kısa vedalaşma sözleri ile geçti.

* * *

Mavi Atkılı Y…’nin omuzundan oluk gibi kan akıyordu. Tabancası hâlâ elindeydi ve bırakmaya niyeti yoktu. Yüzü kireç gibi olmuştu. Hayal kırıklığı, acı ve üzüntü yüzünde aynı anda okunabiliyordu. Emniyet Müdürü T… büyük beyaz bir çarşafı yaraya bastırıyor, çarşaf anında kıpkırmızı oluyordu. Beyaz Ayakkabı lideri bayan E… gözyaşlarına boğulmuş bir şekilde temiz su yetiştirmeye çalışıyordu. Diğer yandan Kırmızı Güç lideri O… ardı ardına küfürler savuruyor, Mavi Atkılı Lideri Y… ye soruları arka arkaya soruyordu. Önceden planlayıp kaçarken sığındıkları üçüncü ev K… Caddesi’nin kuzey ucunda bulunuyordu. Dörtyol kavşağında L… Apartmanı’nın son katındaki bu evden, şehirdeki bütün hareketliliği görmek mümkündü. Aynı zamanda bitişik apartmanlardan diğerine geçip iz kaybetmek daha kolaydı.

“ Y… ne oldu? D… nerde? “ Kırmızı Güç lideri O… sorularını nefes almadan soruyordu.

Emniyet Müdürü T… “ Sakin olun. Durun biraz. Bunlara cevap verecek zamanı var daha” dedi babacan bir sesle.

“Zamanımız kalmamış olabilir T… Ne olduğunu bilmeliyiz. D… nerede? Çatıştınız mı? Z… öldü mü? Neler olduğunu anlatmalısın Y…” sesi daha da fazla çıkıyordu Kırmızı Güç liderinin.

Mavi Atkılı lideri Y… başını kaldırarak acı içinde “Ba… başa… başaramadık. Yaşıyor” dedi ve bayıldı. Çok kan kaybetmişti ve üstelik morarmaya başlamıştı.

“Ölüyor! Ölüyor!” diyerek hıçkırıklara boğuldu Bayan E…

Aniden kapı açıldı. İçeriye hızla İstihbarat Şefi M… girdi.

“Allah kahretsin! Allah kahretsin! Neden? Neden?” diye bağırarak öfke ile sandalyeleri devirmeye başladı.

Emniyet Müdürü T… M…’nin omuzlarından yakaladı. “Neler oldu çabuk anlat! D… nerede? “

“D… öldü. Onu vurdular. “ dedi gözyaşları içinde. Bu sözler odadaki herkesi şoka soktu. Emniyet Müdürü T… bir sandalyeye çöktü. Bayan E… artık gözyaşlarını silmiyor, hıçkırıkları odayı dolduruyordu.

Kırmızı Güç lideri O…’nun gözleri dolmuştu. Gözyaşlarına hâkim olmaya çalışıyor ama kendiliğinden akan damlalar, Mavi Atkı lideri Y…’nin yerde gölleşmiş kanının üzerine düşüyordu. Kızgınlık yerini, mide bulantısına ve şaşkınlığa bırakmıştı. Uzunca bir sessizlikten sonra

“Nasıl? Nasıl oldu?” sesi titrek çıkmıştı O…’nun. Artık daha sakindi.

İstihbarat Şefi M…yaşadığı şoku üstünden atmaya çalışıyordu. Ama bunu pek beceremiyordu. Bir yandan kafasını toparlamaya çalışıyor, bir yandan cümleye nerden başlayacağını hesap ediyordu. Kelimeler ağzından kesik kesik çıkıyordu.

“Her zamanki gibi parkta balonlarla bekliyordum. Oturduğum yer mükemmel bir yerdeydi. Yirmi metreden Z…’yi arabasının içinde dahi görebiliyordum. Beni herkes tanımaya başlamıştı. Yedi aydır aksatmadan o parktaydım. Ve her zamanki gibi saat birde arabası yanaştı Z…’nin. Arabanın içinde Z…’yi görebiliyordum. Şapkası yüzünü kapatsa dahi sakalı, giysisi ve melon şapkası ile arabanın içindeki Z…’ydi. Ben tam Kırmızı balonu hazırlamıştım ki, arabadan bambaşka biri indi. Evet ona çok benziyordu ama Z…’den daha uzun boylu ve daha yapılıydı. Ve bu adam ile üç kişi daha indi. Ben hemen mavi balonu uçurdum. Plan iptaldi. Balonu gören D… ile Y… nedense silahlarını çektiler koşarak geldiler ve arabadan inenlere ateş açmaya başladılar. Bir anda oldu olaylar. D…’nin düşündüğü gibi çok hızlıydı her şey. Çıkan çatışmada Y… yaralandı. D… onu koruyarak kaçmaya çalışıyorlardı. Y… kaçtı. D… hâlâ çatışıyordu. Arkadan gelen başka bir arabadan inenler D…’yi vurdular. O arabadan aynı zamanda Z… de indi. İşte hepsi bu.”

“Alçak! Bir istihbaratçıya asla güvenmemeliydik.” Kırmızı Güç lideri O… bir yumruk atarak yere devirdi M…’yi. Çılgına dönmüştü. Belinden silahı çıkarıp mermiyi ağzına sürdü.

Yere yuvarlanan M… toparlanmaya çalışırken Emniyet Müdürü T… ve Bayan E… Kırmızı Güç lideri O…’yu tutmaya çalışıyor, elindeki silahı almaya çalışıyorlardı.

Yerden kalkmaya çalışan istihbarat şefi M… kana bulanmış elleri ve elbisesine bakarak “Bu mavi boyada neyin nesi? “ dedi.

“Alçağa bak bir de dalga geçiyor.” diyerek üstüne atılmaya çalıştı O… Sıkıca tutan Emniyet Müdürü T…

“Dur O…! Dur bakalım.” sakince istihbarat şefine yaklaştı.

“Mavi boya mı?” diye şaşkınca sordu

“Evet mavi boya. Neden sürdünüz bunu her yere? Benden habersiz başka bir plan mı yaptınız?” dedi büyük bir ciddiyetle.

Oyun oynayıp oynamadığından emin olmak istiyordu. İnsan sarrafı olan Emniyet Müdürü T…, M…’nin gözlerinin içine bakıp düşüncelerini okumaya çalışıyordu. Sonra şaşkınlıktan gözleri sonuna kadar açıldı.

“Tanrım!” dedi “Sen renk körüsün” hayal kırıklığı yıkmıştı T…yi

“Ne! Ne dedin?” kafası bir Emniyet Müdürü’ne, bir istihbarat Şefine çeviren Kırmızı Güç lideri O… şaşkınlığını atamıyordu üstünden. Bayan E…’nin hıçkırıkları kesilmiş donup kalmıştı.

“Na… Nasıl yani?” dili tutulmuştu sanki İstihbarat Şefi M…’nin.

“Aptal herif kırmızı ile maviyi karıştırıyorsun. Seni salak.” Bu sefer sesi yüksek ve sert çıkmıştı Emniyet Müdürü T…’nin.

Bayan E… “Bu nasıl olabilir? Bu … Bu… çok aptalca.” kafası ellerinin arasında iki yana sallanıyordu.

İstihbarat Şefi herkesten daha fazla şaşkındı. Bir yandan ellerindeki kana bakıyor, diğer taraftan af bekler gibi arkadaşlarının gözlerine bakıyordu. “Bi… Bilmiyorum. Nasıl yani?.. Anlamıyorum…”

Bütün bu bağrışmalardan kendisine gelen Mavi Atkı lideri Y… parmağı ile pencereyi gösteriyordu.

“Di… din… Dinleyin…” diyordu kısık sesi ile.

Dışarıdan kalabalık bir uğultu yükseliyordu. Pencereye koştular. Dörtyol’a bağlanan bütün yollarda kalabalıklar kortejler oluşturarak ellerinde baltalar, sopalar, silahlar v.s. ile sloganlar atarak yürüyorlardı.

“D…. Ölümsüzdür! Özgürlük! Özgürlük! D… Ölümsüzdür! Özgürlük! Özgürlük!” sesleri kentin bütün duvarlarında yankılanıyordu.

Emniyet Müdürü T… “Başardın D…, Başardın…” dedi gözyaşları içinde.

Erhan Eren