Öykü

Üçüncü Şahsın Öyküsü

Salıncağın zincirlerinin sürtünmesi kulaklarımı tırmalarken, bulutları bir şeylere benzetiyorum. “Şu tıpkı ejderhanın boğazına kürek kaçmış da ateş püskürmeye çalışıyor gibi,”

Gözüme usulca bana yaklaşan mavi balon takılıyor. Balonun ipinin ucunda bir kâğıt olduğunu fark ediyorum. Salıncaktan inip balona yöneliyorum. Göz kamaştırıcı güzellikte maviliği gülümsememe neden oluyor. Düğümü çözüp kâğıttı açıyorum.” BİR ŞEYİN AĞIRLIĞINDAN ANCAK AFFEDEREK KURTULABİLİRSİN,” Zihnimde yankılanıyor; “AFFEDEREK KURTULABİLİRSİN”, “AFFEDEREK” Derin bir nefes alıyorum.

Balon sanki bir elmiş gibi beni çekiştiriyor, kendimi balona bırakıyorum. Ayaklarımın yerden kesildiğini hissetmeye başlıyorum. Gittikçe yükselirken aşağı bakıyorum, her şey o kadar küçük gözüküyor ki…

Kaval sesi duyuyorum. Sesi bir buluttan diğerine atlayarak takip ediyorum. Ses net ve gür duyulduğunda sırtını buluta dayamış kaval çalan bir çocuk görüyorum. Beni fark ettiği halde hiç şaşırmıyor. Uzun zamandır müzik dinlemiyordum.

“Şarkılar neden hissizleşiyor? İnsanlar neden sevgiye güneş gözlüğü takıyor?” diye soruyorum. Bunun üzerine;

“Nefret bencil bir duygudur, gönüldeki bütün güzellikleri sömürür. Zihnin berraklaştıkça düşüncelerin de berraklaşacak,“ dedi.

Kendimi her zaman üçüncü anlatıcı gibi hissettim. Sanki iskeletimin ötesini örten bir pelerin vardı ya da insanlar artık gördükleriyle değil dinledikleriyle yaşıyordu. Dinlemek duymak için yeterli mi? Bu duygular içimde gittikçe büyüyen bir girdaba dönüşüyor. Bu girdap benim vebam…

Kuşların üzerimizden geçmesiyle düşüncelerim dağılıyor. Balonumun ipini bileğime bağlayıp kollarımı açıyorum. Kollarımın kanatlarım olduğunu düşünerek dönmeye başlıyorum. Bir sürü daha kuş geliyor. Dönüyorum. Çocuğun kaval çalmayı bırakmasıyla duraksıyorum.

“Küçükken insanların neden böyle olduğunu açıklayamıyordum. Bir gün ben neden böyleyim diye düşündüm. Kendimi anlayınca diğer insanları da anladım,” dedi. Bunları söylerken gözleri dolmuştu. Ona doğru birkaç adım atıyorum. Balonuma eski bir dostuna bakar gibi bakıyor. Belki de notu o yazmıştı.

Afallıyorum. Bir süredir sessizliği paylaştığımızı fark ediyorum. Yanaklarım ıslanmış. Kendimi toparladıktan sonra sırt çantamdan defter ve kalem çıkarıp bir parça kâğıt yırtıyorum. Balonu bileğimden çözüp notumu bağlıyorum. Çocuğa bakıyorum başıyla onaylıyor. Hiç dönmediğim kadar hızlı dönmeye başlıyorum. Yeterince döndüğümden emin olduğumda balonu bırakıyorum.

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Kısacık bir öykü. Masalsı yanı hoşuma gitti ama bir şeyler eksik kalmış gibi. “Bir şeyin ağırlığından ancak affederek kurtulabilirsin.” mesajı baş karaktere neden geldi? Neyi affedemiyor? Öykünün bir arka planı olması gerekirdi, bu haliyle yalnızca bir kesit gibi. Emeğine, kalemine sağlık. :pen: :slight_smile:

  2. Düşünceleriniz için çok teşekkür ediyorum​:slightly_smiling_face: Okurken ve yazarken bazı yerlerin askıda kalması, bazı kısımları okuyanın hissetmesi veya tahmin etmesi, kendi yaşanmışlıklarıyla boşlukları doldurması çok hoşuma gidiyor. :upside_down_face:

  3. Avatar for Srbs Srbs says:

    Merhaba, öykü güzel elinize sağlık ama kısa. Okuyucunun boşlukları doldurup bütünü görmesi güzel bir düşünce ama burada sizin yazdıklarınızın boşluklardan fazla olursa okuyucu daha iyi bir yolculuğa çıkabilir diye düşünüyorum.
    Bu arada ana fikrinizi ben de seviyorum, affetmek hayattaki en büyük erdemlerden birisi.

    Not: Başlığı görünce aklıma direkt o Attila İlhan’ın Üçüncü Şahsın Şiiri geldi :slight_smile:

  4. Çok teşekkür ediyorum. Haklısınız.:slightly_smiling_face: Atilla İlhan 'ın şiirinin isminden esinlendim​:upside_down_face:

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for acimatriyarka Avatar for Srbs Avatar for Rukiye_rnp

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *