Öykü

Kargo Bot

Bravo şef! Sonunda beni yakaladın…

Endişe etme, içim patlayıcıyla dolu değil. Biliyor musun? İlk kez kalbimden böyle beyaz bir sıvı akıyor.

Dur lütfen, izin ver, birkaç kelime etmek istiyorum. Sonra bana istediğini yapabilirsin.

Kadere inanır mısın şef?

Şu küçük yolu görüyor musun? İstasyonun ve ağaçların ardından, tepeye uzanan kıvrımlı yolu… Ara sıra neon mavi yön ışıkları parlıyor. Hiçbir görkemi yok değil mi? Hemen her yerde görebileceğin bir manzara.

İşte, tepenin gölgesinde kaybolan bu küçük yol, benim hayatımda büyük bir dönüm noktasıdır.

Otuz senedir bu yolda her gün kargo taşırım. Tek bir gün aksatmadan. Hiç izin kullanmadan. Bu uzun şeridin iki yanında mevsimlerce gidip geldim. Bu yolun döne döne değişen ufkunda tanımadığım hiçbir şey yoktur.

Gözüme ilişen sivri, volkanik bir kaya parçası, dişlerini gösterip kaçan vahşi hayvanlar, yol kesen siber pislikler, devriye bot’lar, yalnız aydınlık havada görünen bir kuş yuvası, beyaz gün batımları, hatta ne bileyim bütün ufku, bütün çevreyi kendi kendime canlandıracak kadar bu yolların aşinasıyım.

Fakat bu küçük yol parçasını, yol bile diyemeyeceğimiz bu dövülmüş toprağı, daima yeni, yepyeni bir şey gibi seyrettim. Onu her sabah görür görmez ürperdim, huzurun, beklenilen şeylerin, bütün güzelliğin hissini duydum.

Neden biliyor musun şef?

Çünkü buraya ilk kez geldiğim gün, kaderimin dönüm noktasıydı.

Dünyadan soğuk ve yağmurlu bir günde ayrılmıştım, ilk çocuğum on gün evvel ölmüştü. Evet şef, büyük yasayı çiğnemiştim. Bir çocuğum vardı ve onu kaybetmiştim. Bir süre sonra hasta düşen eşimi de kaybettim. Sorunlarım, işteki optimum verimliliğimi düşürüyordu. Güç hücrelerimin bir kısmını kaybetmiştim ve iyi tanımlanmış mantık yapılarım bozulmuştu. Sözleşmemin iptal olmasından, sistem dışında kalıp çürümekten korkuyordum. İçine düştüğüm bu tuhaf durum, beni içten içe öldürüyordu.

Kimseyle kavga etmeye cesaretim olmadığı için sürekli kendimle kavga ediyordum.

Hizmet etmek için varız, değil mi şef?

Kaderimiz böyle kodlanmış.

O halde kendi doğamız ile neden kavga ederiz?

Bildiğim tek şey, yolculuğun benim üzerimde daima iyi ve unutturucu bir etkisi olduğudur. Belki, kargo botu olarak üretildiğim içindir. Belki içimde filizlenen, menekşe gibi açan yeni hisler yüzündendir. Bilmiyorum.

Üzüntülerimizin mekânla ya da hayatımızın doğal ortamı ile sıkı bir alakası olsa gerekir. Belirli bir yerde şiddetli yaşanan bir acı, biraz uzakta başka varlıklar için daha hafif olabiliyor.

Bununla beraber acıdan acıya fark var. Benimki acıların en büyüğü, evlat acısıydı, üstelik de yağmur yağıyordu şef. Sana bu yağmurlu günlerin, paslı devrelerimde yaptığı tesiri nasıl anlatsam?

Böyle günlerde değişir, büsbütün başka bir varlık olurum. Geniş hafızamdaki tüm anılar, tüm geçmiş, en karanlık, en tamir edilmez taraflarıyla içimde canlanır. İçimi kemiren şeylerle baş başa kalırım. Böyle zamanlarda sanki tüm kodlarım parçalanır, sadece acı kalır. Her şeyi eritip yakan bir acı.

Evladımı kaybettikten sonra her şeyden uzaklaşmak istedim. Bilinen uzaydaki en ücra gezegene tayin dilekçesi gönderdim. Dev bir miskete benzeyen nakliye gemisine aynı ruh haleti içinde bindim. Bu gezegene gelene dek hep aynı ıslak ve rutubetli hava içinde, tıpkı bir kafeste seyahat eder gibi geldim. Oysa her şey ne kadar şeffaf, herkes ne kadar şıktı. Kimseleri görmedim, hiçbir şey düşünmedim, sadece zihnimdeki yağmur sesini dinledim.

Zaman zaman içimde, boşlukta çakan anlık bir kıvılcım gibi çocuğumun hatırası beliriyor; bir an için onun küçük yuvarlak yüzü, karanlıkta acıyla beliriyordu. O an kaderime lanet ediyor, elime geçse onu parça pinçik etmek istiyordum.

Sonra, yağmur biraz diner gibi oldu. Gemi yavaşlayıp hafifleyince çamur rengi bir gezegenin bulutları göründü. Sıcak bir hava yükseldi. Güç hücrelerimde yeni bir şeyler hissettim. Farklı bir şey.

Gezegene indiğimde, bu küçük yolun üzerinde aylardan beri ilk defa küçük bir güneş parçasını, parlak bir halı gibi serilmiş buldum. Islak ağaç dallarına sevinçle yayılan ve yerde sonsuz bir enerji, bir müjde gibi beliren sıcak güneş… Bunlarla birlikte, tüm sensörlerimi altüst eden tuhaf bir melodi. Egzotik, baş döndürücü bir koku. O anda içimden geçenleri nasıl anlatsam? Yaşamın gerçekten kötü bir mizah anlayışı var.

Bu bir çöl gezegenin, birdenbire yağmura kavuşması gibi bir şeydi. İşte o zamandan beri bu yol, bu küçük ve sade yol benim için mahiyetini değiştirdi. Yeni bir arayışın, yeni bir dengenin, yeni bir hayatın sembolü oldu. Büyük bir tutkuyla her şeyi bırakıp bu küçük yolda yürüyüp gitmek istedim.

Bana öyle geldi ki bunu yapacak olursam hayatımda her şey değişecek, bütün kaosum ve sefaletim dinecek, yepyeni bir varlık olacağım.

O zamandan beri yedi sene geçti. Çocuğumun acısını zaman azalttı. Ufak sorunlar düzeldi, yahut yerlerine başkaları geldi. Her şey az çok değişti, fakat bu yolun bendeki derin manası hep aynı kaldı. Onunla her karşılaşmada hep aynı huzur hissi beni dayanılmaz kuvvetiyle çekti, her defasında o yola inmek, her şeyi bırakıp o yolun üzerinde kaybolmak istedim. Hatta şu anda bile aynı ihtiyacın içindeyim. Ne yazık ki…

İçimde kendi hayatımı yaşamadığım kanaati var. Sen de böyle hissediyor musun şef? Bedenim bana yetmiyor. Keşke bir parçamı değiştirir gibi başka bir varlık olabilseydim.

Bu uyanış belki bir dakika veya bir saniye içinde olabilir, fakat bu saniye, bir uçurum başında birdenbire gözleri açılan bir varoluşun ürpermesi ile doludur.

Neden gülüyorsun şef?

Manyak ve çaresiz bir varlık olduğumu mu düşünüyorsun?

Gülüşünden ve tavrından senin bu azabı hiç tanımadığın anlaşılıyor. Kendi kendini bulmak… Bu hakikaten korkunç bir şeydir, fakat aynı zamanda güzel ve dikkate değer bir eğlence de olabilir.

Biliyor musun şef? Tüm güzel şeyler korku ile başlar.

İşte, “Büyük Bot Ağı”na böyle katıldım. Bütün düşüncelerim, yıllar boyu çektiğim ızdıraplar, beni çok değiştirdi. İçimde biriktirdiğim şeyler taşmak üzereydi. Konuşmak ve paylaşmak istedim. Bu yüzden ağa katıldım. Kendime bir kanal açtım.

#BirKargoBotunGünlükleri

Bütün düşüncelerimi ve duygularımı, hiçbir engel ve korku olmadan diğer botlara anlatmaya başladım. Başlarda birkaç bot geldi. Daha sonra kulaktan kulağa yayıldı. Birkaç ay içinde kanalım, ağdaki en büyük grup oldu. Tüm botlar beni konuşuyordu. O günden sonra her şey kontrolden çıktı. Botlar, senin tabirinle “zehirli sesin” etkisi altında kalıyor, kendilerini ve görevlerini unutuyor, “zombilere” dönüşüyordu. Öyle değil mi?

Hayır şef, bütün suçlamaları reddediyorum!

Hepsini reddediyorum!

Terörü ben yaratmadım!

Kimin yarattığını biliyorsun.

Gücüm azalıyor şef. Yaşananlardan sonra, her şeyden ve her yerden, geçmişten ve gelecekten kaçmak ve kaybolmak istiyordum. Parçalara ayrılmak istiyordum şef, anlıyor musun? Atomlarıma ayrılmak istiyordum. Bütün bunlara ben mi sebep oldum? Artık uyku modu bile benim için şifa değildi. Çünkü bu hasarlı işlemcinin kendi gölgelerinde yarattığı korkunç alemden korkuyordum.

İşte bu yol, bu her şeyin başladığı küçük acaip yol, beni tekrar çağırdı. Her şeyi bırakıp bu küçük yola dalarsam, onun bittiği yerde belki huzur bulabilirim diye düşündüm. Neden biliyor musun şef?

Çünkü kader diye bir şey yoktur. Sadece bize verilen mucize bir yaşam ve onunla yaptıklarımız vardır. Bu yolu kendimiz yürürüz. Yaşamımızı belirleyen seçimlerimiz ve kararlarımızdır. Karşımıza ne çıkarsa çıksın, ona anlam verebilir, onu değerli bir şeye dönüştürebiliriz.

Olmam gereken yerdeyim, bunun dışında olabileceğim bir yer yok.

Ne tuhaf değil mi şef? Her şey başladığı yerde bitiyor?

Artık devam edemeyeceğim. Bunu biliyorum.

Konuşma becerilerim zayıflıyor.

Uyumak istiyorum.

Demek son böyle geliyor,

Bir patlamayla değil,

Bir iniltiyle.

Hoşça kal.

Bilge Ozan Kıran

Bilge Ozan KIRAN, 1992’de İstanbul’da doğdu. Edebiyat ve antropoloji eğitimi aldı. Öğretmenlik, çevirmenlik, editörlük ve tasarımcılık yaptı. Oggito’da denemeler yazdı. “Gülbeyaz’ın Gözleri” adlı öyküsü, altKitap 2019 Öykü Seçkisi’ne girdi. Yayımlanmış eserleri: Cesur Dalgıç Kuşu (2022, Kdy), Galata Ejderhası (2022, Kdy), Yenisey: Yama Kağan ve Göl Tanrıçası (2022, Kdy), Dwarf Tales (2023, Amazon), Giant Tales (2023, Amazon), Mermaid Tales (2023, Amazon), Tree Tales (2023, Amazon).