Selin yatağından neşeyle kalktı. Koşarak aynanın önüne geçti. Sevinçten zıplayarak aynaya el salladı ve plaj kombini istediğini nerdeyse keyifli bir çığlık atarcasına söyledi. Aynada üstüne farklı farklı plaj kıyafetleri giymiş halleri onun hareketlerini tekrar etmeye başladı. Sonunda kırmızı mayonun üstündeki mavi ince elbiseyi seçti. Aynaya onu istediğin söyledi. Geniş boy aynasının en altında kolunun yarısı genişliğindeki ufak bölme hareketlendi; ileri doğru uzanan bölme ona kıyafetleri uzattı. Selin açılan dolaba eğilip kıyafetleri onaylamak için başını sallayınca geri içeri alıp ütülenmesi için diğer makine gönderdi. Kendisi de neşeyle aşağı indi.
Mutfağa gidip buzdolabının kapısını açtı. Bu sırada makine ona hal ve hatırını soruyor, çok keyifli olduğunun ve bunun o ne kadar yakıştığı söyleyerek kibarlık yapıyordu. Selin karasız bir şekilde oflayıp poflamaya başlayınca makine kendisi kahvaltı hazırlamayı teklif etti. Selin teşekkür ederek onay verdi, basit ama serin bir kahvaltı istediğini söyledi. Makine keyifli bir ses çıkararak çalışmaya başladı.
Bu sırada kendisi salona geçti. Koltuğuna oturdu. Masanın üzerindeki Holografik Sohbet Odasını çalıştırdı. Arkadaşlarının hepsi çevrimiçiydi; sohbet odasının dört bir köşesine yerleşmiş kimi yatarak kimi oturarak sohbet ediyordu. Onu görünce çok hızlı bir şekilde selam verip hemen yardımını isteyerek ona salonun ortasına işaret ettiler. İrem her zamanki gibi çok kararsız olduğu için kıyafet seçmekte sorun yaşıyordu. Odanın ortasında defileye çıkmış bir manken gibi duruyordu; aynasını da salona getirmiş ve hepsi İrem’in sürekli değişen plaj kombinlerini oyluyorlardı. Yine de ayna da gördükleriyle yetinmeyen genç kız arkadaşlarının onay verdiği kıyafeti bizzat giyerek bir de üstlerinde görmelerini istiyordu. Yine de kararsızlığı bir sonuca varmak üzereydi; şimdiye kadar sade siyah mayo liderliği götürüyordu. Derken tekerlekli sehpa ona birkaç dilim soğuk Diyarbakır karpuzu, sıcak suda bekletilmiş Diyarbakır peyniri ve de iki adet Mardin çöreği getirdi. Güneydoğu lezzetlerini seven Selin için son derece basit ama oldukça lezzetli ve bir o kadar da serin bir kahvaltıydı. Teşekkür ederek kahvaltısına başlamıştı ki bir anda odadaki hepsinin telefonları ötmeye başladı. Ardından hiçbiri telefonu ele almasa da mesaj otomatikman oynamaya başladı. Gelen mesajın sesinden bildirimden devlet kurumunda geldiğini anladıkları için hiçbiri şaşırmadı. Önemli devlet kurumlarından gelen bu tarz önemli mesajlar kullanıcının mesajı aldığından emin olması için otomatikman oynatılıyordu. Sesli olarak bildirilen mesaj bir de yazılı halde sohbet odasının duvarında kırmızı kırmızı parlıyordu… Uyarı AFAD Nükleer Felaket Bildiriminde geliyordu ve şöyle diyordu:
“Şehrinizde saat 11:00 ve 21:00 arası yakınlarda meydana gelen nükleer bombalamalar yüzünden nükleer serpinti beklentisi vardı. Saat 21:30’a kadar şehrinizde sokağa çıkmaya yasağı uygulanacaktır.”
Tüm kızlar aynı anda uygunsuz küfürler etmeye başladı. Sohbet odası çok hızlı bir şekilde ülkeleri ayna anda savaşa girmiş bir grup siyasinin toplandığı kriz masasına dönüştü. Devletin Nükleer felaket uyarılarının ne kadar kesin ve katı olduğunu bilmelerine rağmen üretebilecekleri çözümler üzerine düşündüler ama bir süre sonra ellerinden hiçbir şey gelmeyeceği gerçeğiyle yüzleşip odayı terk ettiler. Selin de bir türlü bitiremediği filmi bitirmek için televizyondan kaldığı yeri açmasını istedi. Mutfakta meyve sıkacağından da soğuk ve büyük bir bardak meyve suyu isteyip kendisini filme bıraktı. Film güzeldi ama kesinlikle bu sıcakta plaja gitmeyi tercih ederdi. En azından yarın gitmek üzere sözleşmişlerdi ve kıyafetlerini de seçtikleri için yarın kesin gideceklerini düşünerek kendini filme bıraktı.
- Nükleer Serpinti - 1 Temmuz 2024
- Yüzüncü Yıl Mektubu - 23 Mayıs 2024
- Kurtarıcının Sınavı - 1 Şubat 2024
- Göz Hapsi - 1 Temmuz 2023
- Bir Avuç Gladyatör - 1 Nisan 2023
Öyküler romanlar kadar uzun olmadıklarından, kelimeleri seçerken zamandan mümkün olduğu kadar tasarruf etmemiz gerekir. Amaca hizmet etmeyen cümleler ya da kelimeleri barındırmamaya gayret edersek, öykünün okuyucuyu yakalama şansı artar.
Yine romandan örnekleyecek olursak karakterin gerçekliğini içimize sindirmemiz için genellikle yeterince zaman vardır. Öyküde bu zaman kısıtlı olduğu için karakteri daha incelikle ve tutumlu şekilde işlememiz önem kazanır. Böylece öyküye koyduğumuz karakterin bizim kuklalarımızdan biri olmadığını, gerçek bir kişi olduğu konusunda insanları daha kolay ikna ederiz. Neticede, yazma eylemini, karşımızdakileri söylediğimiz yalanlara ikna etme sanatı olarak tanımlamak mümkün.
Bazı detaylara dikkat çekmek için birkaç yeri alıntılayacağım.
Genellikle içinde koşacak kadar büyük odalarda yaşamayız. Ayrıca yine, koşmak, sevinçten zıplamak gibi hareketli eylemleri, uyanmamızın üzerinden belirli bir zaman geçtikten sonra yapabiliriz. Ben bunu okurken başka birinden bir arama ya da çalan bir alarm üzerine karakterin yataktan fırladığını düşündüm ancak gördüğüm kadarıyla bunlar sıradan bir uyanışın ardından gerçekleşiyor. Bence ya uyanmasını teşvik eden uyarıcı bir detay eklemeli ve giriş metnini buna yakın bırakmalısınız ya da uykudan uyanma sersemliğini hızla savuşturarak içindeki heyecana kapılan ve coşkuyla ivmelenen bir karakter işlemelisiniz. Örneğin "Selin, bu sabah uyandığında, gözlerini ovuşturmakla ve yüzünü yıkamakla vakit kaybetmeden, dosdoğru aynaya gitti…"gibi. Siz çok daha iyisini yazarsınız, ben anlatmaya çalıştığımı gösterebilmek için örnek cümle yazdım.
Buradaki cümlede de zihnimizde hızla canlanabilecek bir sahnenin uzatılmış bir versiyonu var. Aynı şeyi çok daha kısa yazarak ifade edebilmek mümkün. Benim bu amaçla kullandığım zihinsel yöntem, nesne ve özneleri gruplamayı içeriyor. Burada ne ve kim var? Selin, ayna, ufak çekmece, kıyafet, otomatik ütüleme. Bence şuna benzer şekilde konsantre edilebilir: “Selin, geniş boy aynasının kendiliğinden açılan en alt çekmecesine doğru eğildi ve seçimini başıyla onaylayarak ütülenmesi için makineye göndermiş oldu.” Tabii bu benim ifade edebilmek için sergilediğim örnek, siz daha iyilerini üretirsiniz. Böylesi, zihin için daha derli toplu ve anlaşılması kolay oluyor bana kalırsa. Yine de karar sizin elbette.
Lafı fazla uzatmadan öyküyü de genel hatlarıyla değerlendireyim. Her ne kadar kurgusal bir teknolojik geleceğe dair olsa da öyküde yer alan tek şey kıyafet seçimi oldu ve ardından nükleer serpinti uyarısı üzerine hayıflanıp sohbet odasını terk ettiler. Öte yandan nükleer serpinti sırasında hiçbir ek önlem olmadan evden çıkılmaması da garip geldi. Ya bulundukları bölgeyi terk etmeleri lazımdı ya da artık bugün sahip olmadığımız ama gelecekte sahip olmamızın muhtemel olduğu farklı bir teknoloji ile evlerin korumaya alınması lazımdı. Öykünün bağlandığı bir yer de göremedim.
Teşekkürlerimle.
Hocam detaylı yorumunuz için teşekkür ederim. Söylediklerinizi dikkate alarak sonraki öykülere uyarlamaya çalışacağım.
Kısa yazma konusunda biraz sorun yaşıyorum aslında. Bu öyküye de aklımda bir şey olmadan başladım ve gittiği yer hoşuma gidince orada bırakmak istedim. En azından kısa bir öyküm olsun diye
Nükleer serpinti konusundaysa amacım artık insanoğlunun nükleer savaşlara alıştığı onu bile önemsemedikleri, sıradan bir doğa olayı gibi gördükleri bir zamanda yaşadıklarını göstermekti, biraz daha detay verilebilirdi evet.
Girişteyse karakterin heyecanı yansıtmak için doğrudan ilk işinin hazırlanmak olduğunu vuruglamak istedim ama verdiğiniz örneğe bakınca biraz yetersiz kalmış gibi.
Tekrardan teşekkür ederim.