Öykü

DoÄŸru Tercih

Kafesin biri bir kuş aramaya çıktı. (F.Kafka)

Ben pamuk, bildiğiniz pamuk yani. Şirin canlılara ismimi verdiğiniz, prensi öpsün diye aptal gibi 7 cücenin arasında bayılma numarası yapan pamuk, sizi kışın sıcak, yazın soğuk tutabilen pamuk, ve bu da benim için çok uzun, sizin içinse 40 derecede yıkayınca çeken bir hikaye. Dinlemeye mecaliniz varsa özel bir yeteneğimden bahsetmek isterim.

Yeteneğimi bilen kimse yok şuana kadar. Birçok süreçten geçtim ancak kimse fark etmedi. Gösterebilmek için harekete geçtim, harekete geçmeyi severim. İstediğimde tüm naylonları kıskandırabilecek kapasiteye sahibim. Ancak farklı bir durum oluştu son günlerde, yeteneğimi kaybettiğimi düşünüyorum, çürümenin eşiğindeyim, yardım bekliyorum.

Uyumak istiyorum, ki çok uzun süredir uyumadım.

* * *

Gözlerimi açtığımda eller gördüm, bana dokunan, peş peşe bir çok el. Kalın parmaklı öncesinde kemikli olan değiyor, sonrasında yüzüklü olan ve en son parmaksız olanı alıyor beni. Her el değdikçe içim çekiliyor, parça parça uzuyorum sanki, metal soğuk bir plakanın üzerine koyuyor beni eldivenli bir parmak. Burada bitmeyecek bir yolculuğa çıkıyorum gibi hissediyorum, bir soğukluk var. Anlıyorum, spreyle özenle hazırlıyorlar, şekil veriyorlar. Ve en dayanılmazı geliyor şimdi, o bitmek bilmeyen sesler ve inanılmaz darbeler, büyüdüm sanki biraz, etrafıma bakıyorum, normalimden çok daha büyümüşüm, yeni arkadaşlarım mı oldu diye bakıyorum, ama hepsi ölü, kimse konuşmuyor. Kendimi görebilseydim keşke, ben bunlardan mıyım acaba? Bu sefer ojeli bir parmak alıyor beni, gönderilmeye hazırım. Nereye gideceğimi çok iyi biliyorum, hep bildim. Önemli olan kiminle olacağım. Seçme şansım yok, ama seçebiliyorum. İşte özel yeteneğimden bahsettim size, ben istediğim şeyleri yapabiliyorum. Çoğunuzda yok bu biliyorum. Hepinizi duyuyorum, ama siz beni duyamıyorsunuz. En çok da bu acı veriyor.

Bundan bir süre önce bu sisli kentten çok daha uzakta, güneşler içinde bir yerdeydim. Kendi halinde, gün boyu hiçbir şey yapmadan o tatlı rüzgarın keyfini sürmenin tadını anlatabilirim sizlere. Ama bu çok sıkıcı bir öykü olurdu, ben küçük ihtiyaçların peşinde değilim maalesef. En büyüklerinin peşinden koşuyorum. Bu yüzden o tatlı şirin tatil köyündeki tarladan ve ailemden kopmak üzere hareketlenmeye başladım. Sizi toplayacak olan kişiyi seçmeniz çok güç derler, ancak ben kimin beni ilk kez alacağını biliyordum. Nereye gideceğimi ve nasıl gideceğimi kurguladım ve ona göre davrandım. Güneşin doğuş açısı, rüzgarın gelişini tam iki yıl boyunca aklımda tuttum ve toplama zamanı geldiğinde hazırlıklarımın meyvesini almak için pusuya yattım. Buradaki meyve ironi, yoksa benim de meyve arkadaşlarım var aramın iyi olduğu. Neyse, hasat zamanını iki sene boyunca nasıl atlattın diye soran olursa bizde hasat olmuyor, kim ne zaman alır götürürse, bu yüzden iki sene boyunca gözümü hiç kırpmadım. Bir atak olur diye hazırlandım, baktım ki gelen giden yok, çürümeden durabilmek için metotlar geliştirdim. En sonunda toplanmak üzere müthiş bir hazırlık yaptım. Günü geldiğinde de yağmurlu bir günde başımı eğerek aşağıya düştüm, beni seçecek olan insana gelene kadar da orada kaldım. Seçilmeyi bir erdem olarak görürüm, seçen yoktur hayatta. Seçilenler vardır. Bunu bilen herkes benim yaptığımı yapabilirdi. İstediğim kişiye beni toplama imkanı verdim. Bu da erdemimin bir armağanı. Başta çok mutluydum, kendimi bildim bileli bulunduğum yerden başka bir yere gidiyordum. Ancak acılar çekmeye hazır mıydım? Sonunda ne olacağımızı bilmeyenlere inat, ben hep şapka olacağım dedim. Güldüler, kimisi çamaşır olmak istiyordu, kimisi bir pamuk ipliğine bağlı yaşamın ipliği olmak istiyordu. Benim seçimim çok belliydi ve olmak istediğimi oldum. Oraya sonra geleceğim.

Götürüldüğüm yer nemli ve nefes alınamayan bir depodan başka yer değildi. Neyse ki dokularımı kaybetmeden beni tekrar aldılar ve kapalı bir çuvala hapsettiler. Sonrasını biliyorsunuz, gözlerimi açtım ve işlemlerden geçtim. Şimdi bir hanımefendinin elindeyim. Sardılar etrafımı, çok büyüdüm buraya gelişimden çıkışıma kadar, çok ağırlaşmış hissediyorum. Eve geldik bir saniye bekleyin.

Paket açılıyor, gülüşmeler kahkahalar, kötü bir tat alıyorum, yeteneğimi mi kaybettim, bilemiyorum. Sürekli başlarına geçiriyor insanlar beni. Gülüşmeler, iğrençlik devam ediyor. Bir acı hissettim. Geç anlıyorum ki kenardayım, fırlatıp atılmışım. Güzel, demek ki bu kişiler beni kullanamayacak. Bir süre burada bekliyorum. Acaba şeklim nasıl? Çok merak ediyorum. Birkaç gün bekledikten sonra elektrik süpürgesi duyuluyor aniden, ne olduğunu anlamadığım bir hisse kapılıyorum, iç tarafım çekiliyor sanki. O kadar güçlü ki………………………….

Oh, sonunda geçti, insan olsam morarmıştı her yanım, ama ne oldu bana bilmiyorum, bir el daha kavradı beni, seçemiyorum yüzünü, ama yumuşacık bir el, sesler geliyor bağrışmalar, bir kutuya koydular yine beni yola çıkıyorum.

Sesler kesildiğinde birçok elden geçtim, uzun sürdü ama şimdi iyiyim bir kancanın ucundayım, amacıma uygun kullanılmıyorum, yorgunum.

* * *

Son bir haftadır hiç yerimden kıpırdamadım. Yeteneğim yok oldu. Biliyorum.

Kendimden geçmişim, en son uyandığımda her tarafım ıslaktı, sanırım ben kendimde değilken çıkarmışlar beni dışarıya. Bu ıslaklık nereden geldi bilemiyorum, ama içime çektikçe ağırlaşıyorum, fazlasını kaldıramam, boğulmak üzereyim, kalanını atmak durumundayım.

Bana ne yaptınız? Bilmiyorum ama uzuyorum, bu sefer koparak uzuyorum, her yerim ağrıyor. Dağıldım. Bir yere atıldım sanırım, su içime girmekten başka bir işe yaramıyor, her yer su.

* * *

Gözlerimi açıyorum, nefes alıyorum. Üşümüş hissettim nedense, güneşe döndüğümde tarlada olduğumu anlıyorum. Tüm arkadaşlarım susuyor, ah öyle susamak değil, konuşmuyor yani. Su demişken, az önce gözlerim kapalıyken neler düşündüm ben öyle. Kendimi kötü hissettim bir an. Neyse durun durun, şapka olmak istediğimden bahsetmiş miydim size?

Peki anlatıyorum.

Benim çok özel bir yeteneğim var.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *