Öykü

Çürümüş

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde herkesin çok iyi, çok adil, çok merhametli olduğu bir ülke varmış. Herkes ama herkes çok açık yürekli, herkes ama herkes bir başkasını da düşünen efendi insanlardan oluşuyormuş.

Ama her nasılsa ülkede bir şekilde çürümüşlük kokusu da varmış. Herkes bu kokunun nereden geldiğini merak edermiş, bazen de derlermiş “kesin yan mahallenin sakinleri yüzünden bu koku, onlar bizim kadar iyi değil.”

İşte bu herkesin adil ve iyi olduğu, en azından kendini öyle gördüğü ülkede, sıradan bir günde, sıradan olmayan olaylar yaşanmış.

Bu ülkenin işlerinin yürütülmesi için çeşitli kurumları, çeşitli büroları varmış. İşte bu büroların birinde bu sıradan olmayan olaylar yaşanmış.

 

Bu bürolardan birinde çalışan Mavi isimli, biraz problemli, aslında pek de herkesin söylediği gibi adil ya da iyi olmadığını gören bir kadın varmış. Bu kadın bazen çok konuşurmuş, “Ülkede çürümüşlük kokusu var, ama biz bu koku için hep başkalarını suçluyoruz, belki de koku bizden geliyor” diyormuş. Böyle söyledikçe yanındaki yöresindekiler, çalışma arkadaşları ‘evet, evet, sen doğru konuşuyorsun ama bak bizler nasıl da iyiyiz, aslında biz de çok mağduruz bu kokudan, nasıl da rahatsızlık verici ‘diyorlarmış. Mavi de her defasında, vazgeçmeden “Hadi o zaman kokunun sebebini bulalım, çözüm üretelim” der, karşılığında da “ama biz ne yapabilir ki, aslında koku yan mahalleden geliyor, biliyoruz, ama onlar çok güçlü, onlara kötü koku sizin yüzünüzden diyemeyiz” ‘derlermiş.

Gel zaman, git zaman …

Artık koku dayanılmayacak seviyeye gelmiş, Mavi kimse bir şey yapmıyorsa da kendisi bir şeyler yapmalı diye düşünmüş. Çünkü çözüm bulmak, yasemin ve limon çiçeği kokuları içinde yaşamak onların da hakkıymış. Harekete geçmiş, kendi gibi düşünen insanlar bulmak, hep birlikte kokuya çözüm üretmek isterken biraz gürültü koparmış olacak.

Bir anda çalıştığı büro ile ilişkisi kesilmiş. Sürgüne gönderilmiş. Bu noktadan sonra Mavi masalımızdan çıkıyor.

Geride kalan, adil ve iyi insanlara bir açıklama yapılmış.

“Size bugüne kadar söylemedik ama kokunun kaynağı Mavi idi. Bugüne kadar hep anlayışlı olmaya devam ettik. Bazen onu uyardık, sende rahatsız eden koku var dedik, ama dinlemedi.”

Açıklama sonrası diğer hep adil ve iyi olan insanlar konuşmaya başlamış.

“Evet biz aslında kokunun Mavi’ den geldiğini biliyorduk” demişler.

 

Kendi iyi ve adil hayatlarına dönmüşler. Ama o da ne? Koku daha beter, daha daha beter hale gelmiş. Durulur gibi değilmiş, yaşanır gibi değilmiş. Ama durmaya, yaşamaya devam etmişler. Bir noktadan sonra çaresiz gözlerle birbirlerine bakmışlar “Bu koku neden hala var” demişler. İçlerinden biri çaresizlikle burnunu koparmış, kokuyu almamak için. Kan basmış her tarafı, ama nasıl bir kan, zehir yeşili.

Bunu gören diğerleri paniklemişler, burnunu koparanı yok edip gömmüşler. Gömerken panik haldelermiş “Sorunlulardan biri de oymuş, bak nasıl da korkunç kokuyor” demişler. Derken içlerinden biri mezarı kazarken elini kesmiş, elektrik mavisi bir kan akmış leşler gibi kokan. Bir diğeri gömmek için kazdığı çukura düşmüş, kafasını patlatmış, hastalık sarısı bir kan akmış. Birbirlerine düşmüşler, “koku senden geliyor, senin yüzünden” demişler, birbirlerini parçalamış, o çok adil ve iyi yüzlerini oymuşlar.

Büronun yöneticileri onların halini eğlenerek izlemiş. Gülmüşler, gülerken yüzleri yırtılmaya başlamış, yanaklarından cerahat akmaya başlamış. Panikle ne olduğunu anlamamışlar. Penceren dışarı bakmışlar Mavi gibi milyonlarca kişinin binaya yürüdüğünü görmüşler.

İşte size bir ahir zaman öyküsü. Milyonlar ne yaptı, kokuya çözüm bulundu mu bilmiyoruz. Zaten bu bambaşka bir masalın konusu. Bambaşka masallara kadar herkese iyi geceler, iyi uykular.

Gökçe A. Baydar

Küçüklükten beri biraz tuhaf. 40 yaşına geldi hala tuhaf. Uranüs’ ten dünyaya düşmüş gibi. Devlet dairesi çalışanı, gündüzleri Gökçe, geceleri Gok-cheng 😊

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *