Öykü

Maske

Dünyayı sarsan ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan pandeminin üzerinden henüz iki yıl geçmişti. Hepimiz rutin hayatımıza dönmüştük. Hala aynı alışkanlıklarımızı, aynı hoyratlığımızı tabiata ve içindeki her canlıya umursamadan gösteriyorduk.

O gün güzel başlamıştı aslında. Güneş yine ufukta belirmiş, hava aydınlanmış, masmavi gökyüzüne, bembeyaz bulutlara, kuş sesleri eşlik etmişti. Trafiğin kaosuna, insanların hayat mücadelesi verirken ki koşturmacasına rağmen, hayatın olağan akışı güzeldi. Rutinin ne kadar güzel olduğunu aslında hepimiz biliyorduk ama demek ki öğreneceğimiz, ders alacağımız daha çok şeyler varmış. Hayat bize yine en güzel dersi verecekti.

Ben 56 yaşımdayım, çocuklarımı evlendirdim, torun torbaya karıştım anlayacağınız. İşte o gün yataktan kalktığımda içimde değişik bir sıkıntı vardı. Hani insanın kalbini bir mengene sıkar ya, ruhu daralır, hiçbir yere sığamazsınız. İşte bende öyle bir ruh haliyle kalktım yataktan. Her zamanki işler beni bekliyordu ama elim kolum pelte gibiydi o gün.

Evin camlarını açtım, içerisi havalansın diye. Belki içimdeki sıkıntı geçer diye derin derin nefesler aldım. Sonra ocağa çay suyumu koydum, çayımı demledim. Karnımın gurultusu acıktığıma işaretti. Dolaptan kahvaltılıklarımı çıkardım, kendime sandviç yaptım. Afiyetle yedim. İçerisinin yeteri kadar havalandığına karar verdim ve camları kapatmaya gittim, camları kapattım. İşte o an oldu ne olduysa… Önce hava grileşti, ardından etrafı sis bulutu sardı , göz gözü görmez oldu. Camları kapatmıştım ama yine de ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Etrafa bakarken kalbim deli gibi çarpıyordu. Korkuyordum. Dünyanın sonu mu gelmişti, ne olabilirdi acaba sisin sebebi? Güneş nereye gitmişti , gündüzün içinde birden geceye dönmüştü her yer.

Elektrikler var mı diye merak ettim düğmesine bastım, lamba yandı. Aklıma çocuklarım geldi, onlar ne yapıyorlardı acaba? Telefonumu elime aldım ve telefon hatlarının hiç sinyal vermediğini gördüm. Endişem, korkum giderek daha çok artıyordu. Ne yapacağımı bilemez halde cam kenarına doğru yürürken telefonumu da sürekli kontrol ediyordum.

Yukarıdan bir şeylerin patır patır düştüğünü duydum. Cama devamlı vuran ve düşen şeylerin ne olduğunu anlamaya çalışırken, camekân balkona hızla çarpan ve çarpmasıyla kırılan camın şangırtısıyla yere kapaklanıp çığlık çığlığa bağırmaya ve ağlamaya başladım. Yere düşen şeylere bakmak için cesaretimi toplamam az zamanımı aldı ama balkona açılan kapının camından baktığımda gördüklerime inanamadım. Düşen ve düşmeye devam eden şeyler kuşlardı. Yerler kıpkırmızı kan olmuş, cansız bedenleri parçalanmıştı. Özenerek ve dünya para vererek yaptırdığım cam balkonumun hali perişandı. Camlar kırılmış ve kuşlar hâlâ gökyüzünden düşmeye devam ediyordu. Televizyona koştum, belki bir haber, ne olduğuyla ilgili bir şeyler vardır diye ama nafile televizyon yayınları da kesilmişti. Ardından elektrikler de gitti.

Dışarıda sadece gürültü ve uğultu, bağırışlar, araçların çarpışma sesleri, korna sesleri hiç bitmeyecekmiş gibi gelen bir kaos vardı. Dünyanın sonu gelmişti herhalde. Kıyamet dedikleri bu muydu acaba?

Her şey bir anda oldu sanki. Kuşların gökyüzünden düşmeleri, sisin içinde ne olduğunu anlayamadığım gürültüler, sonra sonsuz gibi gelen sessizlik. Camı açıp dışarıya bakmak ve ne olduğunu anlamak istiyordum ama aklım bana dur yapma diyordu. Kuşlar neden ölmüştü? hava zehirli miydi? Sisin içinde yabancı bir madde mi vardı? bütün sorular aklımdan geçiyordu. Ya camı açınca ben de ölürsem? Bilinmemezlik duygusu çaresizlikle birleşmişti içimde. Aklıma pandemiden kalma maskeler geldi bir anda. Üç dört tanesini üst üste taksam, denizde yüzerken taktığım gözlükleri de taksam gözüme, kendimi korumaya alsam , acaba ne olduğuna bakabilir miydim? Hemen maskeleri kilerden almaya gittim. Nasılda unutmuştuk halbuki seni dedim, tam da normale dönmüştük. 4 tane maskeyi üst üste koyup kulaklarımdan geçirdim. Sonra yatak odasındaki bazayı kaldırıp, deniz çantasından gözlüğümü buldum ve gözlerime taktım. Cep telefonumun feneriyle işimi yapıyordum yapmasına da şarjının ne kadar dayanacağını bilemiyordum.

Kendimi sakinleştirerek, yüzümde maske gözlerimde deniz sakinleştirerek, yüzümde odanın camına gidip camı açtım. Cep telefonumun fenerini sise doğru tutup etrafa bakmaya çalışıyordum ama apartmanın üst katından da hiçbir şey göremiyordum. Nefes alırken ince ince parçacıkların maskeye yapıştığını hissettim ve ani bir kararla camı kapattım. Anlamıştım. Bu şey ne ise havanın içine karışmış ve kuşların ve dışarıdaki bütün canlıların ölümüne yol açmıştı. Neden camı açmıştım ki? Şimdi içeriye partiküllerle dolu hava girmişti. Maskeyi asla çıkaramayacaktım yüzümden. Belki diğer odalara hava girişi olmamıştır diye koşarak odadan çıkıp kapıyı örttüm. Islattığım havluyu kapının altına sıkıştırdım ve giriş kapısına da aynı işlemi uyguladım.

Elektrikler ne zaman gelirdi acaba ne zaman telefon hatları sinyal verirdi? Ne zaman sevdiklerime ulaşabilirdim? Onlar da beni merak ediyorlar mı? Allah’ım ne olur hayatta olsunlar. Ya herkes öldüyse, dünyada bir tek ben kaldıysam? Ne yaparım ben? Maske yüzümde ne kadar yaşarım? Su, ekmek, sebze, meyve nereden bulurum? Hayatım karardı resmen, ne yapacağım, nasıl yaşayacağım? Bu sessizlik bu yalnızlık hissi hiç güzel değil. Acaba uzaylılar mı sebep oldu bunlara? Ya da dünyayı yöneten malum güçler mi sebep oldular? Nüfus fazlalığını böyle mi azaltacaklar? Kıyameti kendi elleriyle koparacak bu insanlar?

İşte böyle oldu o gün. Ben o gün sağ kurtulanlardan biriyim. Sonra nasıl mı oldu hayatımız onu da anlatayım. Evdeki bekleyiş sürem tam bir hafta sürdü. Allahtan evde yeteri kadar su, yiyecek mevcuttu. İdareli bir şekilde az az yiyip , içip az hareket ettik. Çok uyudum. Maskemi hiç çıkarmadım. Ara ara temizlerini taktım. İlk elektrikler geldi, ardından sular günün belirli saatlerinde verilmeye başlandı. Megafonlarla uyarı yapılmaya başlandı. Maske takılması, dışarı çıkılmaması acil durumlarda yüksek korumalı gözlüklerle mümkünse gaz maskeleriyle evlerden çıkılabileceği, devlet yetkililerinin acil eylem planı uyguladıkları, olağanüstü hale geçildiği, eldeki yiyecek ve içeceklerin idareli kullanılması, evlerde varsa hava temizleyicilerin kullanılması ve bizlere bilgi verileceği söylendi. Telefon sinyal verdiğinde evlatlarımı aradım çok şükür hepsi hayatta ve iyilerdi. Biz şanslıydık. Ya diğer kayıplar? Ülkece yas içindeydik, dünyaca yas içindeydik. Bir daha eskisi gibi olamayacaktı hiçbir yer.

Şimdi şehirlerimizin üstünde hava kalkanlarımız var. Bir nevi şehirlere de maske takıldı. Devasa hava temizleyiciler çalışıyor her yerde. Aradan neredeyse iki koca sene geçti. Biz hâlâ maske takmak zorundayız. Gözlerimizde hâlâ gözlükler var. Herhalde hiç çıkaramayacağız bu maskeleri. Kimse kimsenin yüzünü tam olarak göremeyecek bir daha. Atmosferi temizleyecek çalışmaları bilim adamları canları pahasına araştırıyorlar. Bir gün umarım eskisi gibi güzel olabilir her şey. Doğal olana, sürdürülebilir olana dönebilseydik zamanında belki bunlar başımıza hiç gelmezdi. Şu maskeden de sıkıldık, artık çıkarsak da rahatça soluk alabilsek diye hayaller kuruyorum ama çaresiz takıyoruz. Evlerden eskisi gibi rahatça çıkamıyoruz. Ancak izin verilen saatlerde, acil ihtiyaçlar için çıkabiliyoruz. Aileler birlikte yaşamaya çalışıyoruz çünkü gelip gitmek zor oluyor. Beklide bu güzel bir değişiklik oldu hayatımda. Herkesi eşitledi bu felaket kimse kimseye hava atamıyor sosyal medyada. Lüzumsuz olan ne varsa yok oldu, sadece hayatta kalmak ve hayatı devama ettirmek tek lüksümüz. Belediye başkanları da vali gibi oldular, şehirler arası yolculukta pasaportumuz bile var artık. Her canlının ihtiyaçları onlardan soruluyor. Siyasete pek zaman kalmadı anlayacağınız. Ha ne mi sebep olmuş bu felaketin yaşanmasına? inanın hâlâ bir açıklama yapılmadı tam olarak. Ama ben biliyorum; dünyayı yöneten o karanlık güçler yaptı. Hâlâ o görüşteyim ben.

Alev Toparlı

7 Haziran 1969 tarihinde Manisa ilinde doğdum. İlkokulu ve ortaokulu İzmir ilinin Bayındır ilçesinde okudum. Lise eğitimimi İzmir İnönü Lisesi’nde tamamladım. Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Formasyon eğitimimi Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesinde aldım. Evli ve dört kız çocuğu annesiyim.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *