Yazar, senarist Volkan Yanardağ tur otobüsünde kafasını cama dayamış rehberin mikrofonla yaptığı tanıtım mahiyetli açıklamaları, sunduğu bilgileri, deneyimlerini, can kulağıyla dinleyebilmek, uyku ve hayallere kapılmamak için büyük bir mücadele veriyordu kendisiyle. Nedendir bilinmez ne zaman tur rehberi mikrofonu eline alıp açıklamalara başlasa göz kapaklarına tonlarca yük yüklenmiş gibi bir ağırlıkla birlikte tatlı bir rehavet ve uyku çökerdi, gözlerine. Deneyimli rehberin işini ciddiye aldığı ortada, kendini gösteriyordu. Araştırmış, okumuş kendini bir güzel beslemiş. Anlatımı da çok hoş, albenili kendine çekiyor dinleyicisini ama çoğu uykuya yenik düşüyor, Volkan Yanardağ gibi.
Her ne kadar Volkan Yanardağ olarak ifade ediyorsak da onlar iki ayrı kişilik olarak kendilerini değerlendiriyorlar. Volkan ve Yanardağ. Bu ikilemli yaşam biçimi aralarında sürekli eksilmeyen dozuyla bir tartışmaya hazır bir zemin durumunda. Aslında diyorlardı biz iki biçimde tek vücuduz. Uzlaşı çok fazla sürmüyordu. Volkan olmasa yanardağ da olmazdı tezi ortaya atılınca ayrışma keskinleşiyordu. Yanardağ küplere biniyor, deliriyordu. “Herkes volkanik yanardağ” demiyor mu? Teziyle kendini savunmaya tek vücut olduklarını anlatmaya çalışıyordu. Bazen tartışma ikiz kardeş oldukları noktasına kayıyordu. Burada da ayrışma noktası, ikizlikten kasıt aynı yumurta ikizi olduklarından hareket ediyorlardı. Ancak bir müddet sonra yeni tartışmaları da beraberinde getiriyordu. “Aynı yumurta ikizi olsaydık ikimize de Yanardağ veya Volkan demeleri gerekmez mi?” Sorusuyla uzun uzadıya süren tartışmaların fitili tutuşturulmuş oluyordu. Bu noktanın beslediği asıl tartışma adı kim temsil ediyor soyadı kim? Volkan burada da baskın gelmek için çabalıyor. En büyük kanıtı da Volkan Konak, Yanardağ Konak hiç olmuyor, yakışmıyor, dil sürçüyor. Volkan Garip, Volkan Çelik ne kadar çok bir birlerine yakışıyorlar. Yanardağ Garip, Yanardağ Çelik oluyor mu? Olmuyor. Çünkü düz yolda giderken tökezleyip düşüyorsun sanki. Volkan Yanardağ, berceste i mısra mübarek, akıp gidiyor. Bu kadar mı tatlı söylenir bir ad ve soyadı birlikteliği. Birbirine deliler gibi âşık uyumlu bir çift gibi. Bak inanmazsan Kur’an’a el basarım deliler gibi araştırdım. ‘’Yanardağ isimli ünlüler” dedim, Sayın Google rezil oldu. Utancından yedi kat yanardağ altına girdi çıktı. Yine de eli boş gelmek istememiş. Bir şeyler bulup buluşturmuş. ‘’Dünyanın aktif yedi yanardağı”, ‘’Dünyanın hâlâ aktif olan yanardağları”, ‘’Dünyadaki en tehlikeli on aktif yanardağ”. Bir görsen nasıl ezik büzüktü. Dünyada yok böyle bir ad dedi. Haklısın dedim. Soyadı olarak Arzu Yanardağ dedi. Gayet güzel söyleniyor. Ağabey Volkan’ı araştırayım mı dedi. Olur dedim. Volkan Konak, Volkan Severcan, Volkan Başaran, Volkan Tan, dedi. Soyadı volkan olan ünlü ise bulamadı. Yanardağ’ı hiç konuşturmuyordu bu konularda. Ben adım sen soyadı, ben erilim sen dişil yani biz iki güzel sevgiliyiz, diyordu.
Otobüsün içindeki alkış kıyamet, var olduğu gerçeğe dönmesini sağladı. Yolculardan birinin anlattığı fıkra bu büyük tezahürata neden olmuştu. Kaykıldığı koltuktan toparlanarak ah çekti. Günlerdir Yanardağ’dan ayrı kalmıştı. Onun sıcaklığını, ejderhalar gibi homurdanışını çok özlediğini hissetti. Yanardağ’ı yanında getiremezdi. Bir birilerinden ayrı da yapamıyorlardı beraber de yapamıyorlardı. Sürekli bir tartışmaları vardı. Volkan, borulu bir org sesini andıran homurtular çıkarırken Yanardağ ürkütücü bir püskürmeyle gösterir kendini. Onunla gelemezdi. Dinç, sakin bir kafayla araştırma, gözlem ve inceleme yapmalıyım, dedi kendine. Duygulanmaktan da geri kalmıyordu. Hayalleri beslemek için büyük bir deryaydı burası. Bölgeye görkemli, büyüleyici, heybetli, usta, becerikli ve yaratıcı mimarları şekil vermişler, ruh vermişler. Bu yapılanmanın yarattığı otantik müziğinin ezgileri sarmıştı evrenin her zerresini. Burukluğa sürüklüyordu duygularını.
Geçen yıl çevirdikleri Volkan Yanardağ isimli (Yazar, senarist Volkan Yanardağ hem filme hem de başrol olan karaktere kendi adını vermişti.) filmleri iyi bir gişe yapınca devam filmi çekme kararı almaları üzerine bölgeyi tekrar ziyaret etme gereği duymuştu. Önce turla gezmek istedi. Uyur uyanık gezi turunu sürdürüyor. Rehber açıklamalarda bulundukça uykunun ağır pençesine dayanamayıp sızı verdiği olsa da rehberi can kulağıyla dinleyip notlar alıyordu. Özel olarak da rehberden yararlanmak için sohbetler yapıyordu. Rehberin açıklamalarını tamamlamasından sonraki otobüs yolculuğunun çoğunu hayal kurarak Yanardağ’la tartışmalarını hatırlayarak geçirmeye çalışıyor. En son film şirketinin ofisinde toplandıklarında yaptıkları konuşmaları tekrar hatırlayarak kaçırdığı ayrıntıları yakalamaya çalışır. Yönetmen ve yapımcıyla birlikte çay ve sigara dumanı eşliğinde verimli bir toplantı yapmışlardı.
Yapımcının çok mutlu olduğu hal ve hareketlerinden anlaşılıyordu. Filmin iyi bir gişe yapmasından çok mutluydu. Özellikle genç kız rolünü oynayan aktristin senaryodan aldığı gücü yeteneğiyle pekiştirince müthiş bir genç kız karakteri ortaya koymuş. Bunun genç delikanlılar üzerinde inanılmayacak derecede etkisi olmuş. Bütün gençlerin hayali o genç kızın kendilerine denk gelmesiymiş. Basında, sosyal medyada hak ettiği ilgiyi bulduğundan hemfikirdiler. Yapımcı, devam filminin oluşan algı dolayısıyla seyircisi hazır dedi. Bizim bir an önce filmi çekip sıcağı sıcağına gösterime sokmamız gerekiyor. Kazanılan kitlenin devam filmiyle pekiştirilmesi gerektiğini düşünüyor. Sektör içinde önemli adımlardan biri diyor. İşin çok ciddiye alınması gerekir. Rehavete kapılmamak lazım diyor. Yoksa bu seyirci bizi tepetaklak da devirebilir. Çıta yükseldi ona göre hareket etmeliyiz, dedi.
Yönetmen, dediklerinin tümüne katılıyorum. Projeyi telefonda paylaştığımızda da uykularım kaçmaya başladı. Ciddi bir sorumluluk altına girmiştim. Senin bildiğin gibi on gün kadar önce yazarımızla birlikte bir hafta boyunca bölgede inceleme, araştırma, gözlem ve değerlendirmelerde bulunduk. Çok yoğun yaşadığımız bir süreçti. Yazar senarist ikinci devam filminin senaryosunun genel çerçeveleriyle hazır olduğunu ve senaryo elimizde adım adım olayları yaşayarak dolaştık. Eklemeler çıkarmalar yaptık. Bölge ve yöre sinematografik bir alan olduğundan Yılmaz Güney, Türkan Şoray, Kadir İnanır gibi daha birçok kalburüstü sanatçı yörede yüzlerce çekim yapmışlar. Yılda hiç çekilmiyorsa iki üç dizi seti kuruluyor. Bunları önemle dikkate almak gerekiyor. Bütün bunlar seyircide özellikle altını çiziyorum göz yorgunluğu ve görsel bellek yorgunluğu yaratmış olabilir.
Yönetmen, bunlar çok yerinde ve güzel tespitler. Göz yorgunluğu ve görsel bellek yorgunluğu deyimleri olayı özetliyor. Belleğime kaydettim sevgili yazarım teşekkürler. Mekân seçimi ciddi bir titizliği gerektiriyor. Dosyalar dolusu notlar aldık. Çekim senaryosu hazır gibi. Bir iki gün içinde yöreye tekrar gideceğim dedi yazar. Türkü, efsane, masal gibi unsurlarla senaryoyu beslemek istiyorum. Zihnimle bununla ilgili bir oluşum var bakalım beni nerelere sürükleyecek. Senaryonun iç yapısını daha dinamik bir hale getirmek için farklı ayrıntılar yakalamam lazım. Yapımcı, mekân… Yönetmen Bölgenin sinematografik olması artılarının yanında tuzaklarını da saklı tutuyor. Bunun bilincinde hareket etmeliyiz. Yapımcı nasıl bir tehlike dedi.
Yönetmen, yöre o kadar çok film ve dizi tarafından kullanıldı ki neredeyse kare kare seyircinin belleğinde işlendi. Görsel bellek ve göz yorgunluğu dedi ya yazarımız tam da bu noktada sıradanlığa düşme tehlikesi var. Bazı seyirciler bölgeye hiç gidip görmedikleri halde o kadar çok görsel bombardımanı altında kaldı ki gitmişler gibi gayet iyi tanıyorlar. Büyük sinema platosu durumundadır. Yani Ihlara Vadisinde çekim yaptığımızda bu görsel bombardımanına yansımayan farklı bir bakış açısı ve özel bir çıkış noktasıyla yakalayıp hikâyemizle bütünleştirmeliyiz.
Tur otobüsü durduğunda rehberin uyarısı ve Narlı Gölle ilgili açıklamaları Volkan Yanardağ’ı (Yazar ya da Volkan demeliyiz çünkü Yanardağ’ın gelmediğini söyledi.) silkinerek uyanmasına neden oldu. Boynu camdan yana kaydığı için tutulmuştu. Rehber gölün jeotermal bir göl olduğunu anlatıyordu. Senarist, gölün yanardağ ağzı mı volkan ağzı mı tartışması hikâyeyi bir başka boyuta taşıyabilir. Dönünce Yanardağ’la tartışacağım bir konu dedi ama tartışmalarda gına getirmişti. Önemli olan pratikte ne olduğuydu dedi ve gölün içlerine doğru adım adım ilerledi. Tam gölün ortasında durduğunda Yanardağ yanındaydı. Yanardağ heybetli bir heykel gibi dikilip kaldı ama volkan dibe doğru kaydı gitti. Göl yuttu onu. Yer altı şehirlerine indi. Yedi kat yerin dibi. Yanardağ’ın ahı tuttu ki cehennemin dibini boyladı. Çok büyük şehirlerdi, çok büyük organizasyonlardı. Ömrünün yetmediği noktada ekstralarını kullanarak kaldı bu şehirlerde bir çıkış bulana kadar. Bir çıkış bulduğunda o olgunluğa ermesi kaplumbağa ömründen çoook çok fazlaydı. Milyonlarca yıl olduğu söyleniyor ama Volkan’a sor dün gibiydi. Ve Yanardağ ateşli sevgilim dedi. Şahlanmış atının yeleleri kor demir gibi lavdan rüzgârda dans eder ovayı turladıklarında. Doğuya doğru dörtnala giderken, eyy Hasan Dağı volkanını kaynatmaya başla, lavların kor demir gibi olsun, tüfün, asidin bol olsun, çok işimiz var çok. Dünyanın yedi harikasından birini bu ovada yaratacağız. Bütün dünya hayran kalacak. Onu görmek için insanlar kilometrelerce yol katledecekler, yedi düvel buraya akacak. Batıya yöneldiğinde hey gidi Melendiz Dağı dedi, hazır ol koçum eş zamanlı ve eş zamansız yoğun ve uzun bir çalışma yapacağız. Kaynatın kazanları, lavlarınız bereketli olsun. Ve kuzeye yönelir, karşısında bütün endamıyla Erciyes. Senden olmadık bir şey isteyeceğim. Bütün gücünü, enerjini kullanacaksın ve adın sönmüş volkanik yanardağ olarak kalacak dedi. Bu gördüğün ve ucunu göremediğin diyemeyeceğim görüyorsun gölcükler vadisine lavlarınızı öyle bir püskürtün ki bu vadi tüflerinizle dolsun. Ciğerinizi sökün, tek bir zerre tüf kalmazcasına. Bütün tüflerinizi püskürtmenizi istiyorum. Melendiz ve Hasan Dağı seni bekliyorlar. Sonra lavlarınızın püskürttüğü asitlerle tüflerin yüzeyi sıvanacak. Altı yedi metre kalınlığında olsun. Bu benim son ve dudak ısırtan projem olacak. Mimari sizler olacaksınız. Yağmur ve rüzgâr üstlerine düşeni yapacaklar. Altı yumuşak tüf üstü sert asidi yontup direktiflerim doğrultusunda ruh ve biçim verecekler. Acemilik eserlerim de var biliyorsunuz. Van, Konya, Narman, Afyon, kula, Alpler, Fransa’da Savan, New Mexico da onlar. Bu dünyanın harikası Volkan Yanardağ’ın biricik kızı Peri bacaları olacak. Atlar tüm ovada dörtnala yeleleri lavdan gökyüzüne doğru yönelirler ve yükseklerde balonlara dönüşürler. Yanardağ gölün orta yerinde bir gelin gibi süzülüyor. Lunaparktaki balerin gibiydi etekleri tüm gölün üstünü örtmüştü. Çok güzeldi lav renginde. Dönüyordu gittikçe hızlanarak eteği etrafına ateşler savurarak hızlanıyordu. Elini uzatıyor Göreme bağlarından bir salkım üzüm alıp yiyordu. Dönüyor Paşabağ’dan bir salkım savuruyordu Volkana doğru. Dönüyordu, yükseliyordu gökyüzüne doğru renga renk balonlar halinde, görsel bir şölene dönüşüyorlardı.
Evet. Arkadaşlar kimse kalmasın dediğinde rehber, Volkan kendine döndü. Kimse kalmamış herkes otobüse binmiş kendisin bekliyorlardı. Narlı Gölün kenarında dinelip kalmıştı. Otobüse doğru koşturdu.
Yerine oturur oturmaz hemen gördüklerini yaşadıklarını, düşüncelerini not aldı. Toplantıda konuştuklarıyla örtüştürme işlemini sonraya bırakarak can kulağıyla rehberi dinlemeye başladı. Notlar almaya çalıştı. Yönetmenin dikkatlerimizi Avanos ilçesinde yoğunlaştırmalıyız dediğini hatırladı. Kızılırmak vadisi, kil, çanak çömlek, halı atölyeleri, şarap mahzenleri irdelenirse bizim ulaşmak istediğimiz hedefe bizi ulaştıra bilir dediğini anımsadı. Doğru söylediğini düşündü. Bir gününü oraya ayırmalıydı. Birkaç çıkış noktası var aslında, bizim onu işleyişimiz, tarzımız hem senaryo hem de yönetmen gözü açısından kendisini ifade edişi ön plana çıkmalı. Ayrıca Erciyes, Hasan Dağı ve Melendiz bu oyanın işlenişinde tığ görevi görecekler. Bu yapılanmaya Volkan ile Yanardağ arasındaki tartışma ve sürtüşmeleri, ad ile soyadın mahkeme huzurunda hâkimin şaşkın bakışları arasında boşanmak istemeleri olayını karı kocanın boşanma olayına evrilişini senaryoya çok güzel yedirmeliyim.
Rehber yine mikrofonu aldı eline açıklamalara başladı. Otelimize yaklaşıyoruz. Bu geceki konaklama yerimiz burası arkadaşlar…
Volkan yemekten sonra odasına çıkıp duş aldı. Notlarına bir göz gezdirdi ve yazmaya başladı.
Ağladın. Ben de ağladım. Sustun. Ben daha çok ağladım. Günlerce, aylarca, yıllarca… Yetmedi asırlarca sağanaklar oldum… Tüflerimizle besledik önce vadiyi, gölcükleri. Erciyes, Hasan Dağı, Melendiz Dağı el ele çok mesai yaptık. Tüf dediğin nedir ki bir avuç kül, lavlarımızla püskürtü verdik. Uçup gitmesin, vadiyi terk etmesin dedik ve lavlarımız tekrar faaliyete geçti asidiyle beş altı metre derinliğinde bir örtüyle örttük. Sonrası malum. Rüzgârların ve yağmurun milyonlarca yıl çalışmaları gerekti. İşte sevişmelerimiz dedi Volkan, sevişmelerimiz Yanardağım dünyanın harikasını yarattı. Dünyalar güzeli kızımız Peri bacaları. Volkan Yanardağ’ın kızı… A filmin ismi de bu olmalı. Hemen yönetmenle isimle ile ilgili mesajlaşmaya başladılar.
Kızının zürriyetinden gelen bütün Peri bacalarına uyarı niteliğinde mesajlar atmaya başladı.
Üç yaş ve üzeri Peri bacaları derhal nüfus müdürlüğünüze kayıt olmalısınız. Kendinizi bakıma aldırmalısınız. Bu acil hareket edilmesi gereken bir durumdur. Su, rüzgâr, sıcak, soğuk, kar, fırtına sizi toza dönüştürmek için uğraşırlar, işleri bu. Nesil tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. Kalıcı formüller üretilirken içinde mutlaka aşk olmalı ki kalıcı olsun. Bu nasıl olacak diyorsanız gidin Ferhada Şirine Mecnuna Leylaya sorun. Korkunun sınırları bir anlam taşımıyordu onlar için, aşmışlardı… Dağlar, taşlar, ovalar, denizler, okyanuslar süresiz direnç gösterdiler. Engellerden, açlıktan, ölmekten korkmayarak grev kıvamında hayatı tutuşturdular. Bu emanetidir aşkın bize, mahşere bırakılmayacak kadar önemlidir. Takası yok çok uygun olsa da. Sabrın sınırları aşılalı çok oldu, Ferhadla, Leylayla. Sonsuza yönelse de kavga yine de aşkla dem bulur.
Bilgisayarı öylece bırakıp gidip pencereyi açtı. Akşamın karanlığında ışıklandırılmış haliyle suskun ve mağrur izledi yavrusunu, temiz havayı ciğerlerine boca ederekten. Keşke Yanardağ’da şu anda yanımda olsaydı da birlikte yaşasaydık bu gururlanmayı, bir daha. Hissediyordur İstanbul’dan kendileri. Telefon etmemek için epeyce direndi kendisine.
O dağlar ki lav püskürterek yanında yöresinde ne var ne yok yutuyordu, korkutuyordu, korku malzemesi yapılıyordu, Homurtusunu duyan canlı cansız onlardan uzaklaşabildiği kadar uzaklaşmaya çalışıyordu. Her şeyi yok ediyorlar deniliyordu. Adlarına terörist dağlar dediler. Ne hikmetse başkaldıran değişim ve dönüşümü gerçekleştiren dağlar hâlâ teröristlikle suçlanıyor. Suskun sessiz dağlar için böyle tabirler kullanılmıyor. O terörist Erciyes ve arkadaşları dünyanın harikasını yaratıyorlar. Doğayı, yaşamı değişime uğratarak evirilmeyi de sağladılar. O terörist dağlar tesadüfleri yani olmazları buluşturarak olur kılıyorlar.
İşte Yanardağım kızımızı yedi düvel görmeye geliyor. Serinlik ürpertti. Pencereyi kapattı. Bilgisayarın başına döndü. Yazmaya başladı. Bazı sözcükler var ki bitirir beni. Tesadüflerin bir araya gelmesi. Böyle anlatıyordu profesör kadın. Peki. Bazı tesadüfler bir araya gelmeseydi hangi şeylerden mahrum kalırdık. Hâlâ birçok tesadüfün bir araya gelmesini bekleyen neler var acaba evrende. Hangi tesadüfleri saklı tutuyor zulasında? Annemle babamı hangi tesadüfler bir araya getirdi? Bazı tesadüfler başka bazı tesadüflerle farklı zamanda karşılaşsaydı evren, insan, doğa nasıl olabilirdi? Soru. Soru. Savrulan rüzgârlar bahtımızı da mı savurdu? Yani olmuyorsa olmuyordur diye bir şey yok, sırasını bekliyor tesadüfler. Güzellik tesadüfü, tesadüfünle karşılaşamıyorsa, ya da birileri karşılaştırmıyorsa ne yapabilirsin. Dağlar ne yaptıysa onu yapacaksın. Ferhad ne yaptıysa, Leyla ne yaptıysa onu yapacaksın. Güç birliği ve olmazı olur kılacaksın. Volkan’la Yanardağ’ın tesadüflerinin karşılaması olmasaydı Peri bacaları olmayacak mıydı? Buradaki ürküntü ve ürpermeleri kamera aracılığıyla yansıtılmalı. Yazacağım çok şey var ama çok da uykum var.
Lavaboda elini yüzünü yıkadı. Pencerenin önüne geldi. Camı açmadan izledi eserini. Paylaşamazdım seni sahte değilsin, teksin. Benzerin yok ondan herkes seni görmek ister, isteyecektir. Gecenin mahmurluğunda bile ovanın şaheserisin, sis örtüsü olmasına rağmen. İşlemini tamamlamış, lavını bitirmiş, çakılını elemiş, eleğini de Sultan Sazlığına atmış Erciyes’le Hasan Dağı arasında ikili bir düet gibisin. Bu memleketin neresine gidersen git hafif kuzeye dön Erciyes, güneye dön Hasan Dağı doğuya dön Melendiz Dağı. Senin sınır taşların, bekçilerin, gözleri hep üzerinde olacaktır.
Rüyasında mahkemededirler. Kimin davacı kimin davalı olduğu belirsizdir. Bir pozisyonda davacı olan bir başka pozisyonda davalı olabiliyordu. Hâkim birbirlerine ihtiyaçları olduğunu biri olmadan diğerinin olamayacağını noktasından hareketle barıştırma çabası gösterir. Volkan hâkimin tezini destekler mahiyette konuşur. Senin gücün içime gömülü, Beni sen seni de ben doğurdum. Peri bacaları harikamız, biricik kızımız diyordu. Sesinin üstüne son yazısı düşer
Ziya Şeker
Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunuyum. Ankara’da yaşıyorum. Okumayı ve yazmayı seviyorum. Şu anda yoğun olarak öyküye daha çok emek harcıyorum. Şiir de çok sevdiğim, çalıştığım edebiyat türlerinden biri. Edebiyatla hep ilgiliydim. En azından okur olarak. Biyografi, roman, tiyatro eseri, deneme her zaman keyifle okuduğum türlerdir.
Henüz yorum yok. Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.