Öykü

Kaos

“Sorunun ne olduğunu bir türlü anlayamıyorsun değil mi?”

Şehrin en büyük parkın içinden ofisime giderken elimde olmadan yanımdan geçen kadının telefonla konuşmasına kulak kabartmıştım. Telefonun diğer ucunda bulunan erkeğin yüzünü hayal edebiliyordum, bundan sonraki sözler “her şey bitti” olacaktı.

“Sevgiliden ayrılma kitabı” 58. sayfasının, e bendinin 2. maddesinde böyle yazardı.

Kimse kitabın dışına çıkamazdı.

Kitap, terk edilen kişi hazırlıklı olsun diye çıkarılmıştı.

Kitap, 1945 yılında Eylül ayında yaşanan “Peri Bacaları” faciası sonrasında yazılmıştı. O tarihte, sevgili tarikatının üyeleri bir araya gelerek kendilerinden ayrılan üyelerini peri bacalarından aşağıya atarak toplu katliam gerçekleştirilmişti.

Ülkenin meşhur psikologları bir araya gelerek katliamı gerçekleştiren kişilerle görüştüler ve facianın kök sebebini araştırdılar. Kişilerin, yaşadıkları şok neticesinde serotin hormonlarının sıfırlandığı ve bu yüzden öfke ve mutsuzluğa sürüklendiklerini raporladılar.

Pera mitolojisine göre; peri bacaları aşk perisi tarafından aşkın alevlenmesini sağlamak için inşaa edilmişti. Birbirini seven erkek ve kadın peri bacalarına gelir ve bağlılık yemini ederdi.

Bu yüzden infaz için daha anlamlı bir yer düşünülemezdi.

Faciadan sonra devlet büyükleri bir araya gelerek sevgiliden ayrılma kitabını yazdılar ve ayrılmak isteyen kişinin kitabın dışında sözler kullanmasını yasakladılar. Ayrılığa hazırlık aşamasını atlatan kadın yada erkek sağlıklı bir birey olarak hayatına devam edebiliyordu.

Peri bacaları’nın etrafı dikenli tellerle çevrilerek erişimi engellendi.

Alınan önlemler sayesinde 30 yıl boyunca herhangi bir sorun yaşanmamıştı.

Ta ki bu sabaha kadar…

Ofise girdiğimde herkes televizyona bakıyordu. İnsanların yüzünde dehşet ifadesi vardı.

“Ne olmuş?”

“Tarih kendini tekrarladı” dedi arkadaşım.

Televizyondaki görüntü korkunçtu. Peri bacalarının dibi kanlı vücutlarla doluydu. Katliamı yapanlar yakalanmıştı. Hiçbirinin yüzünde pişmanlık ifadesi yoktu.

Duruşmalar canlı olarak televizyonda yayınlanıyordu. Her akşam saat 20:00’da mahkeme kuruluyordu. Herkes koşarak evine gidiyor ve dışarı çıkmıyordu.

 

Hakim: “Bunu neden yaptınız?”

Erkek Katil: “Kullandığı cümleler kitapta yer almıyordu. Öfkeye kapıldım.”

Hakim: “Cümle neydi?”

Erkek Katil: “Ben başka bir kadını seviyorum.”

Hakim: “Nasıl yani? Kadın kadını mı seviyor?”

Erkek katil: “Evet hakim bey, böyle bir ifade kitapta yer almıyordu. Ben de ne yapacağımı bilemedim.”

Hakim: “Bunu neden yaptınız?”

Kadın Katil: “Ben başka bir erkeği seviyorum dedi bende öfkeye kapıldım.”

 

Kitapta, erkeğin kadını bir erkek yüzünden yada kadının erkeği bir kadın yüzünden terk edebileceği yazmıyordu.

Hakimlerin karar alması aylar sürdü. 30 yıllık kitap fonksiyonunu gerçekleştiremiyordu. Sonunda karar açıklandı.

 

Karar:

“Katillerin ifadeleri dinlenmiş ve kitabın dışına çıkılan sözler sebebi ile öfke nöbetine tutuldukları anlaşılmıştır. 30 yıldır herkes bilir ki kitabın dışına çıkılması kesinlikle yasaktır. Maktullerin hastalıklı bir ruha sahip oldukları anlaşılmaktadır. Bu yüzden katliamı gerçekleştirenler serbest bırakılmıştır. Aynı üzücü olayların bir daha yaşanmaması için “Peri Bacaları”nın yıkılmasına karar verilmiş ve erkeğin erkeğe, kadının kadına âşık olması yasaklanmıştır”.

Birkaç gün sonra televizyonda peri bacalarının yıkılışını izliyorduk.

Yeni bir çağ “Bağnazlık Çağı” başlamıştı.