Bir türlü alışamadığım şu pazartesi günlerinden biriydi ve kapımın önünde güzel giyimli bir adam endişe içerisinde iki ileri bir geri yaparak bir şeyler düşünüyordu. Ben ise bu kadar yoğun ne düşünüyor olabilir diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Pencereden onu izlemeye devam ederken bir konuda karar kılmış olacak ki içeriye dalmaktan hiç çekinmedi. İçeri girdiğinde adamı daha iyi görebilme imkânına kavuştuğum için artık daha rahattım. Ona baktığında uzun süredir eve gitmediğini, yorgunluktan bitkin bir halde olduğunu ve hepsinden önemli başının belada olduğunu herkes anlayabilirdi. Birazda meraktan o malum soruya hızla geçiş yapmak için adama dönerek “ Buyurun! Size nasıl yardımcı olabilir? Ben Barboza, Frederick Barboza” dedim. Gizemli adam “Bende Mark, çok memnun oldum Bay Barboza” dedi. İsminin Mark olduğunu öğrendiğim adam endişe içerisinde nefes alıp vermeye devam ederken uzak olmasına rağmen gözleriyle pencereden dışarıyı süzüyordu. Bir an tüm dikkatini üzerime yönelterek hayatım boyunca bir kez daha duymak istemeyeceğim o iğrenç sesiyle bana başına gelen ilgi çekici olayı bir çırpıda anlattı. Bir sabah evinin yakınlarındaki bir kulübede ilginç bir şekilde uyandığında bir adamın ölü olarak yerde yattığını ve her yerinin kan içerisinde olduğunu söylemişti. Korkup üzerini değiştirdiğini fakat eşinin kanlı elbiseleri görerek polisi aradığını uzaktan polis sirenini duyar duymaz kaçmaya başladığını arkasına bakmadan koştuğunu ve bir haftadır sokaklarda olduğunu söylemişti. Bitkin halinden anladığım kadarıyla artık kaçmaya da gücü kalmamıştı. Bu sebepten gelmiş olacaktı ki kendisine yardım edip etmeyeceğimi sordu. Adam daha içeri girmeden dikkatimi cezbetmişti zaten, sanki güzel bir vakanın kokusunu almıştım.
Uyurgezer katilimize dönerek “Bakın Bay Mark, öncelikle polisten kaçmamalısınız ve gidip teslim olmalısınız. Size söz veriyorum başınızdan geçen olayla ilgileneceğim” dedikten sonra uyurgezer katilimiz derin bir nefes alarak rahatladı. Teslim olacağını söyledikten sonra yüzündeki bir parça umutla çıkıp gitti. Biraz sonra sokaktaki gözlerim bana adamın polise teslim olduğunu söylediler. Bunun üzerine uyurgezer katilimizin yaşadığı yere küçük bir ziyarete gittim. Kasaba oldukça sakin bir yere benziyordu. Adamın evinin önüne geldiğimde ise karısı eve baktığımı görmüş olacak ki yanıma gelerek burada ne aradığımı sordu. Ona eşini tanıdığımı ve polislerle ortak çalıştığımı söyledim. Kadının suratındaki endişeyi görebiliyordum. Bir şeyler saklıyordu. Fakat onunla ilgilenecek vaktim yoktu. Adamımızın uyandığı yere doğru gittim ve neredeyse her şey mükemmel derecede yerli yerindeydi. Polisler işini iyi yapmış olacak ki tüm deliller bizim uyurgezeri gösteriyordu. Hatta kulübede üçüncü bir kişiye ait hiçbir şey yoktu. Kulübeden bir şey çıkmayacak gibiydi. Bu yüzden adamımızın karısını sorgulamak üzere eve gittim. Fakat kadın ortalıkta yoktu. Sokaktaki birkaç arkadaşın yardımı ile kadının adamımızın yanına polis karakoluna gittiğini öğrendim. Polis karakoluna geldiğimde kadının gözlerindeki endişenin artığını görmüştüm. Kocasını görmek istediğini defalarca dile getiren kadın bir türlü içeri alınmamaktan dövünüyordu. Mark ise beni gördüğü için benimle konuşmak istemişti. Bana önemli olabilecek bir şeyler hatırladığını söyledi. Mark dün gece, rüya olduğuna yemin ederek bir kurtadam gördüğünü ve kurtadamın onu takip ettiğini ona saldırmak için peşinden kovaladığını onu orman boyu koşturduğunu yorgunluktan durduğunda ise kendini kulübede bulduğunu söylemişti.
Bunun üzerine gözümden kaçan bir şeyler olduğunu düşündüğüm için Mark’ın evinin yanındaki kulübeye geri gittim. Fakat dediği gibi bir rüyaydı. Kulübe yakınlarında dediği gibi yırtıcı bir kurtadama ait hiçbir iz yoktu. Bunun üzerine canım sıkıldı ve kulübeden eve doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım bu sırada gözüme açık bir pencere takıldı ve Mark’ın evine girmek birazda orayı kurcalamak için içeriye daldım. Evde her şey normal görünüyordu fakat bir şey hariç mutfaktan garip bir koku geliyordu. Bu kokuyu daha önceden biliyordum. Her şeyi çözmüştüm. Mark’ın gördüğü ve onu kovalayan kurtadamı dahi açıklayabilirdim fakat bir kaç dostumun yardımı ile ölen adamın kim olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Ölen adam Mark’ın evine geçen hafta dört kere gelmişti ve Mark’ın eşi ile garip bir şekilde ilgileniyordu. Ölen adamın Mark’ın eşinin yasak aşkı olduğunu ve kadının LSD gibi çok yoğun halüsinasyonlar gösteren bir madde ile Mark’ı zehirlediği ve Mark’ın devasa kurtadamlar görecek kadar etkili bir şekilde bu maddeye maruz kaldığı, LSD’nin etkisiyle de akşamın bir yarısında karısı tarafından ölüme çağrılan salak aşığı öldürmüş olduğunu artık söyleyebilirdim.
Derhal polis karakolunu aradım gelen polislere evdeki zehir şişesini daha sonra ormanın içlerindeki kurtların ayak izlerini ve Mark’ın botlarının yerde bıraktığı izleri gösterdim. Daha sonra meraklı polisimizin sorusu üzerine tüm olayı şöyle özetledim. “Mark’ın karısı yasak aşkı ile yaşadığı ilişkiye bir son vermek istiyordu. Fakat adam onu kocasına söylemekle tehdit ediyordu. Bu kısmı sokaktaki gözlerimden öğrendim. Mark’ın eşi son bir çare düşündü, hem sevmediği Mark’tan kurtulacak hem de başına bela olan aşığından. Bir akşam aşığını eve çağırdı. Bu sırada kocasını ise LSD ile zehirlemişti bile. Yorgun olarak eve gelen Mark uyuyup kalmıştı. Daha sonra LSD etkisini gösterdi ve birden ayağa kalktı. Rüya halindeyken botlarını giyip ormana doğru yol aldı ve ormanda kurtlar tarafından kovalandı. Bu sıralar kurtlar aç oldukları için dağlardan inmeye başladılar. Bu konuda önlem alırsanız. Konumuza dönecek olursak Mark üzerine gelen kurttan korkmuş olacak ki kaçmaya başladı. Kulübeye geldiğinde ise orada saklanan salak aşığı görmüş onu bir kurtadam sanmış ve eline geçirdiği ilk şeyle onu orada öldürmüştü. Yani yakaladığınız adam karısının oyunlarına gelmiş salak bir kocadan başka bir şey değildi. İşte bu kadar” dedim. Tamam, biraz süslemiş olabilirim. Fakat tam da böyle oldu. Kadın kocasını zehirleyip sevgilisin öldürttü. Mark ise ara ara hala daha kurtadamları görüyor. Ama en azından özgür ve bekâr…
Birkaç yerde kelime tekrarları var. Tekrara gitmekten kaçınmak için ya eş anlamlısını kullanın ya da cümleleri farklı bir yapıda, daha yalın şekilde kurun. Yine, eğer bölündüğünde anlamı değişmeyecekse uzun cümleleri birkaç parçaya bölmekte fayda var. Örneğin, “Bir an tüm dikkatini üzerime yönelterek hayatım boyunca bir kez daha duymak istemeyeceğim o iğrenç sesiyle bana başına gelen ilgi çekici olayı bir çırpıda anlattı.” cümlesini bu şekilde düzenlemek akıcılığa katkı sağlayacaktır. <>
“de” ekinde yazım hataları var. 🙂 Virgül kullanım alışkanlığı edinirseniz daha iyi olur.
“Bir sabah evinin yakınlarındaki bir kulübede ilginç bir şekilde uyandığında bir adamın ölü olarak yerde yattığını” Bu kadar “bir” adamı öldürür tabi. 🙂 <> gibi bir düzenleme daha iyi geliyor kulağıma.
Bahsettiğim pürüzler yazının geneline yayılmış şekildeydi. Ben bazı cümleleri örneksemek istedim. Kurgu boyutundan bakarsak, bazı yerlerde neden sorularına tam bir cevap bulamıyorum ama kısa bir yazı olduğu için bu çok da dert edilecek bir şey değil. Elinize sağlık.
Tekrarlar konusunda doğrusunuz fakat “de” eki konusunda size katılmıyorum. Bir bilemedin iki hata gözden kaçmış olabilir daha fazlası ne mümkün diyebilirim.
Onun dışında uzun ve karmaşık cümleler kurmak istedim. Yalın ve akıcı bir dil polisiye için biraz ucuz kaçardı. Fakat ayarsızca olduğunun bende farkındayım.
Kurgu akıcılığı sorgulanabilir fakat boşluklar seyircinin kendine özgü doldurması ve yorumlaması için.
Metnin genelindeki hatalar konusunda sadece tekrar konusunda ve gereksiz uzun cümleler meselesinde sizle hemfikirim. İmla konusu…
Yorumunuz için teşekkürler.
Tüm ekleri kastetmemiştim zaten. Benimki durum tespiti niteliğinde. Sizi eleştirmek belki haddime değil, ben sadece o an yakaladığım ya da yakaladığımı sandığım şeyleri paylaştım. Tekrar elinize sağlık.