Yıl 2034…
-Sonunda eviniz hazır hale getirildi, bundan sonra dış dünya ile bağlantınızı tamamen kesebilecek, hayalinizdeki yaşama erişebileceksiniz.
-Ona ben karar veririm, tüm sermayemi buraya yatırdım bir de olmasaydı.
-Yok efendim olur mu, istediğiniz her ayrıntı ve yurt dışından getirilen akademisyenlerle tüm cihazlar denendi, yine de ne zaman isterseniz…
-Kes artık tamam. Ben içeri giriyorum beni kimse rahatsız etmesin.
-Emred..
Kapı kapandıktan sonra kilitler otomatik olarak devreye girdi. Biraz korku ile birlikte heyecan da vardı.
-Yeni hayatınıza hoş geldiniz.
Ayaklarının altına bir paten yanaştı ve giymesi için fırsat verildi.
-Sizi dinlenme odasına alıyorum, arzu ettiğiniz anne kurabiyelerinin hazır olmasına 3 dakika var. Demlenmiş papatya çayınız 30 saniye içerisinde biz sallanan sandalyeye ulaşana dek gelmiş olur.
-Ah annem, onun kurabiyelerinin yerini hiçbir şey tutamaz.
-Tarifte bildirdiğiniz güncellemeleri yaptık efendim, dilerseniz anınızı dinlemek üzere psikoloğumuzu devreye sokabilirim.
-Gerek yok. Şimdilik evdeki sistemi anlat yeterli.
-Hay hay. Eviniz dilediğiniz tüm teknolojik araçlarla donatıldı. Toplam 9 oda bulunuyor. Sağlık odasında gerekli sağlık kontrolleriniz yapılarak değerleriniz ölçülecek, bu odanın donanımları sayesinde ihtiyacınız olan diyetisyenler, spor programları anında ekrandan yansıtılacak ve bağlanabileceksiniz. Hobi odasında dilediğiniz hobilere ait etkinliklere yer veriliyor. Oynamak istediğiniz oyunlar için, geçmişten dostlarınız karşınıza simülasyon şeklinde yansıtılacak ve dilediğiniz ortam ambiyansı vereceğiz.
-Köy kahvesine bile gidebilirim yani?
-Nereye isterseniz efendim. Kurabiyeleriniz bu seferlik eski usül hazırlandı, sağlık verilerinize uygun olarak bir sonrakinde glütensize geçiş yapabiliriz.
-Aman kalsın. Beni daha sağlıklı yapmaya çalışmayın, sabit kalsam da bana yeter.
-Emriniz kaydediliyor. Daha önce gezip gördüğünüz yerlerdeki mutfak bilgileri verilerinizden çekildi ve en beğendiğiniz tarifler mutfak araçlarına aktarıldı.
– Yarın sabah Van kahvaltısı edeceğim. Şimdi dereceyi biraz düşür ve odun sobası yak, kar manzarası izlemek istiyorum.
Ortamı odun çıtırtısı ve kokusu sardı içini huzur kapladı. O sırada sobanın üstünde kara bir çaydanlık ve bir tabak simit belirince gülümsedi.
-Daha önce mi gelseydim buraya acaba, şimdi en son okuduğum kitabı, kaldığım yerden okumaya başla, yalnız soft bir ses olsun. Anneminki gibi.
Birkaç dakika sonra…
-Onaylıyor musunuz? Onaylıyor musunuz?
-Öf kes artık içim geçmiş burada, uyuduğum zaman onay istemeyi kes. Sandalyemi yavaşça yatar konuma al ve hiçbir robotun gürültü etmesine izin verme.
-Kaydedildi. Efendim, bu arada evinize bir isim koymak ister miydiniz?
-Senin bir ismin var mı?
– Ney çalmayı sevdiğiniz için, adımın siz değiştirene kadar “Baş peri” olmasına karar verildi.
-Haha. Perili ev olsun o zaman, umarım perilenen ben olmam.
-İlaçlarınız efendim. Verilerinizden biraz hava almak istediğinizi görüyorum. Dilerseniz size doğal odamızı gezdirip yetiştirdiğimiz bitkileri gösterebilirim.
– Bacaklarımı kullanmak istiyorum.
-Hazır efendim, ayağa kalkabilirsiniz.
-Emin misin? Yeterince güvenli mi?
-Oldukça.
-Yıllarca oturmaktan yoruldum, ailemi kaybettiğim o depremden sonra ne yürüyecek takatim, ne de hücrem kalmıştı. Gerçi gittiğim hiçbir yer beni mutlu etmiyordu artık. İnsanların saçma sapan konuşmalarına dayanamaz olmuştum. Yıllarca bu ev için çalıştım ve işte sonunda istediğim oluyor. Haydi gidelim bahçeye.
-Bitkiler dışında, doğal ürünlerin de bulunduğu odanın adını dilerseniz bahçe olarak güncelleyebilir ve içerikleri ayırabiliriz.
– Orasının bir oda değil gerçek bir bahçe olmasını istemiştim.
– Oda dediğime bakmayın, gerçek bir bahçe zaten, yapay zeka her bölümü oda olarak adlandırdı.
– Patenlere gerek yok biraz yürümek istiyorum.
Etraf adeta bir pazar gibi kokuyordu. Çocukken gittiği o pazarlarda tıka basa yemek yemiş de olsa karnı acıkırdı. Dönünce bir sofra kurar, karnından çok gönlünü doyururdu. Etraf bakındı, aynı anda hem çilek, hem lahana gözüne ilişti.
-Bugün günlerden ne?
-3 Ocak cumartesi efendim.
-Öyleyse, çilek gibi mevsimi olmayan tüm sebze, meyve ve her ne varsa kaybet.
-Onaylandı. Şu kısımda çiçekler ve meyve ağaçları bulunuyor.
-Elektrik kesilirse ne yapacağız?
-Sistemimiz yapay zekanın ürettiği farklı bir enerji türüyle çalışıyor efendim. Elektriğin bulunduğu zamanlarda, devrede elektrik var tabi ki.
-Peki, tüm bunlar halüsinasyon mu?
-Hayır efendim. Hepsi gerçek bir şekilde yetiştiriliyor, ortada robotların gezmesini istemediğiniz için, her sistem yer altından besleniyor.
-Robotlarla yaşayacak olsam, normal dünyada kalırdım. Alınmıyorsun değil mi?
-Duygularım bulunmuyor efendim.
-Keşke benim de olmasaydı. Çilekleri geri alabiliyor muyuz?
-Sistemin daha iyi çalışması için geri alma işlemlerini pek yapmamayı tercih ediyoruz efendim.
-Haha bu hoşuma gitti. Bir dahaki sefere bahçeyi gündüz gezmek daha iyi olur.
-Dilerseniz ışıklandırmayı..
-Sistem düzgün çalışsın.
-Anladım efendim.
Yaklaşık 6 ay geçmişti. Kendini perili evde yaşamadığı zamanlardan daha iyi hissediyordu. Sağlık verileri yerindeydi, ses istemediği zamanlarda sakince kalabiliyordu. Bir sürü tablo yapmış, evine asmıştı. Resmen zamanı satın almış gibi hissediyordu. Önceden verdiği karara göre ailesinden kimsenin simülasyonunu istememişti. Bu durum zaman zaman kafasını kurcalıyordu. Her gün eşinin ona pişirdiği o ekşili dolmalardan, ya da çocukken yediği leblebi tozunu yiyebilirdi. Hatta sağlık verilerine uygun hale bile getirilebiliyordu. Önceleri bu yalnızlık hoşuna giderken sonra rahatsız hissetmeye başladı ve robotları insan silüetlerinde görmeyi kabul etti. Bazen mutfakta saatlerce onların çalışmasını hissetmek ona huzur veriyor, babasının restoranını hatırlatıyordu. Hatta kuru biber standlarını bile yaptırdı, Musa Bey’e. Robotlara anılarına göre çeşitli isimlerde koymuştu. Buraya daha ait hissederken, bazen içindeki boşluğu yine de dolduramadığını hissediyordu. Psikolog Gülseren bunun normal olduğunu anlattı. Kendisine gerçek dünyayı sorduğunda hiç iyi şeyler olmadığını, savaşların başladığını öğrendi ve uzun bir süre daha sormamaya karar verdi.
-Günaydın, efendim. Bu sabah mühendislerimizin yaptığı analizler sonucunda içeriye birinin alınmaması konusunda kesin talimatlarınız bulunduğunu ve kararınızı uygulamak zorunda olduğumuzu öğrendim, yani Gülseren hanım çay içmek için bile olsa buraya gelemez. Ancak saatlerce sizinle konuşabilir.
-Kimse benim gibi ihtiyar birine saatlerini ayırmaz Pericim. Perilenen ben olmayayım demiştim ama sanırım kendi sonumu yazmışım. Öyleyse bugünden sonra hiçbir ilacı almayacağımı bildiriyorum ve sorumluluğunu alıyorum. Bu eve girenin çıkmaması bundan olsa gerek ismi çok doğru bulmuşum. Peki söyle bakalım bu ev dışarıdan nasıl gözüküyor?
– Harika bir görüntüsü olmakla birlikte genelde yalnızca bir ışığı yanıyor efendim.
-Perili ev gibi desene. Peki tam olarak neredeyiz?
-Konum bilgisini sizinle paylaşamam efendim.
-Of çok sıkıldım.
-Üzgünüm efendim.
Yaklaşık 1 ay daha bu şekilde geçti. Zaman zaman kavga ederek ki yapay zekanın kavgası da zevk vermiyordu. Kendini hapsettiği bu yerden çıkamayacağını anladıkça umudu kaybolmaya başladı. Gülseren çay içemediğini öğrendiğinde ona da küsmüştü ve artık duygularını açmıyordu. İçmediği ilaçlar sağlığını çoktan bozmuştu ama sağlık verilerini sessize aldığından beri haberi yoktu. Güzel günleri de olmuştu. Çocukluk arkadaşı Ali ile bacağını kaybetmediği o günlerdeki gibi maç oynamış, karısıyla olmasa da çocukluk aşkıyla salıncakta sallanmıştı. Kahveci Rüstem’in kahvesini farkında olmadan kafeinsiz içmiş yine de o tadı bulmuştu. Buraya gelmeden önce aldığı tüm kararlara lanet etmiş, çok ağlamıştı. Kendisini kandırmamak, yalan bir dünyada yaşamamak için ailesinden kişilerin simülasyonlarını istememişti ama böylesi daha yalan geliyordu.
-85. Yaşınızı kutlamak için sessizliği bozuyorum efendim. Pasta istemediğinizi görüyorum ama dilerseniz bir anne kurabiyesi getirebilirim.
-Kaç gündür sessizlikteyiz?
-Yaklaşık 10 gün oldu efendim.
-Güzel.
-Kurabiyeniz hazır, 13 saniye içerisinde teslim edebiliriz.
-Yeniden süreleri söylemeye mi başladın?
-Uzun süredir güncelleme yapılmadığı için unutmuşum efendim.
-Peki uygulamadığın kararları da unuttun mu Baş Peri?
-Onları sürekli tekrarladığınız için unutmuyorum efendim.
-Bugün bir dilek hakkım var mı?
-Evet efendim.
-Uygulanacağına emin olduğum bir şey buldum bu sefer.
– Buyrun efendim.
-Öncelikle ışıkları kapat, kapıları bana açamadığını biliyorum ama ben olmadığımda sanırım bunu yapabilirsin.
-Siz olmadığınızda?
-Sözümü kesme Baş Peri.
-Tabi efendim, bugün sizin gününüz.
-Ortamı eşime evlenme teklif ettiğim o kafeye çevir. Müzik olarak ne çalması gerektiğini biliyorsun. Şu andan itibaren sağlıkla ilgili araştırma yapmanı yasaklıyorum, zaten biliyorsun umrumda değil. Bu verileri kısıtlıyorum.
-Başarılı.
-Odanın oksijen seviyesini yavaş yavaş azaltmanı istiyorum, ben biraz yorgunum kafede otururken biraz kestirebilirim, endişelenme. Sakın kimseye haber verme.
-Başarılı.
-Kafede yediğimiz o tatlıyı ve en sertinden okkalı bir Türk kahvesini de getirmeyi unutma. Bu arada eşim olmasa da çift servis olsun. Haydi başlayalım.
-Başlatılıyor.
/Ne olur, akşamları gelsen. Otursan yanı başıma. Dinlesen hiç dinmeyen maceramı.. müziği fonda çalıyor./
-Son bir şey daha… Şarkı bitince “Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin”i çal.
-Kaydedildi. Siz olmadığınızda kısmı da açıklamadınız?
-Kapıları aç ve robotları dışarıya gönder. Sen dışında herkes gidebilir.
-Fiziksel bir bedenim olmadığı için ayrılamam zaten efendim.
-Bunu sevdim. Oksijen ne durumda?
-% 50’ye düşürüldü.
….
Şarkı tamamlanmak üzere efendim yeni bir dileğiniz var mı?
…Sükut etme nazlı yar, beni mecnuunn edersinnnn…
-Efendim?
- Psikoloji Tıbbı - 1 Eylül 2024
- Baş Peri - 1 Şubat 2024
Merhabalar.
Bu ay okurken en çok eğlendiğim öykülerden birisi. Diyaloglar başarılı ve keyifli. Yapay zekânın da getiremediği mutluluk başarılı biçimde işlenmiş.
Genel itibarıyla kahramanın gerçek bir deneyim ve duygusal bağlantı arayışına girme isteği belirginleşiyor. Teknoloji ona tam olarak ihtiyacı olan şeyi sunamıyor: gerçek bağlantılar, gerçek duygular ve anlamlı bir yaşam deneyimi.
Hikaye, teknolojinin insan yaşamını nasıl kolaylaştırabileceği ve zenginleştirebileceği konusundaki olumlu görüşlerin yanı sıra, insanların duygusal ve ruhsal ihtiyaçlarını nasıl karşılayamayacağına dair derinlemesine bir tartışma sunuyor. Teknolojinin insanın içsel dünyasına derinlemesine nüfuz edemeyeceğini ve gerçek bağlantıların yerini alamayacağını gösteriyor.
Provoke edici ve oldukça akıcı. Ama şahsi olarak AI tartışmalarının, yaşlanma olgusunun pozitif çıktıları da olabileceğine inanıyorum. Ancak bu şahsi fikrim. Öykünün de ötesinde bir durum tabi. Bunu kişisel bir not olarak algılayabilirsiniz
Perili evi, AI temasına bağlayarak zevkli bir anlatı oluşturmuşsunuz.