Beyaz badanalı iki katlı ev burası. Bizim evimiz alt katta. Benim adım Muzaffer. Lise ikinci sınıfa gidiyorum. Üç kardeşim daha var. Onlar benden küçükler. Abiyim ben. Annem Fatma temizliğe gider, bize bakmak, evin geçimine katkıda bulunmak için. Kardeşlerim Selma ilkokul üçüncü sınıfa, Yeşim ortaokul altıncı sınıfa, Şule sekizinci sınıfa gidiyor. Babamın adı Hasan, salça fabrikasında işçi. Bize her zaman söylediği “okuyun adam olun benim gibi, ananız gibi olmayın “diyor. Hâlbuki bilmiyor bizim gözümüzde ne kadar değerliler, emeklerini hepimiz görüyoruz.
Mahallemiz dar sokakların, bahçeli evlerin, bahçesinde pembe begonvillerin açtığı, komşuların kapılarının her zaman birbirlerine açık olduğu dünyalar güzeli bir mahalle. Bizim mahallede herkes birbirini tanır. Hiçbir şey gizli kalmaz, herkes az çok birbirinde ne sorun var bilir. Komşuda pişen bir bakarsınız, tabağın üzeri peçeteyle örtülmüş bize gelmiş. Aman ne pastalar, börekler, çiğ köfteler, tatlılar gelir o tabaklarda, biri gider biri gelir, Allah ne verdiyse paylaşılır. Bir bakmışsınız komşu teyzenin mandalina ağacından mandalina gelir, bir bakarsınız bir torba kayısı gönderirler. “İyi insanlar“ der annem. Komşularımız iyi insanlar. Mahallemizde kimse kimseye üstünlük taslamaz. Kimin neye ihtiyacı varsa incitmeden yardıma koşulur. Kadınlar birlikte sarma sararlar, börek yaparlar. Bayramlarda büyükler ziyaret edilir, el öperiz. Bazen üst katımızda oturan Birsen teyze mendilin içine şeker, harçlık koyar. Hepimizi çok sever en çok da beni. Kendisinin iki kızı var erkek evladı olmamış ondan mıdır bilinmez, beni övüp durur her yerde “Çok efendi, çok akıllı maşallah! Allah hiç şaşırtmasın hep böyle gitsin inşallah” der dua eder bana. Ben de her gördüğümde koşarım yanına çöpünü dökerim, alışveriş poşetlerini taşırım, markete, pazara gideceksem bir ihtiyacı var mı sorarım. Her zaman saygılı olmaya çalışırım.
Birsen teyzenin büyük kızı Türkan abla evli, Ödemiş’te oturuyor. Ayşe abla da birisiyle görüşüyor gizli gizli. Ben okuldan dönerken parkta görüyorum adamla onu. Çok beğenmedim adamı, gözleri fıldır fıldır, daracık kırmızı düdük gibi pantolon giymiş, bağrını açmış göğsünde dövmeleriyle, altın zinciriyle. Hiç Birsen teyzelere layık biri gibi gelmedi bana. Yazık olacak Ayşe ablaya ama gönül bu ne yapacaksın.
Babam son günlerde sıkıntılı görünüyor. Annemle yatak odasında konuşuyorlar gizlice. Bazen kavgaya varıyor konuşmaları. Ben ders çalışırken bir bakıyorum, babam odaya giriyor oflamaya puflamaya başlıyor, bir şey de anlatmıyorlar. Kardeşlerim de farkındalar ama kokumuzdan soramıyoruz. Sofraya oturduğumuzda, kimsenin ağzını bıçak açmıyor, neşeli sohbetlerimiz yok oldu, babam eskisi gibi iştahlı da değil bir şeyler değişti bizim evimizde. Annem temizliğe gitme günlerini iki katına çıkarttı. Hafta sonları da gidiyor temizliğe. Bazen de iş dönüşü akşam merdiven yıkamaya gidiyor. Babam evde duruyor şu günlerde. Kardeşimin okul gezisi varmış, piknik yapacaklarmış, Sasalı’da. Önce Sasalı Hayvanat Bahçesi’ni gezeceklermiş sonrasında, ormanlık alanda piknik yapacaklarmış. Selma çok heyecanlıydı anlatırken, babama izin kâğıdını imzalaması için verdi. Bin lira istiyorlarmış gezi için. Babamın yüzü sinirinden kıpkırmızı oldu, bir küfür etti hiç duymamıştık babamın ağzından böyle küfür. Korktuk hepimiz. Selma ağlamaya başladı, annem sarıldı kardeşime “Merak etme kızım ben halledeceğim“ dedi. Babam “Neyi halledeceksin neyi, gitmiyor geziye falan. Para mı basıyoruz biz?” Şule’nin de spor ayakkabısı delinmiş, sesini çıkaramadı söyleyemedi bile babama. Galiba babamı işten çıkardılar, ondan bu kadar sıkılıyor. Annem üstlendi evin bütün geçimini, bütün yük onun omuzlarında. Evin hem çalışanı hem kadını oldu. Zor döndürüyor evin ihtiyaçlarını, çok yoruluyor, eve gelince de ev işi, yemek derken bitti kadıncağız, sızıp kalıyor yorgunluktan. Komşular sağ olsun herkes bir şeyler gönderiyor yemek vakti. Birsen teyzenin kocası Ahmet amca yumurta göndermiş bir koli. Babam da üzülüyor durumuna, kendini eksik hissediyor herhalde çünkü çok sinirli şu günlerde. Olur olmaz her şeye sinirleniyor, bize, anneme bağırıyor. Mutlu yuvamıza nazar mı değdi ne? Öfkeleniyorum, bende kızıyorum babam böyle davranınca içimden “Ne oturuyorsun burada, kalk da sen de iş ara“ diyeceğim ama edebim müsaade etmiyor, susuyorum. Sonra da hak veriyorum babama iş olsaydı çalışırdı herhalde.
Daha fazla dayanamayacağım artık, okul çıkışı iş bakmaya başladım. Yarım gün çalışırım ne olacak, kardeşlerimin harçlıklarını çıkartırım hem de evin geçimine katkım olur. Okuldan Mehmet arkadaşım hafta sonları yaş günü partilerinde palyaço olarak çalışıyormuş. Bazen de akşamları düğünlere çocukları eğlendirmek için gidiyormuş. Ben de deneyeceğim ne olacak ki çocukları da seviyorum, onlarla birlikte eğlenirim bende. Okul çıkışı Mehmet’le organizasyon şirketine iş görüşmesine, gidiyoruz. Beni beğeniyorlar, işe girmenin sevinciyle mutluluktan havalara uçuyorum. 1.500 lira avansla iş kıyafetlerimi de verdiler, hem de her iş çıkışı 1500 lira alacağım. Allah bereket versin, okulumda aksamayacak daha ne isterim ki, heyecanla bekliyorum palyaço olarak partilere, düğünlere katılmayı. Bu hafta sonu düğün varmış ona gideceğiz Mehmet, Zehra ve ben. Çocukları eğlendirip bol bol fotoğraf çekileceğiz onlarla. Ne kadar fotoğraf o kadar kar demek ki.
Birsen teyzenin kızı Ayşe geçen gün beni kenara çekti “Bak annemlere sakın söyleme Adnan çok iyi insan, niyetimiz ciddi bizim, gelip isteyecekler beni, ben söyleyeceğim annemlere sakın sen söyleme kimseye“ dedi ama benim içim hiç rahat değil. Birsen teyze de, kızının bir şeyleri sakladığını fark etmiş anneme anlatmış geçen gün “Ne oldu bu kıza bilmiyorum komşum. Azıcık saf biliyorsun, okumadı da ite kopuğa kapılır diye korkuyorum“ demiş. Annem anlatınca dilimin ucuna geldi söyleyemedim. Söz verdim Ayşe ablaya serde delikanlılık var ihanet bize yakışmaz.
Hafta sonu ilk işime gidiyorum beni bu kılıkta kimse tanımaz. Rengârenk kıvırcık peruğum, kırmızı top burnum ve yüzümdeki boyalarla çok komik görünüyorum. Düğün salonundan içeri girince organizasyon şirketinin görevlisi bize ne yapmamız gerektiğiyle ilgili bilgi verdi. Biz çocukların masalarına gittik onları eğlendirdik. Aileleri rahatça vakit geçirirken biz de onlara çeşitli numaralar yaptık. Mehmet ve Zehra balonlardan hayvancıklar yaptılar, fotoğraflar çektirdik, çocukların yüzlerini boyadık güldük güldürdük düğün sonu da paralarımızı alıp evimize döndük. Babam çok memnun olmadı çalışmama, annem de üzüldü. Onlara söz verdim okulumu, derslerimi hiç aksatmayacağım. Selma’yı okul gezisine gönderdim, parasını ben verdim. Öyle çok mutlu oldu ki ben de onun mutluğuna sevindim, abiyim ben sonuçta. Önümüzdeki hafta, doğum günü partisi varmış Bornova’da bir villada. Oraya gideceğim. Ben evde hazırlanıp alıştırma yapıyorum kardeşlerim gülüyorlar bana. Palyaçoyum ya onlar güldükçe ben mutlu oluyorum. Balonları şişirip hayvan figürleri de yapabiliyorum artık, kızlar bayılıyorlar, hem bana da alıştırma oluyor.
Ayşe ablayı o adamla sıklıkla adamın arabasına binerken görüyorum. Kız boşa gidecek vallahi. Karaktersiz birine benziyor zibidinin teki. Adamın kıza sarılışını falan görünce koşup Ayşe ablayı kolundan çekesim geliyor ama bir şey yapamıyorum. Adamın siyah Mazdası var, havalı duruyor. Ayşe abla kandı bu adama yoksa kötü kız değil. Hem de çok güzel kız. Yazık olacak üzülüyorum Birsen teyzelere.
Yaş günü partisine Zehra ve ben geldik, Mehmet’in işi varmış. Çok güzel, modern yapılmış ev burası. Kocaman bahçesinde yüzme havuzu var, her yeri süslemişler bir sürü de ikramlık, hazırlık yapmışlar. Mısır patlaması, dondurma stantları bile koymuşlar çocuklar için. Ev sahibi hanım bize hoş geldiniz dedi ve ne yapmamız gerektiğini söyledi. Küçük tatlı kız Pelin’in yaş günüymüş misafirler gelince gösterilere başlayacağız. Kızın babası da geldi ama adamı görünce şaşırdım ben. Elim ayağım titredi, Ayşe ablanın konuştuğu adam değil miymiş Pelinin babası. Bir karısını kucaklıyor bir kızını, mutlu aile tablosu. Fotoğraflarını çektik bol bol. Ben de hepsini Ayşe ablaya gönderdim cep telefonumdan. Ohhh! İyi yaptım. Demek palyaço olmamın da bir hikmeti varmış. Ayşe ablayı uçurumun kıyısından aldık biz.
Ben bütün lise hayatımda palyaço olarak çalıştım. Harçlığımı onunla çıkardım. Aileme asla yük olmadım. Ayşe ablayı o sene çok iyi bir aileye gelin ettik. Düğününde palyaço oldum çocuklara gösteri yaptım, öyle çok oynadı ki Birsen teyze, hâlâ gözümün önüne geliyor onun mutluluğu. Ayşe abla, ailesini ziyarete geliyor bazen. Çok mutluymuş. Zaten hâlinden belli oluyor mutluluğu. Kardeşlerim okuyorlar. Dokuz Eylül Üniversitesi Makine Mühendisliğini kazandım. Annem, babam çok sevinçliler. Palyaço olarak çalışmaya devam edeceğim, malum hayat pahalı okumak masraflı iş. Babam, kardeşlerimin okuduğu okula güvenlik görevlisi olarak girdi. Rahatladık hepimiz. Hayatın bana getirdiği en güzel deneyim palyaçoluk oldu. Bazen hayat sizi zorluyor ama her zorluğun ardından da bir güzellik geliyor siz yeter ki azimli olun, sebat edin mükâfatını alıyorsunuz hayattan.
- Hayatlarımızı Kurtaran Palyaço - 1 Ağustos 2025
- Maske - 1 Mayıs 2025
Henüz yorum yok. Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.