Öykü

Değişim

Güneş batıyordu. Etrafta hiç kimse yoktu. Parktaydım, salıncakta oturuyordum. Sararmış yaprakların rüzgarla birlikte savrulmasının çıkardığı sesten başka hiç ses yoktu. Ne oynayan çocuklar, ne akan trafik, ne de başka bir şey. Kazağımın açılan boyun kısmından içeri giren ve tüylerimi ürperten serin rüzgar hoşuma gidiyordu. Üşümüştüm ama şu an burada oturmak o kadar çekici geliyordu ki bu konuda hiçbir şey yapmıyordum.

Anıları gözden geçiriyordum. Tam şu an burada olmanın verdiği hissiyat, ona dair sahip olduğum bütün anıları beynime hücum ettiriyordu. Onu en son bir önceki yıl Cadılar Bayramında görmüştüm. Neredeyse bir yıl olmuştu. Adı Deniz’di. Benim adımsa Barış. İkimiz de yirmili yaşlardaydık ama Cadılar Bayramında yetişkin olduğumuzu unutmuş ve kostümlerimizi giyip şeker toplamaya çıkmıştık. Mahalleli bunu hiç garipsememişti. Çünkü biz böyleydik.

Çocukluğumuz ve ergenlik yıllarımız bu mahallede geçti. Kardeş gibiydik ama kardeş sözcüğünü, dostluğumuzu tanımlamak için yetersiz bulurduk. Burada büyümüştük ama büyüdüğümüzü hiçbir zaman kabul etmedik. Şu yaşımızda bile çocuk olmanın keyfini sürüyorduk. Eğer o gün gelmeseydi, belki de bir çocuk olarak yaşlanacaktık. Güzel olan hiçbir şeyin sonsuza kadar süremeyeceğini görmekti benimki.

Bir yılda ne de çok şey değişti. Cıvıl cıvıl sokaklardan bu hayalet şehre. Bir yıl! İnsan bu kadar hızlı bir değişime hayret ediyor. Savaş, yaşadığımız şehrin yakınlarına yaklaşınca herkes birer birer varını yokunu arkasında bırakıp şehirden kaçmıştı. Herkes bu şehir uğruna savaşıyordu. Şehir yıkılana, uğruna savaşacak bir şey kalmayana kadar savaştılar. En sonunda savaşı kazanan, uğruna savaştığı şeyi yok ettiğini anladı ve gitti. Geriye kocaman bir hiçlik kalmıştı.

Bugün bu hayalet şehre geri döndüğümde beni hem sevindiren hem de içimi acıtan şeyi buldum. Parkımızı, ağaçlarımızı ve salıncağımızı. Sevim şimdi neredeydi, kim bilir? Buraya döndüğümde onu bulamayacağımı biliyordum ama bir tarafım hâlâ ümit etmekten vazgeçmemişti. Tabii ki bulamadım. O sadece filmlerde oluyor.

Şimdi, artık buraya ait olmadığımı anlıyorum. Anılarımı yanıma alıp sessizce oradan uzaklaşmaya karar verdim. Söylenecek sözler tükenmişti.

Değişim” için 6 Yorum Var

  1. merhaba, öykünüzü okudum acaba ilk öykünüz mü diye baktım, değilmiş. Önceki öykülerinizi de ilk fırsatta okuyacağım.
    Çok kısaydı öykünüz. Başlaması ve bitmesi bir oldu. Açıkçası anlatmak istediğiniz neydi tam algılayamadım. “Deniz” adı geçiyor sonraki paragrafta o birden “Sevim” oluyor. Anlatımınıza göre ikisi aynı kişi görünüyor. İsimler neden farklı?

    Emeğinize sağlık. Öykünün üzerinde biraz daha dursaydınız daha hoş olurdu sanki.

  2. Merhabalar. Öykünüzü tam olarak kavrayamadım açıkçası.
    ”Savaş, yaşadığımız şehrin yakınlarına yaklaşınca herkes birer birer varını yokunu arkasında bırakıp şehirden kaçmıştı. Herkes bu şehir uğruna savaşıyordu.”
    Bu satırlarda da bir tezatlık var sanki. Bir de Deniz ve Sevim meselesi var. Karakterler aynı kişi değil mi? Ya da değilse ben yanlış anladım demektir.
    Elinize sağlık.

  3. Merhabalar. Sanırım bir durum öyküsü yazmayı amaçlamışsınız. Yer yer aktarmak istediğiniz duygusal durumu hisseder gibi oldum. Ama diğer arkadaşların yorumlarında belirttiği üzere, bir anlam karışıklığı mevcut ve bu öyküden kopuşa sebep oluyor. Fark edememiş olmanız normal, zira ben de öykümde benzer bir hata yaptım ve hiç fark etmemişim. Sanırım öyküyü paylaşmadan önce birine okutmalı. Çünkü hikaye yazarın kafasında bütünüyle olduğu için, yakın körlüğü oluyor, eser sağlıklı kontrol edilemiyor. Belki de biraz tecrübe meselesi, tam olarak bilemiyorum. Umarım eleştirilerimizi hoş görürsünüz. Malum niyetimiz halis 🙂
    Diğer seçkilerde görüşmek üzere..

  4. Yorumlarınız için teşekkür ederim arkadaşlar.
    Aslında o karmaşa, bilerek yaptığım bir şeydi. İki farklı kişi mi yoksa tek bir kişiden mi bahsettiğim muğlak kalsın istedim ama şimdi bakıyorum da bu deneysel fikir pek de iyi değilmiş. Asıl amacım iki farklı kişiyi sadece tek bir kişide birleştirirken, tek bir kişiye iki farklı kişilik yüklemekti. Fakat sanırım bunu becerememişim.
    Ne anlatmak istediğime gelince. Aslında hiçbir şey anlatmak istemedim, bir anda yazılmış, doğaçlama bir öykü bu.

  5. Merhaba, bir şeyler dönüyor ama çözemedim diye düşünürken öykü bitti. sonra yorumları inceleyince özellikle sizin yorumunuzu okuduktan sonra durumu kavradım. Düşünceniz güzel beğendim ama böyle bir şeyi kurgulayabilmek için çok çalışmak gerekir diye düşünüyorum. Eğer kendinizi geliştirebilirseniz güzel şeyler çıkartabilirsiniz. Ellerinize sağlık 🙂

  6. Parktaydım, salıncakta oturuyordum. Sararmış yaprakların rüzgarla birlikte savrulmasının çıkardığı sesten başka hiç ses yoktu.
    “…sesten başka ses yoktu.”
    Nurdan Atay’a yaptığım önerimi sana kopyalıyorum: Özellikle başlangıç kısımlarında aynı cümlede iki aynı kelimeyi kullanmamakta fayda var diye düşünüyorum.

    Ayrıca rüzgarın başka sesler çıkarabileceğini de unutmamak gerekir. Tabii bu yorumları kahramanın herhangi bir özel ruh halinde olmaması dahilinde ve bir fikir çatışması yaratmak adına yazıyorum.
    Cümle şöyle değişebilir gibi: Rüzgarın sararmış yaprakları savururkenki sürtünmesinden başka ses duymuyordum.

    Güzel, kısa ve duygulu bir hikaye çıkmış. Öykünün ruh haline uygun bir üslup kullanmışsın; akıcıydı rahatlıkla okudum. Küçük ayrıntılar okuyucuyu düşündürüyor, kendi hayal dünyasında gezindirip eşlemeler bulduruyor. Yazmaya -belki de yazdığını yayınlamaya- ara vermemelisin diye düşünüyorum. Düzenli yazmak dileğiyle, eline sağlık.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *