Parmağını kestiğine mi eti kesemediğine mi yansın kararsız kaldı. Üzülmeyi pas geçip eti kenara çekti, parmağını sardı. Bu iş böyle olmayacaktı. Yanına birini alması gerekiyordu, tek başına nereye kadar koşuşturabilirdi ki? Hoş, evdeki üç boğazın rızkından yeni elemana yedirmek işine gelmiyordu ya. Olsundu, her şey yoluna girecekti. Önce eleman alacaktı. Evet, evet, eleman şarttı. Sonra… Sonra ne yapacaktı? “Usta,” diye bağıran adama döndü. Parmağına aldırmadan eti paketledi, teslim etti. Hatırladı, küçük çocuğun hastane masraflarına para lazımdı. Kemik tümörü mü ne vardı. Nadir görülürmüş, o da bizimkilere çıkmıştı. Daha büyüğün okul masrafları vardı. Üniversiteye gidemeyecekti bu gidişle. Zaten haylazın tekiydi. Ne ders çalışırdı ne de başka bir halt yapardı. Gelip babasına yardım etse şurada fena mi olurdu sanki?
Müşterinin cılız sesiyle kendine geldi, siniri geçti. Ufak tefek, yaşlı bir adamdı; daimi müşterilerdendi. Yarım kilo pirzolayı adam daha istemeden hazırlamaya koyuldu. Kendi başına yaşayan bir adam, bu kadar para, bu kadar zenginlik. Kendisi işten götürdüğü halde eve bu kadar et alamıyordu. “Geçen seferki eti bizim afacanlar çok beğendi, onun gibi olsun.” Sabır çekti, nimet olmasa tükürürdü hazırladığı pirzolaya. Adam basbayağı, insanların tadını unuttuğu etle it besliyordu.
Küçüğe teşhis konulduğu yıllara gitti akli. Aynı düşüncelerle aynı haklı isyanı yaşıyordu yine. Adalet miydi bu şimdi? Kendisi her gün onlarca insanın sofrasına et hazırlarken, kendi çocuklarının eti bilmemesi… Adalet bu muydu şimdi? Ulan, çocukları babasız, karısı kocasız kalmayacak olsa, kendisi gittikten sonra birilerinin ailesine sahip çıkacağını bilse, şimdi saplardı bıçağı kendine. Ne hayaller kurardı küçükken, oysa çocuklarına hayal kurmayı dahi öğretememişti. Fırsatı olmamıştı bu hengame içinde. Olsundu. Her şey yoluna girecekti. Bu zamana kadar girmemiş olması fark etmezdi. Ne de olsa gelecek meçhuldü.
Merhaba,
Hikaye çok güzel başladı ama çok çabuk son buldu. Bir şeyler beklerdim sonunda. Daha kesin bir noktaya erişmesini beklerdim. Öyküden ziyade haklı bir isyanın iç konuşmasını okudum. Sanki birkaç paragraf daha istiyormuş gibi bir havası var. Dilinizi oldukça beğendim. Diğer seçkilerde daha uzunlarını yazmanız dileği ile…