ilham aldığı eser
Batman
13 Mayıs 2039
Merhaba günlük,
Son üç aydır olduğu gibi, bugün yine, kahvaltı öncesi yürüyüşe gidemedim. Zamanında kalkmasına kalkıyorum ama hazırlanma faslını bir türlü bitiremiyorum. Şöyle anlatayım; on beş dakika kadar uğraşıp pijamalarımı çıkarttım çünkü bel ağrısından eğilemiyorum. Doktor, yıllar boyu atlayıp zıplamalarım yüzünden diyor. Tuvalete gittikten sonra, on dakika kadar çoraplarımı giymeye zaman harcadım ve tekrar tuvalete gittim. Geri dönüp dolaptan, bedeni XL –yürüyüşü bıraktığımdan beri L bedene sığamıyorum– bir Batman kostümü seçtim. Kostümü giymek iyiden iyiye işkenceye dönüşmeye başladı. Belki de daha bol kıyafetler giymeye başlamam lazım. Neden zamanında bu kadar zor bir kostüm seçtim bilemiyorum, modaya uydum sanırım. Maskeyi yedi sene önce, takmayı unutup insan içine çıktığımdan beri takmıyorum zaten. Gören gördü artık. Kostümü giydikten sonra, tam yirmi dakika dinlenmek zorunda kaldım ve sonrasında tuvalette tekrar on dakika geçirdim. Çıktıktan sonra ise Alfred kapıyı çaldı, kahvaltıya çağırdı ve yürüyüş yalan oldu.
Bu arada, bu adamın hala bu kadar fit olması beni iyice kıllandırmaya başladı. Alfred, kendimi bildim bileli yaşlı ama ölmüyor. Yaşlılıkta adamı resmen solladım, tur bindirmek üzereyim.
Salona indiğimde; eve geldiği güne lanet olasıca Robin, geveze karısı ve faydasız oğlu ile dört çocuğu çoktan yemeğe başlamışlardı. Allahtan, çocukların annesi faydasızı terk etti de bir boğaz eksildi. Kırk senedir bu adamın sülalesini doyuramadım. Malikânenin sessiz zamanlarını özlüyorum. Çocuk sevmiyorum diye evlenmedim, şimdi kendi malikânemde sığıntı gibi kaldım. Bu arada, Robin de yaşlanmıyor. Kesin bana büyü yaptılar.
Kendime not: Robin, kapı zilinin üzerine kendi adını da kurşun kalemle eklemiş, silmeyi unutma.
Öğleden sonra bahçede, Robin ve Alfred’i ellerindeki kâğıt üzerine konuşurken gördüm. Bana bakıp bakıp güldüler. Muska olabilir. Dalgınlık anında evi bunların üzerine de yapmış olabilirim.
Bugün evden çıkmayı düşünmüyorum. Sanırım sadece somurtarak odamın camından dışarı bakacağım. Robin’in torunlar beni böyle görünce çok korkuyorlar. Düşününce bile eğlendim.
14 Mayıs 2039
Merhaba günlük,
Robin ve ailesinden nefret ettiğimi daha önce yazmış mıydım? Çocuklar sabaha kadar Batmancilik oynadılar. Lüzumsuz Robin artık kullanmadığım ne kadar alet edevat varsa çıkartmış vermiş. Sinirlendim bağırdım çağırdım.
“Seni eve aldığım güne lanet olsun. O aletleri sen bile beceriksizliğinden kullanamadın, senin kötü kopyaların nasıl kullansın. Süper kahraman dediğin ya zengin olur, ya özel bir yeteneği olur. Sende ikisi de yok. Peter Parker bile en azından kendini örümceğe ısırttı, sen onu bile beceremedin.” diye bağırdım.
Koca adam oturdu ağladı. Biraz üzülmedim değil aslında ama bu haklı olduğum gerçeğini değiştirmez. Alfred onu sakinleştirmek için baya uğraştı. Bir de dönüp dönüp, çocuğu yaramazlık yapmış kızgın anne gibi yüzüme baktı. Bunlar kesin ortak bir iş çeviriyorlar. Kesin beni evden atacaklar yakında.
* * *
Öğleden Sonra
Evden atılma fikrini düşününce içim bir fena oldu. Huzur evinde Penguen’i ziyaret etmeye karar verdim. Atılırsam ben de orada kalırım, birbirimize arkadaş oluruz diye düşündüm. Mağaraya indiğimde Batmobil çalışmadı. Yıllardır kullanmıyoruz tabi, suyun dibinde çürümüş gitmiş alet. Tekrar sinirim bozuldu, mağarada bağırdım çağırdım, yarasaları da huzursuz ettim.
Huzur evine kadar metroyla gittim. Bu hizmeti de babam yaptırmıştı ama o günden beri üzerine bir çivi çakılmamış. Ortalık leş gibi, içinde garip garip adamlar. Bir de kıyafeti kesinlikle değiştirmem lazım artık. Metroda yansımama bakınca, daracık kostüm ve pelerin, bu yaşta adamın üstünde çok iğrenç gözüktü gözüme.
Herkes bahçede yürüyüş yaparken, Oswald klimayı sonuna kadar açmış, buz gibi odasında oturuyordu. İçerisi leş gibi balık kokuyor, gelir gelmez pişman oldum. Bu adamı sevmezdim bile ben, arkadaşlık fikri nereden çıktı. Yirmi yıl önce “Gotham’ın Küskünleri” adlı bir televizyon programında habersiz bir araya getirip barıştırdılar. Adamın sürekli balık yemekten kafa tamamen gitmiş zaten. “Kanalizasyonda ne planlar yaptık hatırlar mısın?” diye bana soruyor. “O planları hep ben bozdum” diyorum, uyuz uyuz gülüyor.
Bir de “beni evine davet ettiğin için teşekkür ederim” dedi. Onu tam anlamadım. Alfred’e sormam lazım. Bu evde bir işler dönüyor ya çözemedim.
15 Mayıs 2039
Merhaba günlük,
Gece ne kadar yorgun gelmişsem, üstümü değiştirmeden uyuya kalmışım. Alfred üstümü de örtmemiş, resmen pelerine sarılıp kıvrılmışım. Her tarafım tutulmuş. Malikânede hiç ses çıkmıyordu. İndim salona, kahvaltı masası hazırdı ama ortalıkta kimse yoktu. Alfred şöminenin başına sandalye çekip, yan oturmuş ateşi seyrediyordu. Masaya oturup “günaydın Alfred” dedim, yarım ağızla “günaydın” dedikten sonra uyuz hareketlerle çayımı getirdi.
“Robin’le kavmi nerede?” diye sordum. Uzaklaşırken sessizce “Bilemiyorum, insan gibi muamele görebileceği bir yerdedir herhâlde. Ben de gitseydim keşke.” dedi. 150 yaşındaki adam hiç utanmadan çocuk gibi tavır yapıp, laf sokuyor. Keşke gitseymiş. Bence de, 90 yaşına bastığın gün emekli olup gitmeliydin. Yaşıtlarım kedinin kumu, köpeğin kakasıyla uğraşırken, ben hala bu adamlarla uğraşıyorum.
Yine dayanamadım, kahvaltıdan sonra aradım Robin’i. “Söylediklerin değil ama ses tonun çok kırdı beni” dedi. Adam bildiğin sevgili tribi attı bana. Dedim “Dua et, yanımda değilsin. Yoksa telefonu kafanda parçalardım. Kalkın gelin, çocuklara da bahçede bir oyun alanı yapalım. Orada rahatça takılsınlar.”
16 Mayıs 2039
Merhaba günlük,
Sabah gözlerimi açtım, ne göreyim. Süpermen, açık camdan girmiş kırmızı donuyla karşımda duruyor. Farkında olmadan tiz bir çığlık atmışım. “Geçen gece Joker’e sinirlendim, biraz azarladım, o yüzden ses gitti” diye kıvırdık ama ne kadar yer bilmiyorum. Bu arada bu adam da hiç yaşlanmamış. Neyse uzaylı sonuçta, çok takılmıyorum.
“Niye geldin?” dedim, “davet ettin.” dedi. Bunlar ne saçmalıyorlar bir türlü çözemedim. İndik salona, Robin ile bir sarıldılar, sanırsın kırk yıllık dostlar (Gerçi tanışalı kırk yıldan fazla olmuş olabilir). Oturdu kahvaltıya, ne var ne yok sildi süpürdü. Tanıştığımız günden bu yana beleş yemek gördüğünde dayanamaz. THY ile Gotham – İstanbul seferini uçarken, bir saatte uçaktaki tüm yemekleri bitirmişti.
Öğleden Sonra
Ziyaretçi akınına uğradık. Kahvaltıdan sonra rahmetli Jim Gordon’ın kızı Barbara geldi. Benim gibi maskeyi takmadan yarasa kız kostümünü giymeye devam ediyor. Şahingöz, Demir Adam, Flash ve Örümcek Adam aynı araçla geldiler. Neyse bu ekipteki herkes yaşlanmış da, moralim biraz düzeldi. Hatta Flash ile aynı hızda koşabiliyorum, adam o kadar çökmüş. Örümcek Adam farkında olmadan her yana ağlarını bırakıyor. Arkalarına bir dünya, çoğunun adını hatırlamadığım, kostümlü zibidi geldi.
Bunlardan sonra üzerinde, “Joker ve Çalışma Arkadaşlarından” yazan kocaman bir çelenk geldi. “Şehir dışında olduğumuz için gelemiyoruz. Katılamadığımız için özür dileriz, umarım seneye beraber kutlarız. Bane’in de selamı var.” yazılı bir not vardı. Luthor da telefonla aradı, “Senin yüzünden hapisteyim, ama seneye gelip hesabını soracağım” diye bağırdı. Beni bir türlü affedemedi. Neler oluyor çözemiyorum, kafayı yemek üzereyim.
Akşam
Gerçekten çok utanıyorum. 100. doğum günümü nasıl unutabildim? Alfred, Robin ve faydasız oğlu organize etmişler. Genel olarak hak ediyor ama günlerdir hepsine o kadar kötü davranıyordum ki, tüm gece Alfred ve Robin’den özür diledim. Faydasız’a hala mesafeliyim.
Akşam yemeğine indiğimde tüm kadro en güzel kıyafetleri ile yemek masasında oturuyorlardı. İçeri girer girmez “İyi ki doğdun Bruce” diye bağırdılar (Işıkları kalbime inmesin diye kapatmamışlar). Şaşkınlığımı anlatamam. Hemen odama koşup üzerimi değiştirdim. Döndüğümde masaya kocaman bir pasta gelmişti ve hediyeler servis masasının üzerine yığılmıştı. Superman tepemden balonlar ve konfetiler attı. Salonun arka tarafındaki üç koca çuvalın içinde, dünyanın dört bir yanından gelen doğum günü kartları vardı. Olağanüstü bir gece geçirdim.
Gece sonunda, Flash ve Örümcek Adam gitmek zorunda olduklarını söyledi. Demir Adam onları evine bırakıp geri gelecek. Superman, ben seviyorum diye Türkiye’den sucuk ve kokoreç getirmiş, “yarın mangal yapacağız” diye kimseyi bırakmadı. Barbara biraz burun kıvırdı ama onu da kanat atarız diye ikna ettik.
Alfred’i eve bir uşak tutmaya ikna ettim. Emekliliği kabul etmese de biraz ayaklarını uzatıp dinlenecek. Robin’in torunları da özel okula göndereceğiz. Faydasız’a bile Gotham’ın merkezinde bir spor salonu açmaya karar verdik.
Muhteşem bir gece geçirdim. Uzun süre sonra ilk defa gülümseyerek uyuyorum. Yıllarca unutulduğumu düşünerek boşuna sinir yapmışım. Yüz yıl sonra bile hala milyonlarca dostum varmış.
Ben hiç yalnız kalmamışım.
Hepinizi çok seviyorum.
Merhaba,
Öyküyü çok beğendim. Mizahi öğeler harikaydı. Birkaç kez sesli güldüm. Eline sağlık.
Daha nice güzel öykülere…
Çok teşekkür ederim. Beğenmenize çok sevindim. Eğlenceli bir tema oldu
Merhaba,
Çok keyifli bir öyküydü. Eminim siz de yazarken eğlenmişsinizdir. Öykülemede gayet başarılısınız, diğer iki öykünüzü de referans alarak söylüyorum bunu.
Akıcıydı öykü ve film gibi gözümde canlandı. Bu ayki seçkinin temaya en uygun ve en hoş öykülerinden biriydi öykünüz.
Kaleminize kuvvet.
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Dediğiniz gibi çok eğlenceliydi. Öyküde beş yaşındaki Batman hayranı oğlumun da desteği oldu 🙂
Merhabalar,
Diğer öykülerinizi de okudum. Keyifle takip ediyorum. Bu öykünüz de son derece eğlenceli olmuş. Tebrik ediyorum. Bir sonraki öykünüzü sabırsızlıkla bekliyorum.
İyi günler…
Gizem hanım takip eden birilerinin olduğunu bilmek çok güzel. Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Merhabalar. Oldukça eğlenceli bir öyküydü. Yapım olarak Demir Adam harici hiçbirini sevemesem de bana bile bu evrende keyifli vakit geçirtecek kadar güzeldi öykü. Öznur Babur’un da dediği gibi temaya uygunluk bakımından da gayet iyiydi. Hatta yüzüncü yılın önceki görselinin hikayeleşmiş hali gibi.
Ellerinize sağlık diyerek gelecek seçkilerde de görüşebilme umuduyla.
Ben de görseli ilk gördüğümde “pişti olduk, değiştirsem mi acaba” diye düşündüm aslında 🙂 Beğenmenize çok sevindim, teşekkür ederim
Merhaba,
Öykü yazmaktan aldığınız keyif satırlarınıza da yansımış. Akıcı ve eğlenceli bir dil kullanmanız öyküye ayrıcalık katmış. Yüzümde kocaman bir gülümseme ile okudum .
Tebrik ediyorum. Ellerinize sağlık .
Vedia Hanım, gerçekten çok keyif aldım. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim.
Merhaba;
Çok güzel bir öyküydü. Temayı on ikiden vurmuşsunuz. Yüz yaşındaki huysuz (sizin deyiminizle Mendebur) Batman’a bayıldım. Kocaman bir gülümseme bıraktı yüzümde.
Gotham’ın huysuz yaşlısı olmuş artık Batman 🙂 Çok teşekkür ederim Nurdan Hanım.
Merhaba,
Öykünüzü çok beğendim. Batman’in huysuz ihtiyar tavırlarıyla, günlük hayatla karşılaşan Hollywood karakteri temasını çok iyi yansıtmışsınız. O kadar çok yerde güldüm ki hepsini maalesef buraya taşıyamayacağım.
Esasında benzer bir öykü fikri benim de aklımda vardı. Dracula’yı İstanbul’a getirip, sabah kalabalığında metrobüse bindirmeyi düşünüyordum ama başka birisi de benzer bir fikirle yazar düşüncesiyle girişemedim. Şimdi öykünüzü okuyunca diyorum ki, iyi ki de yapmamışım yoksa sizinkinin yanında yavan kalabilirmiş.
Elinize sağlık.
Burak Bey, öncelikle yorumunuz beni çok mutlu etti, teşekkürler. Dracula da aslında çok iyi fikirmiş 🙂 Ama “Edebiyat Korkusu” gerçekten çok güzel.
Merhaba Bahadır,
Ufak ve önemsiz bir eleştirim olacak, onu sona saklayayım. Müsaadenle başlıyorum.
Mizahı ne kadar rafine bir şekilde kullandığını söylememe gerek yok. Söylenen lâflar, iç sesler, gerçekten çok iyiydi, bildiğin güldüm bilgisayar başında öykünü okurken. 15 Mayıs’ta duraksadım biraz, pelerine sarılıp kıvrılmak epey güldürdü beni çünkü. Aslında bunun gibi çok nokta var öykünde ama, en çok bu hoşuma gitti sanırım, bi’ de hepsini buraya taşırsam öykünün en az yarısını yoruma koymuş olurum, o da pek olmaz ^^ Zaman kavramını mizahla işlemişsin Bahadır ki böyle bir öykü yazabildiğine göre benden iyi bildiğini düşünüyorum bu işin inceliklerini, çünkü bu iş çok zordur. Neden? Güldürmezsen olmaz, güldüreceksin. Edebiyata saygısızlık olmasın lâkin komedi ve korku gibi türlerde oyun ve filmleri daha önde bulurum kitaplara kıyasla, birden fazla algıya hitap ettikleri için. Fakat görünen o ki pek sıkıntı yaratmamış bu senin için, zira güldürmekle kalmamışsın.
Gel gelelim eleştiriye. Bazı cümlelerde (üç, bilemedin beş yer, çok değil) virgül olmasa daha iyi olurmuş gibi geldi bana. Örnek vereyim de havada kalmasın:
“Allahtan, çocukların annesi faydasızı terk etti de bir boğaz eksildi.”
“Bu arada, bu adamın hala bu kadar fit olması beni iyice kıllandırmaya başladı.”
Belki sadece bana eğreti gelmiş olabilir lâkin şahsî fikrimi belirtmek istedim.
Başıyla sonuyla mükemmel bir öyküydü, tebrik ediyorum seni. Hafiften “düşük” hissettiğim vakitlerde tekrar tekrar okuyacağım bir öykü bu. Gelecek seçkilerde görüşmek umuduyla ^^
Merhaba,
Bu güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim. Tekrar okuyacak kadar beğenmenize çok sevindim. Mizahın zorluğu konusundaki fikrinize katılıyorum. Ben yazarken çok güldüm ama okuyanlar da güler mi diye çok endişeliydim. Ama başardığımı görmek kendime güvenimi artırdı.
Virgül konusunda da haklısın, özellikle verdiğin örnektekiler gereksiz olmuş. Biraz daha dikkatli olmam lazım.
Merhaba,
Çok akıcı bir öyküydü. Bende herkes gibi yer yer gülümsedim öykünün bazı kısımlarında. Bende çok hoş bir tat bıraktı. Olumsuz olarak söyleyebileceğim bir şey gelmiyor aklıma. Kaleminize sağlık.
Ferdi Bey çok teşekkür ederim. Beğenmenize çok sevindim.
Selamlar,
Çok eğlenerek okudum öykünüzü. Yüzümden gülümseme eksik olmadı. Espriler gayet yerli yerinde ve gerçekten de komikti (Bunu yapmak oldukça zordur kanımca). Özellikle sucuk ve mangal olayı… Ayrıca THY’nin Adaletin Şafağı filminde sponsor olmasını kendi öykünde ipucu olarak sunman (ya da ben öyle hissettim) çok hoşuma gitti; iğneleyiciydi.
Kalemine sağlık. Yeni öykülerde görüşmek. Sağlıcakla… 🙂
Selam Bahadır.
Çok güzel ve bir o kadar da eğlenceli bir öyküydü. Yorucu günüme neşe kattığın için teşekkürler. Okurken çok eğlendim. Eline yüreğine sağlık 🙂