Öykü

Perilerin Şarkısı

Akşamüzeri caddenin kalabalığı arasında, serin bir kuzey rüzgârının altında, insanların yorgun omuzlarına, umursamaz gövdelerine çarpa çarpa ilerliyor, bir yandan da kafasını bile kaldırıp bakmaya üşenen bıkkın insanlardan özür diliyordu. Sevgilisine mümkün olan en kısa sürede ulaşmak ve yeni yaşını kutlayıp, evine geri dönmek istiyordu. Yarın için memur olarak çalıştığı “Güvenilir Olmayan Canlılar ve Türler Bakanlığında” asalet sınavı vardı ve 1 yıllık çalışmanın ardından bu sınavı geçip kendisine daha güzel bir gelecek hayali kurabilirdi. Bu planların içinde sevgilisini de müstakbel karısı olarak görüyordu genç adam. Yokluklar ve zorluklar içinde geldiği bu yaşında neredeyse kendisi gibi bir geçmişi olan mütevazi sakin ve yumuşak huylu üniversite öğrencisi olan bu genç kadın, koşuşturmalı hayatın ve yorgun dünyanın arasında sığınabileceği yegâne yerdi ona göre. Bu düşünceler içinde yürürken kendisi gibi dalgın ancak daha iri yapılı bir adamın omuzuyla sallandı. Sol eli hemen sağ kolunun altına sıkıştırdığı ancak pardösüsünün içinde saklı duran pakete gitti. Düşmesinden endişe ederek daha bir sağlamlaştırdı yerini. Caddenin kalabalığında biraz daha tenha bir yerden ve etrafına bakarak yürümeye karar verdi. Bir hediye dükkânının önünden geçerken gözü dükkânın camekanına ilişti. Bir kağıda elle yazılmış ve cama asılmış yazıyı okudu: “GENÇ ve CANLI PERİLERDE BÜYÜK İNDİRİM”. İçinden güldü. Genç dedikleri aslında ışığının çoğunu kaybetmiş yaşlı perilerdi . Meraklısı ve kendisi gibi işin bürokratı değilse eğer pek az kimse küçük bir perinin yüzüne bakarak genç mi yaşlı mı olduğunu anlayabilirdi. Ama işte peri almak ve ev de peri bulundurmak oldukça modaydı uzun süredir. Koltuğunun altındaki kutunun titreştiğini fark etti. Genç adam memnuniyet hissetti. Ve aslında acelesi olmasına rağmen kendisine duyduğu minnet nedeniyle dükkândan içeri girip perileri görmek istedi. Böylece sevgilisi için bulduğu hediyenin ne kadar özel olduğuna biraz daha ikna olup daha fazla gurur duyabilecekti. Öyle ya, hâlâ eskiden kalan borçları ödemekle uğraşıp dururken ilişkileri boyunca çok da fazla bir şey yapamamıştı sevgilisi için. Gerçi genç kadınında öyle büyük bir beklentisi olduğu söylenmezdi. Birlikteyken çoğu zamanlar sessizdi, genç adam bir şeyler anlatır o dinlerdi. Adam için çok iyi anlaşacakları kavgasız gürültüsüz bir hayatın temsili gibiydi. Bu düşüncelerle dükkândan içeri girdi adam. Dükkânın ön tarafında irili ufaklı biblolar hediyelik saatler, abajurlar, duvarlarda tablolar ıvır zıvır sayılabilecek bir sürü obje vardı. Tezgâhın üzerinde küçük bir akvaryum içinde bir su kaplumbağası duruyordu. Onun hemen yanındaysa cam fanus içinde genç adamın işe başladığı sıralarda keşfedilen ancak zararsız olduğu fark edildikten sonra çalıştığı bakanlık tarafından lisans verilip satışına başlanan kanatlı örümceklerden sergileniyordu. Kanatlı örümceklerin ördükleri ağın insan cildine faydalı olduğu düşünüldüğünden insanlar evlerine aldıkları örümceklerin kristalimsi ağlarını yüzlerine maske yapıyorlardı. Dükkânın arka tarafına doğru loş bir köşesinde ise -ki periler ışığı çok sevmez- büyükçe bir masa kurulmuş, üzerinde duran küçük tel kafesler içinde periler neredeyse hareketsiz bir halde havada duruyorlardı. İşaret parmağından biraz uzun, küçük insanımsılara benzeyen canlılardı. İnsanımsı deniyordu çünkü parlayan şekillerinin altında yüzleri olur olmaz gözüküyor, çok dikkatli bakmak istediğinizde zoraki bir çift göz ya da bir ağız fark edebiliyordunuz. Yaşlanıp yok olan perilerin ardında ise kalan biraz toz oluyordu ki bu tozlarında cinsel gücü arttırdığından, kafada saç çıkardığına kadar bir çok etkisi olduğuna inanan insan sayısı az değildi. Genç adam satıcının bakışları üzerinde peri kafeslerine yaklaştı. Koltuk altına sıkıştırdığı kutudaki titremenin arttığını fark etti. Kafeslerdeki perilerin aksine ondakinin canlılığı genç adamı ayrıca bir keyiflendirdi. Biraz şımarmış olmanın keyfiyle bu işlerden anlamaz bir tavır takınmaya karar verdi ve yanına gelen satıcıyla konuşmaya başladı.

“Bu genç olanların pek canlı olduğunu söyleyemem”

Satıcı kendinden emin cevap verdi.

“Elbette ki genç dostum, siz de bu kadar basık ve köhne bir dükkânda olsaydınız sizin de ışığınız olmazdı. Bakın bana yıllardır bu karanlık yerde çalışmaktan on yaş daha yaşlı gösteriyorum”

Genç adam satıcının bu şakasını duymazlıktan geldi.

“Ama perilerin aydınlığı sevmediği söylenmez mi”

“Her bir peri kendini rahat hissedebileceği bir ortamda ışımaya başlar. Bir periyi satın aldıktan sonra birkaç gün onu izleyerek ona neyin iyi geldiğini kendiniz anlamalısınız. Periler yer değiştirmekten de hoşlanmaz, çok ışıyan bir periyi gece uyurken odanızda tutmak istemezsiniz.”

Genç adam, kafes içindeki perileri inceledikçe pardesünün altındaki kutu kıpraşıp durmaya devam etti. Artık hediyesinin benzerlerinden daha özel bir şey olduğuna ikna olan adam, bu esaret altındaki perilerle sanki kutu içinde tutsak değilmiş gibi kendisinde olanın farkını bir de satıcıya söyletmek için bir amatörün bile bilebileceği bir soruyu sorarak risk aldı. Satıcı kendisiyle kafa bulduğunu anlayabilirdi.

“Bir yaban perisi isterdim aslında ben, onlar daha canlı oluyorlar sanki”

Satıcı şehirdeki hiçbir dükkânda bir yaban perisi satılamayacağını herkesin bilmesi gerektiğini düşündü, böyle tehlikeli işlere meraklı koleksiyonerler olduğunu ve ağır cezalarına rağmen el altından bazı kişilerin bunun ticaretini yapmaya çalıştıklarını biliyordu.

“Bir yaban perisinin ölümcül olabileceğini bilmiyor olamazsınız. Kim böyle bir risk almak ister ki?”

Sorusuna bir cevap beklemeyen satıcı adamı izledi bir süre; acaba koleksiyonerlerden biri miydi ; ya da yasadışı peri ticaretini araştıran bakanlık müfettişi mi? Adamın oldukça genç görünmesinden dolayı sıradan meraklı bir müşteri olacağına karar verip devam etti.

“Bir perinin sesi ölümcüldür biliyorsunuz. Bakanlığın izin verdiği ormanlarda profesyonel avcılarla yakalanan perilerin üzerine acı toz biber üflenir ve bu zavallıcıklar o güzel seslerini kaybederler. Ancak ondan sonra bakanlık satışlarına izin verir. Aksi takdirde korkan ya da kızgın bir perinin çığlığından sonra hayatta kalan çok az insan tanıyorum ben evlat. Ona da hayatta kalmak diyemem aslında.”

Genç adam bu kadar malumatfuruşluktan sıkılmıştı. Satıcıyı da şaşırtmamak için ve sevgilisi için aldığı hediyenin farkını ortaya koymak için son bir soru daha sordu.

“İyi de derler ki bir perinin sesi dünyada duyabileceğiniz en güzel şarkılardan biridir. Ayrıca sizin de söylediğiniz gibi eğer yaşadığı yeri severse periler kolay kolay sinirlenmezmiş. Sadece dekoratif bir eşya gibi kullanmak için o sesten vazgeçmeye değer mi?

Satıcı da sanki sıkılmış ve sohbeti bitirmek istercesine cevap verdi.

“Benim pek müzikle aram yok aslında ve sırf bunun için de hayattan vazgeçmeye değmez sanırım”

Dükkândan hızlı adımlarla çıktı adam. Bir kez daha emin olmuştu. Belki de çok az kişinin elinde olan çok özel bir hediyeye sahipti. Biraz memuriyetinin verdiği cesaretle, biraz rüşvetle biraz da zorlamayla avcılardan birini ikna etmişti. Uzun bir zaman beklemişti ama avcı tam da sevgilisinin yaş gününde elinde kutu ile çıkıp gelmişti işte. Sesini kaybetmemiş, canlı mı canlı bir genç peri. Riskleri biliyordu, epey araştırma yapmıştı yabani perileri hakkında. Bakanlık sesleri alınmamış perilerin insanlar tarafından beslenmesine kesinlikle izin vermiyordu ama kendilerini güvende hissettikleri bir ortamda güneş battıktan sonra periler melodik bir ses çıkarmaya başlıyorlardı, hatta iki ya da üç farklı ses. Ve armonik sayılabilecek bu seslerle dinleyenlerin büyülendiği öforik bir hal aldıkları söyleniyordu. Biliyordu ki sevgilisinin evi bir peri için yaşanabilecek en huzurlu evlerden biriydi. Onun sakin mizacı, huzurlu yüzü bu kutunun içindeki canlıya da iyi gelecekti, kendisine iyi geldiği gibi…

Koşar adımlarla yürüdü yolun geri kalanını, hava çoktan kararmış, insanlar sokaklardan çekilmişti. Sevgilisinin küçük dairesinin kapısını çaldığında bile kutuyu saklamaya devam ediyordu. İstiyordu ki ondan habersiz periyi eskiden bir su kaplumbağasının yaşadığı cam fanusa koyup saklasın ve bir süre sonra perinin büyüleyici sesi evin içine dolsun. “Hayatımız bundan sonra hep böyle büyüleyici olsun” demek istiyordu ardından. Gülümserken bile utanan sevgilisi belki akşamları bu küçük sihirli canlının sarhoş eden şarkılarına eşlik eder, böylece birliktelikleri boyunca sevgilisinden şarkılar dinleme şansı elde ederdi. Böyle bir heyecanla kapının açılmasını bekledi. Genç kadın her zamanki gibi açtı kapıyı, sessiz ve usulca. Kadının yüzüne baktı adam. Heyecanını fark edip etmediğini anlayamadı çünkü sevgilisi duygularını göstermeyi beceremezdi. İçeri girip küçük oturma odasında kadını beklemeye başladı. Kadının meşgul olduğu bir sırada yatak odasına geçip yaban perisini fanusa koymayı sonra da onu saklamayı planlıyordu. Bu nedenle pardösüsünü bile çıkarmadı üzerinden.

Sabırsızlık içinde kolunun altında kıpır kıpır hareket eden periyle birlikte onun da içi içine sığmıyordu. Kendisine ilk kez bu kadar berrak bir gelecek hayal edebiliyordu. Cesur davranabiliyordu planları hakkında ve bunun verdiği mutluluk halinde sevgilisinin odaya girdiğinde dışarı çıkmak için hazırlanmış olduğunu fark edemedi başta. İkisi de ayakta duruyor ve birbirlerine bakıyorlardı. Bir yere mi gitmeleri gerektiğini düşündü önce ama böyle bir plan yoktu. Zaten sevgilisinin pek arkadaşı da yoktu. Acil bir durum olduğunu düşündü ama sevgilisi ayakta ona bakıyor ve konuşmuyordu. Niye sonra neden hazırlandığını sormayı akıl edebildi adam. Ve sevgilisinin onu o gece, hemen o sırada terk etmek istediğini öğrendi. Uzun zamandan beri düşündüğü ancak söylemeye cesaret edemediği bir kararmış bu. Birlikte olduğu zamanlarda öncesinde ya da sonrasında hep aklında bu varmış, bir de başka biri. Bir arkadaş…. Bu gece için yanında olmak istediği bir arkadaşı varmış. Böyle diyordu kadın, yine aynı sakinlikle ve ifadesizlikle. Sevgilisi bunları anlatırken genç adam hiçbir şey söylemedi. Pardösüsünün altında gittikçe artan huzursuzluğu bile fark etmedi. Tek düşündüğü bu kadar uzun zamandır sevgilisindeki değişiklikleri neden göremediğiydi. Gerçi kadının davranışlarında fark edebileceği bir ayrıntı da hatırlamıyordu. O, hep sessiz hep az konuşan ve dinleyendi. Sevgisini bile adam istedikçe gösterirdi. Kadın aslında değişmediğini hep olduğu gibi kaldığını anladı. Adam sevgilisine hiç itiraz etmedi, gelecekle ilgili planlarından bahsetmedi. Nefes almakta güçlük çektiğinden, midesinde yanma hissettiğinden de söz etmedi. Kadın ona kendisinden sonra çıkabileceğini söyledi. Adam kadının Hoşça kal deyişini duymadı. Odada ayakta bekledi bir süre daha. Kıyafetinin altında saklı duran kutunun içindeki şey sanki huzursuz ve korkmuş bir halde kutunun duvarlarına çarpıp duruyordu artık. Saatlerdir o şekilde saklamaktan neredeyse uyuşmuş olan kolunu gevşetti. Kutuyu ortaya çıkardı, bir yumruk büyüklüğündeki kutuyu elinde çevirdi. Bir yaban perisinin bu evden başka yaşayabileceği daha iyi bir yer bilmiyordu. Koltuğa oturdu. Daha bir gün öncesine kadar sevdiği bildiği kendisine iyi gelen bu evde bu eşyalarda yarını yok gibiydi. Az sonra bir daha dönmemek üzere terk edecekti kadının evini. Kutuyu açtı, küçük, ışıltılı ama huzursuz perinin şarkı söylemesini beklemeye koyuldu.