Sabah olduğunu anlamıştım ama uyanmak için gözüme güneşin ışınlarını yollamasını bekliyordum. Nafile bir bekleyiş oldu tabii bu havalar soğumaya başlamıştı, güneş yerini göğü kaplayan ışınlarını içinden sızdıramadığı kara bulutlara bırakmıştı. Haliyle odanın içi aydınlamadan yataktan kalkasım gelmiyordu. Bu soğuk havalar da uykuyla vedalaşmam uzun sürüyor. Gözler gece ye programlı ışıkları görmeden kaldırmıyor pencerelerini.
Herkes canı ne isterse onu yapsa olmaz mı bir günlüğüne? Kaos mu çıkar hemen. Bize verilen bu özgürlüğün hakkından gelemez miyiz? Uzaktan izlemek yerine sahip olsak. Başladım gene hayaller girdabına girmeye, kara deliğe düşmeden bıkmam herhalde hayal kurmaktan.
Öyle çok büyük sahip olmak istediğim şeyler yok, gözü tok biriyim uzaktan bakılınca. Mahalle de eskiden Cavit amca vardı, filinta gibi adamdı, yaşlandıkça daha da ilgimi çekiyordu. Kıyafetleri üzerinde manken gibi taşırdı. Antika niyetine al sakla adamı o derece biriydi. Her gün başka bir kıyafetle çıkardı kahveye sadece şapkasını değiştirmezdi. Sonradan öğrendim sevip de alamadığı sevdiği almış ona. Onla dolaşıyormuş gibi hissedermiş şapkayı takınca. Ben de hayranlıkla izlerdim yâriyle gezişini. Sevdiğine sadakatinin yanında onun verdiği şapkaya sadakatini hiç tadamayacağım bir duygu olarak düşünürdüm. Bir gün ölüm haberi geldi, içimde bir yer koptu o anda ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Koşarak gittim evine aklımda yâri vardı onu sadakat bilmeyen birinin eline bırakamazdım. Kapının önüne geldiğim de taziye evinden çok yağmacıların dadandığı boş bir eve benziyordu. Gidene değil de kalanına göz dikmişti hepsi. Normal de hüzünlü olması gereken insanların eşyaları aldıkça yüzlerin de kocaman bir gülümse oluşuyordu. Bir de yüzüme baka baka,
– Hatıra canım bu, bakma öyle,
Diyorlar. İnanırsanız. Her hatırayı yağmalayıp zafer kazanmışçasına gülerek mi alırsınız, bağırıp çağırıp şu kalabalığı dağıtmasını bilirdim ama onlar gibi saygısızlık yapamam. Etrafta şapkayı aradı gözlerim dört bir yana saçmışlar evdeki eşyaları bulmam daha da zordu.
Savaş meydanında mağlup olmuş komutan edasıyla ayrılıyordum oradan arkamda bıraktığım bir ordu varmış gibi hissediyordum. Yürümeye başladım, gittiğim yeri bilmeden öyle dümdüz. Çöp tenekesini yanından geçerken gördüm onu, evet oydu benim için sadakatin timsali o şapka. İnanamıyorum nasıl atarlar çöpe geçmişini bilmeden. Cavit amcanın başının üstünde taşıdığı yârini başkaları çöpe layık görüyordu.
Ağlamaya başladım, durduramıyordum kendimi ne anlam yüklemiştim ki buna kalbime değiyordu. Anlamadığım bir his sardı huzur desen değil mutluluk desen yanımdan geçmez. Emaneti devralmışım gibi değerli hissettim kendimi. Aldım eve getirdim onu artık ona sahiptim o da bana. O günden beri her gün onu selamlayarak giriyorum evden onunla vedalaşarak çıkıyorum kapıdan. Yanıma almıyorum ama ihanet emiş gibi olurum sadakatlerine.
Gözümün önünde durdukça hiç sahip olamadığım öyle bir aşkı anımsatıyor bana acı ama dayanmam gereken bir gerçek.
Gene kopuyor içimden bir şeyler.
Neyse güneşin vuracağı yok cama en iyisi güneşin peşine düşmek.
Merhaba,
Öncelikle seçkiye hoş geldiniz.
Öykü çabuk bitmiş gibi geldi bana. Biraz daha uzun olsa, anlatım birazcık daha detaylansa daha iyi olurdu fikrimce. Bir de birkaç yazım yanlışı var sanırım gözden kaçmış. Üzerinde küçük bir çalışmayla daha iyi bir öyküye dönüşebilir.
Kaleminize sağlık.
teşekkür ederim hoş buldum . evet haklısınız önerileriniz de tekrar gözden geçirmeyelim : )
Merhabalar.
Yukarıdaki yoruma katılıyorum öncelikle. Hal ekleri bağlaçlar ve ek bile olmayan hecelerde hatalar vardı öyküde. Konu olarak güzeldi, Mustafa Güngören’in öyküsüne benzettim, tesadüf olmuş. Yazım biraz dağınıktı, üzerine düşmelisiniz. Seçkiye hoş geldiniz.
Merhaba İlknur,
Hoş geldin.
Çabuk bitmesi dezavantajı oldu. Söylemek istediğini tam aktaramadı sanki öykü. Birtakım hatalar da okuyucuyu yoruyor, ki arkadaşlar yukarıda bunlardan bahsetmiş. Eline sağlık, gelecek öykülerde tekrar kritik yapma imkanı bulabiliriz inşallah.
Merhaba İlknur,
Çok tatlı ve samimi bir anlatımı olmuş, cok beğendim. Kalemine ,yüreğine sağlık.