Öykü

Dünden Razı

Bir gece rüyamda, sebepsiz yere yüzünü seçemediğim bir adam, anlamadığım bir dilde bir şeyler söyledi. Sebepsiz yere diyorum, çünkü tam karşımda duruyordu ve yüz yüzeydik. Ayrıca etraftaki tüm nesneler, gerçek hayatta farkına varamayacağım kadar net ve canlıydı. Açıkçası, daha önce hiç bu kadar net bir rüya görmemiştim. Yıllarca unutamayıp etkisinden çıkamadığım rüyam bile bu kadar parlak ve canlı değildi. Ancak bu rüya, gerçek hayatın can sıkıcı parlaklığına sahipti, ama yine de adamın yüzü seçilmiyordu.

Yüzünü seçemediÄŸim adam gerçek bir lisanı kullanıyor gibiydi, kulaÄŸa kendi içinde bir ahengi ve yapısı varmış gibi geliyordu. Sanki kuzeydeki ya da çok güneydeki bir ülkenin dili gibi hissettiriyordu. Söylediklerinden hiçbir ÅŸey anlamamıştım, ama uyandığımda kafamda “Norgunk!” sözcüğü yankılanıyordu. Ä°ÅŸin doÄŸrusu, sabah uyandığımda hayal meyal hatırladığım rüyayı daha öğlen olmadan unutmuÅŸtum. Rüyalarımı hatırlayabilmek gibi bir huyum zaten yoktur, rüyayı anında birine anlatırsam bir süre kalır aklımda sadece. Rüyamı hatırlamam için bir diÄŸer yol ise, uyanır uyanmaz yazmaktı, ancak sonradan nereye yazdığımı unuttuÄŸum için bunun da pek faydası olmuyordu. Zaten muhtemelen saçma sapan rüyalar görüyordum, yani hiçbir önemi yoktu.

Aradan ne kadar geçti bilmiyorum, mevsimler değilse de aylar geçmiş olmalı. Hiç sevmediğim işimde yoğun geçen bir haftanın son günüydü. Her zaman olduğu gibi bir an önce eve gitmek istiyor, hafta sonunu tek bir insanla bile muhatap olmadan geçirmenin hayaliyle kendimi mutlu ediyordum. Geçen yıllarımı bu düzen üzerine kurmuştum. Bütün haftayı başarabileceğim kadar az kişiyle muhatap olarak geçirir, hafta sonlarıysa neredeyse hiç evden çıkmazdım. Nadiren evden çıktığım hafta sonlarında da bir kahveciye oturur, arka arkaya birkaç kahve içer, insanları seyrederdim. Oturduğum her kahvecide, yalnız başına oturan bir tek ben olurdum. Yalnızlığımın yalnız bana zararı dokunuyor, diye düşünürdüm insanların birlikte nasıl vakit geçirdiğini seyrederken. Hangi zamanda neyi ıskalayıp da böyle yalnız biri haline geldiğimi anlamaya çalışırdım. Anlayamazdım. Geçmişte yaptıklarımı düşündüğüm zaman, her yaptığım şey o an için yapılması gereken şeymiş gibi görünürdü. O an içimden gelen şey neyse onu yaptığımı fark ederdim. İşin içinden çıkamaz, sinirlenir ve sinirimi birayla boğmaya karar verirdim. Kahveciden kalkıp izbe bir bara giderdim. Bir bira içmek niyetiyle oturduğum masadan en az beş tane içerek kalkardım. Sinirim yine de boğulmazdı. Ve bu anlattıklarım hiç değişmezdi.

İşten çıkınca eve gitmekten vazgeçtim. Üstelik yıllardır ilk defa hayatımda bir değişiklik yapacak, kahveyi es geçecek ve doğrudan bira içecektim. Hem de her zamanki gibi izbe bir barda değil, görece daha düzgün olan bir yerde. Böyle bir yer bildiğim yoktu, ama bulmam zor olmadı. Yıllar önce ölen ünlü bir yazarın adını taşıyan bar ilgimi çekmişti. Önünden geçerken şöyle bir içeriye baktım, beni bunaltacak kadar kalabalık değildi. İçeri girip ücra köşedeki bir masaya oturdum. Tabii ki yalnız başına oturan bir ben vardım, yine. Cebimde ağırlık yapmaktan başka bir işe yaramayan külüstür telefonumu çıkarıp masaya koydum ve elimle işaret edip tek bir kelime etmeden bir bira istedim. İşte, hayatım değişmişti. Bir cuma günü, görece kalabalık sayılabilecek bir barda oturmuş bira içiyordum. Benim için büyük, insanlık içinse küçük ve anlamsız bir değişimdi.

Ä°kinci biranın ortalarındayken kuÅŸ cıvıltısına benzer bir ses duydum. Bu sese anlam veremedim çünkü kapalı bir yerdeydim, saat kuÅŸların ötmeyeceÄŸi kadar geçti ve çalan müzik çok gürültülü olmasa da bir kuÅŸun cıvıltısını bastıracak kadar yüksekti. ÅžaÅŸkın ÅŸaÅŸkın etrafıma bakınırken, masada duran telefonumun ekranının parladığını gördüm. “1 Okunmamış Mesaj” yazıyordu. O kadar uzun zamandır, reklam içerikli olarak bile mesaj almıyordum ki, mesaj sesimi kuÅŸ sesi sanmıştım. Bana kim, hem de bu saatte, neden mesaj gönderirdi ki?

Kalbimin hızlandığını hissettim. Reklam mesajı olma ihtimali yüksekti, ama damarlarımda dolaÅŸan alkol sakinliÄŸimi korumama engel olmuÅŸtu. Mesajı açtım ve gönderici kısmında, tamamen büyük harflerle “UBOR METENGA” yazdığını gördüm. Reklam olduÄŸu kesinleÅŸmiÅŸti ve hayal kırıklığının da etkisiyle sinirlerime hakim olamayarak “Bari ÅŸirketinize doÄŸru düzgün bir isim koysaydınız!” diye düşündüm. Sinirlerimi serbest bıraktığım iyi olmuÅŸtu, yoksa böyle düşünemezdim. Böyle düşünmesem ne olacaktı?

Mesajı açtım ve hiçbir ÅŸey anlamadım. Önce ne kadar içtiÄŸimi düşündüm, sarhoÅŸ olduÄŸum için anlamadığımı sanarak. Sonra tekrar okudum, hayır, bu sefer suç bende deÄŸildi. Mesaj anlamadığım bir dilde yazılmıştı. Yine de bir yerlerden tanıdık geliyordu. Tekrar okuduÄŸumda kafamda bir ampul yandı (Zaten kafamda ancak bir ampul yanabilirdi, bu kadar sıradan bir insanın aklına bir fikir ancak bu kadar sıradan bir ÅŸekilde gelebilirdi). Bunlar, rüyamda yüzü seçilemeyen adam tarafından bana söylenen kelimelerdi. “Norgunk!”u görür görmez anlamam gerekirdi, ama bira denizinde yüzen düşüncelerimin arasında kaybolduÄŸum için anlayamamıştım.

Biramı hızla bitirip kalktım. Eve gider gitmez kendimi bilgisayarın başında buldum ve hemen gelen mesajla ilgili araştırma yapmaya başladım. İnternetin sonsuz çöplüğünde bir şeyler bulmam zor olmadı. Aynı metni mektup ya da elektronik posta şeklinde alan başkaları da vardı. Hatta içlerinden birisi ne anlama geldiğini bile bir şekilde çözmeyi başarmıştı.

DediÄŸine göre “Ãœstün Yol” anlamına “Ubor Metenga”, gizli bir mezhebin adıydı. Kökeni Güney Amerika’da bir yerlere dayanan mezhep kendine insanları cezalandırmayı görev edinmiÅŸti. Ancak cezalandırmak için seçtikleri insanlar bilerek kötülük yapan insanlar deÄŸil, tam aksine ihmalden ötürü, kazara veya düşüncesizlik sonucu baÅŸkalarına zarar veren insanlardı. Onlara göre akıl her ÅŸeyden üstün tutulmalıydı ve akıllı bir insan bugün bilerek kötülük yapsa bile yarın iyilik yapabilirdi. Ancak rastlantılar sonucu veya kazara kötülükte bulunan bir insan affedilemezdi.

Gönderdikleri mesajda ya da mektupta ise insanları uyarıyorlar, onlara mesajı okuduklarından itibaren evden çıkmamalarını kesinlikle bildiriyorlardı. İhtar ediyorlardı! Daha baştan kaybetmiştim, yine. Mesajı aldığımda evde değildim. Ama bana bu mesajı gönderen gizli örgüt ya da mezhep ya da her neyse bunu akıl edebilmiş olmalı, bana biraz süre tanımış olmalıydı.

Kendimi eve kapattım. Canıma minnetti. Yalnızlığı istemekle suçlanıp yalnızlığa mahkum edilen biri olarak beklediğim işaret işte buydu. Evden çıkmamam benden başka kimsenin umurunda olmazdı.

Hatta benim bile umurumda olmazdı.

Türker Beşe

Müzmin arkeolog adayı. 4 yaşında atari oynamakla başlayan oyunculuk macerası şiddetle devam etmektedir. Okuma zevki günden güne değişmekle birlikte, tuhaf kurgu, büyülü gerçeklik ve tekinsiz korkudan aldığı keyfi hiçbir türden alamaz.

Dünden Razı” için 9 Yorum Var

  1. Merhaba,
    Dingin bir öyküydü, yılgın karakterin doğasına uygundu anlatım. Öyküyü sevdim; her satırında aforizma kasmadığı -amiyane tabirle- , zihin yormadığı, okurun daha kolay özdeşleşebileceği naylon olmayan bir karakter oluşturması sebebiyle. Bu tarz öykü yazmanın her satırı cilalanıp parlatılmış öykülerden daha zor olduğunu -yazma ve okuma tecrübelerime dayanarak- söyleyebilirim; çünkü burada söz sanatlarına değil direkt anlatıma biniyor yük ve anlatım iyiyse öykü başarılı oluyor.
    Amacına uygun, güzel bir öyküydü. Mezhebi anlatan kısımlar biraz kitabiydi ama 🙂
    Kaleminize kuvvet.

    1. Merhaba,
      Yazdığım karakterleri “yılgın”lıktan nadiren kurtarabiliyorum. “Aforizma kasma”yı sevmiyorum, okurken çiÄŸ bulup tahammül edemediÄŸim için de bunu yapmamak için çaba sarf ediyorum, o yüzden yorumunuz beni çok mutlu etti 🙂 Çok teÅŸekkürler 🙂

  2. Merhabalar. Yukarıdaki yoruma kısmen katılıyorum ben de. Öykünüzü ve karakteri gayet beğendim, finali hoşuma gitti. Eğlenceli bir öyküydü, okurken yormuyor. Ayriyeten pek sosyal olmayan ve insanlarla iletişimden olabildiğince kaçınan bu karakteri bir diyaloğa zorlasaydınız öyküdeki samimiyet biraz daha katlanır, eğlenceli yönü biraz daha öne çıkarılmış olurdu. Tabii ki bu benim görüşüm yazar sizsiniz. Bunlara ek farklı malzemelerle, farklı temalarda etkili öyküler yazıyorsunuz, takdir ediyor ve devamını diliyorum. Ellerinize sağlık, umarım gelecek seçkilerde de görüşürüz.

    1. Merhaba. Açıkçası diyalog yazmakta epey zorlanıyorum, şimdiye kadar yazdığım hiçbir diyalog içime sinmedi. O yüzden mümkün olduğu kadar diyalog yazmaktan kaçınıyorum. Ama belki de dediğiniz gibi böyle bir karakter için uygun olabilirdi yazdığım diyaloglar, ama hiç aklıma gelmedi öyle bir şey yapmak 🙂 Onun dışındaki yorumlarınız için de ayrıca çok teşekkür ederim, umarım gelecek seçkilerde görüşmeye devam ederiz 🙂

  3. Merhabalar,

    Kısa, öz ve eÄŸlenceli bir öykü kaleme almışsınız. Sonu biraz hızlı bitti benim için; biraz daha ayrıntılandırılabilir, uzatılabilirdi, tabii ki sizin tercihiniz. Bir de sözcükleri, özellikle de peÅŸ peÅŸe cümlelerde kullanıldıklarında çeÅŸitlendirebilirsiniz gibi geldi. ÖrneÄŸin ilk paragrafta ‘net’, ‘parlak’ ve ‘canlı’ sözcükleri fazla tekrar ediliyor, belki yerlerine eÅŸ anlamlıları kullanılabilirdi. Tabii bu da ÅŸahsi fikrim 🙂

    Başka öykülerde görüşmek dileğiyle,

    1. Merhaba,
      Yazdığım sonlar konusunda genel olarak ben de rahatsızım, geliştirmeye çalışıyorum. Her zaman apar topar oluyorlar, henüz çıkamadım içinden 🙂 Ama bir yandan da hoşuma da gidiyor bu durum, biraz. Bazı durumlarda aynı sözcükleri tekrar tekrar kullanmayı seviyorum, etkiyi arttırıyormuş gibi geliyor.

      Yorumunuz için çok teşekkür ederim, umarım tekrar görüşürüz 🙂

  4. Merhaba,
    Zoraki mahkumiyeti seve seve kabul ettiği son çok hoşuma gitti. Ancak bu durumu okuyucuya da kabul ettirmek ya da neden bunu seçtiğini anlamasını sağlamak için yılgınlığın ve içine kapanıklığın nedeni biraz daha detaylandırılabilirdi. Yine de kendine has bir havası ve duygusu olan bir öyküydü.
    Teşekkürler.

    1. Merhaba, daha fazla detay vermenin okuyucuyu ikna etmekten ziyade karakterin içe kapanıklığına ve yılgınlığına ters düşeceğine inanıyorum. Yine de beğenmenize çok sevindim. Yorumunuz için teşekkür ederim 🙂

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *