Öykü

Ejderboğan Hareh

“Günler ve geceler boyu yaptığım yolculuk ve edindiğim tecrübeler sayesinde hayatta kalmanın birçok yolunu öğrendim.”

“Bu sayede bir sürü övünç duyduğum macera ve anı yaşadım. Kimi günler kendimin bile inanmakta güçlük çektiği ölüm tehlikelerinden başarıyla sıyrıldım. -Bu sebeple kendimle her zaman gurur duymuşumdur-”

“Ta ki hurin yaylalarındaki bir yıkıntı da eski deri kaplı bir defter bulana kadar. Defter Hareh ve Bulek adlı iki dostun birlikte yaşadığı maceraları anlatıyordu. Merak ve zaman geçirmek için okumaya başladığım Defterin ilk sayfasını çevirdiğimde büyük ve okunaklı bir el yazısıyla; Kahraman ve Gezgin Bulek yazılıydı”

“İkinci sayfada küçük ama okunaklı bir yazıyla bugüne kadar hiçbir kahraman gelmemiştir ki Hareh kadar çok ejderha öldürmüş olsun” yazıyordu.

“Üçüncü sayfada kısa bir giriş yazısı vardı; Dostum Hareh ile tanışalı uzun zaman oldu diyordu yazar. Birçok macera yaşadık, unutulmaması gereken maceralar, bu defter sayesinde bunu gerçekleştirmeye çalışacağım, umarım başarılı olur.”

“Defterin anı defteri olduğu aşikardı o gece başka işim olmadığından ve birazda merakla okumaya başladım. Şansıma gökyüzünde dolunay vardı ve defterin içindeki yazılar kalın deri cildi sayesinde düşündüğümden çok daha iyi korunmuştu.”

“Herneyse bir sonraki sayfada; bugün diyordu yazar Hareh’le öldürdüğümüz ilk ejderhaya dair, küçük bir anımı anlatacağım. Bu Hareh’le tanışmamıza ve birlikte yüzlerce maceraya atılmamıza sebep olan olay. Bu yüzden Tatlı okurum gözünü aç ve dikkatle okumaya başla.

“Eski ve bereketli günlerde topraklar daha verimli çimenler daha yeşildi ben o günlerde gezginlik yapıp ayak basmadık yer bırakmıyordum”

“Yine aylak aylak gezdiğim bir gün derin bir vadiye rastladım. Dağların arasında saklı kalmış güzel bir yerdi. Bol sayıda böğürtlen ve incir ağacı vardı”

“Geceyi burada geçirmeye karar verdim. Bu amaçla biraz odun topladım. Sonra güzel bir incir ağacının altında ateş yaktım. Arkamda kıpır kıpır akan pınarın sesi ve ateşin dalga dalga görünen dansı içimi huzurla doldurmuştu.”

“Daha fazla dayanamayıp incir ağacının kucağında kendimi uykunun kollarına bıraktım. Ben uyurken gece ilerlemiş olmalıydı. Uyandığımda ateşim sönmüş ve etrafı zifiri bir karanlık kaplamıştı.”

“Ateşi beslemek için beklettiğim odunları yakmayı biraz düşündükten sonra vazgeçip tekrar uyumaya karar verdim, ortalık çok sakindi”

“Gözlerimi kapatalı birkaç dakika olmamıştı ki gökyüzünden gelen korkunç bir kükreme bütün vadiyi ayağa kaldırdı.”

“Ben korkuyla çevreyi kolaçan ederken benzer bir kükreme daha duyuldu. Peşinden korkunç bir ateş sütunu geceyi yardı. Gökyüzünde devasa iki yaratık vardı, dev yarasalara benziyorlardı.”

“Ateş patlamaları birbiri ardına geliyor, yıldızların birbirlerine girdikleri izlenimi veriyordu.”

“Korkuyla kendimi pınarın içine attım. Kafamı çıkarmış olan bitenleri seyrediyordum.”

“Yaga’nın hazinesini kimse çalamaz” dedi. Yarasalardan biri. Sesi içimin korkuyla titremesine sebep olmuştu.”

“Birkaç alev patlamasının ardından vadi eski sessizliğine tekrar büründü. Gökyüzü karanlık olduğu için hiçbir şey görünmüyordu. Sonra depremi andıran bir sarsıntı oldu ve büyük bir kayanın yere çarpmasına benzer bir ses duyuldu.”

“Korkudan, gün doğana kadar suyun içerisinde bekledim. Sonra temkinli adımlarla etrafı kolaçan etmeye koyuldum.”

“İlerideki küçük bir tepeciği geçince hayatımda gördüğüm en garip manzarayla karşılaştım. Yerde minik bir dağı andıran kocaman yaratık, boylu boyunca yatıyordu.”

“Küçük bir çığlık atıp yere kapaklandım. Yanında küçücük kalsamda beni fark ettiğinde böcek gibi ezmek isteyebilirdi, daha kötüsü ağzından çıkardığı ateşle anında kül ederdi.”

“Olduğum yerden birkaç dakika yaratığı inceledim. Kanatları dev bir yarasanın kanatlarını andırıyordu, kafası büyük bir kaya parçası gibiydi, sırtından kuyruğunun ucuna kadar sivri dikensi çıkıntılar vardı.”

“Bu yaratığın tasvirini çok eskiden, köpüklü konaktaki bir başka gezginden dinlediğimi hatırladım. Şehirler yok eden, krallıkları yağmalayan korkunç alev yaratıkları.. Efsaneler onlardan ejderha diye bahsediyordu.”

“O gün gezginin birkaç dinleyici toplamak için çocuk masalları anlattığını düşünmüştüm. Şimdi anlattıklarında ne kadar haklı olduğunu anlıyorum.”

“Daha sonra yaratığın hiç hareket etmediğini fark ettim, ölmüş olması lazımdı sessiz bir taş yığını gibi kıpırtısız yatıyordu. En sonunda cesaretimi toplayıp yaratığın yanına gitmeye karar verdim.

“Sessiz ve tumturaklı adımlarla yanına yaklaştım, o güne kadar görmediğim muhteşem bir olaydı bu. Her gezgin efsanevi bir öyküyü hatıralarına kazımak ister, bu öyküyle köpüklü Konak dahil onlarca handa bedava geceleyebilir yüzlerce dinleyici toplayabilirdim”

“Kanıt olsun diye yaratığın sırtındaki dikenlerden birini sökmeye çalıştım, çok sert ve sağlam olduğu için kıpırdatamamıştım, bende vazgeçip dişlerinden birini sökmeye karar verdim. Dişleri sırtındaki sert dikenlerden daha sağlamdı. Hançerimle gözünü sökmekten başka çarem kalmamıştı.”

“Hançerimi çıkarıp, yaratığın ağzına basarak kafasına tırmandım, kapalı olan gözkapağını iki elimle kavrayıp yukarı doğru çektim. Sanki tonlarca ağırlık asılıymış gibi kıpırdatamadım. bende keserek gözünü ortaya çıkarmaya karar verdim. “

“Hançerimi gözkapağına saplamak için kaldırmıştım ki, arkamdan bir ses, yerinde olsam yapmazdım diye seslendi.”

“Kafamı çevirdiğimde elinde büyük bir mızrak tutan, genç bir delikanlı gördüm, gülümseyerek bana bakıyordu”

“Sen de kimsin” dedim.

“İsmim Hareh asıl sen kimsin” diye yanıtladı.

Cevaplamak için ağzımı açtığımda “boşver” dedi.

“Ne de olsa birazdan önemi kalmayacak”

Korkmuştum, “öldürecekmisin beni?” diye sordum.

Hayır anlamında başını sallarken gözleriyle arkamı işaret etti.

Sırtımı döndüğümde karşımda ademoğlunun görebileceği en ürpertici iki tane göz duruyordu.

Çığlık atarak kendimi yere attım, üzerine çıktığım ejderha ölmemişti! Sersem hareketlerle doğrulmaya başladığında, kendimi pınarın serin kollarına bırakmıştım.

Arkamda neler yaşandığını bilmiyorum, Birkaç korkunç ejderha çığlığından sonra Hareh pınara doğru geldi. Elinde iki tane yumurta büyüklüğünde göz vardı.

Elindeki gözlere baktığımı görünce “aç gözlü biri değilim deyip gözlerden tekini üzerime attı”

“Ben nutkum tutulmuş halde ona kim olduğunu sordum”

“Hareh demiştim,” diye yanıtladı. “Ejderboğan Hareh”

“Asıl sen kimsin”

“Adım Bulek ama bunun önemi yok, o ejderhayı nasıl öldürdün” diye sordum.

“Yaralıydı zaten “dedi. “Ben ölümünü hızlandırdım”

“Nasıl ama” diye sordum. “Derisi kaya gibi sertti”.

“Şimdi çok açım” diye cevapladı. “Benim için biraz incir toplarsan, herşeyi anlatırım” diyerek ellerini pınarda yıkamaya başladı.

O gece bu öyküye sığdıramayacağım kadar çok şey konuştuk, Ömrüm boyunca unutamayacağım hikayeler dinledim kendisinden.

“Şimdi benim kibar okuyucum; Geçirdiğimiz keyifli geceyi bir sonraki öykümde anlatabilirim sanırım. Şimdi biraz gözlerimi dinlendirsem darılmazsın umarım”..

Birinci öykü burada bitiyordu, bir sonraki sayfada öykünün devamı vardı. Ama okumadan önce ben de biraz dinlenmeye karar verdim…

Ejderboğan Hareh” için 4 Yorum Var

  1. Merhabalar. Öncelikle sizi seçkide gördüğüm için memnunum. Ejderhaları yarasalara benzetmek ve seçkiye dahil etmek iyi fikirdi. Destansı seven bir hayal gücünden beklediğim şey de budur. Ortam ve karakterler iyi resmedilmişti, kısa ama güzel bir seyir sunmuşsunuz. Daha çok bir kesit öyküsüydü sizinkisi. Metnin tekrar gözden geçirilmeye ihtiyacı var, bir de tırnakları konuşmalar haricinde pek kullanmaya lüzum yok. Ellerinize sağlık. Gelecek seçkilerde de görüşebilmeyi umuyorum.

    1. Yorumunuz için teşekkürler, bende sizin yorumunuzu gördüğüm için memnunum seçkide beğenerek okuduğum birkaç yazardan birisiniz. eski öykülerimden de bildiğiniz gibi imla da o kadar iyi değilim 🙂 öyküyü uzun yazmayı hayal etmiştim ama hem yazıyı dağıtıp saçmalamaktan korktum hem de uzun yazarken canım sıkılmaya başlıyor bunun için öneriniz varsa mutlu olurum. Bu arada yapıcı yorumunuz için teşekkürler umarım gelecek seçkilerde daha iyi öykülerle bir araya geliriz.

      1. Tekrar merhaba 🙂 Önerilerim: Uzun yazmaktan korkmayın yahut çekinmeyin. Kısa yazmak için de aynı şey geçerli aslında. Demem o ki öyküyü bitirmeye çalışmayın, ne kadar lazımsa o kadar yazın. Yazdığınız şeyi silmekten de çekinmeyin ve eğer yazmayı seviyorsanız peşini bırakmayın. Hayal gücü ayrı şeydir hayal edilen şeyi yazabilmek ayrı. Yazabilmek için çalışmak gerekir. Çalışmak da sadece yazmakla olmaz işin sırrı okumaktadır bence. Okuyun, okurken notlar alın ve daha fazla okuyun. Kelimeler işin temel taşıdır. O yüzden sözlük çalışmakta da fayda var. Sonra yazın, aklınıza harika bir fikir gelmesine lüzum yok, zaten kendimden de biliyorum çoğu zaman bulduğunuz fikir hiç de harika olmaz. Ama yazarken elinizin altında büyür, gelişir ve ortaya çıkan şey genellikle fena değildir. Başka bir sır da düzendir. Aylık en az bir öykü yazın. Bu yüzden seçki gayet ideal. Bir tema vererek işimizi kolaylaştırıyorlar da sağ olsunlar. Günde aynı öykü için iki sayfadan fazla (iki sayfa bile çok fazla hatta) yazmayın. Yani öyküyü zamana yayın, gerekirse bir ayda bitsin, emin olun çok daha güzel olacak. Ve yazdığınız şeyi gerekirse ezberleyene kadar tekrar tekrar okuyun. Sıkılmak: Evet bazen oluyor öyle 🙂 Sıkıldığınızda iki seçenek var, ya o günlük paydos edin ya da hikayede hoşunuza gitmeyen bir şeyler vardır, heyecan eksiktir belki. Ben genelde birilerini öldürüyorum 🙂 Uzatmayayım bu yazdığım şeylerin çoğunu biliyorsunuzdur eminim ama gıyabında başka arkadaşlara da yardımcı olur belki. Ve bir sır daha -bunu kimseye söylemem, en iyisi bu- sinirlenin. Öykünüze kötü yorum yapan adama inat daha iyisini yazın, görsün ibne nasıl öykü yazılırmış. Bir de imla ile ilgili çok hata yapılan, en zor kabul edilen şeyleri kendi yöntemlerimle yazmıştım. Bağlaçları özellikle. Kirli bir metin yazarı amatör gösterir ya da yazdığı şeye değer vermediğini gösterir ki bu daha kötü. Şuradan bir göz atabilirsiniz: https://osmaneliuz.wordpress.com/2017/07/30/imla-mi-o-da-ne/

        1. Ustam sağolasın bu imla ile ilgili yazın az çok işime yarar 🙂 bu arada tavsiyeler için de teşekkür ederim, uygulamaya çalışacağım.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *