Sıradan bir iş görüşmesiydi. Fazlası değil.
Şirketten ayrılıp arabasına doğru yürümeye başlamıştı. Çok da umutlu olduğu söylenemezdi. Yine bir müddet sonra kendisine ulaşılacak ve uygun bir dille geri çevrilecekti. Hep öyle olurdu.
Arabasının kapısını açıp içeriye girdi. Kendini arka koltuğa bırakır bırakmaz kapıyı tekrar kapattı. Sagota102’nin aynadan kendisini izlediğini biliyordu. Hiçbir şey söylemedi. Hiçbir şey söylememesi Sagota102 için büyük bir artıydı. Çünkü insanlar ne kadar çok konuşurlarsa anlaşılmaları da bir o kadar zor olurdu. Sagota102’nin düşünceleri bu yöndeydi. Hatta diğer tüm robotların düşünceleri de bu yöndeydi.
İnsanlarla bağ kurbanın yolu, onları hissetmekten geçerdi ve çağın robotları kelimenin tam anlamıyla bu işte ustaydı.
* * *
Birkaç gün sonra gelen mail iş görüşmesinin -en azından ilk aşamasının- olumlu sonuçlandığı yönündeydi. Maili ilk okuyan kişi Sagota102 idi ve bu önemli haberi Atogas’a iletme görevi kendisine aitti.
Kısa bir süre önce 102 yaşına basan Atogas, o anda kendisini izleyen bir kişinin hiç uyanmayacağını düşünebileceği derinlikte bir uykudaydı. Sagota102 büyük bir heyecanla girdi Atogas’ın yatağının bulunduğu odaya. Atogas’ı uyandırıp ona haberden bahsetti. Umutsuz olan Atogas, şaşkınlığını gizleyemeyerek yataktan fırladı. Ülkedeki en önemli çalışmaların yapıldığı Biyokimya laboratuvarına kabul edildiğinin yazılı olduğu metni bir kez sesli bir şekilde okudu. Bu, hiç şüphesiz kendisi için büyük bir sürprizdi. Bunu beklemiyordu ve afallamıştı. Çalışmamaktan dolayı tüm o mühendislik bilgilerinin körelebileceği düşüncesi, kendisini yiyip bitirmesine sebebiyet veriyordu.
Acaba 102’sinden sonra mutluluğu mu bulacaktı? Bunu zaman gösterecekti.
* * *
İletide, iş başvurusu yapan kişinin detaylı bir şekilde iş hayatının kaleme alınması isteniyordu. Uzun zamandır hazır bekleyen bu dosya, yıllardır rafta kullanılmayı bekliyordu. Atogas bunu yıllar öncesinden tahmin etmişti etmesine fakat bir türlü kullanamamıştı. İşte, o an şimdi çok yakındı.
Buna ek olarak, insanlık bilgileri de isteniyordu elbette. Eskiden kimlik bilgileri denirdi bu uygulamaya fakat dünya üzerinde robot sayısının bir hayli artmış olması ve hemen her evde en az bir robot bulunması sebebi ile, kimlik bilgilerinin yeni adı insanlık bilgileri olarak değiştirilmişti. Elbette bir de robotluk bilgileri vardı ve bu şekilde insanlar ve robotlar birbirlerinden ayrılıyorlardı.
Atogas, meslek kariyerinin yazılı olduğu dosyayı kitapların bulunduğu raftan indirirken, gözüne Asimov’un Dünya Dışı Uygarlıklar’ı takıldı. Henüz 45-50 yaşlarında genç bir delikanlıyken okumuştu bu kitabı ve bir an için o yıllara gidip geldi. Güzel zamanlardı. Geçmiş ona her zaman acı veriyordu ve zaman ilerledikçe vermeye de devam edecekti. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insanoğlu geçmişe özlem duymaya devam edecekti. Şimdi 102 yaşında, ömrünün üçüncü çeyreğinde iken ve daha yaşaması muhtemel 50-55 yılı varken, yapılacak tek şey hayata tutunmak olacaktı.
Her zaman eski insanların ömürlerinin gayet ideal ve dünya denen cehennemde yaşamak için uygun bir zaman dilimi olduğundan bahsederdi. Elbette dünyaya hiç ayak basmamış olmak tüm bunlardan daha güzeldi. Dünyaya gelen insanların, geldikleri yer dünyadan bir nebze daha iyiydi. Kendisi bir “Hatırlayan” olduğu için, önceki yaşamında neler olduğunu gayet iyi biliyordu. Her şeyden önemlisi, orada zaman kavramı yoktu. Geçmişe özlem yoktu. Hangi anı özlersen, o anda oluveriyordun ve işte, insanoğluna gerekli olan tek şey buydu.
Bu nedenle insanlığın ömrünün uzaması hangi yönden bakarsanız bakın, olumsuz bir durumdu. Kimilerine göre olumluydu lakin o insanlar dünya malına tapıyor oldukları için, normal karşılanabilirdi.
Dosyayı çalışma masasının üzerine bırakan Atogas, geriye kalan işi Sagota102’ye devrederek odadan ayrıldı. Hava almaya ihtiyacı vardı ve ceketini kaptığı gibi soluğu dışarıda aldı.
* * *
Sagota102, sahibinin komutuna itaat etmesi gerektiğinin farkındaydı fakat bu iş şimdilik bekleyebilirdi. Bir an önce oynadığı oyunda level atlamalıydı. Oyun, yaşanılan mahallenin sahibi olmakla başlıyordu. Ardından semt, şehir, ülke ve dünya olarak devam ediyordu. Yakında galaksi güncellemesinin de ekleneceği söylentiler arasındaydı. Sagota102’nin hedefi galaksiyi ele geçirip Plüton’u ziyaret etmekti. Tüm gezegenleri severdi sevmesine ama, Plüton’un yeri farklıydı. Hatta robotlar arasındaki bir inanışa göre Plüton’dan geldikleri söylenirdi. Plüton robotlar için kutsal bir yerdi ve belki de ataları hala orada yaşıyordu.
Bir level daha atladığı taktirde yaşadığı şehrin sahibi olmak için bir turnuvaya çıkacaktı.Tam yedi yıldır bu oyunu oynuyordu ve anca buraya kadar gelebilmişti. Fakat umutluydu. Bir gün galaksinin sahibi olacaktı ve Plüton’a gidecekti. Bu onun hayaliydi. Robot olması, hayallerinin olmayacağı anlamına gelmiyordu.
Atogas eve döndüğünde Sagota102 bir anlığına afalladı çünkü oyuna dalmıştı ve saatin nasıl geçtiğinin farkında bile değildi. Level atlamıştı, şehri kazanmak için bir turnuvanın içerisindeydi. Şu anda oyundan çıkması imkansızdı ve sahibinin sorusuna verdiği cevap bir yalandan fazlası değildi. Mailin gönderildiğini düşünen Atogas, içi rahat bir şekilde odadan ayrıldı.
* * *
Ertesi gün gelen maili ilk Atogas fark etti. Maili açtığında ise gördüklerine inanamadı. Sagota102 bir hata yapmış olmalıydı. İnsan kimliği yerine robot kimliği gönderilmişti işyerine. Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz? diye başlıyordu mail, son derece sert bir dil hakimdi geneline.
Bu, Atogas’ın, yıllardan beri beklediği anın yerle bir olduğunun kanıtıydı. Hayallerine ulaşamayacaktı Atogas, hem de bu kadar çok yaklaşmışken. Olacak şey değildi. Kendi işini kendi görmeli ve maili kendi elleriyle hazırlamalıydı. Hata yapmıştı ve bu hata kendisine pahalıya patlamıştı.
İlk şoku atlatır atlatmaz, bir hışımla Sagota102’nin odasına daldı. Sagota102 gözleri kapalı bir şekilde şarj olmaktaydı. Atogas hiç tereddüt etmeden robotunun fişini çekti. Şarjı bittiğinde herhangi bir işlevselliği kalmayacaktı.
Sagota102 hiçbir zaman Plüton’a gidemeyecek ve hayallerini gerçekleştiremeyecekti.
elinize saglik.
Sagota, Atogas, bu iki sözcüğün birbirinin anagramı olmasını çok sevdim, öyküde anlatılanla çok uyumlu bir detay olmuş, bunun dışında Asimov’a atıf yapılması içinde robot geçen bir öykü için kaçınılmaz bir detay, saygı duruşu olarak çok yerinde. Robotlar ve insanlar hakkında Philip K. Dick’in zihin, sanallık ve gerçeklik kavramı üzerinde durduğu romanları güzeldir, bu öyküden sonra böyle bir roman okuma isteğim depreşti biraz. Robotun hayalinin sanal! olması öyküde en çok dikkatimi çeken detaydı. Elinize sağlık, yeni öykülerde görüşmek üzere.