Öykü

Benekli Ayılar

Vazgeçmek de ne demek daha hiç denemeden…

* * *

Ah o gençlik yıllarında ne de hızlıydı! Bir pençe darbesi, aslanlar iki boy uzanırdı; bir omuz, ve boylu boyunca yere serilirdi ağaçlar. Ya o azı dişler, aman yarabbi, kırk yıllık ustanın özenle törpülediği süt beyaz dişler, eti yarar, kemikleri kırar, iliklere kadar işlerdi. İştah ise ne kelime, avı parçalar, çiğnemeden çiğ çip yutardı.

Her sözün ters bir manası, her bulutun sabrının bir sınırı, her duanın bir hazzı vardır. Ayının saltanatı da sona erdi bir gün. Ama ne geniş omuzlu rakiple, ne burnuna halka geçirip o panayır senin bu panayır benim diye gezdirerek, ne de lanet yaşlılıktan… Küçük, mini minnacık, çoktan kurumaya yüz tutmuş bir diken yüzünden.

Ayının ayağında açılan minik yara türlü mikropları bir araya toplamış, önce şişerek ve daha sonra iltihap kaparak amansız bir illete dönüşmüştü. Ayı, o tüm ormana diş söktürmüş ayı, ayı oğlu ayı, olduğu yerde kala kaldı, dağından kopmuş bir kaya parçasına dönüştü. Artık olduğu yerden kıpırdayamıyor, postuna tırmanan böcekleri yutuyor, dalından kopup yere süzülen yaprakları çiğniyor, kırık dalları dişliyordu. Toprağın tadına dahi bakmıştı fakat hemen vazgeçti, zira yediğinden fazlasını çıkarmıştı. Uzun uğraşlarla, sancılı denemelerle, sürünerek, itişerek yer değiştiriyor, meyve ağaçlarını altına sürünüyordu. Yere düşmüş meyveleri çürük, kurtlu ayırmadan ağzına atıyordu.

Yine bu günlerde gördü o benekli ayıları. Kesin bu toparlak canavarlarının başlarına taş düşmüştü, yoksa böyle boylu boslu bir hayvan neden yaprak peşine düşmüştü ki? Ayıların yüzkarasıydı her birisi. Boşa harcanan bir çene, iki sağlam pençe ve iki adet yer inleten, soluk kesen, yürek yakan bacak! Ama sen kalk git, kıçının üstünde otur, tombalak aç, yaprak ye, dal ayıkla, kabuk çiğne, yuvarlan, tepetaklak düş, yok yok, olacak iş değil. Sopayla her birine, kütükle hem de, sırtına sırtına, bak ondan sonra bir daha…

Vazgeçmedi zaten, eline geçen taşları-sopaları hayvancağızlara fırlatıyordu. Eh, zamanla tutturmasını da öğrenmişti. Fakat benekli ayılardan hiçbiri önemsemiyordu, ziri yağ tabakası sadece karın bölgesini değil, kollarını, omuzlarını, kafaları sarmış, onları bir zırh gibi koruyordu.

Üçüncü gün benekli ayılardan biri, yaralı ayağa yanaştı. Bir iki koklayıp dillemeye başladı. Dil darbeleriyle gözlerini açan ayı ayağını geri çekmek istedi ama ne mümkün, kımıldatamadı bile. Zaten çok geçmeden bıraktı kendini, zira dil darbeleri bir çeşit rahatlama sağlıyor, masaj görevi görüyor, yaranın kaşıntısını alıyordu. O anda dahi sıcaklığı duyuyor, yaranın iyileşmeye başladığını hissedebiliyordu. Bakışları yanda biriktirdiği taş yığınına takıldı, uyandığında atmak için hazırlamıştı.

Deniz Eksilen

Öykü, roman, novella, deneme ve şiir yazıyorum. Psikolojik hikayeleri seviyorum. Arada gerçekçi kurgular kullansam da, bilimkurgu ve fantastik favorim. Yorgos Lantimos izliyor, Marcel Proust okuyor, Heraklitos'u düşünüyor, Carl Sagan'ı anıyor, Progressive House dinliyor, scooter kullanırken elimi uzatıp otlarla tokalaşıyorum. Rüzgarı, dalgayı, ve abartmadığı sürece yağmuru seviyorum. Anime ga daisuki desu.

Benekli Ayılar” için 12 Yorum Var

  1. Merhabalar. Tadını damakta bırakan bir öyküydü. Benim gibi sığ tarafından dolaşmayıp temayı da etkili kullanmışsınız.
    ”Her sözün ters bir manası, her bulutun sabrının bir sınırı, her duanın bir hazzı vardır.” Ne de güzel bir giriş.
    Diğer seçkilerde de görüşebilmek ümidiyle.

    1. Merhabalar, beğenmenize sevindim. Tema konusunda daha önce eleştiriler aldığım için dikkat etmeye çalışıyorum. Eh, bu ay da pek kolay bir tema sayılmazdı.
      Okuyup yorumladığınız için teşekkürler.

  2. Merhaba, ellerinize sağlık güzel ve eğlenceli olmuş. Sayın Osman’a ben de katılıyorum. Özellikle;
    ”Her sözün ters bir manası, her bulutun sabrının bir sınırı, her duanın bir hazzı vardır.”

    Çok beğendim. Pek bir hata görmedim. Kaleminize kuvvet. Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…

    1. Merhaba,
      Sizin de aynı duyguya kapıldığınızı tahmin ettiğim gibi öyküyü yollar yollamaz daha iyisini yapabilir miyim diye kendimi sorguluyorum. Öykülerimizi pek dinlendirecek zaman bulamasak da iyi işler çıkarmaya gayret ediyoruz. Ve sonunda Sefa Tursun ve Servet Tursun ayrımının farkına varabildim, gerçi siz beni daha önce uyarmıştınız ama…

      Okuyup yorumladığınız için teşekkürler, başka seçkilerde görüşebilmek dileğiyle…

  3. Merhabalar, sade ve güzel bir öyküydü. Kendine benzemiyenleri suçlu görüp kendince onlara “hakketiği” cezayı vermeye çalışan iri ayıdan fazlasıyla mevcut, üstelik artık ormanda gezmiyorlar malesef.

    Kaleminize sağlık.

    1. Merhabalar,
      İnsanın, benzer sıkıntıları yaşayan, bunu görüp farkına varan kişilerle buluşabilmesi ne hoş. Özellikle edebiyatın saklı dili, en ağır baskıları bile bir cam bardağın içinden geçen ışık demeti gibi delebilmesi…
      Okuyup yorumladığınız için teşekkürler ederim…

  4. Öykü hemen kendisine çekiyor ama oldukça kısa sürmüş. Yarıda kalmışlık hissi uyandırıd bende. Bunun dışında oldukça iyiydi. Kaleminize sağlık

    1. Umarım bu yarıda kalmışlık hissi yemeğinden bir kaşık alır almaz geri işine dönmek zorunda kalan bir kişi gibi değil de, porsiyonun küçüklüğü nedeniyle ağızda kalan tat yüzündedir. Zira bu duyguyu vermeye çalışmıştım. Ancak ve ancak bu durumda doğru yolda ilerlediğimi düşünebilirim.
      Teşekkür ederim, bir sonraki seçkide görüşebilmek dileğiyle …

  5. Merhabalar. Arkadaşlara katılıyorum. Hoş ama bir anda kesintiye uğramış gibi bir hali var öykünün. Tam sıcak anlatımınızın tadını çıkarmaya başlamıştım ki öykünüz bitiverdi 🙂

    Elinize sağlık..

    1. Merhabalar,
      Maalesef henüz bu sitede imrendiğim bazı yazarlar gibi öykünün çemberini tamamlama konusunda eksikliğim var. Bu konuda kendimi gelişmeye zorluyorum. Artık zamanla diye umuyorum.
      Okuyup yorumladığınız için teşekkürler…

  6. Öncelikle elinize sağlık, arkadaşlarında değindiği çok güzel bir girişle başlıyor ancak tam bir hikaye hissi vermeyerek bitiyor öykünüz. Zaman ayırmak bazen sorun olabiliyor, kısıtlı bir zaman var seçkiler arasında ama tamamlanmış bir öykünün hazzı hem yazar, hem okuyucu için daha tatmin edici oluyor. Umarım bir sonraki seçkide daha uzun bir öyküyle yer alırsınız.

    1. Merhabalar,
      Görüşünüze katılıyorum, neredeyse üç haftamız oluyor her seçki için ve temayı kullanmak bazen pek de kolay olmuyor. Yine de en iyisini yazmak hepimizin görevi. Tabii uyarıları dikkate almak da…
      Okuyup yorumladığınız için teşekkürler…

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *