Öykü

Sevda

Kaptan gözlerini açmasıyla soğuğun, bedenini titrek parmaklarıyla tırmaladığını hissetti. Battaniyesine sıkıca yapıştı, içinde kendini olabildiğince küçülttü. Kovanın içindeki bir tutam odun çok dayanmamıştı anlaşılan.

Kasım ayıydı. Kış aman vermiyordu. Dalgalar tüm hışmıyla feneri dövüyordu. Deniz feneri her darbeyle sarsılıyor, titriyordu. Artık gençliği kalmamıştı. Yıllar ona iyi davranmamış, dalgalar ona sürekli eziyet etmişti. Ardından gelen nem ise sonu olacaktı.

Kaptan battaniyesine bir kedinin yavrusunu sarmalaması gibi sarınıyordu. Soğuktan birbirine çarpan dişlerini kontrol etmeye çalıştı.

Fenerin küçük penceresinden içeriye bir tutam güneş ışığı sızıyordu. Sabah olmuştu. Kaptan battaniyesini bırakmadan yerinde doğruldu. Feneri kendine yuva bellemişti. Kaptan olduğu zamanlardan kalan deniz hasretini bu deniz feneriyle bastırıyordu. Ama çetin bir kış bir deniz fenerinde daha da çetin oluyordu.

Titreyen eliyle yanındaki kahvaltısına uzandı. Dün kazanmıştı kahvaltısını. Ekmek için sahilde dilenmişti, yarım simidi ise martılardan çalmıştı. Kaptan simide uzandı bir ısırık aldı, kalan dişleriyle çiğnemeye çalıştı. Sonra kalan simidi poşetine geri koydu. Islatsa iyi olacaktı.

Gözü pencere pervazına gitti. Can yoldaşını arıyordu. Evcil martısı Sevda’yı. Sevda her gün gelirdi. Ne olursa olsun gelirdi. Çoğu zaman onu besleyemezdi Kaptan. Ama o yine de geliyordu. Çok uysal ve vefakâr bir kuştu Sevda. Ona bir zamanlar sevdiği kızın adını koymamıştı. Annesinin adı da değildi. Kaptan hep sert bir adam olmuştu. Çevresine karşı, bir zamanlar ki ailesine karşı, kendisine karşı. O yüzdendi belki İsmini Sevda koyması. O sevememişti, aslında sevmişti de diyememişti. Annesini sevmişti mesela. O hasta yatağında biçare yatarken diyememişti ama sevdiğini. Annesi yoksulluk içinde ölmüştü, ağzında oğlunun adıyla ölmüştü. Kaptan son sözlerinde yanındaydı annesinin de yine de diyememişti. Mizacı öyleydi.

“Mizacıma tüküreyim,” diye ağladı. Her gün ağlardı, her sabah. Bu bir duaya dönüşmüştü onun için, belki de ibadete. ‘’Denize gittiğim güne tüküreyim. Babamı hiçe saydığım güne tüküreyim.’’

Sevda pervazda yoktu. “Ama olsun o gelir.”

Osman Eliuz

Yazım sanatının her türünü okuyor, deniyorum. Hangi tür olursa olsun gerçeğin kıyısında gezen anlatıları seviyorum. Üslubum genel olarak karaktere yaslanır. Olaydan öte hikaye ediş ilgimi çeker. Sanırım bendeki sıradan bir öyküde renk bulma çabası, yahut ona bir renk uydurma çabası. Yazmanın yakamı bırakmayacağı besbelli, o açıdan direnmeye lüzum görmüyorum.

Sevda” için 6 Yorum Var

  1. Yalın, içten ve dokunaklı bir öykü. Kısa öykü, kısa cümleler ve etkili anlatım. Güzeldi.
    Kaleminize kuvvet.

    1. Öncelikle yorumunuz için teşekkür ederim. ”Az lafla çok şey anlatmak.” Benim de bu hikaye için hedeflediğim şeydi.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *