Düşünüyorum öyleyse varım! Sanırım bu insanı açıklayan en önemli unsur. Düşünüyor evrendeki diğer varlıklardan farklı olarak daha önemlisi birbirlerinden farklı olarak. Her bir insanı özel yapan şey düşünmek kendince ve bakabilmek kendi duygu ve düşünceleriyle çevreye, onu kendince yorumlayabilmek ve aslında buydu tek sorun insanla birlikte var olagelmiş olan. On binlerce yıl önceki inanışlar, kültürler, diller yok artık buna gerek de yok. Biz biriz; tek bir düşünce, tek bir inanış ve tek bir yaşam.
-Yavaş yiyin boğulacaksınız!
-Yiyemem tın tın tın nesi keyifli böyle yemenin?
-Kesinlikle keyif alıyorum, yediğim yemeğin tadını alabiliyorum. Anlayabiliyor musunuz?
-Anlıyorum ne kast ettiğinizi ama yapamam aç değilim ki.
-Nasıl?
-Basit, aç olduğumu hissetmiyorum şimdi. Şu an yemek arası, şimdi yemezsem sonra acıkırım ve yemek yemeye zamanım olmaz. Bunun yanı sıra yemek yemeyi vakit kaybı olarak görüyorum, bununla uğraşacağıma yapmam gereken işlerimle uğraşabilirim.
-Anladım. Ama sorun nedir? Aç mı olmak isterdiniz?
-Bilmem nasıl bir his o? Ve ne var biliyor musunuz, yemeğim bitti ve gitmem gerekiyor yani size afiyet olsun.
Yorgunum, bunu içimden söylemenin bana verdiği gizli zevk nedir? Of ne gereksiz bir gün, günün gereklisi mi gereksizi mi var? Kendi kendime muhalefet oluyorum ne hoş! Ne olur birkaç dakika düşünmeden sadece kessem sesimi. Çok güzel! Mini eteği ve kızgın surat ifadesiyle yaklaşıyor kaç yönünden 10 mu?
-Merhaba beyefendi.
-Merhaba hanımefendi.
-Hazırladığınız raporu anlamıyorum. Ayrıca neden benim alanımla ilgili bir rapor verdiniz sorabilir miyim?
Ne sinir bozucu bir gün!
-Bakın hanımefendi raporu hazırlamam istendi ve ben de hazırladım. Ayrıca alanınızda rapor hazırlamaya yetkin biri yoksa bu sizin sorununuz, iyi çalışmalar hanımefendi.
Suratının ortasına geçirilmiş gibi ah! Bunu gerçekten seviyorum. Neden şaşkın bakışlar hep aynı olmak zorundadır? Bir gün bana haddimi bildirecek biri çıkarsa… Sanırım bu berbat günlerimi güzel kılar. Çok itaatkârlar özellikle şu kadınlar saat gibiler asla bozulmayan.
-Günaydın beyefendi.
-Günaydın beyefendi.
Coprica’da yaşamak… Bunu hak edecek ne yaptım? Aslında çok çalıştın ve yapılması gereken yerde insanları memnun edecek şekilde davrandın. Yine kendime muhalefet mi oluyorum? Yeter! Buraya gelince bir şeylerin değişeceğini düşünmüştüm. Hayatımın bir mana kazanacağını, sonunda huzura kavuşacağımı sanmıştım. Şimdi her zamankinden çok kızgınım, neden olmuyor? Herkesi mutlu kılıp beni mutlu kılmayan ne? Savaş sona erdi insanlar artık çatışmıyor. Herkes olduğu şekilde yaşıyor ve bundan neden ben mutlu olamıyorum?
-Merhaba beyefendi.
-Merhaba odamda ne arıyorsunuz beyefendi?
-Aslında sizi arıyorduk beyefendi.
-Neden? Hey! Durun.
Neler oluyor? Benim… Başımdaki bu ağrı nedir?
-Merhaba efendim.
-Merhaba, bir dakika ben neden buradayım?
-Bir şeyiniz yok telaşlanmayın rutin bir kontrol yapıyoruz. Buna ihtiyaç duyduğunuz düşünüldü.
-Nasıl? Neden? Anlamıyorum.
-Anlatayım: Son zamanlarda iş ortamın da ve çevrenizdekilerin gözlemlediği kadarıyla bir miktar agresifmişsiniz. İnsanların söylediğine göre onlarla tartışmak ister gibi bir haliniz varmış, biliyorsunuz bu barış bildirgesine aykırı bir tutum.
-Bir dakika kim söyledi bunu? Ben…
-Kim mi söyledi? Tabi ki beyefendiler ve hanımefendiler söylediler fakat bölge ve kıdemleri paylaşılamaz. Hem konumuza dönmek gerekirse sizi memnun etmeyen bir durum mu var? Yemek yerken çok hızlı olduğunuz gözlenmiş neden? Aç mı kalıyorsunuz beyefendi?
Lanet olsun yemek yerkenki o beyefendiye. Nereden çıkardı bir sorunum olduğunu?
-Lütfen cevap verin beyefendi sizi endişelendiren nedir?
-Aslında beyefendi beni endişelendiren bir şey yok. Hem olması için bir neden de yok. Yemek yerken sadece hızlı olmaya çalışıyordum işlerim için.
-Anlıyorum fakat buna gerek yok. Zekâ seviyeniz zaten güzel bir seviyede. Çok çalışmakla elinize ne geçecek? Hem bilmelisiniz ki bu iş ortamında rekabeti bile doğurabilir ve rekabet tartışmalarla sonuçlanabilir. İnsanların birbirine sinirlenmesi ne kötü bir durum.
-Kesinlikle! Ben sadece işimi iyi yaptığımdan emin olmak istemiştim.
-Öyle mi? Az önce sizi endişelendiren bir şey olmadığını ifade etmiştiniz. Fakat bu bir endişe.
-Pardon beyefendi bazen insan kendini iyi ifade edemeyebiliyor ve açıkçası fikirlerim biraz karıştı. Üzgünüm baştan almam gerekirse…
-Fikirleriniz mi? Onlar çatışmalı mı?
-ıııh
-Beyefendi son zamanlarda farklı bir durum görüyor musunuz çevrenizde?
-Ah! Aslında hayır. Her şey aynı mükemmelliğinde sürüyor. İnsanlar çalışıyor, yaşıyor, yiyor. Oldukça normal herkes ve…
-Yıllar önce bildiğiniz üzere biz insanlar çatışırdık fikir ve düşüncelerimizin farklılıkları yüzünden. Bu tüm kötü yaşantıların kaynağıydı. Şimdi ise biz çözüme ulaştık yani birliğe. Düşünce ve fikirde, refah seviyemiz zaten üst seviyede. Bizi kirletecek yeni düşünce ve fikirlere ihtiyacımız yok. Dahası düşünmek her zaman yeni soru ve sorunlar doğurmuştur.
-Kesinlikle. Size katılıyorum.
-Bu gerçekten güzel beyefendi ama herkes sizin ve benim gibi düşünemiyor maalesef. Tıbbi müdahalelerimize rağmen ne kadar düşünceyi sınırlayıcı bir yaşam sürdürüyor olsak da. Bazen toplumumuzdan birileri bu sınırları yıkabiliyor onları nasıl anlatsam. Ah! Evet, onlar açlar bu yaşam onları beslemiyor onlara yetmiyormuş. Birini hatırlıyorum, kesinlikle bir hanımefendi olmayan birini. Masayı ve sandalyeleri tekmelemişti. Çıldırmış gibiydi, bilmek istiyormuş her şeyi. Anlıyorsunuz ya o açtı ve biz onun doymasını sağladık.
-Nasıl?
-Ah! Size göstereceğim…
Lanet olsun!
giriş ve son bölüm çok iyi olmuş tadı damakta bıraktı.ayrıca bende kesinlikle açım 😀
Eğlenceli ve düşündürücü bir hikaye. Okurken gerçekten keyif aldım. Noktalamalara pek fazla önem vermemeni de aklındaki güzel düşünceleri çabucak yazmaya çalışman olarak yorumluyorum 🙂 Ama yine de biraz daha önem verebilirsin. “Çok itaatkârlar özellikle şu kadınlar saat gibiler asla bozulmayan.” cümlesini anlamak için normalden bir kaç saniye fazladan zaman harcadım. Belki de ben bu konuda çok takıntılıyım 🙂 Noktalama dışında gayet iyi olduğuna emin olabilirsin. Başka yazılarınızı da bekliyoruz efendim 😀
Su gibi akıp giden bir hikayeydi. Elinize, emeğinize sağlık.