Öykü

Melodiler Diyarı

Önemli Not: Hikâyede geçen başkarakter hayal ürünüdür.


Anlatacağım şey, bir yetişkinin hayat hikâyesi ya da bir yaşlının ağrıyan poposu değil. Eğer bu gibi bir şey görme niyetiyle açtıysanız bu hikâyeyi, hemen kapatın.

Çünkü Ecrin Gözcü daha beş yaşında yirmi iki konser vermiş iki tane ödülü olan bir piyanist.

“BEŞ BUÇUK!”

Pekâlâ, beş buçuk.

***

“Ağlama be!” diyordu büyümüşte küçülmüş gibi görünen kız “Yeter, bebek uyanacak!”

“Ama bana vurdun!”

“Canın da ne kıymetliymiş! Ağlarsan vururum tabii.”

O anda kesti ağlamasını Ece. Zira bilirdi, ağlarsa daha fazla, Melodi’nin saçını çekeceğini.

“Ha, şöyle… Susta Esin uyusun.”

Esin dediği şey pembe saçlı –aslında sarıydı ama Melodi onu sulu boyayla pembeye boyamıştı- kırmızı gözlü bir oyuncaktı.

Melodi baktı kapatmıyor bu bebek göz örtülerini, nerede hata yaptığını düşündü.

Ece ise sadece Melodi’ye bakıyordu.

“Buldum!” diye bağırdı aniden kız.

Ece kaşlarını kaldırınca, içinden söylenerek “Esin, müziksiz uyuyamaz.” dedi.

Ece, nasıl düşünemedik ya hu gibi bir bakış attı Melodi’ye.

Doğru ya, nasıl düşünememişlerdi.

“Şimdi müziği ben açacağım ve sen de şu odanın kapısını kapat.”

Kapadı Ece.

Açtı Melodi.

Uyudu Bebek, uyudular.

***

Etraf karanlıktı. Hem de çok. Her şey boşluktan ibaretti. Normal insanlar belki ürkerdi burada. Ece korkmuştu.

“Ece beni duyuyor musun?”

“Hayır, Melodi! Burası çok karanlık!”

Melodi gözlerini olabildiğince abartılı şekilde devirdi.

“Nerdesin?”

“Bilmiyorum.” Melodi baktı böyle olmayacak, sesi takip etmeye karar verdi. Aynı anda yürüyordu.

“Karanlıktan korkmana ne gerek var?” dedi. Böylece konuşmasını sağlayacaktı.

“Gerek yok mu?” Melodi biranda bir şeye çarptı.

İkisi de çığlığı bastı.

“Tamam, benim işte!” dedi en son Melodi. “Ne diye bağırıyorsun?”

Belki, sen de bağırdın, diyecekti Ece. Ama açtığı ağzını yine bir çığlık doldurdu.

“Yine ne bağırıyorsun?” diye sormaya kalmadı, ışıklar “tak” diye açıldı.

İki küçük kız gözlerini elleriyle kapattılar, parlak sarı ışık gözlerini kamaştırmıştı.

“Demek misafirlerimiz var.”

“Burası neresi?” diye sordu, beklenmedik bir şekilde Ece.

“İsimsiz Diyar.”

“Sen kimsin?” Konuşan Melodi idi.

“Bekçi.”

“Biz neden buradayız?”

“Bu kadarı yeter.” dedi, upuzun sakalını sallandıra sallandıra bekçi. Melodi o an onun ne kadar uzun boylu olduğunu fark etti. İstese, iki kızı da tek eliyle boğabilirdi.

“Bunların cevabını size Amires Dede anlatır.”

Amires Dede’nin nerede olabileceğini görmek için etraflarına baktılar. Aynı çizgi romanlarda veya filmlerdeki gibi etrafta sol anahtarları, notalar uçuşuyordu. Melodi elini kaldırıp, pembe renkli olana dokundu, aynı anda sıçradı. Çünkü notadan yüksek desibelli bir “do” sesi çıkmıştı. Ece hissetmemiş gibiydi. Ama bunu umursamadı. Ece ne zaman bir şeyleri fark etmişti ki?

İleride rengârenk bir şelale akıyordu. Anladı o anda Melodi, tüm bu notalar o şelaleden geliyordu.

İtiraf etmese de kendine, burası çok güzeldi.

Ece’nin ise gördüğü şeyler çok daha farklıydı. Daha doğrusu gördüğü şey. Etraf parlak bir sarı ışıkla kaplıydı. Neyse ki gözleri bu ışığa alışmıştı. Boşlukta duruyorlardı. Melodi hemen yanındaydı ama sanki çok uzaktaymış gibi hissediyordu. Ürperdi.

Etrafta dedeye benzer kimse yoktu. Mesela onun dedesi, uzun boylu ve bembeyaz saçlıydı. Üstelik gözleri de maviydi. Burada öyle biri yoktu.

Sormak için döndü ki, bekçi kaybolmuştu.

“Demek Melodi sensin…”

Yeşil sakalı ve pembe şapkasıyla insanda gülme isteği yaratacak ufak tefek bir adam belirdi karşılarında.

Ece’ye doğru yönelmişti. Ece kafasını sallıyordu, olumsuz manada.

“Korkmanıza gerek yok. Burası kötü bir yer değil.”

“Öhö.”

“Sen de kimsin?” diye sorup döndü bu sefer Melodi’ye.

“Melodi.”

“Melodi?” Ufak tefek adam bir anda yerlere kadar eğilip onu selamladı. “Özür dileriz efendim.”

“Burada neler oluyor? Biri bana açıklayacak mı?”

Ece öyle bir bağırmıştı ki, boşluk sallandı sallandı ve sanki yarıldı. Ece düşmeye başladı, korku dolu bir çığlık attı bu süre boyunca. Tanrım, Ece yerin içinde kaybolmuştu.

Melodi tam bağıracaktı ki, küçük adam eliyle ağzını bastırdı.

“O nereye gitti?” dedi parmakların arasından.

“Arkadaşınız güvende, geldiğiniz yerde.”

Ama ben güvende değilim, diye geçirdi içinden kız.

“Merak etmeyin, her şeyi açıklayacağım.”

Açıkladı.

“Benim adım Amires. Buradakiler bana Amires Dede diyorlar. Şu anda bekçi hariç hepsi uyuyor. Sizin gelmenizi beklemiyorduk. Onları uyandıramadım, kusura bakmayın.

“Buranın adı yok. Ve biz buranın eski ismini arıyoruz.

“Bizler sizin dünyanızdaki müzik aletlerinden çıkan sesleri yaratanlarız. Tüm müzikler, melodiler bizim emeğimizle ortaya çıkıyor. Onları çalan insanlar ise sadece bir aracıdır.

“Bakın şu şelaleyi görüyor musunuz?

“İşte o şelaleden akar ve gider tüm notalar, bir piyanistin ellerine, bir kemancının teline veya bir davulcunun bagetine.”

Her sözünde daha fazla coşkuya kapılıyordu Amires Dede, ellerini kollarını oynatıyor, zıplıyor ve gülüyordu.

Melodi ise sadece şaşkınlıktan açılmış zümrüt gözleriyle onu izliyordu.

“Ama gelin görün ki, her güzel şeyde bir kötülük var. Çok eskiden buraya yolu düşen bir kız, Melodi ismini öyle beğendi ki, ismimizi kazıdı ve çalıp gitti. Ve bize şu notu bıraktı.”

Notu uzattı aynen şunlar yazılıydı.

Buraya benden sonra gelen biri ismi verecektir. Melodi şimdilik bana ait.”

“Ve siz geldiniz!”

Melodi’nin kafasında her şey yerli yerine oturuyordu.

“Yıllardır Melodi’nin buraya tekrar uğramasını istiyorduk.”

“Size neden ismimi vereyim?”

Amires’in küçük gözleri buğulandı.

“Nedeni yok. O isim buraya aitti. Sadece çalındı.”

“Peki, ben mi isimsiz kalacağım?”

“Hayır.” dedi Amires.

“Bilmece gibi konuşmasana be adam!” Büyümüşte küçülmüş demiştik değil mi?

“Şurayı görüyor musunuz?” deyip parmağıyla işaret etti. “O taşın üzerinde “Melodiler Diyarı” yazardı eskiden. Yani, o kız kazıyıp gitmeden önce. Şimdiyse hiçbir şey yazmıyor. Eğer siz gidip tekrar yazarsanız, bir ismimiz olacak. Tüm çalışanların gücü artacak. Çünkü her şey, herkes ismiyle yaşar. Bir Piyanist mesela, ismi oldukça var olur. O dünyadan çekip gitse de, ismi kalır. Ama bizim bir ismimiz yok. Haliyle yok olacağımız düşüncesi bizi yok ediyor. ” Dalıp gitti.

“Ve size hediyemiz, sonsuz yetenek olacak, sonsuz müzik yeteneği.” Aniden toparlanmıştı. Gözleri parlıyordu.

“İsminiz de o eski kızın adı “Ecrin” olacak.”

Tam “Hayır” diyecekti ki, “İyi ama benim ismimi annemler koydu.” dedi Melodi.

“Her şey siz Ecrin’mişsiniz gibi devam edecek. Ve bütün bu olanları siz de unutacaksınız.”

Sonsuz müzik yeteneği… Melodi şimdiye kadar, her konuda üstün olmuştu. Ama hiç müzik yeteneği olmamıştı. Keman kursu için parmakları fazla kısa, bateri içinse güçsüzdü. Müzik kulağı bile yoktu.

Bir isimden ne zarar gelirdi? Sonsuz müzik yeteneği…

“Tamam!” dedi aniden.

Amires Dede hemen kırmızı ve yeşil notalara eliyle dokundu, havada.

Etrafta “Kabul edildi! Uyanın! Kabul edildi!” sesi yükseldi.

Melodi, şimdiki adıyla Ecrin, gidip taşa –okuma yazmayı biliyordu- yazdı.

“MELODİLER DİYARI.”

Son hatırladığı, sonsuz müzik, sonsuz yiyecek ve şölendi. Sonunda uyuyakalmıştı.

***

Uyandığında yanında uyuyan kırmızı gözlü bebeği ve Ece’yi gördü. Ecrin bu saatte hiç uyumazdı.

Saate baktı. Anında ayağa fırladı. Uyuyakaldığına inanamıyordu. Beşe geliyordu saat ve onun altı buçukta bir piyano resitali vardı…

SON

Melodiler Diyarı” için 2 Yorum Var

  1. Kısa ama şirin bir hikaye olmuş. Melodiler Diyarı fikrinizi sevdim, çalınan isim de oldukça parlak bir nokta olmuş. Tek şikayetim aynı karakterin konuşmalarını paragraflarla ayırmanız. Bu şekilde yazıldığında her paragraf başında yeni bir karakter konuşuyor zannediliyor ve ufak bir kafa karışıklığı yaşanıyor. Örneğin;

    “Bakın şu şelaleyi görüyor musunuz?”

    “İşte o şelaleden akar ve gider tüm notalar, bir piyanistin ellerine, bir kemancının teline veya bir davulcunun bagetine.”

    yazmışsınız. Bu iki cümleyi birleşik, tek bir paragraf ve tek bir tırnak içinde yazabilirdiniz. Buna dikkat etmenizi tavsiye ederim.

    Kaleminize sağlık…

  2. Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Yeni gördüm ne yazık ki.
    Eleştirinizi dikkate alacağım gerçekten hoş bir durum değil. 🙂
    Okuduğunuz ve yorum yaptığınız için tekrar teşekkürler.

mit için Yorum Yap Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *