Öykü

Issız Melek

Gözlerini kapatmadan birkaç saniye önce onun gözlerinin içine bakıyordu. Ne kadar canlı duruyorlardı aslında, kapanmadan önce, O her zaman hayran kaldığı, toprak gibi bir sürü şeyi bir arada barındıran kahverengi gözleri.

Onunla bir ormanda karşılaşmıştı. Güneşin bulutsuz gökyüzünde kendine güvenerek ortamı aydınlatmaya ve sıcacık yüreklerini ısıtmaya devam ettirdiği bir nisan sabahıydı karşılaştıklarında. Kızın üstünde mavi bir elbise vardı belinde turkuaz kemeri ve boynundan omuzlarına uzanan, ordan da dirseklerine kadar inen turkuaz fırfırları olan. Saçları uzun ve dalgalıydı. Anlaşılan gece örmüş sabah da açmıştı. Hafif dalgalarına güneş ışığı yansıyarak saçlarına mükemmellik katıyordu. Kulaklarında beyaz kulaklığıyla harika görünüyordu. Heralde 21 yaşında diye düşünmüştü.

Onu ormanda zirveye çıkıp manzaraya bakmak için uğraşırken bulmuştu. İlk başta kız onu farketmemişti. Ama Mark onu gördüğü anda başka bir şeyi farkedemeyecek duruma gelmişti çoktan. Kız onu farkettiğinde ise ufak bir gülümsemeyle Mark’ ın dünyasına güneşten çok aydınlık getirmişti.

Kızla zirveye kadar konuşmamışlardı. Zirveye çıktıklarında ise bir tane olan boş banka beraber oturmuşlardı. Mark çaktırmamaya çalışarak onu izlemişti. Kız ise izlendiğini anlayarak şımarmış ve gözlerini kapatarak derin nefes almıştı gülümseyerek. Ardından kız dönüp kahverengi gözleriyle Mark’ a bakmıştı.

“Benimle dinlemek ister misin, Mark?” diye sormuştu kulaklığının sağ kulağında olanı çıkartıp sağındaki Mark’ a uzatarak.

Mark’ ın heyecandan dili tutulmuş halde ona bakıyordu. Tek kaşını kaldırmıştı merak içinde.

Kız gülümseyerek “Kimliğini yere düşürdün çünkü şapşal.” demişti yerdeki nufüs cüzdanını işaret ederek ve kahkahalara gömülmüştü.

Mark yere baktıktan ve nüfus cüzdanını aldıktan sonra o da kahkahaların arasına bırakmıştı kendini. Akşama kadar Daisy’nin bestelediği piano bestesini dinlemişlerdi. Sadece melodiden de oluşsa insanın içini kıpırtadan ve insanın ruhunu öperek hayattan uzaklaştıran bir şarkıydı.

***

İşte Daisy ile tanışmaları böyle gerçekleşdi. Hala net olarak hatırlıyordu. Daisy şu an bunları duysa heralde ağlardı şaşkınlığından. Ona bugüne kadar hiç hatırlatmamıştı o günleri. Aslında bunlara hiç zamanı olmamıştı. O kadar yoğundu ki.

Hayır! Okulum yüzünden değil!

Hayır! Odun olduğumdan da değil!

Hayır! Hayır! Çok romantik biriyimdir! diye isyan etti içinden Mark.

Daisy ile tanıştığında gerçekten 21 yaşındaydı. Ama onunla vedalaştığında yaşı 23’ tü. İkisi de daha okuyorlardı. O sanat okulunda piano dersleri alıyordu. Mark ise ilerideki en büyük fizyoterapist olmak için okuyordu.

Üniversite sondayken kötü bir haber onları yıkmıştı. Tanıştığı o tatlı komik ve dobra kız…

Kanserdi.

İlk başta çok yıkıldı. Ama Mark hep yanındaydı. Haberi ona söylediğinde ilk ne yapacağını bilememişti Mark. Ona sarılmış ve Daisy suratını onun göğsüne bastırarak ağlamıştı. Mark sessiz ve güölü halde buna şahit olmuştu. Akşama kadar içinde tuttuğu göz yaşlarını ise yatağına geldiğinde bıramıştı yanaklarına o gece.

Birkaç ay sonra kanseri atlatan insanlarla tanıştırdı onu Mark. Fakat sonra kemoterapi uygulanmaya başlandı. Bir aya kalmadan çökmüştü. Eriyordu güzelliği yine de bozulmayan o ıssız melek.

Önce gözlerinin altı morardı. Mavi damarları siyaha dönüyordu. Çok uzun zaman olmadan saçları da gitti. Kaşlarını dememe gerek yok diye düşünüyorum. Eriyordu işte. Her gece ağlıyordu Mark yatağında. Elinden başka ne gelebiliyordu ki.

Yıl sonunda Mark mezun olurken yılsonu partisine beraber gittiler Daisy ailesinden zar zor izin alarak. Şapkalı ve makyajlıydı o gece fakat mükkemmel olarak duruyordu Mark için. Gece beklenmedik bir şey oldu.

Bayıldı…

Ertesi gün geldiğinde hastanede başında uyuyordu Mark. Onu uyandıran annesiydi. Onu dışarı çağırdı. Mark uyku sersemi bir şey anlayamıyordu ama odadan dışarı çıktıklerında ise annesinin mor kıpkırmızı olmuş gözlerinden gelen yaşları farkedince her şey beyninde sıralanmaya başladı. Vücuduna, ayak parmak uçlarından yüzüne kadar bir karıncalanma dalgası geldi. Yere çmktü biranlık boşlukla. Annesi o yere oturduğu anda hüngür hüngür ağlamaya başladı bağıra bağıra. O da Mark’ ın anladığını farketmiş ve Mark’ ın yıkılmasıyla boğazında oluşmuş duvarlar da yıkılmıştı ve ağlamaya başlamıştı rahatça.

1 hafta Daisy’i görmedi. Kendi kendine bütün saniyeler ağlıyordu. O kızın solduğunu bilmek Mark’ı harap ediyordu.

1 hafta geçtikten sonra ona gitti. Odasında yastığına sarılmış yatağı izliyordu Daisy boş boş. Mark odaya girince başını bile kaldırmadı. Ona doğru yürüdü sessizce ve yastığı Daisy’ nin kollarının arasından aldı. O zaman Daisy başını kaldırdı ve Mark’ı farketti. Artık bir şeyi umursamıyordu ama Mark’ın mavi gözlerini gördüğü anda gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Mark daha odaya girdiğinde ağlamaya başlamıştı zaten.

Eğilip ona sarıldı ve yanına uzandı. Kollarının arasında tutarken sıcaklığını hissederek bunu özleyeceğinin farkında olarak ağladı. Yarım saat hiç bozmadılar duruşlarını. Daha sonra bozan Daisy’nin nefes alırken çıkardığı ses oldu. Hemen kalkıp Dasy’i yatırdı. Alnındaki teri sildi. Hemşireye seslenmek istedi ama elini tuttuğunda kıza tekrar baktı. Sandalyeye oturdu.

Kızın elini sımsıkı tutup öptü.

“ Hep yanımda kal tamam mı?” dedi Mark yaş gözünden düşerken Islak yüzünden aşağıya. Güçlü olmalıydı aslında. Neler olduğunu biliyordu…Veda.

Daisy diğer eliyle Mark’ ın yanağını okşarken bir yandan da gülümseyerek nefesini toplamaya çalışıyordu.

“Ben hep yanında olacağım. Her yaptığını izleyeceğim. Puanla da değerlendireceğim. Sakın ha! Ben bol keseden vermem puan. Kırarım puan her şeyine. Sen de gelince söylerim notunu. Tamam mı? ” dedi gülerek Daisy.

Mark onun espirisine gülüyordu. Çünkü onun sesiyle söylenen her espiri en iyi espri olarak geliyordu ona. Daha sonra farketti ki onun adına nedense çok mutluydu. Onun yüzündeki gülümseme elmacık kemiklerini ortaya çıkarırken hissettiği şey hiçbir şeye benzemiyordu…Özlem.

“Tamam öğretmenim.” dedi başıyla onaylayara. Daha sonra gülümsemesi söndü. “ Ama ya gitmeni istemiyorsam? Bana neden hiç sormuyorsun?” dedi Mark birden ağlamaya başlamamak için kendini zor tutarak.

“ Lütfen. Gitmeyi ben de hiç istemiyorum. Ama çok zor. Sana bunları yaşat-“

“ Ben seninle geçirdiğim her ayın-haftanın-günün-saatin-dakikanın-saniyenin-salisenin…”yıl demediğimi Daisy farketmişti. “… arkasındayım!” dedi gururlanarak Mark. Sözünü kesmesi onu rahatsız etse de onun zamanı sırasıyla bu kadar hızlı sayması Daisy’ i hep şaşırtığı için gülümsedi yine.

“ Yine saydın sırayla! İnanılmaz birisin. Bir –AH– dakika gelir misin?” dedi Daisy acı çekmeye başlıyarak birden.Mark yatağa doğru eğildi. Ama daha eğilirken ne için olduğunu biliyordu. Eğilip dudaklarına bir öpücük kondurdu.

“Son öpücü-AH-ğün bu mu?” dedi Daisy inlemeyle karışık gülerken. Gülmesine rağmen sesindeki umutsuzluk farkediliyordu. Sesinde farklılık vardı.

Mark bu sefer daha tutkulu ve daha çok ağlıyarak onu öptü. Ardından sıkıca sarıldı ve başını kaldırıp gözlerine baktı. Gözleri gülüyordu ama gözbebeğinin derinlerindeki boşluğu hissedebiliyordu.

“Teşekkürler her şeyim.” dedi gözlerinin içine bakarak Daisy. Daha sonra ise gözlerinin içindeki ışık kayboldu. Göz bebeği yavaşça büyüdü. Kirpikleride kalan son damlaları hala ıslaktı. Daha birkaç saniye önce konuşuyorlardı. Tanıştığı kız yanındaydı. Ama şuan uzaktaydı. Hayır! Uzakta değildi! Söz vermişti. Hala yanındaydı.

Daisy, Her şeyi, Aşkı, Sevgilisi….Ölmüştü.

***

Şu an 28 yaşında Mark. Hala yalnız. Ama mesleğinde kesin bir dönüş gerçekleştirdi. Artık bir piano öğretmeni. Hem de çok iyi bir piano öğretmeni. Hala her akşam evde otururen “onun” şarkısını çalıyordu yalnız başına. Onun melodisiyle kendini onunla beraber hissediyor.Gözlerini her kapattığında, yatarken, onun yanında olduğunu biliyor görüyor. Ama açtığında gözlerini gece karanlığında yatağında? Ayın engellemeye çalıştığı karanlık ve insanların yaşatmamak için uğraştığı yalnızlık var yanıbaşında..

Seni Seviyorum Daisy…” diye düşündü gözlerini tekrar kapatırken uyumak için.

Issız Melek” için 1 Yorum Var

  1. Pek bana göre bir öykü değildi; ama yine de ellerinize sağlık tabii. Yazım yanlışlarına dikkat:)

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *