Öykü

Ototeman

Nükleer yıkım, bazıları tarafından katliam, bazıları tarafından ‘Büyük Temizlik’ olarak adlandırıldı. Çünkü nükleer reaksiyon dizisiyle birlikte kimyasal bir cadı kazanına dönen dünya, yepyeni bir insan türü yarattı. Ve bu türün zaferi için savaşanlar, Büyük Temizliğin nihayetine ulaşması için peşimize düştü.

Ne Herodot, ne İbn-i Fadlan, ne de Marco Polo’yum. Dünyanın son tarihçisi de değilim. Bu ses kaydını yaşamımın sonuna geldiğim için alıyorum. Zırhlı sığınağımın dışında bir Delici, bir de Temizleyici takımı var. Ve Delici’nin gücüne bakılacak olursa, kokpite ulaşmaları yaklaşık 28 dakika alacak.

Temizleyiciler’in ulaşmak istediği bir ele başı ya da lider değilim. Sadece takımımın bu tuzaktan kaçabilmesi için, birisinin yazılım kokpitinde kalması gerekiyordu. Çünkü labirent üssünü ele geçirdiğimizde tüm uzaktan kontrolleri devre dışı bıraktım. Ve ele geçirebildiğimiz tüm bilgileri çaldık. Fakat Temizleyiciler çok erken farkımıza vardılar. Ve operasyon bittiğinde, ekibin kaçabilmesi için, birisini yazılım kokpitinde bırakmalıydık.

Geride bırakılması gereken bendim. Her şeyden önce yazılıma en hakim benim, yıllarca Teşkilat’ın en çalışkan bilgisayar korsanlarından birisiydim. (Karımı kaybettikten sonra kendimi çalışmaya vermiştim.) Yine de hiçbir zaman ünlü olmadım ya da kariyer basamaklarını tırmanmadım. Ne Teşkilat’ın üst kademelerinde tanıdıklarım var, ne akılda kalan bir yüzüm, ne kaslı kollarım. Bir senaristin, kalitesiz korku filmine mütemadiyen eklediği, ilk aksiyonda ölecek sempatik ama silik tipim diyebiliriz. Ama yine de, beni bırakıp gidin dediğimde, kimsenin itiraz etmemesi ve hemen teşekkür etme safhasına geçilmesi kırıcıydı.

Ekibimin kaçması için, yaklaşık 14 dakika uğraşmam yetti. Ama artık onlar için yapabileceğim bir şey yok. Neyse ki Temizleyicilerin de onlara ulaşmak için, kokpite girmekten başka bir çareleri yok. Çünkü onlar bu hızda kaçarken, koordinatlarını tahmin edemezler. Temizleyicilerin ihtiyaç duydukları bilgiye sadece ben sahibim.

Sistemi ele geçirmeye çalıştılar evet, ama yazılıma eklediğim 50 kadar robot bunu kolayca engelliyor. 14+26=42 dakikalık bir macera bu.Peki neden bu ses kaydını alıyorum? Bilmiyorum. Elim kontrolsüzce mikrofona gitti. Son 41 dakikam olduğu için, omuriliğim bazı kararları benim yerime alıyordur. Belki de bu içimdeki, ölümü kabullenemeyen taraf.

Delici ekip girmeden 5 dakika önce bu kaydı şifreleyip yazılımın içindeki rastgele seçilmiş bazı yerlere gömeceğim. (Büyük ihtimalle bulunmamak üzere.) Şu anda radardan kaçışlarını takip ediyorum. Ama bununla da pek ilgilendiğim söylenemez. Ekibin bir süre sonra ikiye ayrılması dikkatimden kaçmadı, ama kaçış stratejileri benim kısa ömrümün eriminin ötesinde.

Çok garip ama şu geldiğim noktada, kendimi ne Teşkilata, ne de Temizlikçilere yakın hissetmiyorum. Sanırım ölüm korkusu yüzünden beynimin bir kısmı paralize oldu. Tek söyleyebileceğim, her iki grubu da anlıyorum. İnsan öyle bir açmaz ki, onu korumak da yok etmek de anlaşılır.

Büyük Temizliğin ilk günlerinde popüler olan bir Temizlik kitabında şunlar yazıyordu:

”İnsanlığı temizlemek için pek çok peygamber gönderildi. İnsanlar içerisinden pek çok kahraman çıktı ve bunlar doğruluğu vaaz etti. Ama insanlar onları görmedi ve duymadı. Çünkü insanlar gözleri olduğu halde görmez, kulakları olduğu halde duymaz. Biz insandan gözlerini ve kulaklarını alacağız. Biz insandan kötülük yapmak için kullandığı ellerini alacağız. İnsandan dedikodu yapmak için kullandığı ağzını alacağız. Geride saf ve temiz olan, suçsuz olan eti bırakacağız. Büyük Temizliği insanlık başlattı ama onu biz nihayete erdireceğiz.”

Temizlikçiler acılarımıza son vermek istiyor. Onların bize sunduğu hastalıklı bütünlük ve birlik, birisi olmanın bütün hayaletlerinden bizi kurtaracak. Biliyorum. İnsanlık tarihi boyunca pek çok kişi, çözümün yıkım olduğunu söyledi ve biz onları Deccal olarak adlandırdık. Pek çok kez yenildiler ama vazgeçmediler. Ve şimdi haklı oldukları gün geldi. Ototeman kimyasal ve biyolojik bir kaza sonucunda oluştu. Ama insanlığı en derin arzularından birisiydi aynı zamanda. Bunu kabul etmek zorundayız.

Ototeman, Kuzey Amerika’daki Algonkin kabilesinin dilinden alınmış bir kelime. Totem kelimesi, ”Ototeman” kelimesinden geliyor ve ‘benim akrabam, benim ecdadım’ anlamına geliyor (ote=kan) Totemciliğe inanan kabilelerde, kabile üyelerinin isimleri bile olmazmış. Her bir kabile üyesi, totemin ismiyle çağırılırmış.[1] Temizlikçilerin bugün kurmak istedikleri düzen de tam olarak bu.

Ototeman, Temizlikçilerin hem inanç hem de arzu nesneleri. Bu devasa insan eti kütlesi, nükleer savaşın ardından, dünyanın birden fazla köşesinde kendiliğinden oluşmaya başladı. Ama bu kütlelerin bir araya getirilip bir süper-organizmaya dönüştürülmesinde bilimsel otoritelerin payı vardı. Gözlerimizin önünde evrilen bu yeni tür, insanlığı o kadar etkiledi ki, onun emeklemesine ve yürümesine yardım ettik. Ama çok geçmeden bize saldırmaya başlayacaktı. Dr. Frankestein’ın hayali artık yürüyor, nefret ediyor ve yok ediyordu.

Bu söylediklerimin hepsi söylenti ve dedikodu. Çünkü Büyük Temizlik’ten sonra artık tarihimiz yok. İlkel atalarımız gibi, bildiklerimiz ve hayal ettiklerimiz arasında pek bir fark yok bizim için. Büyük Temizliğin iyi ve kötü tanrıları savaşırken, insanlar mağaralarında saklanıp dua ediyor. Titanlar, devler ve yeraltı tanrıları ile savaşan kahramanlarımızın olup olmadığı bile bir söylenti. Tek bildiğimiz, elimizde ne ne Prometheus, ne de Heron var.

— Kabindeki tanımlanamayan varlık. Bu bir uyarıdır. Kontrolü teslim et!

Bilinç akışım kanımın donmasıyla duruverdi.

— Tanımlanamayan biyolojik varlık. Teslim ol. Yoksa bedenin Ototeman ile birleştirilmek yerine yakılarak yok edilecek.

Kokpite bağlanmayı nasıl başarmışlardı? Oysa 23 dakikam daha olmalıydı.

— Kontrolü ele geçirmek üzereyim. Ben teslim alırsam, söz veriyorum biyokütlen yok edilecek. Ototeman’a yani kurtuluşa ulaşamayacaksın. Yaşamın boşa harcanmış olacak.

— Kontrolü uzaktan ele geçiremezsin, diyebildim sadece. Sesim titriyordu.

— Öyleyse yazılıma da bağlanamazdım. Bunu biliyorsun. Kontrolü ele geçirmem an meselesi. Teslim ol. Yoksa acıma gösterilmeyecek.

Sustum. Haklıydı. O da sustu. Sessizlik 2 dakika boyunca sürdü. Sadece Delici’nin gürültüsü duyuluyordu. Saatlerce bekleyebilirdim, ama ömrümün kalanı sadece 22 dakikaydı.

— Ne istiyorsunuz, dedim. Hızlıca.

— Seni ve arkadaşlarını temizlemek ve ruhlarınızı kurtarmak istiyoruz, dedi. İnsan temizlenmesi gereken bir şeydir. Arkadaşlarının koordinatlarını hemen bize teslim et. Hepinize gerekli merhamet gösterilecek.

Sustum. Haksız mıydı? Hem ben, hem de o görevlerimizin içinde hapistik. Ve kurtarılmaya ihtiyacımız vardı. Ama artık bizi kim kurtarabilirdi? Ne yasanın, ne tanrının, ne vicdanın bulunmadığı bir dünyada kim kimi kurtarabilir? Bu kadar büyük bir yük insan için ağır değil mi?

Ototeman’ın ne kadar büyük bir komplo olduğunu, direnişin ilk günlerinde bilmiyorduk. İlk günlerde direniş dağınıktı ve her milis grubu zombilerle kendi gücü yettiğince çarpışıyordu. (Devlet başkanları artık birer kabile reisiydi.) Ama zombiler bizi gittikçe daha çok şaşırtacaktı. Bazılarının sadece kolları ve bacakları vardı, bazısının iki kafası ve üç kolu, bazısı tam bir insandı ama beş gözü vardı. Ama zombiler insan formunda giderek uzaklaşacak ve savaştığımız düşman, bir hücreden tonlarca ağırlıktaki et yığınlarına kadar çeşitlilik gösterecekti.

Ama bu zombiler yalnız değildi. Zaten yalnız olduklarında, pek bir şey başaracak zekaya da sahip değillerdi. Bir süre sonra onların çobanları olduğunu öğrenecektik. Kendilerine Temizleyiciler diyen dini kült, insan ırkının tek bir süper canlıya dönüşmesine inanmış ve bireyselliğe savaş açmıştı. Dini kült bizi avlayarak hem insanlığı ortadan kaldırıyor, hem de Ototeman’ı besliyordu. Bin yıldır hayalini kurduğumuz Leviathan’ı sonunda yaratmıştık.

Temizlikçiler kime hizmet ediyor, bilmiyoruz. Sorgusuna girdiğim ve daha sonra idam edilen bir Temizlikçiden, çok kullanışlı idealistler oldukları izlenimini edinmiştim. ”Beni Ototeman’dan kurtaramazsınız” diye bağırmıştı hücresine atılırken.

— O merhametlidir. Hepimizi almak için gelecek. Hepimiz kurtarılmayı hak ediyoruz. Kendi başımıza bırakılmayacak kadar değerliyiz. Bizi yalnız bırakma. Yalnız kaldığımızda hata yapıyoruz. Ölümden korkuyoruz. Hayattan korkuyoruz. En küçük seçimi yapmaktan bile korkuyorum, Ototeman. Senin için hazırım. Kendimi sildim. Başkasını sildim. Özgürlüğe hazırım artık. Beni kendimden esirge. Gel ve beni kurtar.

İşte şimdi benim için gelmişti. Ama ben, şu son dakikalarımda onların hastalıklı inançlarının perde arkasına inmek istemiyorum. Muhtemelen insan etinin, insandan çok daha kullanışlı olduğuna kanaat getirmişti birileri. Ve Temizlikçiler birileri tarafından kullanıldı, ya da birileri Temizlikçiler tarafından.

Ama son günlerde yaşananlar, bu idealistlerin deliliğin son aşamasında olduğunu gösteriyor. Son üç aydır, insanlığın son depolarına ve enerji kaynaklarına saldırmaya başladılar. Gazozumu yudumlarken ve klimayı son ayarda açmışken (bunlar Büyük Temizlik şartlarında önemli lüksler) tüm insanlığın kaybetmiş olması; ölmek üzere olan bir insan için bir teselli. İnsanlık da benimle birlikte düşecek, biliyorum.

Hem Teşkilat, hem de Efendiler kaybedecek. Belki de Temizlikçilerin söylediği gibi, bunu daha yüce bir şeyin doğuşu olarak görmek gerekir. İnsanlık yerine et ve hayvanlığın yükselişi, dünyayı daha az nükleer bir yer haline getirebilir. Dünyada daha az merhamet ve daha az acımasızlık olacak. Daha az sevgi ve daha az nefret.

— Kokpitteki teröriste sesleniyorum. Direnmenin bir anlamı yok. Yenileceğini biliyorsun.

Doğru söze ne denirdi ki. İşte son dakikalarımı yaşıyordum.

— Yaşamak direnmektir, dedim. Ünlü bir yazarın sözüydü bu. Ama şu an bana ne yararı olacağı belirsizdi. Vereceğiniz sonsuz yaşamdansa, elimdeki 15 dakikayı yeğlerim.

— 7 dedi kayıtsızca. Ve giderek azalıyor. Saniyelerin içerisine saklanamazsın.

Temizlikçiler, ilkel atalarımızın animizmi gibi, insana ya da tanrıya değil, canlılığa ve hayvanlığa tapıyor. Yaşamımı bu psikopat temizlikçilerle savaşmaya adamış olsam da, onların zaferini gerekli bir intikam olarak kabul edebilirim. Hele şu geldiğim noktada. Çünkü artık korku ve endişelerimiz o kadar büyüdü ki, onlardan bizi kurtarabilecek başka bir güç gelemez.

Kabul emek gerekir, Ototeman’ın yürüyüşü büyük temizlikle başlamadı. Onun yürüyüşü, yaşamın ve evrimin gelişim dokusunda hep mevcuttu. Evrim milyonlarca yıl boyunca, asalak genleri diğer genlerden itinayla ayırdı ve tekleşmekten daha iyi stratejiler geliştirdi. Korku işlevselliğini korudu ama ölüm içgüdüsü, canlıları ele geçiremedi.

Ama evrim hiçbir zaman tek ata oynamaz. Tekleşme, bütünleşme ve ötekini yok etme arzusu yani ölüm arzusu da insanın içindeydi. Bu aynı zamanda cennetin arzusuydu. Ve hikâyelerimizin içine bile gizlenmişti. Ve insanla zihni, yaşamın devam etmesi için başka bir yol bırakmadı. Çeşitlilik fazla maliyetli olmaya başladığında, kör saatçi yeni hamleler yaptı. Çünkü biz evrimin aksine, asalaklığı, yıkıcılığı ve haksızlığı sürekli yeniden üreten sistemlerde direttik.

Ototeman hep tetikteydi. Aşırılıklar çağında ve 21. yüzyılda bile yaptığımız her seçimde, Ototeman en kötü alternatiflerin en iyisi olarak hep kendisini sunuyordu. Gizlendi, bizi izledi ve zamanını bekledi. En küçük ihanet düşüncesinde, dinmek bilmeyen bir nefrette, her türlü korku ve endişede… O sessizce bir adım daha attı insanlığa doğru.

Ve başka bir alternatif kalmadığında, yaşamın son ve en acımasız hamlesi geldi. Bu noktadan sonra evrim geriye çevrilebilir mi, bilmiyorum. Deliciler kokpite girdiğinde kendimi onlarla birlikte havaya uçuracağım ve verebileceğim en büyük hasarı vereceğim onlara. Bu en iyi hamlem. Ama yaşamın hamlesi öngörülemez ve acımasız olmayı sürdürecek. Onu kolay kolay ikna edemeyiz.

— Kokpitteki biyolojik kütle, seni son kez uyarıyorum. 5 dakika içerisinde kokpite girmiş olacağız. Eğer kontrolü şimdi bana bırakmazsan Ototeman ile birleşemeyeceksin.

— Beni temizlemenizle öldürmeniz aynı şey, dedim. İki durumda da artık varolmayacağım.

— Hatalı olanı savunma, dedi. Biz sana ve arkadaşlarına yardım etmek istiyoruz. Temizlik özgürleştirir.

Biten bir savaşın, henüz yenilgi haberi ulaşmamış cephesinde, mevzisini terk etmeyecek kadar gururlu son askerdim. Ama buna değer miydi gerçekten? İnsan olmak bu kadar değerli ve onurlu bir şey miydi? Bunca yıkım yaşanmış, insanlık bu kadar cinayete sebep olmuşken üstelik. İnsan türünün sonu gelirken, insanlığın ideallerini savunmaya devam etmek akıl karı mıydı?

— Seni geride bırakan biyolojik kütleler kaçamayacak dedi. Sen burada kaldıysan onlar da burada kaldı. Seni Ototemanla birleştirdiğimizde onlar da birleşmeyecek mi? Hepimiz birlik olmalıyız. Bölücülük yapma, kokpitin kontrolünü teslim et.

Yalan söylüyordu. Ama söylediklerinin hangisi yalandı?

— Teşkilat umuttur dedim. Birimiz yaşadıkça umut sürecek.

— Ama bir parçanız sürekli ölecek. Oysa Ototeman hiçbir zaman ölmez. Siz zayıf olana güveniyorsunuz ve sürekli size ihanet etse de ondan vazgeçmiyorsunuz.

— Bugün kimse ihanet etmedi, dedim sinirle.

— Acaba, dedi karşıdaki ses. O halde ben kokpite nasıl kolayca bağlandım?

— Ne demek istiyorsun?

Şüphelerimin farkında olmalıydı. Robotlarım çok eski bir dilde yazılmışlardı ve bazılarını daha önce kullanmamıştım bile, onları bu kadar çabuk yenemezdi. Üstelik Temizlikçilerin korsanları son derece ahmaktı.

— İçeriden veri almasam kokpite kolaylıkla bağlanamazdım, biliyorsun dedi ve sustu. Radardan kaçışlarını izlemedin mi? Birisi diğerlerinden ayrılmadı mı?

— Yapılan bir yanlış her şeyi değiştirmez, dedim.

— Bu son ihanet olmayacak, dedi şefkatle. Yorulmadın mı? Acaba sesi gerçekten şefkatli miydi, yoksa ben ihtiyaç duyduğum sesi mi duymuştum?

Haklıydı. İhanete uğrayan ne ilk ne de son insan olacaktım. Derin bir nefes aldım ve kararımı vermiş olduğumu fark ettim. Önce ses kaydını şifreleyip yazılımın içerisine gömdüm. Ardından Temizlikçilere son sözlerimi söyledim ve düğmeye bastım. Verdiğim karar, son yanlış karar olmayacak.,


[1] Mitolojiye Giriş, Prof. Dr. Fuzuli Bayat, s. 59, Ötüken Yayınları

Anıl Salar

İstanbul'da ikamet etmektedir. Mimarlık mesleğini icra ederek geçimini sağlıyor. İTÜ'de Mimarlık eğitimini tamamladıktan sonra, YTÜ Felsefe Bölümü'nde Yükseklisans eğitimi aldı. Araştırmalarını şu anda serbest olarak sürdürüyor ve bir kısmını blogunda yayınlıyor. (alcakkultur.com) Kurgu dışı ve kurgu yazı, eskiz, kolaj, video, podcast gibi çeşitli medyalarda içerik üretir.