Öykü

Öykü Yok

M: “masayı çizmişsin? Gülen surat.”

Aslında dişlek, gülen bir surattı.

Yarı kaliteli bir kurgu ya da okuduktan sonra dolaşımda olan seslerin bir çoğunu gürültü addetmeye yönlendiren bir düşünce kitabı istiyordum belki.

Çöl beni boğuyordu yo-hayır. Çöl, benim yoksal tercihlerimi süpürdüğüm bir yerdi.

Ama esintileri yüzümü yaralıyordu. Çölün bir iradesi mi vardı da bana suçlu muamelesi yapıyordu?

Doğa imdadımıza kulak verir miydi? Beklentilemeyeceğim.

Öykümü yollayacağım,

Öyleyse, mahzenvari bir çölden söz ediyorum. Kemikler, kedi tırnakları, çöpe atılmasından sakınılan uzun/kısa saç telleri, dualar, kürklü pelerinler yahut bunlar posttur- neyse.

Ben nereye gidiyorsam öykü oraya geliyordu. Öykü de benim çölü süpürdüğüm yerdir. Oynaktır.

Arkadaşlarım kaktüs çiziyorlardı. Güneşte kavrulan kaktüsün renk değiştirmesi, bol güneş isteyen kaktüslerin gövdelerinde meydana getirdikleri eğilim, arkadaşlarımın çizgilerinde yoktu. T-shirte kaktüs baskısı, imgeleme yapay nesne baskısı daha çok ilgilendiriyordu onları.

Ben artık ben değilim, değilim. Benim. Sınırı da şöyle koyuyorum: |ben|

Mutlaklar da çizgidedir, görelidirler.

Yeni apartmanımızın asansöründe kum taneleri oynaşmıyordu artık. Şöyle de diyebilirim, yeni asansörümüzde kum taneleri… Ne yazık ki buradaki cümlelerin yazarı tek bir insan, daha çok değil dümdüz |ben|im. Böyle durumlarda insanın en kısa biçimde düşüncelerini ifade etmesi, anlaşılır kılması gerektiği söylenir. Yani dıdısının dıdısı.

Abi ordan bana tavşan kanının kanı bir çay. Yalnız bir keresinde kaveye gitmiştim. Yanımda büyük adamlar vardı. Anlıyorlar, değerlendiriyorlardı; tasarruf nedir biliyorlardı. Çölle tanışmamıştım henüz. Tanışıp yok saydıklarım arasında oldu bir ara çöl. Sonra çok insanlarla tanıştım, duyargalarımı kapattım-mı.

Büyükçe esneyip çapaklı kirpiklerimi ovuyorum. Bugün-yarın kendime iş olarak okumayı ve yazmayı seçtim. Neden okuyorum sorusu, bir başkası olmaksızın anlamsız olabiliyor. Çölde hayat pratikleri farklıdır. Bu hayat pratiklerinin anlaşılması için önce çöl-insan ilişkilerine değinmeliyiz.

Çünkü öf…

Hakaret içermeyen sessizlikleri seviyorum demeye çalışıyorum.

B: “Canım çok sıkkındı”.

Aaah ah. |Ben| düz yazımın bir öykü olmasını istiyorum. Çünkü benim beğenim çölden kente ayak basınca değişmemiştir. Ben her türlü yer kabuğunun titreşimlerine kulak verebilirim.

Zeyneb Berre Tunca