Öykü

Soğurken

İlk baktığımda da en soldaki hanede 6 yazıyordu. 30 yıldan fazla geçti, en sağdaki iki hane değişti. Diğerleri aynı. Uzakta kalan güneş gözüme daha sıcak gelmiyor. Oda eskisinden daha sıcak, bunun güneşle alakası yok. Öğrendiğim ilk yalandı sanırım bu. Kızımın öğrendiği ilk yalan da bu. Çocuklar yuvarlak bir buton gördüğünde oynamaktan geri kalmıyor, hangi nesilden olursa olsun. Annemin neyle oynadığımı fark ettiğinde koşarak beni tutup odama götürdüğünü hatırlıyorum. Sonrasında annemin sesi odama dolmuştu: “Sayın nesillerimiz, güneşimiz sıcak hava dalgaları yolluyor. Yeni gezegenimiz bizler için hazırlanırken yaşadığınız anlık ısı artışından endişelenmenize gerek yok.”

Gemiyi ısıtan güneş değildi. Bunu 9 yaşında öğrendim. Kızım da 9 yaşında öğrendi. Geminin ısısını biz kontrol ediyoruz. Zaman geçtikçe arttırıyoruz. Nesiller böyle ufak ayrıntılarla sakin kalıyor. Gözlerinizi açtığınızda 22.1 gösteren termostat 40 yıl sonra 22.9 gösteriyorsa inancınız sarsılmıyor. O sayıyı 45-50-100 yapmak ise annemin elindeydi. Şimdi de kızımın annesinin elinde.

Güneş aslında ısınmayacak, soğuyacak. Nesillerin bunu bilmesi gerekmiyor. Soğuyacak ve gezegenimiz hazır olacak. Annemin anneleri bunun oluşunu izledi. Gezegene yola çıkalı binlerce yıl geçti. Yola çıktığımızdan beri birkaç yıl daha az.

İlk annem yola çıktığında bekleyeceğimiz biliniyordu. O zamanlar bu yolculuğun yapılması yasaktı. Gelecekte hayat doğurabilecek gezegenleri etkileyemezdik. Orada gelecekte yaşayacak canlıların kaderlerine saygı duymakla alakalıydı bu yasak, sözde. Esas amaç inceleme isteğiydi. “Biz nasıl olduk, süreç nasıl işliyor?” sorusuna cevap bulma arzusuydu. Kader değiştirmek için gidip ilk mikroorganizmanın doğduğu çamura işemek gerekmiyor çünkü. Titan’ı çepeçevre saran, yüzeyinin her yerini normal; çekirdeğine kadarki kısmı da termal kameralarla kayıt eden ve havaya bakınca görülen uydular kaderlerini değiştirecek. Bulutlar yerine demirlerle dolu olacak gökyüzleri. Belki de Tanrı’ları olacak Titan’lıların, o metal parçaları. Belki de kamçıları olacak; kendilerini hapseden o kalkanı delmek için evrimleşecekler.

Tabii bunlar o zamanların tartışmalarıydı. Artık muhtemel hayatı koruma kanunlarını koyanlar yok. Bildiğim kadarıyla nesilleri de yok. Şimdilik insanlığın bu konudaki resmi düşüncesi “Hele bi’ biz yaşayalım da,” şeklinde.

Çok dalmışım. Bugün yapmam gerekeni geciktirmek istiyorum sanırım. Annemin ikinci kızını doğurmak için gittiği günü hatırlıyorum. Bir sorun çıkmıştı, ne o dönmüştü ne de kardeşim. Aralarında 9 yaş bulunan iki kız kardeş, yönetmelikler böyle söylüyor: Android öyle olduğunu söyledi. Annem gittikten sonra sadece Android’le kaldım. Bana görevlerimi o öğretti. 14 yaşımdan sonra da geminin kontrolünü ben aldım. Her sene sıcaklığı 0.01 derece ben yükselttim. Başka insanlarla görüşmedim. Kardeşim olmadığı için o Android’in görevi olmuştu. İki kız kardeş olmalı. Birisi gemiyi yönetecek diğeri nesilleri. Büyük kardeş daha olgun olacak, gemiyi ihtiyaç duyduğu dakiklikte yönetecek. Geminin ve nesillerin ve gezegenin ihtiyaç duyduğu an ihtiyaç duyduğu şeyleri yapacak. O anların gelmesini bekleyecek. Küçük kardeş daha neşeli olacak. Nesillerin ihtiyaç duyduğu gülümseyen ve ulaşılabilir yönetim anlayışı olacak. Annemin annesine kadar hep böyleydi. Annemin kardeşi doğacağı zaman ufak bir hata olmuş. Annem tek başına büyümüş. Bunu annem söylemişti. Android doğum odasını tamir etmiş fakat binlerce yıldır aktif olan doğum odası tamamen düzelememiş. Aynı hata yüzünden benim annem ve kardeşim de gelmedi.

Şimdi doğum odası tamamen çalışır durumda. Android bütün hataları düzeltmiş. Android böyle söyledi. Bana canlı bir doğum izletti. Anne ve bebek sağlıklı şekilde doğum haneyi terk etti. Android böyle gösterdi.

Yine de doğuma girmekten korkuyorum. Korkumun sebebini anlayamıyorum. Gezegenden deprem sinyalleri geliyor. Kontrol panelindeki ekrana bakıyorum, depremin merkezinde bir dağın parçalarının aşağı yuvarlanışını izliyorum. Gezegenin yaşama elverişli hale gelişinin bir parçası bu. Yeniden başımı kaldırıp güneşimize bakıyorum. Güneş soğuyacak ve gezegen yaşanılır hale gelecek. Yakında.

Annemin ikinci doğum gününü hatırladım. Tıpkı benim gibi güneşi ve gezegeni izliyordu. Birden arkasını dönüp bana bakmıştı. Android annem bakarken elini omzuma koymuştu. Birden arkamı dönüyorum. Kızım benim durduğum yerde, arkasında Android var. Elini yavaşça omzuna götürüyor. Bütün vücudum bir acı dalgasıyla sarsılıyor.

Doğum başladı.

Mehmet Çakıcı