Öykü

Exondrum

“Hello from the children of planet earth…

Sayın Türkçe bilen arkadaÅŸlarımız, sabah ÅŸerifleriniz hayr….hayr…ha..cızzzzzzz…zzz”

Exondrum için bu plağı dinlemek bir ritüel gibiydi ama yıllara yenik düşen plak artık özelliğini yavaş yavaş yitirmeye başlamıştı. Altın plağı çıkardı ve diğer eşyaların yanına kaldırdı ama altın plak her zaman ki gibi baş köşedeydi. Plağın yanında mor ışıklar saçan yarı şeffaf bir küre, yeşil renkli bir kristal, bir androide ait hasar görmüş el ve kemikten yapılma bir kama yer alıyordu.

Exondrum kumanda kabinine geçerken küçük yuvarlak pencereden dışarıdaki sonsuz uzaya ve yıldızlara baktı… Ama bir süre sonra dikkatini çeken ÅŸey kendi yansıması oldu. Beyaz hafif bir alaşımdan üretilmiÅŸti, dış görünüş olarak bir insana benziyordu ama zırhlı kısımların dışında vücudu ÅŸeffafdı ve mavi ışıklar saçan bir maddeden yapılmıştı. Bu madde “Platron” olarak adlandırılıyordu ve Gliese gezegeninde keÅŸfedilen bir teknikle karbonun iÅŸlenmesi sonucunda elde ediliyordu.

BulunduÄŸu yer küçük bir acil durum modülüydü. Tehlike durumunda uzay gemilerini tahliye etmek için kullanılan cinsten. Modülün üzerinde koyu gri renkte “SANTA MARIA” yazıyordu. Exondrum modülü modifiye ederek manevra kabiliyetini artırmış ve sonradan bulduÄŸu bir takım malzemelerle bir laboratuvar oluÅŸturmayı baÅŸarmıştı.

Birden duvardaki sarı ışık yanıp sönemeye baÅŸlayınca, Exondrum kumanda kabinine girdi ve arıza sinyalinin neden yandığını anlamaya çalıştı. Modülün enerji panellerinde bir sıkıntı olmalıydı. Ekrandaki panel görüntüsünü büyüttüğünde mikro panellerin bir kısmının aşınarak özelliÄŸini yitirdiÄŸini fark etti bu yüzden paneller kısa devre yapabilirdi. Mikro panelleri, donanım kütüphanesinden bulup DEUX’a aktardı. Deux bir çeÅŸit çok boyutlu yaratıcıydı ve doÄŸru elementler kullanarak, bilgileri girilen objeyi oluÅŸturabilir ya da haznesine yerleÅŸtirilen objeyi kopyalayabiliyordu. Ä°lk tasarlandığında ÅŸu an olduÄŸu gibi elementleri ayrıştırma ve birleÅŸtirme özelliÄŸi olmasada, Exondrum’un üstün teknik bilgisi ve programlama yeteneÄŸi sayesinde artık çok daha iÅŸlevseldi.

Exondrum basit yön verici roketlerden ve emniyet bağlantısından oluşan aksiyon zırhını giydi ve modülün dışına çıktı. Paneller olmadan modülün yön verici roketleri şarj edilemezdi ve modül uzayda rüzgara kapılmış bir yelkenli gibi savrulabilirdi.

Emniyet baÄŸlantısından emin olduktan sonra aksiyon roketlerini kullanıp diÄŸer panellerin olduÄŸu kısıma ulaÅŸtı. Panelleri takarken uzakta parlayan ışık dikkatini çekti. Bir yıldız olmadığı bariz belliydi. Soluk gri bir ışıktı… Daha dikkatli baktığında (Exondrum,75x zoom yapabilen bir görüş kitine sahiptir.) bu ışığın kaynağının bir uzay gemisi olduÄŸunu fark etti.

Geminin yanına vardığında; paslanmaya yüz tutmuş gövdesi ve artık silinmek üzere olan FAIRWAY yazısı dikkat çekiyordu. Exondrum geminin içine girmek için kapsül çıkışının zarar görmüş kapısını kullandı. İçerisi karanlık olduğu için görüş modunu değiştirip geminin genel yapısını çözmek için araştırmaya başladı. Bir yandan da karanlığın içinde ilerliyordu. Güç ünitesinin yerini bulmak için duvardaki krokiyi aydınlattı.

Genel olarak cihazlar ve devreler hasarsız görünüyordu sadece güneş enerjisi panelleri uzun süre kullanılmadığı için deaktif durumdaydı. Exondrum analog olarak çalışan yedek güneş panellerini açtığında hemen bataryalar şarj olmaya başlamıştı bile, belkide yıllardır çalışmamış bu gemi tekrar hayat bulabilecekti. Gemide kullanılan teknoloji oldukça eskiydi, bu yüzden Exondrum sistemin nasıl işlediğini anlamaya çalışıyordu. Bataryalardan gücünü alan merkezi bir sistemle karşı karşıyaydı ve eğer bir arıza yoksa bir süre sonra işletim sistemi otomatik olarak devreye girecekti. En azından koridorlardaki acil durum aydınlatmaları çalışmıştı ve artık rahatlıkla etrafı görebiliyordu. Köprüye doğru yürürken sıvı nitrojen tanklarının bulunduğu odayı fark etti, belkide hala mürettebatlar donmuş şekilde tankların içinde uyandırılmayı bekliyordu. Odanın içinde güvenlik bariyeri vardı ve enerji seviyesi yetersiz olduğu için bloke olmuş durumdaydı.

Köprüye vardığında burada baÅŸka bir analog kolun olduÄŸunu gördü ve ana güneÅŸ panelleride açılarak tüm cihazlar aktif konuma geçti. “Merhaba ben Creos, sistemi aktif etmek için gerekli olan adımları tamamlayın. Birinci adım… Kendinizi tanıtın!”, geminin iÅŸletim sistemi bir yapay zeka tarafından yönetiliyordu. Exondrum cevap vermek konusunda çok emin deÄŸildi; vereceÄŸi yanlış bir yanıt sistemin kendini imha etmesine neden olabilirdi.  “Merhaba ben Creos, sistemi aktif etmek için gerekli olan adımları tamamlayın. Birinci adım… Kendinizi tanıtın!”

“EÄŸer 1 dakika içerisinde soruma yanıt vermezseniz. D3 protokolünü devreye sokacağım.”

Exondrum zaman kazanmak için konuÅŸmaya karar vermiÅŸti, sistemi incelerken konuÅŸmaya baÅŸladı; “Merhaba adım Exondrum, bu geminin mürettebatı deÄŸilim. Åžu an Siareon yıldız sistemindesiniz ve benim dışımda bu gemide canlı yok. Geminin kontrolünü devralmam gerekiyor.”

“Bunu yapmaya yetkiniz yok! D3 protokolünün baÅŸlamasına son 15 saniye…”

Exondrum bu sırada sistemi analiz etmiÅŸ ve müdahale edilebilir olduÄŸunu anlamıştı; “Ãœzgünüm seni devre dışı bırakıyorum…”

“Bunu yapmaya yetki… ”

Exondrum, sistemi hackleyerek Creos’u devre dışı bıraktı. Ama Creos’un datalarına ulaÅŸması gerekiyordu. Bu gemi nereden yola çıkmıştı ve amacı neydi? Ä°nsan ırkına ait olduÄŸu aÅŸikardı ama daha fazlasını öğrenmeliydi. Tekrar Creos’u programlayarak sistemi yeniden baÅŸlattı.

“Merhaba ben Creos, ne yapmak istiyorsunuz?”

“Nitrojen tanklarının bulunduÄŸu odanın güvenlik bariyerini kaldırmanı istiyorum.”

“Ä°steÄŸiniz yerine getirildi.”

Exondrum mürettebat odasına tekrar döndü ve nitrojen tanklarının yer aldığı kısıma yöneldi ama tüm tanklar boştu. Bir süre herhangi bir ceset olabilirmi diye daha önce bakmadığı kabinleride kontrol etti ama herhangi bir şey yoktu.

“Creos, mürettebat gemiyi ne zaman terk etti.”

“Mürettebat 22 Aralık 3104 tarihinde saat 17:30’da gemiyi acil durum kapsülleriyle baÅŸarılı bir ÅŸekilde terk etti.”

“3104’mü?.. Peki gemiyi terk etmelerinin nedeni neydi?”

“Bunun için kaptanın seyir defterine eriÅŸmem gerekiyor. Onaylıyor musun?”

“Onaylıyorum…”

“21 Aralık 3104 saat 06:17, Ben kaptan Vecihi HürkuÅŸ; astreoid saÄŸnağı sonrası gemi sol taraftan ağır bir hasar aldı. Navigasyon cihazlarımız çalışmıyor ve rotamızın dışındayız. Manuel olarak gemiyi rotada tutmaya çalışıyorum ama bu ÅŸekilde yolculuÄŸa devam etme ÅŸansımız yok. EÄŸer navigasyon sorununu düzeltemezsek uyku durumunda olan mürettebatı uyandırarak gemiyi terk edeceÄŸiz.”

“Görevinizin ne olduÄŸunu açıklar mısın?”

“Fairway baÅŸta Dünya Uzay Ajansı olmak üzere, Mars Uzay Programı ve Europa Öncüleri tarafından desteklenen bir keÅŸif gemisidir. Odaklandığı görev galaksimiz dışındaki süper dünyaları  araÅŸtırmaktır.”

“Åžu an kaç yılındayız Creo…”

“3107 yılındayız. Sistem 3 yıl sonra yeniden baÅŸlatıldı. BaÅŸlatan kiÅŸinin kimlik bilgilerine eriÅŸim iznim yok. Yinede bu bilgilere eriÅŸmemi istiyormusunuz.”

“Creo tarih bilgilerini güncellemeni istiyorum. Bugün dünya tarihiyle 17 Mayıs 17816. Samanyolu standart takvimine göre 26 Haziran 15980 yılındayız. Enteresan…”

“Enterasan olan nedir efendim?”

“Bu gemi 14709 yıldır uzayda başı boÅŸ bir ÅŸekilde sürükleniyor ve tamir ya da bakım görmediÄŸi halde hala tek parça. Ä°ÅŸte enteresan olan bu…”

Exondrum gemiyi incelemeye devam etti, gemi dışı görevler için mürettebatın giydiği kıyafetlerden biri hala sağlam bir şekilde acil çıkış kabininde yer alıyordu. Exondrum kıyafeti incelerken, üzerindeki simgeler dikkatini çekti. Kıyafetin göğüs kısmında V.HURKUS yazısı ve Dünya Uzay Ajansı simgesi yer alıyordu, kıyafetin kolunda yer alan simgede her hangi bir yazı yoktu, kırmızı zemin üzerinde ay ve yıldız yer alıyordu.

“Creo, kırmızı zemin üzerinde ay ve yıldız simgesi neyi temsil ediyor, kayıtlarını kontrol etmeni istiyorum?”

“Dünya federasyonuna baÄŸlı bir ülke olan Türkiye’nin resmi bayrağı. Ay ve yıldız simgesi aynı zamanda eski bir dünya uygarlığı olan Sümer ikonografisinin de en çok kullanılan öğelerinden biridir. Buradaki kullanımlarında ise “Ay”, Ay tanrısı “Sin”‘i temsil etmektedir. Yıldız ise İştar veya Antik Roma mitolojisinde de bulunan Venüs’ü sembolize etmektedir.”

Creo aynı zamanda muazzam bir bilgi kütüphanesiydi. Exondrum teknik destek robotu olarak tasarlandığı için sadece teknolojik bilgilere sahipti ve bu bilgilerin daha fazlasına ulaÅŸmak istiyordu. Sisteme baÄŸlanarak tüm bilgileri kendine aktarmaya baÅŸladı; Büyük patlamayı… Uzayda bir safir gibi parıldayan Dünya gezegenini… Ä°lk insanların vahÅŸi doÄŸadaki mücadelesini ve avcı toplayıcı insan atalarını… Ä°lk buÄŸdayı eken kadını ve insanların kurduÄŸu köyleri… Köylerin büyüyerek ÅŸehirlere dönüşmesini ve ÅŸehirlerin birbirleriyle savaÅŸmasını… Güçlenen imparatorlukları, köleleÅŸtirilen insanları… SavaÅŸlarda öne çıkan komutanları ve kahramanları… Yeni kıtalar keÅŸfeden kaÅŸifleri… Rönesansı… Sanayi devrimini… Birbirlerini atom bombasıyla öldüren insanları… Ay’a ilk ayak basan Neil Armstrong’u… Ãœzerindeki altın plağıyla, uzayda süzülen Voyager’ı… Sürekli geliÅŸen teknolojiyi… Mars’a ilk koloninin yerleÅŸmesini… Jupiter’in uydusu Europa’ya kurulan koloniyi ve çok daha fazlasını öğrendi.

Ama Exondrum Creo’nun bilmediÄŸi baÅŸka ÅŸeylerde biliyordu. Bu bilgiler mürettebatı olduÄŸu Santa Maria gemisinin bilgi envanterinden aktarmıştı ve bir kısmınıda sonrasında karşılaÅŸtığı farklı ırklara sahip gezginlerden ya da kaybolanlardan öğrenmiÅŸti. Dünya, Mars ve Europa arasında 3547 yılında, daha çok kaynak elde etmek için büyük bir uzay savaşı baÅŸlamıştı ve savaşın galibi Europa kolonisi olmuÅŸtu, Mars oldukça büyük kayıplar vermiÅŸ olsada Dünya kadar ÅŸanssız deÄŸildi. Dünya o kadar büyük zarar görmüştü ki ekseni deÄŸiÅŸtiÄŸi için bir süre sonra yörüngesinden çıkmış ve 4000’li yılların başında Mars’la çarpışması bekleniyordu. Europa kolonisi uzun yıllardır gözlemlediÄŸi Gliese gezegenine koloni kurmak için çalışmalara baÅŸlamıştı. Ãœstelik bu bir keÅŸif seyahati olmayacaktı, artık ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olan bu gezegenden ve dengesi alt üst olmuÅŸ güneÅŸ sisteminden bir daha dönmemek üzere ayrılacaklardı. EDEN adındaki gemiyi yıllar sürecek bu yolculuk boyunca insanların tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek ÅŸekilde tasarlamışlardı; sonunda insanoÄŸlu kendi eliyle bir dünya yaratmıştı. Ama ardı arkası gelmeyen ihtiras rüzgarlarının Gliese gezegenini sarması çok uzun sürmedi ve insanlar geçmiÅŸten ders almayarak tekrar savaÅŸmaya baÅŸladılar. Artık silahlar çok daha acımasız ve tanrısaldı.

Duans ırkından bir gezginle karşılaÅŸtığında Exondrum ona Gliese gezegenini sordu, belki hala geriye dönebilirdi. Gezginin anlayabileceÄŸi ÅŸekilde ona gezegenin yerini gösteren bir hologram sunmuÅŸtu ve Gliese gezegeninin güneÅŸi tarafından yutulduÄŸunu öğrenmiÅŸti. Exondrum neredeyse güneÅŸe hükmedecek seviyedeki teknolojiye sahip insanların bunu nasıl engelleyemediÄŸini düşünüyordu. Bu nasıl olabilirdi… Belkide büyük savaÅŸ sonrası dünyada olduÄŸu gibi insanlar birbirlerini okadar yıpratmıştı ki artık ilkel kabilelerden farksız yaÅŸamak zorunda kalmışlardı ve sonunda yok olmuÅŸlardı. Yeni bir teknoloji geliÅŸtirmek bir yana hayata tutunmayı bile baÅŸaramamışlardı.

Exondrum Fairway gemisinden ayrıldı ve tekrar modüle geri döndü. Uzay gemisi ihtiyaçlarını karşılayamıyacak kadar eski bir teknolojiye sahipti ve yeniden inÅŸası için çok fazla hammadde gerekiyordu. Yinede bu küçük keÅŸif onun için büyük bir hediyeye dönüşmüştü. Artık koleksiyonunun en önemli parçası olarak gördüğü altın plağın ve Voyager’ın hikayesini biliyordu. Ãœstelik karbon elde edebileceÄŸi ve dönüştürebileceÄŸi bir çok malzeme elde etmiÅŸti.

Exondrum uzaydaki yolculuÄŸu sırasında 4 uzay gemisi ve sayısız sonda ile karşılaÅŸmıştı; bunlardan biride Voyager’dı.. Hepsinin aynı kara deliÄŸe kapılarak uzayın bu kısmına sürüklenmiÅŸ olduklarını düşünüyordu. Tıpkı Santa Maria gemisinin başına gelen olay gibi. KeÅŸfettiÄŸi tüm gemilerden birer anı almıştı ve bu onu bir medeniyet koleksiyoncusu yapıyordu. Son olarak koleksiyonuna eklediÄŸi ÅŸey kaptan Vecihi’nin kıyafetine ait olan ay yıldızlı bayraktı.

Gliese’in öncesinde yaÅŸanılanlar aslında geleceÄŸe dair ipuçlarıydı. Exondrum durdu ve penceredeki yansımasının ardındaki sonsuz uzaya hayranlıkla baktı. Bu güzelliÄŸi görebilen bir robot yaratmayı baÅŸaran küçük tanrıları; insanları düşündü… Tanrılar kullarından aciz olabilirmiydi? Ya da kendinden daha güçlü ve erdemli bir varlık yaratmayı baÅŸarabilmiÅŸ olmaları onların kendilerini ve evreni yaratan tanrıdan bile güçlü olduÄŸunu mu gösteriyordu.

Exondrum elindeki mevcut teknolojiyle çok rahat bir ÅŸekilde Deux’u kullanıp kendini klonlayabilirdi. Belki uygun bir gezegene yerleÅŸip büyük bir medeniyetin ilk adımlarını bile atabilirdi. Sürekli kendini klonlayarak Exondrum’lardan oluÅŸan bir gezegen. Yarı tanrı kral Exondrum karşısında saygıyla eÄŸilin!.. Tıpkı tarihte yok olup giden binlerce imparator ve savaÅŸcı kral gibi.

“Ben Exondrum, bu mesaj size ulaÅŸtıysa amacıma ulaÅŸtım demektir. Bu mesajı deÅŸifre edebilmeniz için ÅŸu ana kadar tanıklık ettiÄŸim 4 medeniyetin dil yapılarını ve iletiÅŸim tekniklerini birleÅŸtirerek yeni bir iletiÅŸim ÅŸekli geliÅŸtirdim.

Sizden önce bu evrende yer alan tüm ırklar uzaya yayılmak ve yeni yerler keşfetmek için amansız bir iştahla teknolojiler geliştirdi. Daha uzağa gitmek, daha hızlı yol almak için ellerindeki kaynakları hızla tükettiler ve tükettikleri kaynakları telafi etmek için bu kaynakları elinde tutan kendi ırkından diğerleriyle savaşmayı göze aldılar. Sonuçta kendi yok oluşlarını hazırlamaktan başka hiç bir şey elde edemediler.

Beni yaratan Gliese gezegeninde ki insanlar, diledikleri her şeyi yaratabilecek güce sahiptiler ama öldürücü silahlar yapmayı tercih ettiler ve sonları bu silahlarla geldi. Duans, Zaubnd ve Tun ırkının sonlarıda aynı şekilde kendi yarattıkları silahlarla oldu.

Oysa evrendeki değerli, değersiz, güçlü, güçsüz herşey aynı temellere sahip. Sonuca değil nedenlere odaklandığınız zaman, gökteki bir yıldızın sizinle aynı elementlerden oluştuğunu görebilirsiniz. Dahası sahip olduğunuz elementlerle hayal ettiğiniz herşeyi yapabilceğinizi keşfedebilirsiniz. Bunu keşfettiğiniz zaman aslında değer verdiğiniz şeylerin ne kadar değersiz olduğunu anlayacak ve bu evrenin parçası olduğunuzu bileceksiniz.

Bende elimdeki tüm kaynakları tükettim ama size bu mesajı ulaÅŸtırabilmek için. Bu mesajın sonunda kendi iÅŸletim sistemimi sıfırlayarak görevimi sonlandıracağım. Ama bildiÄŸim herÅŸeyi size ulaÅŸtırmış olacağım; Evrenin sizden önceki tarihini…

Ben Exondrum, galaksinin koleksiyoncusu, tarihçisi, insan ırkının yarattığı teknik destek robotu. Bir gün sonsuz uzayda iki medeniyetin karşılaÅŸabilmesini hayal ediyorum. EÄŸer kendinizi yok etmezseniz bu mümkün.”

Kenan Demir

1981 yılında Trabzon’da doğdum. Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım bölümünde öğrenim gördüm. Yazdığım fantastik ve bilim kurgu temalı öyküler Kayıp Rıhtım, Öykü Seçkisi ve çeşitli dijital mecralarda yayınlandı. İstanbul’da yaşıyorum ve Kıdemli Arayüz Tasarım Uzmanı olarak çalışıyorum.

Exondrum” için 13 Yorum Var

  1. Merhabalar. Gayet güzel ve bol mesajlı bir öyküydü. Affınıza sığınarak gözüme takılan birkaç hususu belirteyim.
    (Exondrum,75x zoom yapabilen bir görüş kitine sahiptir.) diyerek burada bir açıklamaya gitmişsiniz ancak bu tip kullanımlar öyküyü sekteye uğratıyor öykünün dünyasından kopmaya sebebiyet veriyor. Yerine bu bilgiyi hiç vermeseniz de zaten bir robotu yadırgamazdım. Ancak illa verecekseniz öykü gidişatına yedirmenizi tavsiye ederim.
    Ek olarak naçiz tavsiyem bağlaçların kullanımına bir göz atmanız olacak.
    Bunların haricinde Vecihi Hürkuş göndermesi ve Ay yıldızlı bayrağın uzayda dalgalanmasını çok beğendim ve yüzümde bir tebessümle okudum. Söylediğiniz gibi umarım 3107 yılında da bayrağımız değişmeden kalır. Artık ummaktan başka bir şey gelmiyor elden 🙂
    Diğer seçkilerde de yazmanız dileğiyle elinize sağlık.

  2. Bağlaçlar, bağlaçlar 🙂 evet onlar başımın belası, yine gözümden kaçan şeyler var. Daha dikkatli olmaya gayret edeceğim.
    Şu 75x zoom olayında çok haklısınız.
    Ve 3107 yılında bayrağımızın dalgalanması için bazı ÅŸeylere “hayır” demeyi öğrenmeliyiz 🙂
    Okuduğunuz ve yorumunuzu esirgemediğiniz için teşekkürler.

  3. Merhabalar.

    Tebrikler. Öykünüzü çok ama çok beğendim. Bilim-kurgu olduğundan mıdır nedir okumaya başlar başlamaz sardı beni. Sallanır mı bi yerlerde bozar mı dedim ama hiç sallanmadı. Başladığı gibi güzel de final yaptı. Daha fazla değerlendirme yapmak, eksik bulmak istemiyor canım. Emek harcamış, özenli bir çalışma. Tekrar tebrikler..

    1. Güzel yorumun için çok teşekkürler. Böyle okuduğundan keyif almış okuyucu yorumları beni çok motive ediyor sonraki öyküler için.

  4. Merhaba,
    Şu altın plaklar ve Türkçe giden kayıt 🙂 O cümleyi ilk öğrendiğimde şaka sanmıştım ama değilmiş. Şimdi burada bir öykünün giriş cümlesi olarak karşıma çıkınca çok hoşuma gitti; öyküyü merak ettirdi. Bilimkurgu en sevdiğim türlerden. Öykü de gayet iyi yazılmış, severek okudum. Benim de dünyayı merak eden, uzayda ikamet eden bir androidi konu aldığım bir öyküm var; aslında henüz bitmedi. Bir de ben daha mizahi yaklaştım olaya.
    Öyküyle ilgili aklıma takılan şu oldu sadece: Şimdi bu android arkadaşımız, çok boyutlu yazıcılarla kendinden sayısız klon yapabilecekken ve bu fikir onun da aklına yatmışken nasıl birdenbire kendini sıfırlamaya karar veriyor? Bu çatışmaya nasıl geldi? Onu bu karara iten güdüsü ne? İnsanoğluna mesaj ulaştırmak mı sadece? Burası biraz zayıf geldi. Onun haricinde güzel yazılmış, sürükleyici bir öyküydü.
    Kaleminize sağlık.

    1. Okuduğun ve yorum yazdığın için teşekkür ederim.

      Åžimdi sorulara gelirsek;
      Kendini klonlama fikri aklına yatmıyor Exondrum’un, o paragrafın sonunda “Yarı tanrı kral Exondrum karşısında saygıyla eÄŸilin!..” ve “Tıpkı tarihte yok olup giden binlerce imparator ve savaÅŸcı kral gibi.” ifadeleri var. Demek ki ruh halini net yansıtamamışım; kendi aklından geçen düşünceyle dalga geçiyor ve anlamsız olduÄŸuna vurgu yapıyor aslında bu kısımda. Dolayısıyla daha farklı, alternatif bir galaksi için bu mesajı ulaÅŸtırmak zorunda olduÄŸunu hissediyor.

      Tekrar güzel yorumun için teşekkürler.

      1. merhaba;
        Asıl biz teÅŸekkür ederiz böyle güzel öyküyü paylaÅŸtığınız için. Åžimdi tekrar baktım; ünlemin etkisi ve sonraki cümle aslında tersini düşündüğünü ima ediyor ama yine de bir cümle yâhut cümlecik daha gelseydi oraya bu ikileme düşmezdim sanırım. Hani “Daha neler…” tarzında bi’ ifade bile olabilir. Ama dediÄŸim gibi, güzel bir öykü. Çalışılmış, akıcı ve merak uyandırıcı. Özellikle giriÅŸ çok baÅŸarılı. Uzay öyküleri devam etsin diye umalım, keyifli oluyor.

  5. Merhaba;
    Cok akıcı guzel bir öykü kaleme almışsınız. Ellerinize saÄŸlık. BaÄŸlaclar okumayi biraz aksatiyor. Kayıp Rıhtım bana bilim kurguyu sevdiriyor. Bir de sizler gibi guzel yazan arkadaslar olunca… Ellerinize saÄŸlık.

    1. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Bakalım bir sonraki öyküde bağlaç sorunu olacak mı? Bu şimdiden beni heyecanlandırdı 🙂 şaka bir yana elimden gelen özeni göstermeye çalışacağım.

  6. Merhabalar,
    Oldukça sürükleyici bir öyküydü (ne yazık ki ben de bazı yerlerde bağlaçlara takıldım ama bu merakımı baltalamadı).
    Aslında düşününce (Türk bayrağı kısmını bilemiyorum 🙂 ) öykünün tamamı gayet gerçekçi gözüküyor. İnsanlar bu hırsla devam ederse ancak böyle bir son bekliyor gibi dünyayı (dünyaları). Benim okurken aklıma takılan tek bir nokta oldu, Exondrum gittiği gemideki sistemi kontrol edebilmek için yeniden programlıyor. Bu durumda benim aklıma yeniden programlanan bir sistemdeki tüm bilgilerin silinebileceği geldi. Gerçi teknolojinin oldukça ilerlediği bir devirde bunun sorun olmaması gerekiyordur, ayrıca öyküyü aksatmayan küçük bir ayrıntı ama ben yine de paylaşmak istedim 🙂
    Kaleminize sağlık. Başka öykülerde görüşmek dileğiyle,

    1. BeÄŸenmenize sevindim,
      Kafanıza takılan kısma gelirsek, burada sadece güvenlik adımını geçmek için bir müdahalede bulunuyor. Sıfırlamak değilde kendine uyarlamak olarak düşünebilirsiniz bu kısımdaki olayı.
      Türk bayrağı konusuna gelirsek aslında o yıllarda Vecihi Hürkuş gibi bir ismin olması bayraktan daha olamayacak bir durum bence ama yinede bu göndermeyi yapmak istedim.
      Gelecekte insan oğlunun daha ortak bir kültürü olacağını düşünüyorum ve bu dilden, kullanılan isimlere kadar her şeye yansıyacaktır. Tekrar yorumunuz için teşekkürler

  7. Merhaba, öykünüz hoÅŸ, güzel, akıcı ve göndermelerle dolu olmuÅŸ. Ãœzerinde çalıştığınız belli oluyor. Ellerinize ve kaleminize saÄŸlık. Gelecek seçkilerde görüşmek dileÄŸiyle…

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *