Küçük çocuk, henüz parmak uçlarında yükselemese de yürürken, sessizliğin hükmünü nasıl sürdüreceğini kavramıştı. Minik ayaklar ve ufak adımlar ona ihtiyacı olan şeyi sağlıyordu. Kollarını kanat çırpar gibi esnetti. Usulca yatağın demirine yanaştı. Yaşça kendisinden epey büyük olan abisinin, günlük mesaisini tamamlayan göz kapakları istirahate çekilmek üzereydi. Ufaklığı fark ettiğinde irkildi.
“Bu saatte ne arıyorsun burada?”
Ufaklık, özenle ve fısıldayarak konuşmaya başladı. Söz konusu fısıltılar olunca, sesi, abisinde olduğu gibi kirli çıkmıyordu. “Sana bir şey itiraf etmem gerekiyor.”
Abisi kımıldandı. “Yarın sabah da konuşabilirdik.”
Ufaklık bilge bir edayla kafasını sağa sola salladı. “O zaman çok geç olur.”
Abisinin yüz kasları isyan edercesine titreyerek gerildi. Tam dinlenmek üzereyken ortaya çıkan bu sürpriz için biraz hareketlenmesi gerekiyordu. “Söyle bakalım, neymiş bu kadar önemli olan?”
Ufaklık, gözlerini odada gezdirdi. Neredeyse ifadesiz ve muzip sayılabilecek bakışları, evrenin sırrını henüz keşfetmiş olabileceği ihtimalini akla getiriyordu. “Bu akşam yarasaya dönüşeceğim.”
Abisi sol gözünü kıstı ve öksürmekle gülmek arasında kaldı. “Sence de bedeninden sıkılmak için erken değil mi?”
Ufaklık duyulması zor bir sesle konuşmayı sürdürdü. “Bak, duymuyor musun, sesimi kaybediyorum. Yarasalaşıyorum.”
“Yarasalaşıyor musun?” Abi bu sefer esaslı bir kahkaha atmış olabilirdi.
“Evet, üstelik kanatlarımın çıkması da an meselesi.” Gözlerini kaçırarak etrafına bakıyordu.
Abisi şaşırmış ve ilgi gösteriyormuş gibi davranmaya çalışıyordu. “Yalnız, bizim evde yarasa olursan aç kalabilirsin. Sen açlığa pek dayanamazsın.”
Ufaklık kafasını onaylar şekilde salladı. “Onun için de bir sürü böcek yakaladım şimdiden.”
“Vaay, her şeyi düşünmüşsün. Önünde bir engel kalmamış o zaman. Yalnız aklıma bir şey takıldı. Peki ya sonra, insana dönüşmek istersen?”
Ufaklık gözlerini devirdi. “Bu konuyu henüz düşünmedim. Yarasa olduğumda kral olacağım. Halkımı yüz üstü bırakmak istemiyorum.”
“Kesinlikle, çok düşüncelisin. Sana yarasalarla ilgili birkaç şey anlatmama ne dersin? İnsan her duruma hazırlıklı olmalı.” Konuşmasını sevecen bir kahkahayla süsledi. “Tabi yarasalar da…”
Ufaklığın gözleri parladı. “Gerçekten bunu yapar mısın?”
“Elbette. İyi dinle beni.” Parmaklarını dans ettirerek bir yarasa görüntüsü çizmeye çalıştı. Gırtlağını aşağıya gererek sesine gizemli bir hava kattı. Suratında bir tutam sakal, biraz da kırışıklık olsaydı, bilge bir masalcı olduğu konusunda şüphe bırakmazdı. “Yarasalar, ölüleri kıskandıracak bir sükûnete ve cellatları aratmayacak bir kıvraklığa sahiptir. Onları yakalamak çok zordur. Neredeyse her saldırıdan kaçarlar. Yere konmayı sevmezler. Dinlenmek istediklerinde de tavana düz bir şekilde konarlar. İnsanlar gibi, baş aşağı durmazlar.”
Ufaklığın gözleri birden açıldı. “Nasıl yani, baş aşağı duran biz miyiz?”
“Tabii ki. Baş aşağı durduğumuz için uykumuz geliyor ya zaten.”
“Bunu bilmiyordum. Yarasalar uyumaz mı?”
“Hayır, onlar saklanır. Sana bir şey daha söylemem gerekiyor. Bugün çok fazla baş aşağı durdum ve uykum geldi. Eğer senin de uykun geldiyse yanımda uyumak ister misin? Nasılsa yarasaya dönüşünce tavanda yürüyeceksin bol bol. Artık uyumana gerek kalmayacak.”
Ufaklık abisinin yanına sokuldu. Abisinin yana kayarak açtığı boşluğa, ondan birkaç tane daha sığardı. “Umarım, çatıdaki dostlarıma, babam onları bulmadan önce ulaşıp onlarla birlikte saklanabilirim.”
Abi gülümsedi. Küçüğün başını okşadı. “Merak etme, kanatların olacak.”
- Edebiyat Tanrısı - 1 Mayıs 2020
- At, Boynuz, Kartal - 1 Temmuz 2019
- Gecikmiş Ölüler - 15 Şubat 2019
- Zaman Büyücüsü - 15 Ocak 2019
- Dönüşüm - 15 Temmuz 2017
Merhaba,
Seçkiye hoş geldiniz. Samimi bir öyküydü. Güzel de yazılmıştı. Okurken keyif aldım.
Kaleminize sağlık.
Merhabalar, aslında ilk katılımım değil, seyrek yazdığım için pek göze görünmüyorumdur. 🙂 Eş ölçüde samimi yorumunuz için ben teşekkür ederim. Sağlıcakla.
Merhaba,
Güzel yazılmış, temiz bir metin. Ancak bir hikayenin içinden koparılmış gibi duruyor. Neden olay örgüsünü deraylandırıp farklı bir sonla bitirmediğinizi merak ettim. Yine de yazım dili öyle akıcı ve naifti ki bu metin bile etkiledi. Elinize sağlık.
Bunun birkaç sebebi var. Çocuk diş hekimi olduğum için oldukça yoğun çalışıyorum. Genellikle temayla ilgili kısa bir olay kurgulayıp kısıtlı zamanda yazıyorum. Bir diğer sebebi de, eğer kısa öykü yazıyorsam ve açık bir anlatımla bunu aktarabiliyorsam kesit öyküleri yazmayı daha çok tercih ediyorum.
Teşekkür ederim.
Merhaba 🙂
Öykünü okudukça eleştirimi yazacağım. Bu sayede okuyucunun an be an ne düşündüğünü aktarabileceğimi umuyorum. Gereksiz uzatmamak için de sadece gerekli gördüğüm yerlere dokunacağım.
*”Ufaklık duyulması zor bir sesle konuşmayı sürdürdü. “Bak, duymuyor musun, sesimi kaybediyorum. Yarasalaşıyorum.””
En büyük kardeşin yaşını henüz bilmiyoruz. Sorun değil. Ama anladığım kadarıyla bu konuşan kardeş bayaa bi küçük. Evet, çok zeki olabilir ve çok zeki çocuklar da böyle cümleler kurabilir ama henüz kasları parmak ucunda yürümeye yetecek kadar gelişememiş bir ufaklığın böyle karmaşık bir cümle kurabileceğini pek sanmıyorum. Elbette, bu sadece benim görüşüm 🙂
Üstelik, bu cümle olmasaydı oradaki bahsi aktarmak için bir ton başka cümle daha kurup öyküyü uzatmak gerekirdi. O da ayrı bri mevzu.
🙂 özellikle değinme gereği gördüğüm başka bir şey bulamadım.
Ağabeyin tavırları, iki kardeşin ilişkisi, anlatılan hikaye içindeki “hikaye”… Güzel bir tat verdi ve bence bu minik öykü, yapması gerekeni çok güzelce yerine getirdi.
Yukarıdaki yorumlarda iş yoğunluğundan ve bunun öykü yazımına etkisinden bahsetmişsin. “Keşke daha fazla zamanı olsaydı yazmak için” demiyor değilim.
Sağlık olsun.
Gecelerimizi dolduran diğer minik düşlerde görüşmek dileğiyle.
Ufaklığın yaşını 5 olarak hayal etmiştim. O yaş çocuklarının hayal dünyası oldukça zengin olabiliyor. Öyle hastalarım oldu ki inan o cümleler yanında sönük kalır. 🙂 Son derece hayret verici şeyler söyleyebiliyorlar. Ben de şaşırıyorum. Bir de eğer bazı tavırları aile üyelerinden gördülerse çok iyi taklit ederler. Teşekkürler eleştirilerin için. O yaş çocuklarda az rastlandığı için haklı olabilirsin elbette.
Yazmak mesai isteyen bir iş malum. Üzerinde düşünmek lazım epey. Şimdilik kısa öykülerle yetinmemiz gerekecek. Sağlıcakla. 🙂 Kalemine sağlık.
Merhabalar,
Kısa, farklı, sıcak bir öyküydü. Çocuk öykülerini ayrı bir severim, öyküde tek mekanda geçen tatlı bir hikaye var.
Yarasalar, ölüleri kıskandıracak bir sükûnete ve cellatları aratmayacak bir kıvraklığa sahiptir.
Abisinin yana kayarak açtığı boşluğa, ondan birkaç tane daha sığardı.
Çok güzel ayrıntılar.
Dinlenmek istediklerinde de tavana düz bir şekilde konarlar. (tavana dik, olması gerek diye düşündüm. Belki de ben ima ettiğiniz noktayı yakalayamadım.)
Elinize sağlık. Tekrar görüşmek dileğiyle…
Baş aşağı duran biziz diyor abisi. 🙂 Bu durumda düz duran yarasalar olmuş oluyor. Teşekkürler. Sağlıcakla 🙂
Merhabalar. Çok güzel bir öyküydü, sevimliydi, çok hoş cümleler barındırıyordu içinde. Çocuklar akıcı bir İstanbul Türkçesiyle konuşmasalardı daha çok severdim sanırım. Gelecek seçkilerde de görüşebilmeyi umarak ellerinize sağlık diyorum.
Sıcak yorumunuz için teşekkür ederim. Vaktim olduğunca buralarda olmaya çalışacağım.