Öykü

Afili Robot

Kapı iki kere hafifçe vuruldu ve herhangi bir karşılık beklemeden hızlıca açıldı. Pürüzsüz metalinden gençlik fışkıran genç robot, kafasını kapıdan uzattı ve “Girebilir miyim?” dedi. Bunu söylerken ses frekansı korkuyla karışık bir heyecanla cızırdamıştı, cevap beklemeden içeri girdiği için biraz tedirgin oldu. Neyse ki bembeyaz olan odanın duvarları birden laciverte dönüştü ve genç robot rahatlayıp gülümsedi. Oda sahibinin ruh haline göre değişen duvar renklerinde lacivertin sakinliği ifade ettiğini çok iyi biliyordu. Masasında otururken elindeki sol gözünün camını silen lacivert odanın sahibi “Yeni öğrenci adayı sen misin?” diye sordu. Yıpranmış kafasının artık matlaşmış olan metali üzerindeki çiziklerden her biri bir yaş demekti ve bayağı yaşlı görünüyordu. Genç robot içeriye bir adım atarak “Evet efendim, benim!” dedi. Vücudu da aynı kafası gibi parlaktı. Yaşlı robot gözünü sildiği bezi bıraktı ve gözünü sağ gözüne yaklaştırıp detaylıca incelemeye başladı. Bu sırada arkada bulanık olarak gördüğü genci kapıda beklettiğini fark etti ve “Geç evlat geç, otur şöyle!” dedi. Sol gözünü ait olduğu yere taktı.

Genç robot masanın karşısındaki sandalyeye oturdu. Yaşlı robot “Demek öğrenci olmak istiyorsun.” diye söze başladı, “İyi düşündün mü? Senin için tehlikeli olabilir.” dedi. Genç robot hiç düşünmeden cevap verdi, “Evet efendim, başka bir şey düşünemiyorum.” Yaşlı robot gülümsedi ve “Cesursun, yeni modeller hep cesur. Tahmin edeyim, ZQ80?” dedi. Genç robot özgüvenle “Hayır efendim ZZ92” dedi. Yaşlı robot beğeniyle kafasını salladı. “İyi, çok iyi! Açıkça söylemem gerekirse bu zamanda öğrenci bulmakta zorlanıyoruz ama bu başvuran her robotu kabul edeceğimiz anlamına da gelmiyor.” dedi. Genç robotun bir anlığına canı sıkıldı. Yaşlı robot sözüne “ama seni sevdim.” diye devam edince genç robot rahatlayarak gülümsedi. “Bana gençliğimi hatırlattın. Ben de öğrenci olmak için çok hevesliydim hatta neredeyse öğrenci olacaktım. Son anda korkup caydım. Sen de caymazsın değil mi?” deyip gülümsedi. Genç robot hiç beklemeden “Hayır efendim asla!” diye yanıt verdi. Yaşlı robot beğeniyle kafasını sallayıp gülümsedi.

“Caysan da seni yargılayacak değilim. Robotluktan vazgeçip insana dönüşüyorsun, yetmezmiş gibi bir de insanların arasına katılıp gizli projemiz için ajanlık yapıyorsun. Tehlikeli, çok tehlikeli. Ama merak etme, üniversitelerdeki Erasmus sistemi bizim en büyük kolaylığımız. Sürekli farklı kimliklere bürünerek farklı ülkelerdeki önemli üniversitelerde öğrenci olarak görevini gizlilikle yürütebiliyorsun. Dünyadaki çoğu şeye yabancı olsan da insanlar bunu farklı bir ülkede yaşamanın verdiği bir yabancılık olarak görüyor ve bir gariplik hissetmiyor. Eh! Daha iyisi gelene kadar şimdilik bizim için en güvenli yol öğrencilik sistemi gibi duruyor.” dedi. Genç robot bu uzun konuşmadan sıkılmıştı. Hem bunlar bilmediği şeyler de değildi ama kararlı duruşundan ödün vermeden yaşlı robotun karşısında dimdik oturmaya devam etti.

Seri hareketlerle masasındaki birkaç tuşa bastı ve masanın üstündeki dört kapak ters dönerek açıldı. Kapakların üstünde sarı, siyah, turuncu ve kumral renklerde dört peruk vardı. Genç robot heyecanla ayağa fırladı, “Kabul edildim mi efendim!” Yaşlı robot gülümsedi, “Bence sen tam aradığımız gibi bir öğrencisin. Seç bakalım biletini.” dedi. Genç robot hızla siyah peruğa uzandı. Buna o an karar vermediği belliydi. Kararını bu ana bırakanlar peruklar karşısında uzun vakitler geçirirdi ama o hiç düşünmemişti. Yaşlı robot “İşlemler için lab28’e geçebilirsin.” deyip ayağa kalktı. Genç robot “Çok teşekkür ederim efendim!” dedi ve elindeki peruğuyla çıkmak üzere kapıya yürüdü. Yaşlı robot arkasından “Adım ne demiştin?” diye sordu. Genç robot döndü ve “Söylememiştim efendim.” dedi. Daha önce ismi beğenilmeyen öğrenci adaylarının elendiğiyle ilgili bir efsane duymuştu, bu kapıdan çıkıp gidene kadar da ismini söylemeye pek niyeti yoktu. Birkaç saniyelik bir sessizlik oldu. Yaşlı robot gülümsedi, efsaneyi o da duymuştu. “Pekala, söylemek istemiyorsun anlaşılan. Sana ‘parlak öğrenci’ diyeceğim öyleyse. Yolun açık olsun!” dedi. Genç robot gülümsedi ve kapıdan çıktı.

Laboratuvara yürürken aynalı koridordaki yansımasına baktı. Gerçekten de göz alıcı bir parlaklığı vardı. Öğrenci olduktan sonra bu parlak metalini özleyecek miydi, biraz düşündü. Hayır özlemeyecekti, ona göre ne kadar parlaksa o kadar zehirliydi. Koridorun sonundaki kapsüle bindi. Kapsül “Gitmek istediğiniz bölüm lütfen!” diye konuştu. Genç robot “lab28 lütfen!” dedi. Kapsülde kırmızı bir ışık yandı ve otomatik bir anons duyuldu. “Uyarı: Gizli bölüm! Uyarı!” Kapsül “Rezervasyonunuz var mıydı, aksi halde ulaşımınızı sağlayamayacağım.” dedi. Genç robot tam adını söyleyecekti ki bunun ona bir fayda sağlamayacağını hatırladı ve “Parlak Öğrenci ismini deneyebilirsiniz!” dedi. Kapsülün ışığı yeşile döndü ve kapsül “Lütfen sıkı tutunun, ulaşım birazdan başlayacak.” dedi. Genç robot ellerini kapsülün korkuluklarına kenetledi, aşırı heyecanlıydı. Kapsül geri sayıma geçti. “4, 3, 2, 1.”

 

Kapsül fırlatılmış bir roket gibi hızla harekete geçti. Hareketin şiddetiyle sarsılan bedeni içindeki bir vidanın, boşluklarında sağa sola çarptığını hissetti. Acaba vida neresine aitti? Bu daha önce de başına gelmişti. Vidanın çıkartılması için büyük bir makineye ayaklarından bağlanmış ve ters çevrilerek sarsılmıştı. Ta ki vida ağzından dışarıya çıkana kadar. Pek de sevimli bir süreç değildi. Yaklaşık bir dakika kadar sonra genç robot lab28’in kapısının önündeydi. Kapsülün kapağı açıldı ama genç robot inmiyordu. Heyecanlıydı, korkuyla karışık bir heyecan duyuyordu. Kapsülün sabrı taştı ve “İnmek için davet bekliyorsanız gelmeyecek. Lütfen kapsülden ininiz!” dedi. Genç robot birkaç saniye daha bekledi ve “Pekala!” diyerek indi. Kapsül sabırsızca kapısını kapattı ve diğer yolcusuna yetişmek ister gibi hızla orayı terk etti.

lab28’in çift yöne açılan geniş kapısı yavaşça açıldı. Genç robot gördüğü şey karşısında hayal kırıklığına uğradı. Yuvarlak sapsarı renkteki odanın ortasında yeşil renkli yatay bir kapsül ve de ona bağlı olan minik bir siyah monitör dışında oda boş sayılırdı. Ayaksız tekerlekli bir robot, genç robotu karşıladı. “Merhaba! Dur tahmin edeyim sen… göz alıcı öğrenci!” dedi. Genç robot gülümsedi ve hayır anlamında kafasını salladı. Ayaksız robotun canı sıkıldı ama bırakmaya da niyeti yoktu. “Hayır mı? O zaman düşünüyorum sen… ışıldayan öğrenci! Hayır hayır, parlak öğrenci!” diye bağırdı. Be defa bulduğuna emindi. Genç robot gülümseyerek kafasını salladı ve “Ta kendisi!” dedi. Ayaksız robotun neşesi yerine geldi, kaybetmeyi sevmezdi, “Öğrenci işleri müdürü lakabını söyleyince çok güldüm. Adını söylememekle iyi yapmışsın. Ben de öğrenci olmak istiyordum ama bak şu an neredeyim!” dedi.

Genç robotun elindeki peruğa baktı ve konuşarak monitörün önüne gitti. “Demek siyah renk, pek tercih edilmez. Biletini oraya bırakabilirsin, o sadece formalite. Şimdi de bir ten seç bakalım.” deyip monitör ekranını gösterdi. Ekranda ten renkleri küçük fotoğraflar halinde yer alıyordu. Her fotoğrafın altında da bir seçim kutucuğu bulunuyordu. Genç robot elindeki peruğu fırlatıp heyecanla monitöre yaklaştı ve hiç düşünmeden “Buğday!” dedi. Ayaksız robot şaşkınca gülümsedi ve “Bu hızlı oldu! Hatta bugüne kadarkilerin en hızlısı!” dedi. Monitörden buğday ten rengini seçti, sonra göz rengi bölümüne girdi ve genç robota döndü, genç daha soru gelmeden cevabı yapıştırdı. “Kesinlikle mavi!” Ayaksız robot güldü, “Bence sen ne istediğini gayet iyi biliyorsun, kumandayı sana veriyorum. Seç ve ilerle, gördün mü çok basit.” dedi ve monitörün önünden çekilip cebinden çıkardığı dijital gazetesini okumaya başladı.

Genç robot gülümseyerek kumandayı devraldı ve seri bir şekilde seçimlerini yaptı. Karakteristik bir çene, 43 numara ayaklar ve daha nice sıkıcı ayrıntılar. Genç robot seçimlerini hızlıca tamamladı, ayaksız robotun yerine geçmesi için monitörün önünü boşalttı. Ayaksız robot şaşkınca monitörü devraldı. “Hepsi bitti mi? Şaşırtmaya devam! Öğrenci olmayı bu kadar çok mu istiyorsun?” Genç robot kafasını evet anlamında salladı. Ayaksız robot son işlemleri de yaptı ve yeşil kapsül açıldı. Genç robotun hayalleri sonunda gerçekleşecekti, davet beklemeden kapsülün içine uzandı. Ayaksız robot gülümseyerek kafasını salladı ve “Robot olmaya bu kadar tahammülün kalmadı demek. O zaman beklemeden kapağı kapatıyorum” dedi. Kapak tam kapanacakken genç robot bağırdı “Hayır dur!” Yoksa yaşlı robot gibi vaz mı geçecekti? “Unuttum, gelirken içimdeki bir vidam yerinden çıkmıştı.” Ayaksız robot gülümsedi. “Merak etme, artık içinde hiç vida kalmayacak.” dedi. Genç robot rahatladı ve heyecanla üzerine kapanan kapağı seyretti. Sanki bir cenazedeydi ve ölü bedeni üzerine tabut kapatılıyordu. Onun için artık yeni bir yaşam başlayacaktı. Robot olarak girdiği kapsülden insan olarak çıkacaktı.

Genç robot o tabutun içinde bilinçsizce tam bir hafta geçirdi. Bir hafta sonunda ayaksız robot kapağı açtığında gördüğü şeyi çok beğendi. Yeni doğmuş bir bebek gibi canlı ve yeni doğamayacak kadar yaşlıydı. Kendine 20’li yaşları seçmiş olmalıydı. “Gerçekten ne istediğini iyi biliyormuşsun parlak öğrenci!” dedi. Monitördeki uyandırma tuşuna bastı. Parlak öğrenci uyanmadı. “Saçmalık! Daha önce böyle bir şey olmamıştı.” dedi. Birkaç kez daha denedi ama onu uyandırmayı başaramadı. Birkaç dakika içinde lab28’e sayısı gittikçe artan ayaklı ve ayaksız onlarca robot doluştu. Hepsi yaşanan olay karşısında şaşkındı ve hepsi parlak öğrenciyi uyandırmak için kendince bir şeyler deniyordu. Çoğunun yaptığı şey aslında birbirinin aynıydı ama yapan kişi değişirse sanki bir şeylerin değişeceği sanılırdı. Sonuç olarak ne yaparlarsa yapsınlar parlak öğrenci uyanmadı.

Robotlardan birisinin aklına uyuyan güzel masalı geldi. Genç robot artık bir insan olduğuna göre acaba işe yarayabilir miydi? Robotların hepsi duydukları şey karşısında ilk başta kahkahalara boğulmuşsalar da çaresiz halleri onların da aklını karıştırdı. Böyle bir şey olabilir miydi? Hemen lab29’a haber verildi ve yeni insanlaştırılmış olan YX50 model bir robot alelacele lab28’e getirildi. YX50, insan hayatındaki ilk öpüşmesini gerçekleştirecekti, nasıl yapacağını da tam olarak bilmiyordu. Tüm robotlar büyük bir merakla bu ânı seyrediyordu. YX50, dudaklarını parlak öğrencinin dudağına saçma bir şekilde değdirip geri çekti. lab28’de çıt çıkmıyordu. Bir süre beklediler ama parlak öğrenci uyanmadı. Oda giderek boşaldı, en son ayaksız robot tek başına kaldı.

Üzgündü, olanlara anlam veremiyordu. O anda kumandayı genç robota verdiğini hatırlayıp monitöre koştu. Yanlış bir şey yapmış olabilir miydi. Genç robotun kısa sürede bitirdiği detaylı dosyasını tek tek inceledi. İşte oradaydı, ruh seçimi sayfası boş bırakılmıştı. Herhalde hızlıca geçerken yanlışlıkla sayfayı atlamıştı. Ayaksız robot yıkıldı, kendini suçladı. İşlemi başlatmadan önce seçimleri kontrol etmeliydi. Bu kadar hızlı bitirilen bir dosyayı kontrol etmemek büyük aptallıktı. Genç robotun kararlılığı ve her şeye hakim tavırları ona güven vermişti. Daha önce yapmadığı bir şeydi bu, ilk defa bu konuda birisine güvenmişti. Bir daha da asla güvenemeyecekti.

Merve Özdemir

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Avatar for ukant ukant says:

    Gayet güzel bir öykü olmuş. Ufak tefek hatalar var ama çok göze batmıyor. Girişten itibaren uzun soluklu izlenimi yaratsa da okurken sonu çok çabuk geldi gibi bana. Sonu güzel ama bu şekilde bitecekse ortalarda biraz daha detaya inseniz harika olurdu. Elinize sağlık.

  2. Çok teşekkürler :slight_smile:
    Hissettiğiniz şeyde çok haklısınız, bu maalesef aceleye getirilmiş bir öykü.
    Girişini daha rahat bir zamanımda detaylarıyla yazabildim ama iş yoğunluğuyla devamını çok sonra yazabildim ve az olan vaktimle hızlıca sonuca ulaştırmam gerekti. Bu da ne yazık ki öykünün devamını detaylarından etti.
    Bir dahakine böyle olmayacağını umut ediyorum.

  3. Elinize sağlık güzel olmuş. Robotlıuktan insanlığa geçiş aşamalarını iyi vermişsiniz. Allah biliyor ya ben bir mesaj bekledim. Şöyle davranırsan böyle olursun gibi. Yazdıklarınız bir alegori miydi bilmiyorum ama iyi giden bir öykünün sonu bana garip geldi. Kendimi sormak zorunda hissediyorum.Tüm mahcubiyetimle diyorum ki ruhsuz olmayı ZZ92 kendisi mi seçti. Bu bir intihar vakası mıydı? Teşekkür ederim

  4. Çok teşekkür ederim :slight_smile:
    Estağfurullah tabii ki sorabilirsiniz. Hayır bu bir intihar vakası değildi. ZZ92 robot olmayı sevmeyen ve insan olmayı isteyen bir karakterdi. Yeni model ve göz alıcı olmasına rağmen onun için ne kadar parlaksa o kadar zehirliydi. Bu düşüncesi aslında onun dünyaya olan ilgi ve alakasını da bize açık ediyor. Doğadaki hayvanlar için kullanılan bir tabirdir bu, ne kadar parlaksa o kadar zehirlidir. Çok hevesliydi, gençti, aceleciydi. Ruh seçimini istemsizce atlamayıp mutlu bir şekilde dünyaya da gidebilirdi ama atladı. İnsanların dünyasında seçimler çok değerli ve bazılarının sonucu geri döndürülemez. ZZ92’de yalnızca kötü bir başlangıç yaptı. İçinden düşen küçük vidasına kadar detaylıca düşünürken bu derece küçük bir hatanın kurbanı olması bir trajedi.

  5. Teşekkür ederim, biraz daha dikkatli okumalıydım

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

4 cevap daha var.

Yorum Yapanlar

Avatar for MuratBarisSari Avatar for azizhayri Avatar for ukant Avatar for estanx Avatar for mervelous