Öykü

Akıllı Ev

Bazen yapay zekânın yapabileceklerinden değil, algılayabileceklerinden korkmak lazım…

Tarık, kendine meşgale arayan 50’li yaşlarında emekli bir öğretmendir. Oğlu Mert üniversite için şehir dışına gidince artan kiralardan yüzünden eşi Serap ile daha uygun bir eve taşınma kararı alır. Serap her ne kadar senelerdir oturdukları daireden ve siteden ayrılmak istemese de ev sahibinin istediği uçuk rakamlar kabul edilebilecek gibi değildir. Üstüne Mert’in üniversite masrafları çifti fazlasıyla zorlamaktadır. Serap, Tarık’ın aksine muhasebeci olarak çalışmaya devam etmektedir.

Bir gün Serap işteyken Tarık aradıkları uygun fiyatlı daireyi bulur. Daire küçük olsa da hem şu anki kiralarına denktir hem de deniz manzarasına sahiptir. Tabii bunca iyi yanına rağmen tek bir problemi vardır, dairenin diğer cephesi eski Rum mezarlığına bakmaktadır. Tarık geçim sıkıntıları yüzünden dinden imandan çıkmış durumdadır, bu onun için bir problem değildir ancak Serap bunu duyduğu anda tepki gösterir. Serap:

– Mezarlık yanında falan oturmam ben! Başka ev buluruz lazım değil.

Serap net bir şekilde reddeder. Tarık ise gereksiz abarttığını düşünmektedir.

Günler geçer ancak ne bütçelerine uygun bir daire bulabilirler ne de daha fazla aramak için zamanları kalır. Tarık mezarlığa bakan dairenin ilanının aktif olduğunu fark edince Serap ile tekrar konuşur. Tarık:

– Hayatım, elbette ikimizin de içimize sinsin istiyorum ancak durum ortada. Şu an elimizdeki en uygun ve hatta tek seçenek burası.

Tarık ve eşinin düşen yüzünü görünce gülerek söylenir:

– Hem Allah aşkına ölülerin işi gücü yok bizimle mi uğraşacaklar?

Serap sinirlenir:

– Saçma sapan konuşma Tarık!

* * *

Tarık ile Serap yeni evlerine taşınalı bir hafta olmuştur. Serap her ne kadar yeni eve ve çevreye henüz alışamamış olsa bile Tarık halinden memnundur. Mezarlığa bakan odayı misafir odası ve depo gibi ayarlamışlardır. Serap özellikle o odaya temizlik dışında girip çıkmamaktadır, mezarlık manzarasına alışamamıştır. Tarık ise sıkıntıdan ne yapacağını bilemez durumdadır, neye saracağını şaşırır. Emekliliğin kendisine göre olmadığını fark eder ancak bu yaştan sonra öğretmenlik dışında yapabileceğini düşündüğü herhangi bir iş de yoktur. Hal böyle olunca teknolojiye olan merakı boşluktan depreşir ve günlerini alışveriş sitelerinde araştırmalar yaparak, YouTube üzerinde inceleme videoları izleyerek geçirmeye başlar.

Serap, işten gelmiştir, tam evin kapısını açacakken kapı konuşur:

– Evine hoş geldin Serap.

Kapıdan cinsiyetsiz bir ses çıkmıştır ve ardından kendiliğinden açılır. Serap neye uğradığını şaşırarak tedirginlikle yavaşça eve girer. Temkinli bir şekilde ilerlerken koridorda boşaltılmış kargo kolileri görür. Şaşkın bir şekilde salona girdiğinde Tarık’ın ampul değiştirdiğini fark eder. Serap şaşkınlıkla sinir karışımı bir tepki gösterir:

Tarık Allah aşkına neler oluyor? Neyin nesi bunlar?

Tarık:

– Yahu ne kızıyorsun? Akıllı ev sistemi kurdum, fena mı? Artık ne kapıda anahtar derdin olacak ne de evde ışık açıp kapatma derdin.

Serap, gözlerini devirip cevap verme gereği duymadan üstünü değiştirmek için yatak odasına geçer. Tarık mutlu mesut sistemi kurmaya devam eder.

* * *

Gece üç sularıdır. Serap ile Tarık uyuyordur. Yatakları yatak odasının kapısına bakmaktadır. Yatak odasının kapısı da uzun ince koridora ve koridorun sonundaki açık kapılı mutfağı görmektedir. Önce mutfağın ışığı kendiliğinden yanar. Uykusu hafif olan ve kapıya dönük uyuyan Serap kısa bir süre sonra ışıktan rahatsız olup zorla gözlerini aralamaya başlar. Bir yandan da uyku sersemi Tarık’a söylenir:

– Kapat şu ışığı!

O esnada Tarık horlaya horlaya uyuyordur. Bir süre daha dönüp duran Serap sinirlenerek uyanır. Serap:

– Tarık sana ne diyorum!

Serap doğrulduğu anda mutfağın boş, Tarık’ın yanında yatmakta olduğunu fark eder. Sinirle uyku sersemliği birbirine karışmıştır. Esneyerek yataktan kalkar ve ışığı kapatmak için mutfağa gider.

Serap gözleri yarı açık bir şekilde söylenerek mutfağa girer, ışık anahtarına basar ancak ışık kapanmaz. Birkaç kez denese de mutfağın ışığı hala yanmaktadır. Serap sinirle:

– Başlayacağım senin eksantrik işlerine Tarık!

Serap tam söylenirken mutfağın ışığı söner. Ancak ardından koridorun ışığı yanar.

Serap anlık yerinden fırlar ve korkmaya başlar. Yavaş adımlarla mutfaktan çıkıp koridora yürümeye başlar. Bir yandan da endişeyle etrafına bakmaktadır. Koridora geçtiğinde koridorun ışık anahtarına basar ancak yine çalışmaz. Yine aç kapa yaparken koridorun ışığı söner. Zifiri karanlıkta kalır. Bir süre sadece hızlanan nefes alışverişinin sesini duyarken yatak odasındaki parkeden gıcırdama sesi gelir. Serap fısıldayarak:

– Tarık?

Yatak odasının ışığı yanar. Tarık hala horlayarak uyumaktadır. Ancak odada birisi yürüyormuş gibi parkeden birkaç gıcırdama sesi daha gelir. Serap artık korkudan titremektedir, kalbi ağzındadır. Titreye titreye yatak odasına doğru yürümeye başlamışken yataktan ve bazadan bir gıcırdama gelir ve yatağın yattığı tarafında bir çökme görür gibi olur. Yatak odasının ışıkları söner ve Serap yine zifiri karanlıkta kalır. Olanlara dayanamayan Serap yere çöküp avazı çıktığı kadar bağırmaya ve ağlamaya başlar.

* * *

Tarık sese aniden uyanır ve yataktan düşe kalka Serap’ın yanına koşar. Serap bir süre titreyerek ağlamaktan ve yarım yamalak kekeleyerek konuşmaktan başka bir şey yapamaz. Tarık hızla mutfağa gidip Serap’a su getirir. Odaların ışıkları o esnada olması gerektiği gibi çalışmaktadır. Serap titremekten dişlerine çarpa çarpa sudan birkaç yudum alır. Ağlaması durmuştur ancak kendinde değildir. Tarık endişeyle sorar:

– Hayatım ne oluyor? Neyin var?

Serap yutkunarak anlaşılmaz şeyler söyler:

– Işıklar! Başkasına yandılar! Yataktaydı…

Tarık hiçbir şey anlamaz ancak anlamlandırmaya çalışır:

– Işıklar sensörlü. O an seni algılamamıştır, elektronik şeyler bunlar sonuçta arıza falan yapmıştır. Sabah ilk iş bakarım hepsine sakin ol lütfen canım.

Serap iki eliyle sertçe Tarık’ın koluna yapışır ve daha net konuşur:

– Tarık odada birinin yürüdüğünü, yatağa benim yerime uzandığını gördüm diyorum sana!

Tarık derin bir soluk alır. Serap’ı bağrına basarak sarılır, başını okşar. Serap tekrar ağlamaya başlar. Tarık:

– Canımın içi hem bu eve henüz alışamadın hem de uyku sersemi korkuyla her şeyi bir şeye benzetmiş olabilirsin.

O gece Tarık ile Serap ışıklar açık bir şekilde uyurlar. Ancak bu olay sadece bir başlangıçtır. Öteki alemin kapısı artık açılmıştır ve daha gelecek birçok ziyaretçi vardır.

* * *

Serap, gece olanlar nedeniyle uykusuz ve sarsılmış bir biçimde işe gitmiştir. Tarık ise tek tek bütün akıllı ampulleri kontrol etmektedir. Ampulleri söker, takar, resetler… Tekrar tekrar hepsini sıfırdan kurup deneme yapar. Ampuller sıkıntısız bir biçimde çalışmaktadır. Ayrıca ampullerin kontrollerinin sağlandığı uygulamada da herhangi bir hata geçmişi bulunmamaktadır. Tarık elinden geleni yapınca içini rahatlatır ve oturup film izlemeye başlar.

Tarık, film izlerken uyuyakalmış ve iki saat geçmiştir. Serap işten çıkmak üzeredir. Tarık’ı arar ancak telefon sessizde olduğu için ulaşamaz. Tarık horlaya horlaya evi inletirken kapı zili çalar. İlk zilde Tarık uyanmaz ancak art arda çalınca ve akıllı ev sistemi de sesli uyarıya geçince koltuktan fırlar. Ağzının suyunun aktığını fark edip hızlıca koluna siler ve sersem sersem kapıya koşar. Tarık anlık olarak akıllı kapı sistemindeki led ekranı unutup delikten kim olduğuna bakar. Kapıda kimse yoktur. Tam kapıdan uzaklaşacakken zil tekrar çalar. Tarık bu sefer uyarı ışığı yanıp sönen led ekranı fark eder. Ekrana dokunduğunda kapıdaki kameradan kimin geldiği gözükür. Kapıda 1950’lerden kalma elbiseli 5-6 yaşlarında bir kıza çocuğu vardır. Tarık birkaç kez gözlerini kırpıştırır. Ancak kız oradadır ve sallanarak beklemektedir. Tarık şaşkınlıkla kapıyı açar. Açtığı anda ise başından ayakucuna kadar buz kesilir. Kapıda kimse yoktur. Gözleri büyüyen Tarık kapı açıkken bir yandan da ekrana göz atar ancak artık ekranda da koridor boş gözükmektedir. Yavaşça kapıyı kapatır ve ruhu çekilmiş gibi donuk gözlerle salona geçip kendini koltuğa bırakır. Neye uğradığına şaşırmıştır. Birkaç dakika sonra kendine ancak gelmeye başlayan Tarık mutfağa su içmeye geçer. Dalgın ve düşünceli bir şekilde damacanadan bardağa suyu doldurmakta, bir yandan da mutfak girişinin çaprazında olan evin kapısına bakmaktadır. Tarık kapıya dalıp gitmişken o anda kapı açılır ve Tarık korkuyla yerinden sıçrayarak bardağı düşürür, bardak mermer zeminde tuzla buz olur. Serap eve gelmiştir. Serap’ı gören Tarık rahatlar ve anında kendine gelir. Serap’a açıklama yapmadan iyi gözükmeye çalışıp olayı sakarlığına verir. Mutfağa yaklaştırmayıp cam kırıklarını temizler.

Tarık o akşam, gündüz olanları Serap’a anlatmamayı tercih eder. Aksine bütün ampulleri kontrol edip sıfırladığını, bir sorun olmadığını söyleyerek rahatlatmaya çalışır. Fakat artık kendisi de Serap kadar rahatsız ve endişelidir.

* * *

Serap yorgunluktan erkenden yatmıştır ancak Tarık’ı uyku tutmaz. Serap rahat uyuyabilmek için Tarık’ın da yanında yatakta oturmasını ister. Tarık, kucağında bilgisayarında vakit öldürürken kapıdaki kameranın kayıtlarının buluta kaydolduğu aklına gelir. Bir süre bakmakta tereddüt eder. Fakat merakı korkusuna baskın gelir, kamera kayıtlarını açar. Önce direkt olarak o günün kamera kayıtlarını açar. Başlarda hiçbir şey yok gibi gözükmektedir. Tarık rahat bir nefes alıp kendi aptallığına güler. Bu gülüşü ise kısa sürede dehşete dönüşür. Gördüğü kız gel gitler, parazitler şeklinde kayıtlarda belirmeye başlar. Tarık gece mahmurluğuna denk geldiğini düşünerek videoyu tekrar tekrar izler. Ancak aynı şekilde kız basbayağı oradadır. Tarık düştüğü dehşetle hızını alamaz ve kapının kaydettiği bütün kayıtları incelemeye başlar. Açtığı her kayıtta parazitler halinde bambaşka insanlar gözükmekte, bölük pörçük sesler duyulmaktadır. Fısıltı halinde olan seslerin ne dedikleri tam olarak anlaşılmaz ta ki birisine kadar. Kendinden geçmiş halde bilgisayar ekranına kenetlenmiş olan Tarık izlediği kayıtlardan birisinde bağırsakları sarkan, kafasının yarısı patlamış, kanlar içinde bir adamın sırıtarak kapıya baktığını görür. Adam konuşur:

– Tarık, kapıyı aç!

Ses fısıltıdan korkunç ve boğuk bir bağırmaya dönüşür. Tarık kulaklıkları ve bilgisayarı aniden fırlatır. Tam o esnada kapı zili çalar. Tarık’ın gözleri fal taşı gibi açılır ve hızlı hızlı soluk alıp vermeye başlar. Tarık ayak ucuna attığı bilgisayara tekrar baktığında kayıt sandığı videonun canlı yayın olduğunu fark eder. Beyninde vurulmuşa döner. Serap ise art arda çalmaya başlayan zil sesine söylenmeye başlar:

– Tarık, noluyor?

Tarık cevap veremez, sesini çıkartamaz. Art arda çalan zil sesi susmadığı gibi evdeki bütün ampuller yanıp sönmeye, renk değiştirerek kırmızıya dönmeye başlar. Serap uykusundan çığlık çığlığa uyanır:

– Tarık! Tarık neler oluyor?

Ev, binlerce fısıltı ve boğuk bağırma sesleriyle dolmaya başlar. Tarık öylece donmuştur, kıpırdamadan oturmaktadır. Serap ise çığlık çığlığa ağlamaktadır. Tarık derin bir nefes alıp hızla yerinden kalkar. Alet dolabındaki çekici kaptığı gibi önce kapıdaki sistemi bütün hiddetiyle paramparça eder. Daha sonra tek tek bütün ampulleri çıkartıp çekiçle parçalar.
Tarık, karanlığın ortasında kan ter içinde kalmıştır. Serap telefonunun ışığıyla titreyerek yanına gelir. Evdeki bütün sesler kesilmiştir, yalnızca kendi nefes alışverişlerini duymaktadırlar. Serap ağlayarak Tarık’a sarılır. Tarık:

– Bitti hayatım, bitti…

Serap aniden sarılmayı bırakıp ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözleriyle ve çatık kaşlarıyla Tarık’a bakar:
– Yine de buradan defolup gidiyoruz! Bunları parçalamış olman her zaman burada oldukları gerçeğini değiştirmez.
Tarık sinir bozukluğundan gülerek Serap’a tekrar sarılır:

– Tamam hayatım, buradan gideceğiz…

***

Tarık ile Serap yaşadıkları korkunç olayların ardından bütçelerini zorlayıp, birçok borcun altına girip hızla başka bir daireye taşınırlar. Daire şehrin ortasında, işlek bir cadde üzerindedir. Herhangi bir mezarlık, türbe vb. yakınlarda bulunmamaktadır. Serap taşınmadan önce özellikle araştırmıştır.

Çift, yorucu bir taşınmanın ardından henüz yerleştirmedikleri kutuların arasındaki yataklarında huzurlu uyumaktadır. Saat gecenin üçüdür. İkisinin de telefonu aynı anda çalmaya başlar. Önce uyku sersemi Serap Tarık’ı dürter:

– Tarık! Telefonun çalıyor!

– Hayır, senin telefonun…

Kısa bir süre sonra ikisi de gözlerini açar. İki telefonun da çaldığını fark ederler. Ne arayan kişi veya numara gözükmektedir ne de bilinmeyen numara yazmaktadır. Telefonlar yalnızca çalmaktadır. Çift, önce birbirlerine endişeyle bakarlar, daha sonra aynı anda telefonlarını açarlar. Telefondan kahkaha, ağlama, fısıltı, çığlık… her telden ses gelmektedir. Adeta bir cehennem atmosferi gibidir. Serap’ın gözlerinden yaşlar süzülmeye başlar. Tarık ise telefonu son gücüyle sıkmaktadır. Devamında tanıdık boğuk bir ses konuşur:

– Bizi özlediniz mi?

Ardından kapı zili çalar.

Buğra Mert Alkayalar

Akıllı Ev” için 1 Yorum Var

  1. Kısa sürede insanı germeyi başaran bir yazım tarzınız var, tebrik eder kaleminizin devamını dilerim

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *