Öykü

Fuat B. Girezli’nin Ä°lk ve Tek Röportajı

Fuat B. Girezli’nin adını duymamak mümkün deÄŸil. Çok satanlar listesinde aynı anda bulunan üç kitabı, özellikle son dört yılda yayımlanan yapıtlarındaki harika ayrıntılar ve toplumun her kesiminden insanın romanlarından aynı tadı alabilmesiyle adı ÇaÄŸdaÅŸ Türk Edebiyatı’nın başında söyleniyor artık. Her ne kadar yazdıkları bilinse de, yaÅŸantısı bir sır gibi. Åžimdiye kadar ne bir televizyon programı, ne de gazetelerde bir röportajını görebilmiÅŸtik. Hepinizin aklındaki soruları bir bir sorabilmek, ve bu muhteÅŸem edebiyat insanını daha yakından tanıyabilmek için geçtiÄŸimiz hafta kendisiyle bir röportaj yapmak üzere sözleÅŸtik. Sözü fazla uzatmaya gerek yok… Ä°ÅŸte Fuat B. Girezli’nin vermiÅŸ olduÄŸu, ve gazetimizi seçmiÅŸ olmasından gurur duyduÄŸumuz ilk ve tek röportajı!

“Bir röportaj ayarlayacaksın ulan! Bu kadar mı zor?” diye bağırdı telefondaki adamın sesi. Bıyıklı bir bağırıştı bu. Cevdet daha önce görmüştü bu bıyıkları; ama telefonda konuÅŸtuÄŸu patronunu tanımıyor olsaydı bile bıyıklı olduÄŸunu tahmin ederdi.

“Halil Bey anlamıyorsunuz. Adam yıllardır kitap yazıyor, bugüne kadar bir kiÅŸiye röportaj vermiÅŸliÄŸi yok…” Telefonu bir saniye kulağından çekip cebindeki akbili aldı, okuttuÄŸu gibi boÅŸ bir koltuk bulma umuduyla yürümeye devam etti. Telefonu tekrar kulağına götürdüğünde Halil Bey hala bağırıyordu.

“-yok muydu bu adamın? Onunla görüş. O ayarlasın iÅŸte.”

“Pardon efendim. Anlamadım.”

“Ulan bir düz dinle beni. Menejeri falan yok mu bu adamın?”

“Var Halil Bey; ama-”

“Ä°yi iÅŸte. Ara menejerini… ‘Çok önemli’ de. ‘Prestijli bir gazete’ de. ‘Avrupa’da Ä°ngilizce baskısı var’ de. Ä°kna et adamı.”

“Halil Bey, menejeriyle de konuÅŸtum konuÅŸmasına. Fuat Bey istemiyor diyor. Adam röportaj vermiyormuÅŸ.”

“Fuat kim?”

Cevdet boşta olan elini alnına götürdü. Birkaç saniye ev kirasını, geçen ay bozulan ve değiştirmesi gereken çamaşır makinesini, her fırsatta ondan para isteyen kız kardeşini ve son olarak da gazeticilik hayallerini düşündü.

“Fuat Bey röportaj yapmamı istediÄŸiniz yazar efendim…” dedi yılarak.

“Heh. Yap ÅŸu röportajı iÅŸte.”

“Yapamıyorum Halil Bey, baÅŸkasını bulalım.”

“Dur o zaman sen Cevdet. Sen o röportajı bana getirme de, biz senin yerine baÅŸkasını bulalım!”

Görüşmenin bittiÄŸini anlatan kısa aralıklı üç ses. Telefondaki “Halil Müdür” yazısının yok oluÅŸu.

Fuat Bey, benim ve milyonlarca okuyucunuzun aklında o kadar çok soru var ki; nereden başlayacağımı bilemiyorum. Hakkınızda hiçbir şey bilinmediği için rica ediyorum: Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

-Kendimden pek bahsetmediÄŸim doÄŸrudur. 1959 yılında, Malatya’da Fuat Bülent Girezli adıyla doÄŸmuÅŸum. Babam elektrik idaresi müfettiÅŸiydi. Annem doÄŸumdan önce ziyarete gelmiÅŸ teftiÅŸte babamı. Erken doÄŸum olmuÅŸum. O günden sonra da “Onlar benim ÅŸansım!” diye babam beni de annemi de gittiÄŸi her yere götürmüş. O yüzdendir, memleket diye bir kavramım yok benim.

MeÅŸgul çalan telefon. EÄŸer kalabalık bir otobüs içinde olmasaydı elindeki telefona yalvarabilirdi Cevdet. Fuat Girezli’nin menejerine ulaÅŸmaya çalışıyordu onbeÅŸ dakikadır. Birkaç apartman ileride ineceÄŸi durağı gördüğünde Türkcell’e olan inancını yitirdi ve sarı direk üzerindeki kırmızı bir tuÅŸ saÄŸolsun, tek bir parmağıyla koca bir otobüsü durdurdu.

Arkasında otobüs daha arkadaki ayağı havadayken kalkmıştı ki durağın camında yansımasını gördü. İçinde griler ve beyazlar çıkmaya can atan dağınık kumral saçlar, ne kadar uyursa uyusun her zaman uykusuz görünecek gözler, iki kere kırılmış gibi duran çirkin bir burun ve kendi içinde bir gazetecide olmazsa olmaz dediÄŸi kirli sakallar…

Otuz olmuÅŸtu artık bir kere. Bunun ne demek olduÄŸunu biliyordu. Birkaç yıldır bunun ne demek olduÄŸunu açıklıyordu kendine. Bu saatten sonra “Uluslararası Ä°liÅŸkiler’i bitirdim; ama yapmak istediÄŸim ÅŸey bu!” yoktu. “Hayallerimin peÅŸinden gitmezsem yaÅŸamanın ne anlamı var!” da yoktu. Hele ki “Hiçbir ÅŸey beni durduramaz!” hiç yoktu. Halil Bey durdururdu. Hem de kılını bile kıpırdatmadan… Gazetede ÅŸimdiye kadar diÅŸe tırnaÄŸa dokunur bir ÅŸeyler yapamadığını biliyordu; ama yapmaya ihtiyacı vardı. Hem hayaline, hem de paraya ihtiyacı vardı.

– Herkesin merak ettiÄŸi bir baÅŸka soru ise edebiyat hayatınızın nasıl baÅŸladığı…

– Sanıyorum herkes gibi. Lisede üç günde bir birine aşık olurdum. Mektuplar, ÅŸiirler yazardım. Cevap vermezlerdi. Nasıl cevap vermediklerini yazan öyküler yazardım, okumazlardı. Ãœniversiteye girdim. Mektuplarına, ÅŸiirlerine cevap verilmeyen bir adamın öyküsünü yazdım. O zamanlarda çok revaÅŸta olan bir dergi vardı, ‘KuÅŸ UçuÅŸu’ diye… Orada yayımlandı. O heyecanla yazmaya devam ettim.

“Alo?” dedi telefondaki ses. Bu numara benim telefonumda kayıtlı deÄŸil diyen bir ses tonuydu. Yabancı bir ağızla konuÅŸuyordu.

“Alo. Merhaba. Ben Cevdet TandoÄŸan. Son Haber gazetesinden arıyorum. Daha önce de konuÅŸmuÅŸtuk, Fuat Bey’le röportaj yapmak istiyoruz.”

“Fuat Bey röportaj vermiyor. Ä°yi Gün-”

“Lütfen! Durun kapatmayın.”

“Evet?”

“Bakın bu röportaj benim için çok önemli.”

“Beyefendi, Fuat Bey röportaj vermiyor.”

Bu adam menejer yerine menajer diyen insanlardandı. Yaptığı iÅŸi olduÄŸundan büyük bir iÅŸ sanıyordu. Fuat Bey’i temsil ettiÄŸi ve parasını sömürdüğü biri olarak deÄŸil de kendi alt benliÄŸi gibi görüyordu.

“Fuat Bey’le görüşsem? Eminim konuÅŸursak o da çok heyecanlanacaktır bu röportaja.”

“Kendisinin böyle ÅŸeylere zamanı yok. Menajeriyle, benimle görüşülüyor bu konular.”

Kesinlikle menejer yerine menajer diyen bir adamdı.

“Ukalalığımı mazur görün; ama sizin iÅŸiniz onun için röportaj, imza günü, bu tür ÅŸeyleri ayarlamak deÄŸil mi?”

“Evet?”

“E zaten röportaj vermiyorsa size niye ihtiyacı var ki?”

Telefon sessizliÄŸi. SessizliÄŸin en rahatsız edeninden…

“Adınız ne demiÅŸtiniz?”

“Cevdet. Cevdet TandoÄŸan… Lütfen bana yardım edin. Ä°ÅŸimi kaybetmem söz konusu.”

Yine telefon sessizliği. İlki kadar kötü değil; ama telefon faturasını akla getiriyor.

“Ben de Ethem. Memnun oldum. Bakın, yardım etmek isterdim Cevdet Bey; ama Fuat Bey bu konuda çok hassas. Yanlış anlaşılmak istemiyor.”

“Ä°ÅŸte tam da bu yüzden söylemek isteyeceÄŸi her ÅŸeyi söyleyebileceÄŸi tek bir büyük röportaj çok iyi olmaz mı?”

“Sanmıyorum.”

Adamı kaçırıyordu. Bir şeyler yapmalıydı.

“Yanlış anlamanızı istemem; tüm kitaplarını da çok seviyorum; ama ortalıkta söylentiler dolaşıyor…”

BeklediÄŸi ve istediÄŸi bir sessizlik.

“Diyorlar ki kitapları aslında o yazmıyormuÅŸ, arkasında koca bir ekip varmış, baÅŸkasının iÅŸleriymiÅŸ. O yüzden basına çıkmıyormuÅŸ… Ä°nsanların anlayacağından korkuyormuÅŸ.”

“O nasıl ÅŸey? Saçmalamayın!” Bir kez daha telefondaki bir ses bağırıyordu; ama bu seferki bıyıklı bir bağırış deÄŸildi.

“Ben kesinlikle katılmıyorum bu görüşe! Ama insanları inandırmak gerekiyor. Siz de biliyorsunuz. Bu iÅŸin içindesiniz…”

-Kitaplarınızla ilgili konuÅŸmaya geçmeden önce, bize günlük yaÅŸamınızdan bahsedebilir misiniz? Ä°nsanlar merak ediyor Fuat Girezli’nin neler yaptığını, nelerden hoÅŸlandığını…

Sıkıcı bir insanım. Gerçekten, bunu okuyan hiç kimsenin ilgisini çekecek bir ÅŸey yapmıyorum. Sabahları omlet ya da tost yiyorum çoÄŸu insan gibi. Bazı insanlar gibi benim de en sevdiÄŸim yemek kuru fasülye. Attila Ä°lhan’ın da öyleymiÅŸ. Hiç evlenmedim.

“Röportajı kabul ettiÄŸiniz için çok teÅŸekkür ederim Fuat Bey”. Elini uzattı, Fuat Bey’in elini iyice sıktı.

Masaya otururken iyice inceledi karşısındaki yazarı. Uzun süreler boyunca masalara eÄŸilen insanlara özgü bir kamburu vardı. Onu Notre Dame’ın kamburu yapacak kadar deÄŸil; ama fiziÄŸinin bozulmuÅŸ olduÄŸunu belli edecek kadar eÄŸik. Gözlerinin altında üç sıra torba vardı, ve koyu kahverengi bir renk almışlardı. Sigara içen insanların bıyıklarının sararması gibi görünüyorlardı. Sanki sigarayı gözlerine çekiyormuÅŸ gibi. Gözleri, belki de çocukken lacivert denenlerdendi; ama ÅŸu an koyu griye kaçan bir kahverengiydi. Sürekli yan tarafa, birkaç masa ötede oturan bir adama bakışlar atıp duruyorlardı. Elleri titremiyordu; ama sanki onları nereye koyacağını bilemiyor gibiydi. Belli ki uzun süredir insan içine çıkmamıştı.

“Ne içersiniz Fuat Bey?” diye sordu Cevdet, Fuat Bey’in kaçamak bakışlarından bir baÅŸkasını yarıda keserek.

“Sadece su.” dedi Fuat Bey başından savarcasına.

Cevdet garsona iÅŸaret etti. Bir su ve bir Nescafe istedi.

“Nasıl istersiniz? Hemen baÅŸlayalım mı? Önce sohbet mi edelim? Aç mısınız? Ä°sterseniz yemek yiyebiliriz önce?”

Fuat Bey bakışlarını tekrar Cevdet’e döndürdü. Bir an sırıttı ve aynı hızla tekrar hissizleÅŸti.

“BaÅŸlayalım. Lütfen.”

Cevdet çantasından içinde notlar dolu kitaplarını, ses kayıt cihazını, kalemini ve not defterini çıkardı. Ses kayıt cihazının kapağını açıp kasedi kontrol etti, kapattı ve masanın ortasına koydu. Üzerindeki kırmızı düğmeye bastı.

“17 Mayıs 2010. TellioÄŸlu Restorant. Cevdet TandoÄŸan Fuat Girezli röportajı. Birinci kaset-”

-“Aşık Olmadan Önce Yapmanız Gereken Yüz Åžey” adlı ilk romanınız tek baskı yaptı, ondan sonraki iki romanınız da son dört yıldaki çalışmalarınıza nazaran pek az ilgi gördü. Bunu neye baÄŸlıyorsunuz?

-Ben o kitabı yazmaya başladığımda 25 yaşındaydım, bitirdiğimde 35. Benim için yeri hep ayrıdır; ama insanların ilgisini çekmedi işte. Kendi mutsuzluklarımdan, tatminsizliklerimden çıkarımlar yapmaya, oradaki ana karakter Kemal üzerinden Türk toplumunda aşk kavramının nasıl yanlış anlaşıldığından bahsetmeye çalıştım. Sonrasında yazdığım şeyler de basitçe söylemek gerekirse yeterince iyi değildi; ama tabii o zamanlar ilham perimle henüz tanışmamıştım.

“Hayır. Artık bıktım. Daha fazla yazmak istemiyorum; ama bitmek bilmiyor”. Fuat Girezli kafasını ellerine gömdü.

Cevdet gülümsedi. “Fikirler birbirini kovalıyor demek. Bizim için sevindirici bir haber bu.”

“Ä°stemiyorum!” Fuat Bey gözlerini Cevdet’e döndü.

“Iı-anlıyorum. Tüm bu ilgi bunaltıyor olmalı sizi.”

-Son kitabınız “Her Gün Ä°nsanının Ä°ntikamı” büyük tartışmalara neden oldu. Kimisi bu romanın Türk Edebiyatı’nda yeni bir dönem açtığını savunuyor, kimisi ise belirli normlar içinde geliÅŸmiÅŸ olan Türk Edebiyatı’na ters düştüğünü ileri sürüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

-Bence insanlar Ekrem’in hikayesinden iki farklı ÅŸekilde etkilendi ve bu yüzden iki farklı bakış açısı geliÅŸti. Sanıyorum ki bazı insanlar sonunda eski karısının onu öldürmesine izin verirken bu hayattan ve kendinden vazgeçtiÄŸini, büyük bir fedakarlık yaptığını düşünerek onu iyice benimsediler. Bazı insanlar ise onun edilgenliÄŸinde kendilerine yediremedikleri yanlışlar buldular. OluÅŸturmaya çalıştığım ikili anlatım tarzı da eklenince kitapla ilgili iki farlı yargı oluÅŸtu; ki bu kitabın ilhamı da buydu. Ä°nsanları tıpkı Ekrem’in hayatında yaÅŸadığı ikilem gibi ikiye ayırma isteÄŸi.

“Fuat Bey, söyledikleriniz beni korkutuyor. Bu, artık baÅŸka roman yazmayacağınız anlamına mı geliyor?”

Fuat Girezli cevap vermeden önce yine yana doÄŸru bir bakış attı. Yılmış bir ifadeyle “Hayır…” diye mırıldandı. “Yakında bitecek yeni kitap.”

Cevdet bir kahkaha kopardı. “Bir yandan artık bırakmak istiyorsunuz; ama diÄŸer yandan yaratıcı kiÅŸiliÄŸiniz buna izin vermiyor deÄŸil mi?”

“Ä°zin vermiyor.” diye tekrarladı Fuat Bey. “Ä°ntihar etmeyi denedim. Ä°zin vermedi.”

“Nasıl? Anlamadım. Ä°ntihara kalkıştığınızı mı söylediniz?” Kayıt cihazını iyice yaklaÅŸtırdı Fuat Bey’e. Cihazın yerini deÄŸiÅŸtirmenin bir ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirmeyeceÄŸini biliyordu; ama söylediÄŸi ÅŸeyleri kaçırmak istemiyordu ÅŸu an. Röportaj beklediÄŸinden de iyi gidiyordu. Adam sadece bir edebiyat dahisi deÄŸil, aynı zamanda da deliydi. Ä°nsanlar delilerin hikayelerini dinlemeyi çok severdi.

“Denedim; ama izin vermedi”. Masada duran bıçağı aldı, bileÄŸini götürdü. Etine bastırmadan çizerek gösterdi.

“Bileklerimi kesecektim bitsin diye; ama gelip durdurdu.”

Cevdet rahatsız olarak sandalyesinde dikleşti.

“Kim? Kim durdurdu sizi Fuat Bey?”

-Romanlarınızın bu büyük başarısını neye borçlusunuz?

-Edebiyat için bunu söylemek ne kadar doğrudur bilmiyorum; ama bence bu bir takım oyunu. Ben şu an olduğum yerdeysem; bunun en büyük nedeni Ethem. Sonuçta biz yazarlar, genellikle içine kapalı, dış dünyayla bağ kurmayan, kendi kendine bir şeyler oluşturmaya çalışan insanlarız. Ethem, menejerim sağolsun benimle okuyucum arasındaki bağı o kurdu. Bir anlamda, gerçek bir ilham perisi benim için.

“Bakma! Bakma!” Fuat Bey yüksek sesli bir fısıltıyla durdurdu Cevdet’i.

Cevdet, kafasını çevirip bakma dürtüsünü zorlukla bastırarak Fuat Bey’e baktı. Adamın alnından terler damlıyordu. Gözleri faltaşı gibi açılmış, Cevdet’e odaklanmıştı.

“Fuat Bey, saygısızlık etmek istemem; ama anlayamıyorum. Sizi son dört yıldır yazdığınız her ÅŸeyi yazmaya o zorladı diyorsunuz.”

Fuat Girezli tekrar tekrar kafasını salladı.

“Nasıl zorlayabilir ki? Sizi bir odaya kapatıp bilgisayar başına zincirleyecek hali yok ya!”

“Öyle! Aynen öyle! BaÅŸta benim de hoÅŸuma gidiyordu. Ä°lham perisi bu, her zaman gelmiyor; ama sonra istemedim. Zorladı. Beni öldürmekle tehdit etti.”

“Ä°lham perisiyle ne alakası var Fuat Bey?” Cevdet sesinin çatallanmasını engellemeye çalıştı. Röportajın renklenmesi için adamın biraz kaçık olmasına tahammül edebilirdi; ama karşısında düpedüz bir deli vardı. Başına bir ÅŸey gelmesini istemiyordu.

“O yazdırdı hepsini!”

“Ä°lham perisi?”

“Evet!” bir anda bağırmıştı Fuat Bey. Restorantdaki kafalar bir anda onlardan yana döndü. Cevdet Fuat Bey’i korkutmaya çekindiÄŸi için bakamıyordu; ama adamın deminden beri bakışlar attığı masanın da bakışlarının üzerlerinde olduÄŸunu hissediyordu.

“Siz menejeriniz Ethem Bey’in -ki aynı zamanda ilham periniz olduÄŸunu söylüyorsunuz- sizi tüm bu romanları yazmaya zorladığını söylüyorsunuz. Son dört yıldır…”

-Peki bir sonraki romanınızla ilgili bizimle paylaşabileceğiniz bir bilgi var mı?

-Yazmayı daha geçen hafta bitirdim. Åžu an editörde. Adı “Mevsim Nezlesi” olacak. YaÅŸadığı her iliÅŸkiyle baÅŸka türlü hasta olan bir adamı, Murat’ı anlatacak. Son büyük iliÅŸkisiyle kanserden ölmüş. Onun geriye bakışı, küçük büyük hastalıklarını ve hasta iliÅŸkilerini irdeleyiÅŸi olacak romanda.

Siniri çok bozulmuştu. Gülmemek için zor tutuyordu kendini.

“Bir gün karşınıza çıktı ve size ‘Ne dilersen dile benden’ dedi öyle mi?”

Fuat Bey deli gibi etrafına bakınıyordu.

“Lamba cini mi dedim? Ä°lham perisi! Yazamıyordum hiçbir ÅŸey, yazdıklarım da beÅŸ para etmiyordu. Adam bir anda karşıma çıkıverdi iÅŸte.”

Belki de oyun oynuyordu Fuat Girezli onunla.

“Ä°lhamınızı kiÅŸileÅŸtirmeniz, böylesine somutlaÅŸtırmanız gerçekten çok güz-”

Fuat Bey masanın diÄŸer ucundan Cevdet’in boÄŸazına sarıldı. Cevdet ne yapacağını bilemez bir ÅŸekilde dururken gözlerini gözlerine dikti.

“Kurtar beni o adamdan.”

“Fuat Bey, abartıyorsunuz…”

Adamın sağ gözünden bir damla yaş düştü, umutsuzca tekrar sandalyesine çöktü. Neler yaşıyordu bu adam kafasında?

Cevdet ses kayıt cihazına uzandı ve kaydı durdurmak için tekrar kırmızı düğmeye bastı. O sırada baÅŸka bir el daha uzandı cihaza. Cevdet kafasını çevirdiÄŸinde oldukça genç, açık kumral saçlı, renkli gözlü, vücudu ince yapılı birini gördü. Masanın yanında ayakta duruyor, ses kayıt cihazı elinde, sırıtarak Cevdet’e bakıyordu. Fuat Girezli sandalyesinde geriledi ve gözlerini adamdan kaçırmaya baÅŸladı. Röportaj boyunca bakışlar atıp durduÄŸu adam bu olmalıydı.

“Ne yapıyorsunuz?” dedi Cevdet ayaÄŸa kalkıp ses kayıt cihazına atılarak.

“Bu bende kalıyor.” dedi adam cihazı tutan elini arkasında tutup. DiÄŸer eliyle birkaç sayfalık bir çıktı uzattı.

“Ä°ÅŸte bu da yayımlayacağınız röportaj.” dedi yabancı bir ağızla. “Ben Ethem. Fuat Bey’in menajeriyim. Kendisi elimde gördüğünüz röportajın yayımlanmasını istedi.”

“Ne diyorsunuz siz beyefendi? Geri verin lütfen kayıt cihazımı!”

Ethem hiç istifini bozmadı. Elindeki kağıtları masaya, Cevdet’in önüne bıraktı.

“Bu röportajı yayımlayacaksınız Cevdet Bey. Hayallerinizi düşünün, onlara bir ÅŸey olsun istemezsiniz. Hem burada iÅŸinize yarar hiçbir ÅŸey yok.”

Arkasında tuttuğu cihazda bir tuşa bastı. Birkaç saniye kasedin sarılma sesini dinlediler. Tekrar bir tuşa basarak oynattı. Cızırtıdan başka bir ses gelmiyordu.

“Ne yaptın sen?” Cevdet adamın üzerine yürümek istedi; ama sanki resmi bir danstaymışlarcasına onun ileri attığı iki adımla Ethem de geriye iki adım attı.

“Fuat Bey’e hayallerini verdim. Size de hayallerinizi sunuyorum Cevdet Bey. EÄŸer size verdiÄŸim röportajı kullanırsanız, ülkede milyonlarca kiÅŸi okuyacak. Okurlar, patronunuz, size inanmayan anneniz, hepsi çok beÄŸenecek röportajı. Gazeteniz en önemli röportajlarını size yaptıracak, size haftalık bir köşe verecek. Bir süre sonra Edebiyat dünyasında herkesten önce sizin fikirleriniz sorulmaya baÅŸlanacak. Sizin önerdiÄŸiniz ÅŸeyler yok satacak, beÄŸenmediÄŸiniz ÅŸeyler gün yüzü görmeyecek. Ä°nanın bana.”

Cevdet masanın üstünde duran kağıtlara göz ucuyla baktı. Ethem ona yaklaÅŸtı, ses kayıt cihazının içinden kasedi çıkararak cebine koydu. Cihazı masanın üstüne bıraktı. Fuat Girezli’ye eliyle kalkmasını iÅŸaret etti.

“Ya da röportajı baÅŸka ÅŸekilde yayımlarsınız. Annenizi öldürürüm.”

Başını hafifçe eÄŸerek selam verdikten sonra arkasını döndü, arkasında Fuat Girezli’yle çıkışa yürümeye baÅŸladı.

“KardeÅŸinizi de…” diye seslendi arkasına bakmadan. “Ä°yi günler Cevdet Bey!”

-Bu harika röportaj için çok teşekkürler Fuat Bey. Umarım daha uzun yıllar romanlarınızla hayatlarımıza renk katarsınız.

-Benim için bir zevkti. Merak etmeyin. İlham perim benimle olduğu sürece daha yazacak çok şeyim var.

A. Orçun Can

Alanya’da doğdu. Uzun süre Ankara’da, bir süre de Londra’da yaşadı. Uluslararası İlişkiler ve Sinema-Televizyon alanlarında öğrenim gördü. Kitapları Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkıyor, öyküleri Kafasına Göre Dergi ve Kayıp Rıhtım’da yayımlanıyor. Şu an İstanbul ’da yaşıyor; metrolara, çift satır aralığına, kablosuz teknolojiye ve kırmızıya ilgi duyuyor.

Fuat B. Girezli’nin Ä°lk ve Tek Röportajı” için 5 Yorum Var

  1. Mizahi bir üslubun böyle bir kurguda kullanılması çok hoÅŸtu. Açıkçası son ana kadar Ethem’in Fuat Girezli’nin ikinci karakteri falan olduÄŸunu düşünmüştüm. Final bu açıdan güzeldi. Mizahi üsluba karşı özel bir ilgim olduÄŸundan anlatıma diyecek bir ÅŸeyim zaten yok. Kurgu öykünün üzerine tam oturmuÅŸ. Kısacası çok güzel.
    Tebrikler.

  2. Önce aklıma Stephen King’in “Misery”si geldi. Ancak öykü bambaÅŸka ÅŸekilde geliÅŸti tabi sonradan. Öyküyü iki uçtan alıp ikisini bir noktada birleÅŸtirmeniz çok şık olmuÅŸ, okumaya ayrı bir zevk katıyor.

    Ben sadece şöyle bitmesini isterdim, Ä°lham Perisinin Cevdet için söylediklerinin doÄŸru çıktığını görebilseydik. Hatta bu hikayenin en başında olsa daha da güzel olurdu. Eline tutuÅŸturulan metni yayınladığı için Ethem’in söylediklerinin gerçekleÅŸtiÄŸini görmüş olurduk böylece.

    Ama tabi bu öyküyü hiçbir şekilde gölgelendiren bir durum değil. Çok güzel olmuş, kaleminize sağlık.

  3. Ben de çok beÄŸendim. Ethem’in o “menajer” olan menejerlerden biri olduÄŸunu düşüncesi haricinde, öyküde önemli bir yer alacağını hiç mi hiç tahmin etmezdim, ta ki sonlardaki “ilham perisi” olayına kadar. Dili kullanışın, ilham perisi Ekrem’in Cevdet’e sıraladığı hayaller, röportaj ve öykünün iç içe geçiÅŸi… Hepsi birbirinden güzeldi, ellerine saÄŸlık.

  4. OlaÄŸanüstü bir öykü olmuÅŸ. Beni olduÄŸum yere çiviledi ve heyecanlandırdı. Ve tabiki bir gün bir cinle karşılaşırsam “yazamıyorum.” demem konusunda öğretici bir ders oldu.
    Elinize sağlık.

  5. Selamlar Fiddler,

    Bu öykünü de en az Pazuzu kadar sevdiÄŸimi söylerek baÅŸlayayım yorumuma. Konu ve üslubun kadar anlatım tarzın da çok baÅŸarılıydı. Araya sıkıştırdığın o röportaj parçaları, 30 yaÅŸ kariyer sorunu, Fuat Bey’in tavırları ve Cevdet’in röportajı koparmak için uydurduÄŸu bahane falan hepsi ayrı bir güzeldi.

    Tek eleÅŸtirim hikayenin sonunda menejerin sadece basit bir ölüm tehdidi savurmasına yönelik. Orada parlayan bir çift kızıl göz ya da ne bileyim sadece bir anlığına Cevdet’e gerçek yüzünü göstermesi gibi ufak bir ayrıntı pastanın üzerindeki kiraz olabilirmiÅŸ.

    Umarım bu geç gelen yoruma burun kıvırmazsın.

    Kalemine sağlık..

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *