Öykü

Adem ile Badem

Yıksanız da âlemi vermem size Adem’i.

Karnımı bugün dışarıda doyurdum. Her gün 20 dakika kadar sabah akşam yürüyorum. Zorunlu hizmet. Yürüdükçe acıkıyorum. Yemek demişken önceki hayatımda dokumalık mekik falan mıydım acaba? Kalp kalbe olağanüstü karşıydı bizim evlerde. Telefonum çaldı bir gün annem, “Gel de sütlaç yaptım Mine Abla’nlara onu götür,” diye aramış. Tamam anne. Kapattık ve tekrar telefonum çaldı.

Mine Abla, “Aycan’cığım eve gitmeden bize gelir misin? Yemek vereceğim size.” diye aramış. Tamam, Mine Abla.

Bir önceki gün de annem yolumun üstü diye SÜT siparişi vermişti, bilseydiiiim. Şaka şaka. Önce kendi evimize uğramayı seçtim. Yemeklerinin üzerine tatlı yetişsin diye. Şu fikir de aklımdan geçmedi değil önce Mine Abla’lara uğrayıp karnımı orada doyurup evimde de tatlımı yeme fikri. Şaka. Yapmadım öyle bir şey zaten her şey ayarlanıyor. En kısa yoldan bu işi ancak böyle bitirebileceğimi düşündüğüm için önce kendi evimize gittim. En kısa yoldan kimin neye ihtiyacı varsa oraya gönderildim. Gittiğimde komşumuzun evinde onun da komşusu vardı, canı tatlı isteyen bir komşu. Oh ne güzel canınız tatlı istiyor tatlı geliyor. Neyse önemli değil bunlar. Herkesin karnı tok, sırtı pekti gecenin sonunda. En çok tatlı hayali gerçek olan 3. komşu mu mutluydu bilmiyorum. Neden en çok kimin mutlu olduğunu tahmin etmeye çalıştığımı anlayamadım. Belki sütlaç yeterince tatlı gelmemiştir ona hı?

Ah zaman öyle hızlı ki. Eylül de bitiyor. Eylülü siz bitirdiniz. Eylülün ilk 5 gününde Eylülden sıkıldım.

“HelloSeptember, Eylül gibi gelsene, vs. vs. Anlıyorsunuz beni değil mi? Şimdi bakarken ardından gitme kal diyebilecek misin Eylül’e? Geldiğinde mutluydun, biterken aynı hüznü yaşayacak mısın? Ekim ne yapacak bu durumda. Ekim’e müjdem var! “Büyük şairler Ekim’de doğar, kabak tatlısı sever, karşıya geçer, karşıda bulur kendini,” diye yazıyordu. Yanıt: Eylül’de doğup aşureye bayılan ve beklemede bir dünya markası olanlar da sevdaya dahil miydi?

Günlerden Pazar. Evet Eylül’ün içinde bir Pazar. Yaz sonu klimalar yorgun, biz yorgun.

Bak ben bunu 24 dereceye alıyorum 18e getiriyorlar. 24te kalsın. Kalsın abiciğim kalsın. Belki Temmuz, Ağustos belki de azalan Eylül boyunca üzdünüz bu abimizi. Bi’ klima gördüm, sıcaktan bunalan insanlardan daha bezmiş haldeydi. Sesleniyordu, ne kadar da soğutsam memnun olmuyorlar, olmuyorlar. Devrelerimi yakacak dereceye getiriyorlar, enerjimden geleni yapıyorum ama serinlemiyorlar. Bazıları var bu sefer de üşüdüm deyip aniden kapatıyorlardı, kalakalıyordum öylece. 24 iyidir, siz iyisi mi söz dinleyin. Usul usul çalışayım.

Tanıyacak mısınız, hatırlayacak mısınız bakalım 2.katta soldaki kapıda şimdiden kışlık odun arayışına girenleri. Çok heyecan verici değil mi kışlık odun arayışı. Meşe veya ııım unuttum diğerini. Hangisi sağlam yanarsa, tutuşursa o olsundu.

Tanrı geri dönüşüm işine girmiş, çöpü hazineye çeviriyor. Yaptığı tam olarak buydu.Kafamı bir önceki öykü dolabına sokmuş gibi hissettim gel buraya diye beni çağırıyorsunuz. Tamam çekiştirmeyin. Onun da yaptığı buydu, seni çağırıyordu ve bizi.

Evet, bir kuşa bir yuva, bir örümceğe bir ağ, bir insana da bir dostluk lazım. Şarkının ismi gibiydik. Huzur buluşmaları başladı Eylül’de.

‘Haftanın her günü Perşembe,’ diye bir cümle vardı kitapta. Yuvanıza hoş geldiniz.

Şarkılar:

Hoş geldin Yasemin. Güzellikler getirdiiiin, kokladım seni doyasıya. Ve sordum sarıçiğdeme. Nerede kışlarsın, ne yersin diye. Kudret lokması yerim dedi. Minik çiğdemler geldi iki Pazar üst üste ah ne hikmet. Hizmet odasının pencereden bakan minik çiğdem, burası gül bahçesi dedi. 4,5 yaşında henüz.

Çaycı kız mırıldanıyor:

İçtiğim her damlada seni dönüşlerime kader seçtim. Dönüştün ve seninle birlikte her şey bu dönüşümü kutluyor. Herkese benden çay! Ah hayır!

Yüzleşiyorum yine kendi ateşimle, ben sana gönlümü vermişkeeen.

Ateşte yanan ömrüm ruhuna tek eştir.

Dualarım sevgin içindir, Nurlanırım gelişlerinde.

Dokunan eli kendime ışık bildim. Bildiklerim tanrıdan gelir. Görünmeyenin şifreleri akıp durur. Akıp durur ebediyet defterimde.

Sayfayı açalım.

Bitkinin çekirdeğinin gelişimi için verimli bir toprak ne kadar önemli ise insanın kendisi olma sürecinin başlangıcı olan “Öz Çekirdek” için “Güven” o kadar önemlidir.

Adem öz çekirdeği olan bademine kavuşmayı arzularken, o ses:

Güven artık bana çünkü ben benden geçtim.

Sende çözündüm sana geçtim.

Ağlayan ışık oldum yoluna düşer gibiiieeaağ.

Ben seni kalbime cennet seçtim.

Güzel olan kapıdayım ben.

24 yıldır hayatımda bir kız çocuğu var, kardeşim. Neşem, çiçeğim. Eylül doğumlu J Yeni köy’de Böğürtlen sokağa çıkmış bugün yolu. Yolun hep çiçeklere çıksın derdim, böğürtlene çıkmış.

Abla dedi anlatıyorum ama o beni duymuyor galiba dedi. Olur mu ablacığım o hepimizi duyuyor her halimizi biliyor dedim. Sonra sordu bana: Peki nerede Adem nerede Badem? Aşk eski bir yalan Adem’le Badem’den kalan” dedim ona. Sonra da…

Halimiz yalandan dolayı değildi. Hep şarkılar mırıldandım, eğlenceye daldım.Pişmanlık. Büyümeyi diliyorum. Dönüşmeyi. Meşe ağacından insana, bademden Adem’e.

Bazen karşımıza çıkan her iyi adamı babamız zannederiz. Dikkat etmeliyiz. Zaman zaman bize yardım etmek için gelenler olacak. Dokunan eli kendine ışık bil.

Ne hikmetli hayvanlardır şu balıklar. Kurtuluşun olurlar, hapsolduğunda.

Düşersek Adem, kalbimiz güler, acıda piştikçe. Adem ile Badem ilk kez konuştu.

-Mevlevi bir sahnenin kuşatan perdelerini aralayalım.Benlik değil derin bir senlik kuyusu içinde. Aralayalım ki hepimiz bir olalım Çünkü ben, beni bendeki benlik hırkamın içinde bıraktım. Toprakları sevgiden geçen, ikisinin de derdi aynıydı, birdi. Bir gün, sadece bir gün ama her gün.

Ermiş olmanın derin muhabbetine dalalım, kabri sefa gören bülbülün sesiyle uyanalım…

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Merhaba

    Yazdığınız metinde temaya bir yakınlık aradım ama bulamadım. Nedense bana çala kalem yazılmış bir yazı gibi geldi. Metninizi, aşkın Adem ile Havva’dan ya da Badem’den kalan eski bir yalan olduğu üzerinde geliştirseydiniz keşke, Pinokyo’da bir yerde çıkardı sahneye belki o zaman.

    Kolay Gelsin

  2. Avatar for Aycan Aycan says:

    Merhaba,
    Öncelikle çok teşekkür ederim yorumunuz kıymetli benim için, malesef bu sıkıntıyı ben de yaşıyorum çala kalem olması niyetinde değildim elbet ama yazı bütünlüğü ve konuyu bağlama konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyorum varsa öneriniz seve seve dinlerim.

  3. Ben olsam nasıl yapardım diye düşünürsem öncelikle yazdıktan sonra biraz uzaklaşır, nadasa bırakır sonra tekrar tekrar yazıma dönerdim. Sonra mesela yukarıdaki metni belki bir günlük biçimine getirebilirdim, sonra mesela kardeşi Adem’e aşık edip Adem’i yalancı :lying_face: yapardım ve kardeşe ayrılmasını salık veren bir abladan aldığı tavsiye ile ademe giden kardeş “tüm yaşananlar yalanmış” şarkısını söyleyen bir pinokyo hediye ederek sahneyi terk eder öyküyü bitirirdi. :slight_smile:

    Kolay gelsin

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for Aycan Avatar for Muge_Kocak