Öykü

Beyaz Evin Müziği

Eskiden önünden geçmek için büyük çabalar sarf ettiği o evden şimdi resmen kaçmak istiyordu. Orhan o evin gençliğine, yaşlılığına ve ölümüne tanık olmuştu. Henüz tazeliğini koruyan bir evken etrafını saran ağaçlar, bahar aylarında rengarenk çiçekleriyle bahçeyi bir panayır yerine çevirirdi. Şimdi moloz yığınlarıyla dolu o evin eski hali gözünün önüne geldiğinde hep öyle bir evde oturmak istediğini hatırladı. O, hayatında gördüğü ilk dubleks evdi. Bir evin içinde merdiven olması o zaman ne kadar harika gelmişti Orhan’a. Bembeyaz bir evdi ve özellikle güneşli havalarda ışıldadığına Orhan yemin bile edebilirdi.

Bu evi sevmesinin bir nedeni daha vardı. Pelin bu evde yaşıyordu. Eskiden Pelin’i bahçede görebilmek için sık sık bu sokaktan geçmeye çalışırdı. Yolunu uzatmak pahasına bile olsa… Pelin ve ailesi, Orhan orta okulun son sınıfındayken taşınmışlardı o eve. Gerçi Pelin’i daha önce bir iki kez görmüştü. Pelin, evin eski sahibi olan Nedim Amca’nın torunuydu ve bayramlarda ebeveynleriyle birlikte dedesini görmeye gelirdi. Orhan o zamanlarda Pelin’e kendini kaptırmamıştı. Evet, Pelin o zamanlarda da güzeldi fakat Orhan onu nasılsa pek görmeyeceğini bildiğinden, güzelliğine kapılmanın manasız olacağını düşünüyordu. Ta ki Nedim Amca’nın kaybından bir sene sonra o eve ailesiyle birlikte taşınmalarına kadar. Bu onları artık mahalle arkadaşı yapmıştı.

Liseyi aynı okulda fakat farklı sınıflarda okumuşlardı. Aynı servisi bile paylaşmışlar ama tüm bu ortaklıklara rağmen aralarında bir arkadaşlık pek de oluşamamıştı. Orhan içine kapanık biriydi, Pelin ise mesafeli. Böyle bir denklemde aralarında samimiyet oluşması zaten çok zordu. Gerçi bir gün Nedim Amca’dan sohbet açmaya çalışmıştı Orhan. “Sen onun torunu musun?” diye sorabilmişti sadece. Pelin bu soruyu yüzünde buruk bir gülümsemeyle doğrulamıştı. Nazik ve özlem dolu. Bu soru ve cevapla başlayan ilişkileri zaman içinde gelişti. Arkadaşlık kapıları ardına kadar açılmamıştı belki ama artık kilitli de değildi. Kimi zaman Pelin’in Orhan’dan derslerle alakalı yardım istediği bile oluyordu.

Bahar ve yaz aylarında özellikle o sokaktan geçmeye özen gösteriyordu. İki katlı, beyaz evi çeviren o güzel bahçede belki Pelin’e rastlayacağını düşünüyordu. Eğer şanslı günündeyse bu gerçekleşiyor ve havadan sudan da olsa Pelin’le sohbet edebilme fırsatı yakalıyordu. Onu göremediği kimi günlerde ise Pelin’in penceresi açık oluyor ve müzik çalarından sokağa yansıyan yüksek sesli müziğe kulak misafiri oluyordu. Hayalinde Pelin dans ediyordu, Orhan da ona eşlik ediyordu. Genelde yabancı, hareketli müzikleri severdi Pelin. Orhan karışık bir kaset hediye etmeyi düşünmüştü ama cesaret edemedi. Hiçbir zaman ona hislerinden bahsedemedi. Pelin’in bakışlarında, davranışlarında Orhan’dan hoşlandığına dair bir ipucu görebilseydi daha cesur davranabilir miydi? Bilmiyordu.

Artık öğrenemeyecekti de… Tüm olanlardan sonra…

Orhan o günü çok iyi hatırlıyordu. Pelin’i hiç öyle görmemişti. Çığlık atıyordu. Orhan o çığlığı asla unutmadı. Soğuk, kemikli bir elin Orhan’ın ruhunu sıkıp tırnaklarını geçirmesi gibiydi. Pelin’in penceresi yine açıktı. Yüksek sesli, hareketli bir yabancı şarkı yine sokağı işgal ediyordu. Fakat Pelin’in keskin, acı çığlığı müziği bastırıyordu. Pelin evden fırlayıp kendini yere atmıştı. Eliyle evi işaret ediyor, bağırıyor ve titriyordu. Kimse ne olduğuna anlam veremedi. Orhan bir şey yapamadı. Olduğu yere mıhlandı ve sadece izledi. Pelin’in dehşetindense kendi dehşetini yaşıyordu. O güzel kızı bu halde görmek zihnini allak bullak etti. Zarif ve narin yapılı Pelin şimdi ciğerleri parçalanırcasına bağırıyor ve vücudu kasılıyordu. Gözleri dehşetle eve doğru açılmıştı. Komşular hızla Pelin’in başına koştular. Ona yardım etmeye çalışıyor, onu dehşete düşüren şeyin ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Orhan, içlerinden birinin “Şok geçiriyor” dediğini duydu. Pelin’in titremesi devam ediyordu. Elleri kendisini sakinleştirmek isteyenlerin kıyafetlerini istemsiz bir şekilde kavramış, çekiştirmekteydi. Bütün vücudu belli bir güç tarafından kontrol ediliyor gibi seğiriyorlardı. Orhan, Pelin’in teninin buz gibi olduğunu düşündü. Çünkü vücudundan kan çekilmiş, kireç gibi bembeyazdı. Komşuların Pelin’i bir battaniyeye sarmaya çalışmaları da Orhan’ın hissiyatını doğrular nitelikteydi.

Kimi komşu Pelin’in anne ve babasına haber verilmesini söyledi. Hafta içiydi ve öğleden sonraydı. Annesi ve babasının işte olduğu saatlerdi. Orta yaşlı bir adam, Pelin’in anne ve babasının gelmesini beklemektense onun hastaneye götürülmesinin daha iyi olacağını düşünerek arabasını park ettiği yerden aldı. Pelin’i arka koltuğa yatırdılar ve onunla beraber arka koltuğa bir kadın bindi. Pelin’in şakaklarını ve bileklerini ovuyordu. Araca bir iki kişi daha bindikten sonra oradan hızla uzaklaştılar. Bu, Orhan’ın Pelin’i son görüşü oldu.

Pelin bir daha beyaz eve dönmedi. Çok geçmeden oradan taşındılar. Pelin’in orada ne yaşadığı, ailesinin evi neden terk ettiği hakkında pek çok şey söylendi fakat en kabul gören görüş (şüpheci zihinler için her ne kadar mantıklı görünmese de) Pelin’in orada bir hayalet, hatta kimi muhafazakâr kişinin yorumuyla bir cin görmüş olduğu yönündeydi. Bu kimilerine göre saçma gelse de o güzel evin üzerine bir gölgenin çökmesine yetmişti. Orhan için heyecan uyandırmak şöyle dursun, onu korkutuyordu. Artık evin meşum bir yüzü vardı. Orhan bunun sadece cin, peri, hayalet söylentilerinden ileri gelmediğini biliyordu. O ev ona Pelin’in yerde debelendiği, çığlıklar attığı anı da hatırlatıyordu.

Hayalet, cin söylentileri yıllar içinde alıp yürüdü. Kimse o eve dokunmadı. Sıvalardı döküldü. Camları kırıldı. Zaman, eve yapması gereken her şeyi acımadan yaptı. Pelin’in yaşadığı esrarengiz olay sokağa miras kaldı. Eve komşu olan binalarda yaşayan kimi kişiler, evden bezen hayalet seslerinin geldiğini bile ileri sürdüler. Kimisi bunlara inandı kimisi de (rüzgar vs. gibi) bu seslere mantıklı açıklamalar getirmeye çalıştı. Tartışmasız gerçekse, evin hala herkesi çok etkilediğiydi.

Orhan şimdi evin önündeki yoldan yürürken tüm bunlar aklından geçiyordu. Eve bakmamaya çalışıyordu. Bu yolu normalde kullanmazdı fakat her zamanki güzergahında yapılan yol çalışması onun mecburi olarak bu sokağa girmesine neden olmuştu. Şimdi de o olayı zihninde tekrar yaşıyordu. Başka şeyler düşünmeye çalışsa da işgüzar zihni saplandığı düşüncelerden kurtulmasına müsaade etmiyordu. Bir an evvel geçmek gitmek istiyordu ama kaçıyormuş gibi yürümeyi de kendine yediremiyordu.

Müziğin sesini duyunca durdu! Orhan, aynı müzik olduğunu fark etti. Bunca zaman beyninin arka odalarından birinde var olduğundan bile haberi yoktu. Kendini gösterince Orhan şaşırdı. Müzik! O gün Pelin çığlık atıp evi göstererek yerde debelendiğinde evden gelen yüksek sesli, hareketli, yabancı müzik. Hangi şarkı olduğunu sorsanız asla söyleyemese bile Orhan o şarkı olduğuna emindi. Müziğe istemsizce kulak kabarttı. Çevredeki evlerden birinden geldiğini düşündü. Fakat hayır. Sanki müziğin kaynağı olan istikameti zaten kendine bile açıklayamayacağı bir biçimde biliyordu. Başını beyaz eve çevirdi. Ev meşum halini koruyordu. Müzik ise devam ediyordu. İşin daha da tehlikeli yanı, davetkardı.

Orhan, müziğin sunduğu davetin sadece kendisi için olduğunun farkındaydı. Şaşkındı… Müziği duyduğu için değil. Kendisini çağırdığı için de değil. Bu durumun onu pek de şaşırmadığı için şaşkındı. Acaba bu sokaktan geçmek, bu evi görmek istememesinin arkasında yatan sebep aslında böyle bir davet alacağını biliyor olması mıydı? Eve sakin adımlarla yaklaşırken kendisini sorguluyordu.

Sokaktan kapının önüne uzanan mermer bir yol vardı. Üstünü otlar gizliyordu. Üzerlerine basmamak gibi bir gayreti olmadan ilerledi. O güzel bahçeden geriye ne kaldıysa arkasında kaldı. Kapı kapalıydı. Orhan’ın hafif bir baskısı sonucu çürümüş kilit parçalandı ve kapı serbestçe evin içine doğru savruldu. Bu savruluş içerideki birkaç fareyi ürküttü. Hemen deliklerine kaçtılar. Orhan kırık camların içeriye buyur ettiği, rüzgarla taşınmış çer çöp ve kurumuş yaprakların üzerine bastı. Müzik devam ediyordu. Orhan kulak kabartarak nereden geldiğini bulmaya çalıştı.

Üst kat!

Merdivenin her basamağı gıcırtı ve çatırtı eşliğinde taşıdı Orhan’ı üst kata. Alt katın metruk halinden bir farkı yoktu; sıvalar dökülmüş, kapı ve pencere ahşapları çürümüştü. Bir kapı dışında. Nedense bir kapı tazeliğini korumuştu. Diğer kapı ve pencere kulpları çoktan paslanmışken bu kapınınki cilalanmış gibi parlıyordu. Orhan müziğin kaynağını da böylece keşfetmiş oldu. Davetkar tutumunu sürdürüyordu. Müzik gibi kapı da kendisine çekiyordu Orhan’ı. İlk kez ne yapması gerektiğini sorguladı. Buraya neden gelmişti? Neden müziği takip etmişti? Bir müzik sesi neden vardı? Fakat bu sorular kapının ardından gelen bir başka ses tarafından bir anda bertaraf edildi. Bu Pelin’in sesiydi. Müziğe eşlik ediyordu. Orhan merdivenin başından kapının önüne ne zaman geldiğini fark etmedi. Eli kapı kulpunun üzerindeydi. Beyninin derin dehlizlerinde kaybolmuş olan sağduyusu ne kadar tuhaf bir an yaşadığının farkındaydı ve onu uyarmak için çığlıklar atıyordu. Fakat müziğin sesine Pelin’in heyecan uyandıran sesi de eklenince bu çığlıklar rüzgardaki bir toz zerresi gibi kayboldu. Orhan kulpu çevirdi ve kapıyı itti.

Muhteşem mobilyalarla, rengarenk eşyalarla, çeşitli süslemelerle donatılmış enfes bir oda. Duvarda posterler. Yatağın üzerinde bir ayıcık. Çalışma masası üzerinde bir takım ders kitapları. Son sese ayarlanmış bir müzik çalar. Bahçeye bakan açık bir pencere. Odanın ortasında Pelin. Hatırladığı gibi. Aynı okula gittikleri zamanlardaki gibi. Zamanın hiçbir şekilde tesir etmediği haliyle karşısında duruyordu. Oda ve Pelin. Müzik eşliğinde dans ederken kapının açılmasıyla irkilmiş ve kimin geldiğini görmek için arkasını döndü. Orhan hiçbir şey yapmadı. Sadece Pelin’e baktı. Pelin ise ona bakmıyordu. Evet, onun olduğu tarafa bakıyordu ama bakışları Orhan’ı delip arkasındaki koridoru görüyordu. Pelin kapıya doğru yaklaştı. Kapıyı açanın ne olduğunu anlamaya çalıştı. Orhan bunun farkında değildi. O an sadece Pelin’e olan hayranlığının ve tutkusunun büyük bir coşkuyla geri dönüşünü hissediyordu. Özlemle, “Pelin…” deyiverdi. Pelin’in gözleri açıldı. Arayan bakışlarla kapıya bakmaya devam etti. Hiçbir şey göremedi. Bir müddet koridora bakmaya devam etti. Kendisini görmediğini fark eden Orhan bu kez bilerek seslendi; “Pelin!” Pelin’in şaşkınlığı korkuya dönmeye başladı. Birisinin gerçekten kendisine seslendiğine emin olabilmek için son ses açık olan müzik çalarını kapatmaya yönelmişti ki Orhan onun omzuna dokundu. Bu dokunuş Pelin’in Orhan’a korkuyla dönmesini ve bu kez onun gözlerine bakmasını sağladı. Evet, bu kez Orhan’ı görmüştü. Kendisini ona gösterebilmişti. Orhan, Pelin’in bakışlarından buna emin oldu. Emin olduğu bir şey daha vardı. Pelin’in attığı çığlığı hatırlıyordu.

Pelin dehşetle bağırarak kendisini odadan dışarı attı. Yıldırım hızıyla evden çıkıp bahçeyi aştı. Orhan yıllar öncesinden aşina olduğu çığlığı tekrar duymanın ürpertisini yaşıyordu. Müzik devam ediyordu. Müziğe de aşinaydı. Pencere de açıktı. Dışarı baktı. Pelin yerdeydi. Titriyor, bağırıyor ve pencereden bakmakta olan Orhan’ı işaret ediyordu. Çığlığı müziğe karışıyordu. Sokağın başındaki genç bir çocuk da Pelin’in o halini izliyordu. …İleride bu sahneyi bir kez daha izleyeceğini bilmeden.

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Merhabalar.

    Başarılı bir öykü. Weird fiction ve time loop ögelerine sahip. Twist başarılı biçimde hikayenin merkezine yerleştirilmiş.

    Öykünün sonunda, evin içinde bulunan Pelin’in Orhan’a olan korkusu ve çığlıklarıyla hikaye zirveye ulaşıyor. Bu sahne, okuyucunun içine daha da derin bir gerilim duygusu yerleştiriyor ve hikayenin etkileyici bir şekilde sonlanmasını sağlıyor.

    Genel olarak, hikaye duygusal ve gerilim dolu bir atmosfer oluşturarak okuyucuyu içine çekmeyi başarıyor. Karakterlerin duygusal derinliği ve evde yaşanan gizemli olaylar, öykünün ilgi çekici ve sürükleyici olmasını sağlıyor.

    Pek bir kusura sahip değil. Ancak Orhan’ın cin olmasının veya kızın verdiği bu aşırı tepkinin sebebinin ne olduğunun okuyucuya bırakılması tercihi biraz kolaycılık hissi veriyor. Bu duruma açıklayıcı bir boyut daha eklenseydi, daha iyi olurdu.

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for terramundi

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *