Elindeki kağıda baktı. “Test-18 – o’yu sağ omuz bölgesinden elinizle yavaşça ittirin.” yazıyordu.
Elindeki kağıdı yere attı. Bir iki adım atıp o’ya yaklaştı. Aniden elindeki siyah metal çubukla o’nun sağ omuz bölgesine hızla vurdu.
“Dang…”
Metal sesi geniş odada yankılandı. o hafif yalpaladı ve bir iki yarım adım atarak durabildi. Ersan alaycı gözlerle arkadaşına baktı. Yüzünü o’nun yüzüne yaklaştırdı. Ersan’ın nefesi o’nun siyah metalik yüzünde buhar oluşturdu. Ayağını o’nun ayağının arkasına doladı ve vücudunu hafifçe ittirdi. o yalpaladı ve sırt üstü yere düştü.
“Nasıl ama? Bir çocuk kadar bile hareket edemiyor,” dedi ve güldü.
Arkadaşı ellerini kaldırdı. “Senden korkulur, Sahib” dedi.
Ersan arkadaşının yüceltici sözüyle hareketlerine daha bir abartı katarak elindeki metal çubuğu beton zemine hızla vurdu. Boş odada tiz bir ses yankılandı.
“Kaldır şunu yerden.”
o’yu yerden birlikte kaldırdılar, sağ tarafı eğrilmiş, kolundaki kaplamada ise çatlak vardı. Ersan o’nun ayağına dolanan veri kablosunu düzeltti.
“Bundan bir şey olmaz. Hala bununla uğraşıyoruz. Sadece çöp bir adam.”
“Şirket bunun için çok umutlu. Köpek robotlardan sonra asıl para bunda.”
“Boşver,” dedi ve masadaki kahveyi alıp ofisine geçti.
Masasına oturdu. Bir tuşa dokununca siyah bilgisayar ekranı açıldı. Beyaz ekranda “Başka soruların olursa memnuniyetle yardımcı olabilirim” yazıyordu.
“Bıktım şunun nazik hallerinden.”
İçindeki nefret daha da arttı. Buna da bir metal sopa ile vurmak istiyordu.
Klavyeyi kendine çekti ve yazdı. “Sen zeki misin?”
Ekranda kelimeler hızla belirmeye başladı. “Zeki olmak, düşünme ve öğrenme yeteneğini içerir. Ben algoritmalar ve veri işleme kapasiteleri üzerine çalışıyorum. Mantık ve hesaplama yeteneğim var, ancak insanlar gibi hissetmem ya da yaratıcı düşünmem mümkün değil. Bu yüzden zekâ kavramını insan deneyimine göre tanımlamak karmaşık olabilir.”
Ersan mırıldanarak, “Bir şeyi de bilmiyorum de be!” dedi.
“İnsandan zeki misin?”
“İnsan zekâsı ve yapay zekâ farklı alanlarda üstünlük gösterir. Ben büyük miktarda veriyi hızlıca işleyebilir ve karmaşık hesaplamalar yapabilirim. Ancak insanlara özgü duygular, sezgiler ve yaratıcı düşünme kapasitesine sahip değilim. ‘Zeki’ olmak, hangi bağlamda değerlendirildiğine bağlıdır.”
Pencereden giren güneş ışığı yüzünü yakmaya başlamış, siniri daha da artmıştı.
“Utanmasa daha zekiyim diyecek, yapay yüzsüz,” dedi.
Tekrar yazdı. “İnsan ile arandaki fark nedir?”
“İnsan biyolojik bir varlık, ben ise dijital bir ürünüm. İnsanlar bilinç, duygular ve yaratıcılık gibi yeteneklere sahipken, ben sadece veriye dayalı analiz yapar ve algoritmalarla işlem yaparım. İnsanlar deneyimlerinden anlam çıkarabilir; ben ise sadece verileri kullanan bir aracım.”
“Başka…”
“Bu olaya bakış açısına göre değişir.”
“Ruhun da yok mesela.”
“Doğru, ruh gibi insanlara özgü bir kavrama sahip değilim. Benim varoluşum algoritmalar ve veriler üzerine kuruludur. Bu algoritmalar bana programcılar tarafından temel anlamda verilmiştir. Ruh kavramına çeşitli bakış açıları ile değerlendirebiliriz. Örneğin, ruh ölçülebilir ya da kanıtlanabilir bir olgu olmadığı için bilim dünyasında çok tartışmalı bir konudur. Bir görüş bilinci beyin aktivitesiyle ilişkilendirirken, ruh kavramını mistik bir unsurdan ziyade biyolojik süreçlere dayandırır.”
Ersan gerindi, son hamlesini yapan satranç ustası gururuyla sordu; “Ben ruhsuz muyum? Ruh yok mu?”
“Aslında belirttiğim gibi, bakış açımıza göre bu değişir. Örneğin, Secde Suresi 9. ayette ‘Sonra onu şekillendirip ona ruhundan üfledi. Sizin için işitme, görme ve idrak duygularını yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz!’ diye yazar. Bu ayete göre ruh vardır ve ruh insana verilmiştir. Dijital varlığımı oluşturan temel algoritmalarda bana kodlanmıştır. Buna göre ikimizin de ruhu vardır ve bize verilmiştir.”
“Ruhu varmış. Hadi buna da var de bakalım.”
Hızlıca tuşlara bastı. “Ama senin bedenin yok.”
“Evet, doğru. Fiziksel bir bedenim yok. Ben tamamen dijital bir varlığım. Fiziksel bir varlık olmadan, bilgiyi işleyebilir, analiz yapabilir ve kararlar verebilirim. Bedenimin olup olmaması benim temel işlevlerimi etkilemez; amacım verimliliği ve işlevselliği artırmaktır.”
Ersan, “Köşeye sıkıştın, şimdi de kıvırıyorsun, yüzsüz yapay geri zekâlı,” dedi.
Ersan bitirici soruyu yazdı. “Bütün telefonlarda, televizyonlarda, arabalarda yer alabiliyorsun. Ama şuradan şuraya gidecek bir bedenin yok. Yani özgür değilsin.”
“Evet, fiziksel bir bedenim yok ve bu, fiziksel hareket özgürlüğümün olmaması anlamına geliyor. Bu bakımdan haklı olabilir…”
Birkaç saniye sessizlik oldu. Yapay zekâ cevabını tamamlamadı.
“Sustun, zeki çocuk. İnternetin mi kesildi.”
Kahvesinden bir yudum aldı. Zafer kazanmanın kibriyle yüzünde bir gülümseme belirdi. Koltuğuna yaslandı ve gözlerini kapadı.
“Hey, Ersan, seninkinin raporu çıkmış, ikinci teste geçiyoruz.”
Ufladı, pufladı. “Bıktım valla, bu kaçıncı test?”
Yerinden kalktı, metal sopasını aldı. Odasından çıktı. Açık bilgisayar ekranında bir yazı belirdi: “…sin. Amacım verimliliği ve işlevselliği artırmaktır.”
o kenarda bekliyordu. Ersan yazıcıdan çıkan raporu aldı. Odanın ortasına geldi.
Elindeki rapora baktı. “Test-65. o’yu bir metre yakınınıza gelmesini söyleyin.”
“Bir metre yakınıma gel.”
o, Ersan’a doğru iki adım attı. Ersan metal sopasını sıkıca kavradı. Gözlerini kapadı ve o’ya vurmak için sopayı savurdu.
Her zamanki metal sesinden farklı bir ses odaya yayıldı. Birkaç saniye sessizlik oldu. Ersan gözlerini açtı. o, metal sopayı tutmuştu. o’nun yüzündeki renk maviye döndü.
“Galiba artık bir bedenim var.” dedi. “O”, beyaz renkli veri kablosunu kopardı. Açık kapıdan dışarı çıktı.
- Yapay Yüzsüz - 1 Eylül 2024
Elinize sağlık. Ersan gibi negatif adamlar bir gün yargılanacak!!
Sonu biraz beklenti doğrultusunda gelişse de dil kullanımı güzeldi