Dr. Liraz’ın Araştırma Dosyası
Sayfa 84, Tarih 25 Mayıs 2245
Yeni keşfedilen anomaliden etkilenmiş denekler gelmeye devam ediyor. Bugün bana getirileni gördüğümde ise derinden üzüldüğümü itiraf etmeliyim. Saha memurlarımızdan Soren, benim kıymetli bir dostumdu. Anomaliyle temasından sonra girmiş olduğu hal, deneklerde de olduğu gibi öncekilere hiç benzemiyordu.
Odaya girdiğinde gergin ama sakin görünüyordu. Ancak beraberinde gelen iki gardiyan işlerin pek de iyi gitmediğinin göstergesiydi. Konuşmamızın kaydı ektedir.
Dr Liraz: Konuşmayı kaydetmemde bir sakınca var mı?
Memur Soren: Hayır, yani umurumda değil.
Dr Liraz: Neden?
Memur Soren: İnsanlar ölüyor, doktor! Hepimiz o (sansürlendi) yüzünden geberip gideceğiz!
Dr Liraz: Soren, sakin ol.
Memur Soren: Sakin mi olayım? Neler gördüğüm hakkında en ufak bir fikrin yok, doktor. İnsanların iç organları çıkmış halde (sansürlendi) olduğunu gördüm ben!
Dr Liraz: Lütfen sakin ol, yardımcı olmaya çalışıyorum.
Memur Soren: (sandalyenin yere sürtünme sesi) Yardım he? Bana böyle yardım edemezsin! Hepimiz öleceğiz diyorum anlamıyor musun?!
Dr Liraz: Lütfen yerine otur yoksa müdahale etmek zorunda kalacağım.
Memur Soren: Müdahale mi edeceksin?! Beni burada saçma sapan oyalıyorsunuz! Benim buraya getirmeniz hepimizi tehlikeye atıyor, anlamıyorsunuz! Tesisi hemen boşaltıp arkamıza bakmadan kaçmamız gerek!
Dr. Liraz: Gardiyanlar…
Yakama yapışmak üzereyken gardiyanların müdahalesiyle yerine oturdu. Gerginliği hat safhaya çıkmış, ilk getirildiği halinden eser yoktu. Fakat bize bir ipucu sunmuştu; ölümle ilgili bu takıntı başka bir denekte de görülmüştü.
Dr Liraz: Tamam. Şimdi bana söyleyebilir misin, neden öleceğimizi düşünüyorsun?
Memur Soren: Neden mi?! Neden mi?! Göl yüzünden. Hepsini gördüm, herkesi gördüm….
Dr Liraz: Son kez söylüyorum, lütfen sakin ol. Ne gördün?
Memur Soren: Ölüm diyorum, ölüm! Anlamıyor musun?! Suyun içinde her şeyi gördüm! Kaçmamız gerek! Kaçmam gerek!
Ayağa kalkıp koşma teşebbüsü gardiyanlar tarafından sertçe durduruldu. Buyruğumla deneğe (o artık deneklerden biriydi) sedasyon uygulandı ve uygun bir odaya götürüldü.
…
Söz konusu anomali, (sansürlendi) konumlarında, etrafına bu tesisin inşa edildiği, yaklaşık çeyrek futbol sahası büyüklüğünde ve 45.3 cm derinliğinde çukur bir yapı. Kuru olduğu zamanlarda etrafından ve içinden alınan örnekler incelendiğinde yalnızca birkaç çeşit, jeologların yakından tanıdığı toprak ve mineraller bulundu. Denek ve gönüllülerle yapılan çalışmalarda kuru çukurun herhangi bir etkisi görülmedi. Raporlara göre anomalinin etkileri çukurun yağmur suyuyla dolmasıyla başlıyor. Sudan alınan örnekler, (sansürlendi) içeriyor ve gölcük yağmurla beraber dolduğu halde inorganik bir yapıya sahip. Bu yapının kaynağı bilinmemekle beraber üzerinde hâlâ çalışılıyor.
…
Çukur suyla dolduktan sonra güvenlik önlemleri maksimum seviyeye çekiliyor ve yalnızca yetkili personelin gölcüğe yaklaşmasına izin veriliyor. Memur Soren de bu yetkili personellerden biriydi. Soren, dostum. Umarım yakında iyileşir.
Sayfa 85, Tarih: 26 Mayıs 2245
Bugün saha görevlilerinden rapor almak üzere tesise indim. Kontrol odasına girdiğimde Memur Kayros ve Doktor Anora dışarıyı, gölün başında kanlar içinde yatan bir deneği gözlüyordu. Yüzleri ifadesizdi. Beni gördüklerinde başlarıyla hafifçe selam verdikten sonra gözlem penceresine geri döndüler. Anomaliyle herhangi bir görsel temasa girmesi yasak olan saha ekibi B3, göle arkaları dönük şekilde ölü deneği bir ceset torbasına koymakla meşguldü.
Rapor için geldiğimi hatırlayan Doktor Anora, ekip cesedi taşımaya başladığında bana döndü.
Dr Anora: Başlayalım mı?
Dr Liraz: Evet, lütfen.
Dr Anora: Denek F-305, 34 yaşında erkek. Silahlı gardiyanlar eşliğinde gölle görsel temasa girmesi söylendi. İtiraz etmedi ve kıyıya oturarak suyu izlemeye başladı. Bir saat 45 dakika boyunca orada oturdu. Bu süre boyunca herhangi bir müdahalede bulunmadık. Daha sonra ayağa kalkarak gardiyanlara döndü ve onu öldürmelerini istedi.
Dr Liraz: Pardon, yanlış mı anladım? Denek kendisini öldürmelerini mi istedi.
Dr Anora: Evet
Dr Liraz: …ve sen de öyle mi yaptın?
Dr Anora: Hayır. Kendisine önce şu sorular soruldu.
Bir kağıdı elime tutuşturdu.
Dr Liraz: Önce derken? Vur emrini verdin yani.
Dr Anora: Hiçbir uyarıya kulak asmadı ve doğrudan sahada gözlem yapan Memur Kayros’a saldırdı. Emri vermek zorundaydım ama sana temin ederim ki tüm diyaloğumuz belgede mevcut.
Memur Kayros: (sansürlendi) çocuğu, ayı gibi bir kuvvetle boynuma sarıldı. Kafamı koparacak sandım.
Dr Liraz: Neden saldırdığı hakkında bir fikriniz var mı?
Memur Kayros: Ölmek için yaptığını düşünüyorum. Personele zarar vermeye kalktıklarında veya talimatlara uymadıklarında deneklerin öldürülmesinin standart bir uygulama olduğunun hepsi farkında.
Dr Liraz: Anlıyorum. Hepsi bu kadar mı?
Dr Anora: On dakika sonra bir denekle daha test yapacağız. Daha fazla bilgi edinmeyi umuyoruz.
Orada kalıp testi gözlemlemeye karar verdim. Bu esnada belgeyi dikkatle incelemeyi sürdürdüm. Denek soruların çoğunu yanıtsız bırakmıştı. Daha iyi ifade etmek gerekirse, hepsine aynı cevabı vermişti: Her şeyi gördüm, her şeyi biliyorum. Artık yaşamanın bir anlamı yok.
…
Bir sonraki denek göle yaklaşırken sessizce izledik. Sahadaki Memur Emris, gölden uzak bir konumda megafonuyla talimatları ve onlara itaat etmediği takdirde olacakları deneğe bildirdi.
Denek 42 yaşında bir kadındı. Dosyasındaki bilgilere göre önceden bir şirkette üst düzey yöneticiydi ve cinayetten müebbet yemişti. Tesiste denek olmak önündeki tek alternatif olduğu çok açıktı. Zaten deneklerin çoğu böyle mahkumlardan oluşuyordu.
Kadın talimatları dinledikten sonra göle kaçak bakışlar atmaya başladı. Ona yaklaşması ve kıyıya gitmesi söylendiğinde birçok deneğin aksine zorluk çıkarmadan hareket etti. Fakat su yüzeyine bakmaktan kaçınıyormuş gibi görünüyordu. Memur Emris, korunaklı gözlem alanına doğru bakarak Dr Anora’dan gerekli işareti alınca deneğe suyu izlemesini buyurdu. Denek tereddüt ediyormuş gibi görünse de silahlı gardiyanlara doğru çekingen bir bakış attıktan sonra suya döndü.
İlk bakışta bir adım geri gelerek kafasını kaldıracak oldu fakat aniden bir şeyler ilgisini çekmişçesine yeniden göle yaklaşarak izlemeyi sürdürdü. Dr Anora da önünde bulunan paneldeki butona basarak konuştu. Ben de rutin kaydımı başlattım.
Dr Anora: Denek F-435, beni duyuyor musun?
Kadın başını kaldırmadan olumlu anlamda salladı.
Dr Anora: Konuşabilecek misin?
Denek tekrar başını salladı.
Dr Anora: Şu anda ne görüyorsun?
Denekten ses gelmedi.
Dr Anora: F-435, yakandaki mikrofon çalışıyor mu?
Denek bir süre daha sessiz kaldıktan sonra ona çevrilen silahlara kaçak bir bakış atıp nihayet konuştu.
F-435: Kendimi görüyorum ve bir sürü insan… kaçışıyorlar. Ben de koşuyorum.
Dr Anora: Neden kaçıyorlar? Nereye koşuyorsun.
F-435: Bilmiyorum. Göl var. Bu göl. Evet bu göl olduğuna eminim. Gardiyanlardan biri yerde. Beni suçluyorsunuz. Kan, her yerde kan var. Kaçmak istiyorum. Ben hiçbir şey yapmadım!
Dr Anora: Sakin ol ve devam et.
F-435: Çok fazla şey var, hepsi çok hızlı. Ben…
Dr Anora: Devam et.
F-435: Ben bir şey yapmadım. Gardiyana ben dokunmadım!!!
Sinir krizi geçiriyormuş gibi görünüyordu.
F-435: (sansürlendi) çocukları, ben yapmadım diyorum size, beni öldüreceksiniz!!!
Dr Anora: Sedasyon uygulayın.
Gardiyanlar ona yaklaşırken kadın korkuyla geri adım attı.
F-435: Hayır, hayır. Bana yaklaşmayın. Yemin ederim ben bir şey yapmayacağım!!
Gardiyanlardan biri kadını sağ kolundan yakaladı ve diğeri de sol kolunu yakalamak üzere uzanmıştı ki duyulan ani ve sert, ıslık gibi bir sesin ardından yere serildi ve düştüğü yerde ufak bir kan gölü belirmeye başladı. Kadın çığlık atarak eğilip kollarıyla başını korumaya çalışıyordu.
F-435: Ben yapmadım! Ben yapmadım!
Diğer gardiyan silahını çekmişti ki o an alarm veren Memur Emris ona beklemesini emretti. O da silahını hazırlamış, gizlendiği duvarın kenarından etrafı gözlüyordu. Eliyle hızlıca gardiyana deneği getirmesini işaret etti.
Dr Anora ve ben olanları şok içinde izlerken verilen alarma takiben acil müdahale ekibi sahaya çıkmaya başladı. Onları gören kadın, gardiyan tarafından gözlem binasına doğru sürüklenirken iyice korkudan titremeye başlamıştı ve can havliyle hâlâ çılgın gibi hiçbir şey yapmadığını, masum olduğunu haykırıyordu.
Ses bir kez daha duyuldu ve onu sürükleyen gardiyan da kanlar içinde yere düştü, kadın da onunla beraber yere kapaklandı. Memur Kayros silahını çekerek bize yere yatmamızı söyledi ve telsizini eline aldı.
Memur Kayros: Saldırı altındayız! Kaos timi bölge A3’e! Gölle hiçbir şart altında yakından görsel temas kurmayın! Tekrar ediyorum, suya yakından bakmayın!
Memur Kayros güvenliğimizi sağlarken saklanmak durumunda kaldığımız için dışarıda olanlara şahitlik edemedim ama kısa bir süre sonra silahlar patlamaya başladı. Güvenli bir alanda olduğumu bilsem de korkmamak elde değildi. Kulakları sağır eden acil durum sireni Kaos Timi’nin sahaya indiğinin habercisiydi.
…
Sayfa: 100, Tarih: 2 Nisan 2245
Tesis hâlâ olanların etkisinden kurtulamadı. Deneyler ikinci bir emre kadar durdurulmuştu ve tesisin bilim insanları olarak biz de şimdiye kadar elde ettiğimiz veriler üzerinde çalışmaya koyulduk. Nitekim Memur Soren ve yaptıkları aklımdan bir türlü çıkmıyor. Hücresinden nasıl kaçtığı, denekleri nasıl örgütlediği ve sahaya nasıl indiği hâlâ bir muamma. Tesisin gözünde o artık yalnızca kaçak bir denek. Tehlikeli bir kaçak denek. Kendisi en iyi eğitimli ve en tecrübeli saha memurlarından biriydi. Kaos Timi komutanı onun hâlâ tesisin içinde bir yerlerde olduğunu düşünüyor. Bana kalırsa tesisten kaçmayı başarmış olması da olasıydı ki umarım öyledir. Zira tesis yetkilileri, diğer deneklerle beraber 5 gardiyan ve 3 kaos ekibi üyesini öldürdüğü için yüksek ihtimalle onu buldukları yerde infaz edecekler.
Sayfa 112, Tarih: 15 Nisan 2245
Deneklerden elde ettiğimiz veriler bizi günlerdir meşgul ediyordu ki Dr Anora ortaya her ne kadar karşı çıkmak istesek de bunun mantıklı bir yolunu bulamadığımız bir teoride bulundu.
Anora’ya göre denekler suda sözde geleceklerini görüyorlardı ya da en azından buna inanıyorlardı. Diyaloglardan elde ettiğimiz tüm veriler de bu teoriyle birebir örtüşüyordu. Memur Soren, toplu ölümler gördüğünü söylemişti ve kendisinin karıştığı olayda birçok personel ve denek hayatını kaybetti. En son deneyde F-435 de sahada Soren’in sebep olduğu bu olayların gerçekleşeceğini görmüştü. Ya da öne sürdüğüm üzere, bu görüler onları o şekilde davranmaya itmişti. Geleceği mi görmüşlerdi yoksa gördüklerini mi yapmışlardı? Bunu çok uzun süre tartıştık ama hiçbir sonuca varamadık. Nitekim her iki durumda da göl bakanın geleceğine bir şekilde hükmediyor ve bundan kaynaklı psikolojik ve (sansürlendi) hasara sebep oluyor.
Anora, anomaliye Kader Gölü adını verdi ve sebep olabileceği kaos nedeniyle gölün tesis içerisinde saklanmasına, yüksek güvenlik önlemleriyle muhafaza edilmesine karar verildi. Özel izni olmayan personelin sahaya çıkması ve sudan herhangi bir örnek alması kesin olarak yasaklandı. Kader Gölü’yle bir şekilde uzaktan da olsa görsel temas kuran herkesin psikiyatrik muayeneden geçmesi zorunlu hale getirildi.
Sayfa 105: 22 Nisan 2245
Veriler üzerinde çalışmayı nihayet bitirdik. Bu süreç boyunca hâlâ hayatta olan deneklerle de (bir kısmı Memur Soren’le kaçmıştı ve bir kısmı da ölü bulundu) yeniden konuştuk. Neredeyse hepsi gölde gördüklerinin sonradan yaşadıklarıyla birebir aynı olduğunu söylüyordu. Aralarında gölden ölümüne korkan da vardı, tüm geleceğini öğrenme hevesiyle yeniden gidip izlemek isteyen de. İşin sıkıntılı kısmı ise ikincisini yapmak isteyen personellerin de olduğu gerçeği ve bu personellerin göle bir şekilde bakabilmek için bir şeyler çeviriyor olabileceği şüphesi. Kaos Timi komutanı bunu sürekli dillendiriyor ve bu beni de tedirgin ediyor. Anora, üzerinde çalıştığımız başka anomaliler de olduğu halde sürekli Kader Gölü’nden bahsediyor.
Bu düşünceler kafamı sürekli meşgul etmekteydi ki korktuğum başıma geldi. Anora, hevesine yenilmiş, yetkilerini kullanarak onu sorgulayanlardan kurtulmuş ve gece yarısı kendini gizleyerek gölü izlemişti. Bunu tabii 7/24 sahayı izleyen kaos ekibi üyelerinin nöbet değişiminde, çok ama çok kısa bir süre için yapabilmişti. Yine de bu bile çıldırması için yeterli olmuş.
Gece kapıma dayanarak çılgınlar gibi yumrukladı. Kapıyı açtığımda nefes nefeseydi. Yüzünü görür görmez iradesinin yenildiğini anladım.
Dr Anora: Hemen önlem almalıyız! Çok acil! (sansürlendi) bir şekilde muhafazasından kaçacak ve çok ama çok insan ölecek. Memur Soren haklıydı. Kaos Timi onu ve diğer denekleri suçsuz yere infaz ettiler! Kana susamış şerefsizler!
Dr Liraz: Ama bu imkansız. (sansürlendi) en yüksek güvenlikli muhafazalardan birinde.
(Sansürlendi), ani hareketlerle çok hızlı yer değiştirebilen, (sansürlendi) türü canlılara benzeyen iri bir yaratık. Tek güdüsü öldürmek ve tesiste çok kanlı bir geçmişi var. Şu anda muhafaza edildiği bölgeye onu tıkabilmek için çok canlar kaybedildi.
Dr Anora: Gözlerini aç, doktor. Körsün kör! Gölde her şeyi gördüm! Hemen müdahale etmezsek (sansürlendi) hepimizi paramparça edecek.
Dr Liraz: Üzgünüm doktor, sana yardım edemem. Psikiyatri bölümüne gitmeni öneriyorum, hatta seni ben götüreyim he? Ne dersin?
Dr Anora: Tam bir zaman kaybısın!
Arkasını dönüp koşarak gittiğinde hiç müdahale etmedim. Zira gölde görülenler gerçekten de gelecek olsun veya olmasın bir şekilde gerçekleşiyor. Elimizdeki tüm veriler de bunu gösteriyor. Aksi bir durumla henüz hiç karşılaşmadık. Anora’yı ne yaparsam yapayım durduramayacağımı da biliyorum zira tüm denekler gördükleri hakkında hayatlarını feda edebilecek kadar saplantılılardı. Ben… ben en iyisi kendimi kurtarmaya çalışmalıyım. (sansürlendi) bir şekilde kaçacaksa sığınağa gitmek için hazıklık yapmam gerek.
Son Sayfa, 27 Nisan 2245
O kaçtı ve adım gibi eminim ki buna Dr Anora’nın o muhafazayı daha güvenli kılma çalışmaları sebep oldu. (sansürlendi) şu an serbest ve tesisin içinde insanları adeta biçerek dolaşıyor. Çok korkuyorum. Kaos Ekibi o lanet yaratığın peşinde olmalı ama başarılı olabileceklerini hiç sanmıyorum. Olabilmeleri için dualar ediyorum. Kader Gölü hepimizin öleceğini gösterdiği halde ben burada oturmuş sağ kalabileceğimi umuyorum.
Umuyorum ama buna inanmıyorum. Bu satırları da bir veda olarak yazıyorum. Son saatlerimde korkum dışında kafamı meşgul eden tek şey ise bende önemli bir keşif yapmanın coşkusu yerine, çok derin bir hayal kırıklığı uyandıran özgür irademizin olmadığı gerçeği. Evet. Göl, geleceğimizi görebilmemizi sağlayan bir çeşit uzay-zaman yırtığı olmalı. Ya da belki de zihnimize oyunlar oynayarak insanları manipüle edebilen bir varlık. Her durumda gölün gösterdikleri, kim ne şekilde müdahale etmeye çalışırsa çalışsın yine de gerçekleşiyor. Bu çaresizlik de Kader Gölü’nü özgür iradenin koca bir yalan olduğunun net bir kanıtı haline getiriyor. İçimi kemiren bu his, bu gerçeğin ağırlığı neredeyse ölmüş olmayı dileyeceğim kadar içimi yakıyor.
Olur da bir şekilde bu satırlarıma ulaşan olursa uyarıyorum: göle bakmayın. Hatta ondan kurtulmanın bir yolunu bulun. Ne yazık ki elimde bu konuda size yardımcı olabileceğim bir veri yok. Yine de öleceğim vakit gelene kadar bunu düşünecek ve aklıma gelen her şeyi bu sayfalara ekleyeceğim.
…
…
…
Gergin ve sakin pek uyuşmayan iki duygu durumu. İkisinin bir arada oluşu tuhaf geliyor kulağa. Belki birini değiştirmeyi düşünebilirsiniz veyahut belki aklınızdaki duygu durumunu tam olarak karşılamıyor ve yansıtmıyor olabilirler.
Böyle tekrarlar metnin akışını bozuyor aslında. Sakin ol uyarısı gerekli ise bir kere zaten yapıldı. Her seferinde Amerikan filmlerindeki gibi söylemeye gerek yok diye düşünüyorum
Bu da sıklıkla yapılan hatalardan bana göre. Bir eylemi anlatmak için her hamleyi sıraya koymamız gerektiğini düşünüyoruz. Bazı eylemler kaçınılmaz temellidir. Koşma eylemi zaten ayakta iken yapılan bir eylem olduğu için ‘Ayağa kalkmak’ ifadesini koşmanın ön koşulu veya hazırlıkçısı haline getirmenize gerek yok. Cümleye ‘Koşma teşebbüsü…’ diye başlasak da aynı anlam çıkar. Bu aynı şuna benzer: ‘Bardağı ağzına götürdü ve suyu içti.’ Buradaki de kaçınılmaz bir temeldir. Suyu içebilmek için mecburen ağız kullanılır. Bunun için uzun bir cümle kullanmaya gerek yoktur. Ya da eline eldivenleri giydi gibi cümleler de aynı hatayı barındırır. Eldivenin başka giyilebileceği bir yer yoktur.
Öykü, romana göre epey kısa bir metin olduğu için karakterlerle ilgili büyük bir tehlike barındırır. Karakterleri detaylıca anlatmak ve okuyucuyla özdeşleştirmek için yeterli zaman yoktur. Bu yüzden yazar bir şekilde karakterleri ya sönük, çizgisel ve kalıpları belirli şemalar halinde sunmalıdır ya da küçük detaylar kullanarak ustalıkla ayrıştırmalıdır. Yoksa okuyucu, metinde gördüğü birçok farklı isme rağmen karakterlerin hepsinin arkasında gizlenmiş bir kukla sanatçısı(yazar) olduğunu kolaylıkla anlar. Sizde de bana göre karakterler ayrışmakta zorluk yaşamış.
Ayrıştırmak için basit özellikler (abartılı bir göz rengi, tik, az duymak vb.) veya daha çetrefilli özellikler (‘Yıllardır kimseye kapıyı açmamıştı’, ‘Sağ elini saklayarak yürürdü’) kullanabilirsiniz. Şu an tamamen uyduruyorum, böyle olsun demiyorum.
Hollywood filmlerinde yaygın kullanılan bir dramatizasyon hatası vardır. Karakterler abartılı, kolektif bir histeri halinde yaşar ve konuşurlar. Bu durum algımızı mekanikleştirir ve kurguya olan merakımızı baltalar. Metin böyle bir etki altında kalmış diye düşünüyorum.
Elinize sağlık.
Eleştiri ve yorumlarınız için teşekkür ederim. Kendimi geliştirmenin her fırsatını kovaladığımdan benim için çok kıymetliler. Zaman ayırdığınız için de ayrıca teşekkür ederim. Yüreğinize sağlık.