Koşmaya başladı. Tek yapabileceği buydu. Başka ne yapabilirdi ki? Tek seçenek vardı. O da şifreyi ve bunların yerini öğrenmeden peşini bırakmayacak olan adamlardan kaçmaktı! Issız villanın arka bahçesinden şehre uzanan yola paralel olarak ormana doğru koşuyordu. Mavi ile beyaz ışıltılar gelen ceplerine bir bakış attı hala ordalar mı diye. Emin olduktan sonra uzun üstünü ceplerinden gelen ışığı da kapacak şekilde ilikledi ve ormanda kayboldu…
— — —
“Ah Arnie! Yine müthişti. O kadar güzel çaldın ki ruhumun dans ettiğini hissettim.” dedi piona öğretmeni Arnie’ye çalmayı bitirdiğinde. Gözleri hafiften dolmuştu. Konuşurken de sesi titremişti.
Bu senin en sevdiği şarkı. Her ders bir kere bunu çaldırıyorsun. Heralde artık mükemmel çalacağımdiye düşündü Arnie. Aslında onu öyle görmek Arnie’yi mutlu etmişti. Çünkü biliyordu bu şarkıda mükemmel olduğunu.
“Tamamdır, oğlum. Bu günlük bu kadar yeter. Artık eminim.”
“Emin misiniz? Neye efendim? Anlamadım.” dedi merakla Arnie. Aklı karışmıştı.
“Boşver.” dedi heyecanla sanki daha sonra Arnie’nin anlayacağını bilir gibi.
Telefonun çalmasıyla öğretmen irkildi. Suratı ciddileşti ve hemen telefona koştu. Telefona uzandı ve telsizi kulağına götürdü. Gözlerini bir noktaya dikmişti.
Arnie ne konuştuklarını anlayamamıştı ama öğretmen hiç konuşmadan ve bir ara kırptığını sansa da gözleri faltaşı gibi açık telefondaki sesi dinlemişti.
Öğretmen büyük bir gürültüyle telsizi yerine bırakırken gözlerinde anlaşılır bir korku ve suratında ise onu saklamaya çalıştığı gülümsemeyle Arnie’ye yaklaştı. Telefondan sonra öğretmenin ellerinin titrediği dikkatini çekmişti Arnie’nin.
“Hadi bakalım gitme vakti demedim mi ben? “ dedi sanki hiçbir şey olmamış gibi.
“Arayan kimdi efen-“
“Hadi dedim Arnie.” sözünü aniden ve Arnie’nin sorduğu soruyu umursamadan kesmişti. Sonra devam etti.
“Bugünü bir değerlendirelim. Şarkı,’Notaların Rüyası’, çok güzel bir şarkıdır. Hatta benim en sevdiğim şarkıdır. Sen de bu şarkıyı çok güzel çaldın bugün. Tebrikler! Harika bir işti. Şimdi gitme vakti.” dedi elini kaldırıp uğralamaya hazırlanarak.
“He unutmadan al bakalım.” Çekmecesinden bej renkli zarfı çıkardı ve Arnie’e verdi.
Arnie bunun ne olduğunu biliyordu. Öğretmen aynı zamanda Arnie’ye romalıların bulduğu bir şifreleme sistemini öğretmişti. Bu da alıştırma için şifreli mektuptu. Bir dahaki derse çözüp vermesi gerekiyordu. Eğlenceli aslında diye düşündü Arnie mektubu cebine koyarken.
“Anladım. Peki o zaman ben gidiyorum. Teşekkürler tekrar. Siz teksiniz.” dedi Arnie uzatmaya gerek duymadan ve kapıyı açıp basamaklardan indi. Son bir kez öğretmenini görmek için villaya doğru baktı. Pencereden onu izliyordu.
Arnie her giderken el sallamak için dönüp bakardı ama hiç orda olmazdı öğretmeni. Bu kez penceredeydi ve el sallıyordu. Çok şaşırdı ve ellerini sallayarak öğretmenine karşılık verdi. Şehre doğru giden yola çıkınca bisiklete binerek uzaklaştı.
***
Ormandaki bisikletli adam da pedalları çevirip onu izlemeye koyuldu.
— — —
Eve vardığında Arnie odasına uzandı ve dinlenmeye karar verdi. Tekrar gözleri açıldığında akşamüzeri olmuştu çoktan. Anlaşılan dersten geldiğinden yani saat 12 den beri uyuyırdu. 5 saat uyuduğuna lanet okudu içinden. Kesin yine gece uyuyamayacaktı.
Aya kalktı ve yan taraftaki lavaboya gitti. Tam lavobaya giderken gözü karardı. Hemen duvara tutundu. Odaklanmaya çalıştı amaolmadı. Biraz durduktan sonra görme yetisi yerine geldi. Yataktan hızlı kalkmasından dolayı olduğuna emindi. Zaten sinirliydi. Bir tane daha lanet okudu içinden ve kızarmış yüzünü yıkadı.
Aşağı kata indiğinde annesi sofrayı hazırlıyordu. Ama- bir sorun vardı. Gözleri kızarmıştı ve yanağında kurumuş olan gözyaşları tenini buruşturmuştu.
“Anne…Ne oldu?” dedi Arnie annesinin gözlerini öyle görünce gözü yanmıştı. Bu neden oluyor bilmiyorum ama biri ağladığında gözleri yanar dolardı.
“Arnie. Oğlum. Üzgünüm. Öğretmenin kalp krizi nedeniyle odasında ölü bulunmuş. Yanlızmış…”
Arnie artık annesinin konuşmasına odaklanamıyordu. Dediklerini anlamıyordu. Kafasında “..öldü.” kelimesi yankılanıyordu. Daha birkaç saate yanında olduğu o usta adam şimdi yoktu.
Arnie’nin annesi oğlu için endişelenmişti. Konuştuğunu dinlemediğini farkedince susmuştu. Ne tepki vereceğini biiyordu oğlunun. Arnie’nin gözleri buğulanmış, dalmış gibi duruyordu. Annesinin gözleri doldu ve daha 16 yaşındaki oğlunun omzuna dokundu.
Arnie o dokunuşla gözlerini kırptı. Etrafı daha netleşti. Dönüp annesine baktı. Annesi ona dolu gözlerle bakıyordu. Arnie bir tepki veremiyordu. Arkasını döndü ve odasına yürümeye başladı. Merdivenlerden giderken her şey ağar çekimdeydi kendisi ise normalmiş gibi hissediyordu. Nefes alışını hissedemiyordu. Başına ağrı girmeye başlamıştı. Odasının kapısını açarken gözlerinin arkası zonkladı. Bir an başı döndü ve vücudu boşaldı. Işık azalıp dizlerinin üzerine doğru düşerken Arnie hala “…öldü.” kelimesini tekrarlıyordu içinden.
***
Adam karşı evin penceresinden dürbünle çocuğun bayılmasını izledi. Ufak bir gülümseme belirdi suratında. Haberin alındığını anlamıştı. Yatağına oturdu ve komidinin üzerindeki öğretmenin vasiyetinin bir kopyasını tekrar okumaya başladı. Bu belki de 100. okuyuşuydu.
— — —
Arnie uyandığında annesi başında bekliyordu. Yatağının yanındaki pofuduk koltuğa gömülmüş uyuyakalmıştı. Aslında bu beklenebilirdi. Çünkü yumuşacık sıcak bir yerdi. Her kız arkadaşı orda oturmaktan hoşlanırdı.
Arnie bunları düşünse bile gülemiyordu o gücü hissedemiyordu kendinde. Annesine baktı bir süre. O ağlamıştı. Ama o yapamıyordu. Ağlamak onu güçsüz gösterirdi ve güçlü olmak zorundaydı.
Sessizce annesini uyandırmadan kalktı. Banyoya gitti ve aynadan kendini izledi.
Kahverengi saçları alnında dağılmıştı. Gözleri kızarmıştı. Teni beyazdan yeşile oğru kaymıştı. Ama bunları umursamadı. Saçını arkaya attı bir el hareketiyle. Yüzünü yıkadı yüz sabunuyla. Yüzünün rengi biraz da olsun geri geldi. Dişlerini fırçaladı, ellerini yıkadı son bir kez. Artık banyodan çıkmaya hazırdı.
Kapı çalınca Bayan Madlen yerinden sıçradı. Arnie’nin yerinde olmadığını farkedince bir hıcımla yerinden kalkıp kolidora koştu. Aynı anda Arnie de banyodan çıkmıştı.
Annesi onu izlerken Arnie bir tepki vermedi ve önünden merdivenlerden indi. Annesi de arkasında onu takip ediyordu. Kapıya yöneldi. Artık bir yetişkin gibi davranmanın zamanı gelmişti.
Kapıda şık lacivert yağmurluğuyla bir adam duruyordu. Dışarda yağmur yağıyordu. Adam bu saatte-
Saatine baktı ve saatin 5’e geldiğini gördü. Bir gündür mü uyuyordu?!
“Hoşgeldiniz. Size nasıl yardımcı olabilirim?” dedi Arnie sakin ve olgunca.
“Bay Madlen ile görüştüğümü zannediyorum. Doğru mudur?” dedi adam. Sesi çok sakinleştirici ve toktu.
“Buyrun. Ta kendisi. Tekrar sormalıyım. Nasıl yardımcı olabilirim?”
“Özür dilerim. Ben avukat Jhon Hammer. Buraya size gönderilen bir şeyi okumak için gönderildim.”
“Nedir peki o mektup? Öğrenebilir miyim?”
“Bay Campris’in vasiyeti.” Dedi adam Arnie’nin gözlerinden gözlerini ayırmadan.
Öğretmeninin soyismini duymasıyla karnına bir yumruk yemişe döndü. Yeni yıkadığı yüzündeki yeşil gözleri doldu. Vasiyetinde o olmalıydı. Gözünü ovuşturup Bay Hammer’ı içeri buyur etti.
“Aslında size gönderilmiş olması lazımdı ama hata olmuş. Geri gönderildi.” dedi masaya otururlarken. Arnie’nin umrunda değildi bu şu an. Adam siyah beyaz çizgili zarfı çıkardı deri evrak çentasından.
Müzik defteri gibiydi zarf. Hemen bunu öğretmeninin kendisi seçtiğini anladı. Adam zarfı açtı ve okumaya başladı.
Okumayı bitirdiğinde ise kendinden hiç bahsetmediğini düşünmüştü. Ama sonra:
“…Ve Bay Madlen’a,değerli öğrencime, en değer verdiğim pianomla müzik defterimi bırakıyorum. İmza, Royle Campris.” dedi adam ve mektubu kapattıp zarfına ordan da deri çantasına yerleştirdi.
Avukat teşekkür edip evi terketti.
***
Adam arabasına atlayıp avukatı takip edicekti. Ama çocuğu izlemesi gerekliydi. Dürbünü tekrar aldı ve Arnie’nin o arada odasına gidip elindeki bir mektupla uğraştığını gördü. Ne mektubu bu şimdi?! Lanet olası mektup! diye düşündü adam. Şimdi bunu öğrenmesi gerekiyordu!
— — —
Arnie odasında çalışma masasına gömülmüş öğretmeninin verdiği son mektubu inceliyordu.
Mektup romalıların kullandığı bir şifreyle yazılmıştı. Aslında şifreleme çok basitti. Sadece kullandığınız harflerin alfabedeki 1 veya daha fazla harf öncesini yazıyorsunn. Mektubu alan kişi de mektuptaki her harfi tek tek belirlenen sayı sonrasındakini harfi yazıyor. Her harfi tek tek bulunduktan sonra karşınıza gerçek mektup çıkıyor.
Arnie mektuba gömüldü ve çözmeye başladı.
“İlk harf ,’J’, o zaman 3 sonrası –k,l,m-, yani aslında ilk harf ‘M’….”
2saat sonra mektup çözülmüştü. Kağıda gurula baktı. Şifreliyi komidine koyup masasında ektubu okulmaya koyuldu.
“ Merhaba dostum,
Bu mektubu çözdüğünde benim ölü olmamı diliyorum. Bu mektubu sana şifreli gönderdim çünkü bu mektubu bulsalar bile dediklerimi anlayamayacaklarını biliyorum. Sadece sen bunu okuyabilirsin.
Sana bir efsaneden bahsedeceğim. Bunu dinlemeni isterdim ama zaman yok. Okuyabilirsin sadece.
Bir zamanlar daha insanlar yeni yeni doğanın farkına vardıklarında doğaya tapmışlardır. O zamanlar müzik yokmuş. Bir gün bir adam ormanda gezerken bir gece, bir ışıltı görmüş. Mavi-beyaz karışıkmış. Mavinin tüm tonları karanlığı delip geçiyormuş. Ardıdan adam yaklaşırken ses duymaya başlamış.
Ses o kadar rahatlatıcı ve düzenliymiş ki adam hayran kalmış ve sese doğru ilerlemiş. Vardığında ise açık mavi tenlerini öylesine örten beyaz kumaşla kaplı perileri görmüş. Kanatsız olmalarına rağmen uçabiliyorlarmış.
8 tane nota perileri ışık saçarak melodi çıkartıyorlarmış. Küçük insancıklar gibilermiş. Ama konuşmuyorlarmış. Sadece ses çıkartıyorlarmış. Adam bu ahenkli sese bayılmış ve birini tutmak istemiş.
Periler karşı çıkmamış. Fakat adam bir periyi tutarken yanlışlıkla sıkıp kolunu kırmış. O anda bütün periler iğrenç sesler çıkarmaya kaçışmaya ve saklanmaya koyulmuşlar. Adam da çıkardıkları sesten nefret edip onları bırakıp koşarak kaçmış. O günden sonra 8 peri dünyada saklanmaya karar vermiş. 8. Peri yaralı olduğundan uçamamış ve diğerlerinden ayrı düşüp saklanmış. 7 peri yıllar arasında birkaç kez ortaya çıkmış. Bazı şanslı kişilere(Bethoven, mozart) ilham kaynağı olmuşlar ve sonra tekrar saklanmışlar. Artık akıllanmış ve korku duygusuyla saklanmaya başlamışlar.
Görenler seslerine isim vermiş. Kalından inceye doğru, DO, RE, Mİ, FA, SOL, LA, Sİ. Periler sahip olduğu notanın incesini kalınını çıkarabiliyorlarmış. Ve bu sayede Müzik doğmuş.
Fakat 8. Periden haber alınamamış. İyileşmesini ummuşlar…
İşte böyle hikaye öğrencim. Şimdi sana bir sırrımı paylaşacağım.
Senden evime gitmeni ve duvara gömülü olan her ders kullandığımız pianoyu bulmanı istiyorum.
Bildiğin en iyi şeyi yap.
Periler ben de. Onlara sahip çıkacak ve müziği sonsuza kadar yaşatabilmek için onları saklayacak biri gerekli. Ve ben seni seçtim.
Bunları aslında vasiyetimde de belirtebileceğimi düşünüyorsundur. Fakat peşimde insanlar var. Eminim ki sen de izleniyorsundur. Perilerin ben de olduğunu bilen biri var. O yüzden vasiyetimi gönderirken alıp kopyalayabilirler.
Bu arada bu mektubu çözdükten sonra KESİNLİKLE yakmalısın! Yoksa yaşamana izin vermezler!
Saat 9 da evin alarmı devreye giriyor ve kimse giremiyor çıkamıyor. Eve 9 dan önce girmeli ve işini halletmelisin. Ama şüphe çekmemelisin. Sanki vasiyetteki defteri almak için geldiğini sanmalılar. Onları al ve sakla ömrün boyunca. Sana güveniyorum.”
Ne oldu? Biraz önce okuduklarım bir tür şaka mıydı? diye düşündü Arnie.
Öğretmeni bir adam ya da kadın tarafından öldürülmüştü. Kalp krizi değildi. En anlaşılmaz olan şimdi ne yapacaktı. Daha doğru olduğundan emin olmadığı perileri bulmalıydı. Ama nasıl? Nerde olduklarını bilmiyordu bile. Polisler bile bir şey bulamadıysa o nasıl bulabilirdi. Hele efsane neydi? Allahım o kadar soruları vardı ki!
O anda vasiyetin neden kendisine ulaşmasığını anladı. Buraya gelirken yolda alınmıştı.
Arnie arkasına dönüp yatağının yanındaki komidindeki kağıdı alıp yakmaya hazırlandı. Fakat… kağıt komidinin üzerinde değildi. Daha demin oraya koymamış mıydı? birden suratını soğuk bir esinti geldi ve suratındaki kasları hissetti. Pencere açıktı.
Öğretmeni haklıydı. Birileri tarafından izleniyordu. Hemen elindeki kağıdı mutfağa gidip yaktı. İçini bir korku sardı. Belki de çok az zamanı kalmıştı. Sıra onda olabilirdi. Bu işi hemen halletmeliydi!
Saatine baktı. Saat 8’di. 1 saati vardı eve girip orda tıkılı kalmadan kaçmasına.
Dışarda yağmur hala yağıyordu. Üzerine uzun yağmurluğunu geçirip sokaklarda yürümeye başladı. Ormanı da geçti. Fakat artık kendini rahat hissetmiyor hep yoldan gidiyordu. Orman karanlıktı orda olmak istemezdi.
Eski villaya vardığında saat 8.10’du.
Kapının kolunu çevirip açtı. Kapının kitlenmesine lüzum görmemişlerdi. Karanlık evin alt katına girdi. Bir lamba aradı ama bulamadı. Birazcık daha ilerledi ve pianoyu buldu. Duvarı gömülü piyanonun başında durdu. Oturağa oturup düşündü.
“Bildiğin en iyi şeyi yap.”
Şimdi pianonun başında oturunca her şey netleşmişti. Sevdiği müziği çalmasını istiyordu.
Notaların ruyasını çalarken tıkır tıkır sesler gelmeye başladı. Çalmaya devam etti. Sanki pianonun tuşları şifre girmek için yapılan butonlardı. Doğru dırayla çaldıkça tek tek yerine oturuyordu anahtar duvarın içinde. Şarkı uzundu ama bu iyi bir şeydi. Kimse bulamazdı.
Şarkının sonlarına doğru kalbi durmak üzereydi. Son notayı bastıktan sonra sessizlik kapladı heryeri. Ardından duvarın içinden güm sesi çıktı ve pianonun yanında asılı olan büyük aynadan mavi ve beyaz karışımı tonlar fışkırmaya başladı. Bütün oda ışıltı dolmuştu. Aynanın içinden gelen bu ışık Arnie’yi heyecandan öldürmek üzereydi.
Ayağa kalktı. Aynaya doğru yürüdüğünde ise aynanın arkasındaki duvarın açıldığını ve aynanın arkasını bir cam gibi göstermeye başlamıştı.
Gözlerini biranlığına kıstı. Işığa alıştığında ise 8 tane güzeller güzeli büyülü gibi ağır ağır hareket eden perileri gördü. Seslerini duyamıyordu. Aynanın çerçevesinden kaynaklanıyor olmalıydı.
Aynayı biraz yana iterek sesin gelmesine izin verdi. Ama ses yoktu. Periler ondan korkmuş ve çekingen duruyordu. Ne kadar durduğunu bilmiyordu öyle. Saat ötmeye başladığında saatin 9.55 olduğunu anladı. Alarm kurmuştu.
Birden gözlerini kırptı.
Onlara şarkı mırıldanmaya başladı. Periler dikkat kesildi ve onu dinlemeye başladı. Kimse onlara şarkı söylememişti anlaşılan. Arnie’ye hayran kalmışlardı. Ondan kaçmıyorlardı. Etrafında yavaşça süzülüyor ona yakın duruyorlardı.
Arnie onları ceplerine yerleştirirken kırmızı elbiseli o periyi gördü. Bu en kalın nota olmalıydı. Adı neydi?
Ah evet bu dünyada doğanın birkaç saniyeliğine duyduğu notaydı. Kimsenin bu notadan haberi yoktu. “VI” notası, en kalın nota.
Onu ayrı bir cebine koydu. Üst kata koşmaya başladı.
Kapıdan tam çıktığında saat 9.58’di.
Koşmaya başladı. Tek yapabileceği buydu. Başka ne yapabilirdi ki? Tek seçenek vardı. O da şifreyi ve bunları yerini öğrenmeden peşini bırakmayacak olan adamlardan kaçmaktı! Issız villanın arka bahçesinden şehre uzanan yola paralel olarak ormana doğru koşuyordu. Mavi ile beyaz ışıltılar gelen ceplerine bir bakış attı hala ordalar mı diye. Emin olduktan sonra uzun yağmurluğunu ceplerinden gelen ışığı da kapacak şekilde ilikledi ve ormanda kayboldu…
***
Adam telefonu çıkartıp çocuğun cebinden çıkan mavi ışığı bir saniyeliğine farkettiğini ve perileri bulduğunu rapor etti. Bütün adamlar Arnie’nin evine yönelmişti. Adam bundan emindi.
— — —
Arnie nereye gidiyordu? Eve mi? Ne kadar aptalca bir fikir olduğunu şimdi oranda kaçarken farketti. Daha kimden ya da neyden kaçtığını bile bilmiyordu.
Ya önünden ona doğru geliyorsa ya da geliyorlarsa?
Şimdi ormanda zikzaklar çizmeye şehre çıkana kadar bir sağa bir sola dönmeye, arada da daireler çizmeye başladı. Bilinmeyen tarafından kovalanıyordu.
Tam apartmanların başladığı sokağa gelmişti ki…
Silah sesi kulağının içinde patladı. Kuşlar sanki filmdeymiş gibi uçuştu. Sert esen rüzgar kalbinin atışını olduğundan da hızlı atmasına neden oluyordu-sanki kalbi daha hızlı atabilirmiş gibi-.
Sırtından beline doğru terin indiğini hissetti. Arkasına bakamıyordu. Bakarsa o da ölebilirdi. Bir saniyelik durmak bile onu daha da ölüme yakınlaştırıyordu.
Karşıya geçti ve koşmaya başladı. Cebinde korkarak hereketlenmeye başlayan perileri cebinde tutmaya çalışırken bir saniyeliğine arkasına ormana doğru baktı.
Kadının kollarından ve başından ipler geçmişti ve tam karnında silah deliği vardı. Ağaca asılmıştı ağzı bağlı şekilde. Gecelikli kadın…Annesi ölmüştü.
***
Adam çocuğun cesedi dönüp baktığını görünce annesini öldürmesinin işine yaradığını biliyordu. Şimdi tek yapması gereken onu sıkıştırıp perileri almaktı. Sevinçle kahkahayı bastı ve telefondaki patronuna çocuğun gittiği yönü belirtti. Koşuşturma başlasın.
— — —
Annesi öldürülmüştü. Ne için? Bu aptal 8 peri için mi?! İnanamıyordu. Ne kadar güzel hayatı vardı aslında. Lanet olası PERİLER!
Koşarken babasını da telaşlı halde koşarken gördü. Karşı kaldırımda olduğu için Arnie’yi farketmemişti. Annesini arıyor olmalıydı. Ona seslenirse durmak zorunda kalacaktı ve buna zamanı yoktu. Birini daha kaybedemezdi!
Baba Madlen heyecanla etrafına bakınıyordu. Evde kimseyi bulamamıştı. Neler oluyordu? Çok korkuyordu. Orda işte! Arnie’yi gördüğü anda biraz olsun rahatlamıştı. Arnie’ye de sinirlenmişti. Koşarak yanına gidiyordu. Tam belinden bir ağırlık onu fırlattı. Son gördüğü şey olan apartmanın camını gördüğünde tüm organları acıyordu. Ölüyor muydu?…
Arnie bir anda kafasını soluna çevirdi ve bi adama araba çarptığını gördü. Arkasına baktığında babasının kaldırımda olmadığını farketti. O da mı…?
Arabanın içindeki adam Arnie’ye gülümsediği anda Arnie onlardan biri olduğunu farketti şoförün. Babasını son bir kez göremeden paltosunu sıkıca kapalı tutarak ilk sokağa daldı.
Sokak şansına ışıksızdı. Birileri vardı. Bu da güvende olduğunun işaretiydi.
Karşısında,sokağın sonunda, bir araba durdu aynı anda sokağın başındaki arabayla. Karşısında bir adam ortaya çıktı. Arabadan inmişti.
Kaldırımdaki tüm adamlar kaçışmıyordu. Onun yerine Arnie’ye bakıyordu. Onlar da kötüydü! Nasıl da sıkıştırılmıştı kolaylıkla! Ne kadar aptaldı! Daha 16 yaşındaydı ne bekliyorlardı ki!
Tüm ışıklar yandı sokaktaki ve balkonda da adamlar belirdi. Şimdi ne yapacaktı?
— — —
“Merhaba Bay Madlen. Bayağa koşturduk ha?” dedi bir kahkaha atarak.
“Siz-“
“ Beni tanımyabilirsiniz. Ben de sizi tam tanımam fakat sizde özel şeyler var ve ben onlara sahip olan tek kişi olmak istiyorum. Ben… onların orada olduğunu biliyordum. Ama nerde olduklarını hiçbir zaman çözemedim. Ben sevimli yaşlı öğretmeninizinin eski öğrencisiyim.
Bana da anlattı size anlattığını düşündüğüm efsaneyi. Ama ben 30 yaşındayım. Sen ise… 16 mıydı?”
Arnie ne diyeceğini bilmiyordu. Ne kadar çabuk anlatmıştı her şeyi. Jetonu bir türlü düşememişti. Neden ailesini öldrmüştü. Birden sinirle adrenalin kapladı vücudunu. Başını evet anlamında salladı.
“Benim bir sürü adamım var. Şimdi bana ver perileri ve gir hayatına devam et.” dedi beyaz saçlı adam. Ne kadar yaşlı duruyordu. Şimdi karar vermeliydi.
Adama gözünü dikip baktı.
“Bu perilerin meraklısı değilim! Bu periler ailemi benden aldı. Tamam.” dedi Arnie.
Arnie müziği çok seviyordu. Ve eğer bunları ona verirse belki de müzik yokolacaktı. Müzik ne kadar da özeldi. Müzik, dünya üzerindeki sesler ile rahatlatıcı sessizliğin aralıklı olarak ahenkli şekilde bir düzenli sanat formudur.
Bunu mahvetmeyecekti. Dünya daha mutlu olmalıydı müzikle.
Tüm silahlar ona doğrultulmuşken paltonun düğmesini çözdü ve ceplerinden korkuyla uçan periler mavi beyaz ışık yayarak ortama renk kattı.
Birden karmaşa oldu fakat sonra herkes sustu…
Periler mükkemel kavramını baştan yazdı. Herkes onlara odaklanmış hatta bazıları gözleri kapalı dinliyordu.
Arnie O anda yere ellerini serbest bırakıp müziğin o ahenkli mükemmel melodisine kaptırdı kendini. Doğa 8. perinin sesini tanıdı ve o alışkın olduğu sese tepki olarak titremeye başladı. Bazıları ise sonbaharda tekrar çiçek açtı. İnsanlar müziğin büyüsüne kapılmıştı.
Tam o anda aptalın teki silahını ateşe verdi ve bir kurşun gökyüzüne uçtu.
Tam uçamayan peri yere doğru süzüldü. Kırmızı elbisesi rüzgarla hareket ediyor, saçları ise mükemmel uçuşuyordu. 8. peri sonsuza kadar ölmüştü. Dünya 8. notayı ilk kez, doğa ise 2. kere ve son kez duydu. Kırmızı peri yere süzüldü. Kan akmasını beklerken birden iğrenç bir gürültü patlak verdi ve peri havaya karıştı.
Mükemmel müzik kaybolduğu anda tüm insanlar olayın farkına vardı. Adam çok sinirlenmişti. Vuran adamı vurduğu anda tüm silahlar ateş aldı.
Arnie her yerine kurşun girerken mutluydu. Müzik sonsuza kadar 7. nota da olsa yaşayacaktı. Kimse onlara sahip olamayacaktı. Müzik evrensel olacaktı.
Son bir nefes alırken kurşun beynine girdi ve ışık gözüne doldu. Son duyduğu mükemmel müzik beyninde yankılanıyordu. Ölümü önemsizdi müziğin ölümü yanında.
Kurgu o kadar güzel ki ilkokul müzik kitaplarına önsöz olmaya layık diye düşünüyorum ben; ancak birkaç yazım yanlışı fark ettim…. Onlara d hariç müthiş bir eser ortaya çıkarmışsınız… Kolay gelsin.
Bazı yazım ve anlatım hataları dışında güzel bir kurguydu. Sonu acıklı bitse de son ana kadar okuyucuyu başında tutmayı başarabiliyor. Yalnız bu kadar çok hatayı bir arada görmek beni biraz üzdü, özellikle de geçen ay yolladığınız başarılı öyküleri göz önüne alınca. Kaleminize kuvvet…