İçerde ağır bir kasvet vardı. Ölüm barakanın olağan küçüklüğünde sonsuz bir yer edinmişti. En çok da barakayı yapan, sahip, ev sahibi giderse üzülürdü barakalar.
Evin babası, aynı zamanda direği elbette ki, ölmüştü. Tüm ağlamalar hem bir içsel devinimi hem de körkütük acıyı anlatmaktaydı. Babalar öldü mü; aileler tekrar kurulmaya çalışılırdı. İşte en çok da o zaman özlenirdi babalar. İnsanlar ölmek için yaşamazdı ama eğer ona bağlı olan diğer insanlar ona halen daha muhtaç ise elden bir şey gelmezdi. Kim bilirdi acının tarifsizliğini.
Ali işte tam da bunları düşündü babası ölüm döşeğindeyken. Babasıydı ya, canından çok sevdiği dünyada en çok saygı duyduğu adamdı o. Babalar ölmezdi zaten, ölemezdi… Ali iç sesinin kurbanı olmakta iken suratındaki o ağır yenilgi de kızarıklığı daha da alladı pulladı. Daha dün var olan bir elmanın yenilip bitirilmesi gibi bir şey değildi bu, babası gitmişti. Hem de hiç geri gelmemek üzere gitmişti.
Dünya olağandışı bir yerdi. Kiminin derdi vardı bin bir türlü kimi de ağır dertsizliğinden sıkılmış oflayıp puflamaktaydı. Baba ölmüştü. Pek tabi ki baraka da yıkılmıştı ayakta kalmaya direnemeyerek. Baraka da ağlıyordu, koca bir aile de ağlıyordu, gök de ağlıyordu. Yağmur yağıyordu. Belki de acıları örtmek için yağardı yağmurlar… Acılar hiç bitmediği için de yağmurlar hiç dinmezdi.
Yağan yağmura, ağlayan onca insana rağmen ölüm sivrildi tüm korkuların içinden. Acı acı çınladı kulaklar. Babanın cenazesini taşımaya gelen onca insan şaştı barakanın olağanlığına. Baba demek ev demekti aslında. Herkes öyle diyordu. Herkes ev hakkında konuşuyordu. Sonsuza kadar dayanacak gücü olacaktı bu evin, öyle deniyordu. Baba, bir de adı konsundu bu babanın, Akif bey ölmüştü. Ama arkasından gururlu, saygılı, başı dik bir yığın insan bırakmıştı. Bu onun etkisiydi tüm çevresine. O yüzden bakışlar şaşkındı. O yüzden ağlamalar tüm barakanın içinde yankılanıyordu. O yüzden baraka her göz yaşıyla daha da dik ayakta kalmak için direniyordu.
O gün, ölüm günü, yükselişin günü, bir evin dağılıp tekrar aile anlamı kazandığı gün tekrar ve tekrar… Gün geçip gitti. Geriye ağızdan çıkan sözler, en iyilerinden, kaldı. Kimse Akif bey hakkında konuşmadı aslında. Onlar Akif beyi konuştular, onun bu küçücük evindeki kocaman yürekleri konuştular, yaralı eşini konuştular, kızlarını konuştular. Aile tekrar ve tekrar çatı altında olmak için yalvardı. Koca bir aile olmak için söz verdiler birbirlerine. Onlar hem barakaya karşı hem de babalarına karşı sorumluydular artık. Baraka koca bir yığınaktı onlar için. Barakanın bir direği gitmişti, olsundu. Bir direk gitse bile kocaman bir aile, yürekleri sonsuza kadar atan minik ama koca yürekli insanlar, tekrar kurardı barakayı.
Ölüm günü baraka kendine söz verdi.
Ölüm günü Ali kendine söz verdi.
Ölüm günü anne, kızlar söz verdiler.
Ölüm günü zaman söz verdi. Bunca söz boşuna olamazdı. Küçük bir barakaları olabilirdi, ayaklarında mis gibi parlayan ayakkabıları olmayabilirdi. Ama onların yürekleri vardı. Onlar bunu kendilerine söylemediler. Bilmiyorlardı aslında yüreklerinin kocaman oluşunu. Sıcacık yuvaları biliyordu ya yeterdi tüm Dünya’ya. Aslında hayat da en çok böyle barakalarda tadına varılabilecek bir yerdi. Kimine göre yaşamaktı asıl olan kimine göre ölüm sıradandı, kimi severdi tüm sevdiklerini kimi katlanırdı.
Evler büyük oldu mu, duvarlar daha da uzak olurdu birbirlerine. Barakalar işte o yüzden de en soğuk kış günlerinde bile sıcacık bir barınaktı, tadından yenemeyecek bir yemek misali ayrı bir hazdı barakada yaşamak, o barakanın sakini olmak… Koca bir Dünya’da en mucizevi şeylere sahip olup fakir damgası yemekti belki de… Belki de hiç bilemeden yaşadığını ölmekti hayat, geride kalanlara en büyük mirası bırakabilmiş olmaktı. Olsundu.
Ali’lere saygılara ve tüm o koca yürekli ailelere…
İlk paragraf üzerinde biraz değişiklik yapılırsa güzel bir başlangıç olabilir sanki, zira devamı daha iyi geliyor. Samimi ve lirik bir öykü. Barakadan evin direği babaya geçiş, güzel düşünülmüş. Kaleminize kuvvet.
Güçlü bir üslubu var öykünün. Bu sayede vermek istediği duygu yoğunluğunu okuyucuya başarıyla iletiyor. Belki hikaye kısmıyla da bu yoğun anlatım daha fazla desteklenebilirdi. Önemli mesajlar veren bu öykü için teşekkürler. Elinize, kaleminize sağlık.