Öykü

Hürriyet! “Herkes” İçin!

Dar sokaklarda sakince ilerlerken korku ve heyecanın yarattığı bulantıyı yenmeye çalıştı. Üstünde çok mühim bir vazife vardı. Hayatında ilk kez büyük bir davanın parçası, namluya sürülmüş merminin içindeki binlerce barut tozundan biri olacaktı. Heyecanı korkusuna galip geldiği an duraksadı. Korkmak mı? İşte teşkilata katıldığı günden beri ilk kez tattığı bir duygu daha. Bir gulyabani nasıl korkabilir ki? Elbette kendi varlığına kolay kolay bir şey yapamazlardı. Ama bu hayatta kendisinden çok daha mühim bazı şeyler vardı. Ya tüm dinleri, etnik kökenleri, yaratıklarıyla Osmanlılar hep birlikte kurtulacak ya da hep birlikte yok olacaklardı. Devlet elden giderse milletle birlikte kendisi ve ırkı da tarihe karışacak yerini İngilizlerin Black Annis’i Almanların Troller’i Rusların Vodyanoy’u alacaktı.

Hayatının ailesinden tamamen farklı gelişeceği daha minik tatlı bir gulyabanicik olduğu günlerden belliydi. Ailesi bozkır gecelerinde köyleri basıp hayvanlara saldırırken o insan evlerinin nasıl yapıldığını merak edip incelerdi. Yakaladıkları hayvanları iştahla parçalarken o kendi lisanında bu ilginç, bir yandan kendisi gibi bakan, sesler çıkaran, hareket eden, bir yandan kendisine hiç benzemeyen hayvanlarla konuşup anlaşmaya çalışırdı. Ailesi bebek kaçırmaya gönderdikçe o insan kılığına girip köy kahvesindeki tavla şakalarına dalar, ailesi onu eğitmeye çalıştıkça acayip acayip sorular sorarak insanları tanımaya çalışırdı. Babası ona hep kızardı. Annesi belli etmese de evladının bir gulyabaninin yapması gereken hiçbir şeye merak duymamasına tersine insanlarla ilgili sorular sormasına gizli gizli çok üzülür, hep nerede hata yaptıklarını anlamaya çalışırdı.

Anne ve babası şeytan çıkarma başta olmak üzere metafizik varlıklarla mücadelede uzman olan ve Yozgat’a misyonerlik yapmaya gelen Amerikalı bir papaz tarafından öldürülünce dünyası yıkılmıştı. O her zamanki merakıyla karınca yuvalarını gözlemek için kalırken ailesi bir Ermeni köyünü basmaya gitmiş orada Amerikalı papaza yakalanmıştı. Uzun süre kendine gelemedi. Garip bir şekilde önceleri sakindi. İntikam isteği zamanla yükselip gözünü kan bürümüş şekilde papazın peşine düştüğünde hayatını değiştirecek teşkilatla tanışacağından henüz haberi yoktu. İnsanların kendi arasındaki kavgalarıyla ilgili kurduğu İttihat ve Terakki isimli bir örgüt ajanlık ve misyonerlik faaliyetleri yaptığı için papazı vurmuştu. Gulyabani bunu öğrendiğinde İttihat Terakki’ye bir anda ısınırken bir yandan da çocukluğundan beri gelen merak duygusu tüm benliğini sarmıştı. İttihat ve Terakki kimdi?

Gulyabaniler çok uzun süre insan kılığında dolaşamazdı. Özellikle insanlar kalabalıklaştıkça bu kılıkta kalmak daha da güçleşirdi. Ancak ailesini kaybeden ve gulyabanilikle ilgili hiçbir şeye merakı olmayan bir gulyabaninin hayatta tek amacı kalmıştı. Çok garip bir şekilde karşılaştığı İttihat ve Terakki’nin ne olduğunu öğrenmek. Başta köylere indi. Her yere kulak kabarttı. Ancak sohbetler o senenin mahsulünden, filanca eşkıyadan, falanca paşanın zulmünden, aşar vergisinden öteye gitmiyordu. Gulyabani insan kılığına girme konusunda kendisini daha da zorlayarak kasabalara ilçelere inmeye başladı. Yavaş yavaş istediği bilgilere erişiyordu.

İlk kez insan taifesinin Yozgatlılardan ibaret olmadığını öğrendi. İnsanlar millet millet, din din ayrılıyordu. Ve aralarında çok büyük kavgalar vardı. Üstelik bu kavgalar milletler arasıyla da bitmiyordu. Her milletin kendi içinde de büyük mücadeleler oluyordu. Gulyabani bu duruma uzun süre alışamadı ve şaştı kaldı. Önceleri sadece kendi ırkını dünyanın en kötü varlıkları zannederdi. Ancak insanların birbiriyle savaşını ve birbirlerine yaptıklarını öğrendikçe dehşete düşmüştü.

Vaziyet pek müşküldü. O farkında olmadan içinde yaşadığı insanlar yok olmanın eşiğine gelmişti. Zaten ailesinin katledilmesi gulyabanilerin de tehdit altında olduğunu gösteriyordu. Bugüne dek karşılarına çıkan imamlar veya hocalar en fazla dua okur, onları kaçırırdı. Ancak işgalciler ve düşmanlar ailesini katleden Amerikan papazı gibi acımasızdı. İçindeki tüm insanları ve yaratıkları yok ederek yüzyıllardır yaşadıkları bu toprakları almak istiyorlardı. Gulyabani bunları fark ettikçe hiddet doluyordu. Bir şeyler yapmalıydı. Bir şeyler yapılmalıydı.

Bu düşmanlara karşı direnebilmek için içeride tek yumruk olmak lazım gelirdi. Tek yumruk olmak için özgürlüğün, meşrutiyetin gelmesi gerekirdi. Türk, Rum, Ermeni, Arap, Arnavut, Bulgar, Gulyabani, Cin, Alkarısı ancak Meclis-i Mebusan tekrar açıldığında, eşit bir şekilde temsil edildiğinde tek yürek tek bilek olacaktı. İşte İttihat Terakki bunun için vardı.

Gulyabani uzun süre düşündü taşındı. İttihat ve Terakkiye katılmaya karar verdi. Ama nasıl? Bu bilgileri edinmek bile aylar almış, insan kılığında uzun süre kalabilmek için çok eziyet çekmişti. Üstelik İttihat Terakki gizli bir örgüttü. Hem her yerdeydi hem hiçbir yerde. Toprak gibi elle tutulmaz, gözle görülmez ama hava gibi her yeri kuşatırdı. Yozgat’ta İttihat Terakki kimdi? Neredeydi? Ona nasıl katılacaktı?

Gulyabani pes etmedi. Tek kurtuluş yolu olan teşkilata katılmak için gerekirse tüm ömrünü verecekti. Yavaş yavaş çok daha uzun süre insan kılığında kalabilmeye, daha kalabalık yerlerde bulunabilmeye başladı. Şehirde yavaş yavaş tanınıyordu. Herkes onu sessizliğiyle, aniden kayboluşu ve ortaya çıkışıyla biliyordu. İnsan taifesi de bir garipti. Yarısı meczup kabul edip dalga geçerken yarısı derviş kabul edip izzet ikramda bulunuyordu.

Rastgele takılmakla İttihat Terakki’yi bulamayacağını anlayınca şüpheli tipleri ve konuşmaları takip etmeye başladı. Tam sabrının tükenme noktasına geldiği bir gece, içine yerleştiği genişçe bir çeşme kurnasının önüne sürekli etrafına bakan, genç ve endişeli biri geldi. Sırtını çeşmeye vermiş vaziyette durdu. Gece vakti olduğu için kurnaya tünemiş olan gulyabaniyi fark etmemişti. Az sonra orta yaşlı, bıyıklı, şık giyimli bir adam daha peyda oldu.

“Yarın gece yarısı Tarhanacılar köyünde”

Bir anda ikisi birden kayıplara karıştı. Gulyabani hem adamların bu kadar hızlı kaybolmasına şaşırmış hem de aradığı ip ucunu bulduğu için çok mutlu olmuştu. Demek teşkilattaki yoldaşları da kendisi gibi gölge hızında hareket etmekte çok yetenekliydi.

Ertesi gece Tarhanacılar köyüne gitti. Ve gizli toplantıyı buldu. Köyün hemen dışında bir tepede 10 15 kişi toplanmışlardı. Toplantının doğrudan ortasına dalınca İttihat ve Terakkinin Yozgat Şubesinin üyeleri büyük bir şok yaşamış, baskın yediklerini zannetmiş, silahlarına davranmışlardı. Ancak Gulyabani tüm yeteneklerini sergileyerek şimşek hızıyla hepsinin silahlarını toplayıp karşılarını dikilmişti. Teşkilat şoktaydı. İnsan kılığından çıkmadan konuştu. Yozgat şubesi uzun süredir ciddi baskı altındaydı. Çok zayıflardı. Ve gün geçtikçe teşkilatın tamamen ifşa olma ihtimali ortaya çıkıyordu. Bu zayıf, solgun görünümlü, ufak tefek ve aşırı yetenekli genç adama güvenmekten başka şansları yoktu.

Başlarda ona sahte kuryelik görevleri verdiler. Hepsini büyük bir hızla ve kusursuz bir şekilde yerine getirdiğini gördüklerinde yavaş yavaş güvenmeye başladılar. Ancak yeni delikanlıyı hâlâ aralarına alamıyorlardı. Çünkü sürekli sağa sola kayboluyor, uzun bir süre ortaya çıkmayabiliyordu. Gulyabani de bunun farkındaydı. Ancak insan kılığında belli bir süre kalabiliyordu. En sonunda teşkilattakilere durumu açıkladı. Başta onunla dalga geçip kafayı yediğini düşündüler. Ancak gulyabani aniden aslına dönünce ortalık karıştı. Bunu bildiği için daha önceden toplandıkları şehir dışındaki bağ konağının kapılarını kilitlemişti. İttihat ve Terakkinin Yozgat Şubesi üyeleri o gece hayatlarının en büyük korkularından birini yaşadı. Hatta en yaşlı üyeleri aklını yitirdi. Ancak Gulyabani sabaha dek kendini alıştırdı. Ve teşkilatı ikna etti. Teşkilat yeni üyesini merkeze bildirmemeye karar verdi. Bir Gulyabaninin kendilerine katıldığını bildirirlerse Yakup Cemil özel olarak Yozgat’a gelir ve topluca akıl hastası olan şubenin tamamını “feshederdi”

Gulyabani düşüncelerden sıyrılıp kendini toparladı. İşte bölgeye denetime gelen Hüsrev Paşa’nın faytonu vilayete yaklaşmıştı bile. İlk ciddi görevini birazdan yapacaktı. Avuçlarını kavradı. Bir nefes verdi. Hareket etmesinden saniyeler evvel müthiş bir rahatlığa ve huzura kavuştu. Aniden kendisini ortaya attı. İnsan kılığından çıktı. Başta paşa olmak üzere tüm muhafızlar korku içerisinde donakalmışlardı. Birkaç saniye sonra üzerine kurşunlar yağmaya başladı. Koştu, koştu ve yere yuvarlanan paşanın üstüne çullanarak tek bir darbede görevini yaptı.

İttihat Terakkinin Anadolu şubeleri o gün olağanüstü yetkilerle denetime çıkan paşanın suikaste uğraması ile kurtulmuş, Rumeli’ye göre çok zayıf durumda olan Anadolu ekibinin uzun süre boyunca nasıl korunduğu ve kollandığı yıllar boyu sır olarak kalmıştı.

Önder Baran Tunç

Öne Çıkan Yorumlar

  1. Güzel bir öyküydü. Tema farklı bir açıdan ele alınmış. Öykünün geçtiği dönem de hikayeyi daha dikkat çekici yapmış. Diğer seçkilerde görüşmek üzere.

Söyleyeceklerin mi var? Kayıp Rıhtım Forum'da yorum yap.

Yorum Yapanlar

Avatar for OykuSeckisi Avatar for maviadige