Öykü

Keramet Halıda

Dedesi öldüğünden beri babaannesi onlarda yaşıyordu. Babaannesi ile annesinin hayat görüşleri, kendisini bildi bileli hiç uyuşmamıştı. Evde ki huzursuzlukların en büyük sebebi babaannesinin sebep olması yetmiyormuş gibi kendisi ve kardeşine yansımaları ağır olabiliyordu. Babaannesinin ortak olduğu aile içi kavgalarda çoğu zaman kız kardeşiyle yatak altına veya çatı katına saklandıklarını nasıl unutabilirdi? Hatta çatı katında farelerin bacaklarının arasında dolaşmaları umurlarında olmazdı. Yeter ki evde şiddet bir an önce dinsindi.

Bir gün yine kavga çıkmıştı. Kavga sebebi; eski halıyı çatıya koyup, babasının annesine verdiği haftalıklardan biriktirip yeni halıyı ne babasına ne de babaannesine sormadan satın almasıydı. Babasını dolduran, olayın fitilini veren gene babaannesiydi.

Çatı katında köpek gürültüsüyle, uğuldamalarıyla uyanmıştı. Yanında kıvrılmış uyuyan kız kardeşine baktığında her şeye rağmen uyuyordu. Dışarıya bakmak için, camın kenarına gittiğinde, uğuldayan, havlayan köpeklerden eser yoktu. Odanın içinde gözlerini gezdirdiğinde annesinin sandığının yanında dizlerini kendisine doğru çekmiş eski halıya şaşkın gözlerler baktığını gördü. Haksızda sayılmazdı….

Yerde kıvrık duran halı, yere sere serpe açılmış köpeklerin havlama, uğuldama sesleri oradan geliyordu. Annesinin yanına usulca yaklaştığında annesi gibi gözleri fal taşı gibi açılmış halının üzerinde beliren canlandırmayı hayretle izliyordu.

Üstü başı yırtılmış, gözlerinin etrafı mor, ağzından burnundan kan gelmiş olmasına rağmen kucağında tuttuğu bebeğe parkın köşesinde meme vermeye çalışırken, etrafını köpekler sarmış uluyorlardı. İçlerinden dişi olan ve yeni doğum yapmış olan köpek kadının önünde başını eğip, burnuyla önce kadını sonra bebeği koklayıp, ardından kadının önüne uzanıp memelerini ortaya çıkardı. Kadın köpeğin ne yapmaya çalıştığını kafa karışıklığına rağmen anlamıştı. Köpek, bebeği ona verip emzirmesine izin vermesini istiyordu. Kadın etrafında ki köpeklere çaresizce bakıp, kucağındaki bebeği usulca köpeğin memelerine doğru emmesi için bırakmıştı çünkü bir anne olarak evladı aç kalmasın diye başka çaresi olmadığını düşünmüştü.

İkinci görüntüye geçmeden annesinin gözyaşlarını elinin tersiyle silerken, “Üzülme anne sen çaresizlikten böyle yaptın ve ben daha insani özelliklerimi tamamen kaybetmedim.” dedi, gülümseyerek. Annesi, oğlunun erken olgunlaştığını gördükçe gurur ve sevinç duygularını bir arada yaşıyordu. Oğluna sarılırken, ikisinin de gözleri köşede uyuyan küçük kıza takıldı. Annesi o sırada oğlunu köpeklere iki yıl emzirtip, zaman geçtikçe oğlunun kanının, canının köpek genlerine dönüşmesine ne kadar üzülüyorsa kızını böyle durumlardan uzak tutup onu kurtarabildiğine seviniyordu.

Zaten kayınvalidesinin aile yadigarı hediye halıyı istemeyip, her seferinde kapı dışarı atmasının sebebi geçmişi ile ilgili böylesi bir acıyı sürekli hatırlatmasıydı. Ama ne hikmetse, o halıyı attıkça halı sanki uçup bir yerlerden eve giriyordu. Bu yüzden halı onun için uçan halıydı ve kurtulamayacağını anlayınca yeni halıyı aldığı gibi uçan halıyı çatıya hapsetmişti. Gene de kocasıyla şiddet yüklü kavganın temelini uçan halı oluşturmuştu.

Kısaca; bugüne kadar o kaçtıkça geçmişin kötü izleri uçan halının kerameti sayesinde her an canlanıyordu. Oğlu ile yaşadığı gecenin ağırlığından sonra sabaha karşı, çatının kapısı ağır adımlarla açılırken, kayınvalidesi belirdiğinde hayatında her şeyin sil baştan yaşanmayacağını biliyordu.

Pınar Kumsal Başdağ

1975 yılının Ekim soğuğunda dünyaya gelmiş biri olarak, kendimi bildim bileli yazıyorum, okuyorum. Herkesin besin kaynağı vardır, benim besin kaynağım yazmak. Yolda yürüyen kadınlardan herhangi birinin önünü kesip, çantasına baksanız kadınsal her türlü malzeme vardır. Benim çantama baksanız, cüzdan, not defteri ve kalem dışında bi rde evimin anahtarlarından başka bir şey bulamazsınız.

Bir Yorum Yap

E-posta adresiniz yayımlanmayacaktır.Yıldızlı olan alanların doldurulması zorunludur. *