Somut şeyler, sadece ben görüyorsam soyut mu olur? Yoksa somutluğu soyutluktan ayıran başka bir somuta mı ihtiyaç duyar insan? Bu tür çelişkiler varken etrafı dört tarafı çevrili bir ada olan kafamın içinde, bir de böyle düşünmek istedim. Yanıldığımı fark ettim. Senin gördüğün her şey somuttur. Öyleyse ben seni hep fark ederken senin beni bulamamış olman hangimizi görünmez yapar?
Seni ilk kez, bizim sokağın sonundaki kitapçıda görmüştüm. Dışarıda durmuş, seni izliyordum. Oradan çıkıp hemen yan taraftaki plakçıya gitmiştin. Sanırım en gözde olanları, en çok dinlenenleri değil, kenarda köşede kalan plakları karıştırıyordun. Sonra camdan bakarken bir an beni fark eder gibi oldun. Hemen kenara çekildim. Bir seyyar satıcının arabasının önüne attığı brandanın arkasına saklandım. Saklanırken brandanın altından görünen ayaklarımı fark etmedin. Yukarı bakmaya başladın ama ben alçaklardaydım. Ayaklarım yeryüzündeydi.
Oysa ben seninkileri fark etmiştim. Ayaklarını yani dolayısıyla adımlarını. Sol ayağını daima sağ ayağının biraz daha önüne gelecek şekilde kullanıyordun. Adımların karakteristik bir başka uzuv gibiydi. Belki istemsizce öyle yürüyordun. Belki bir kusur yaratmak içindi kendinde. Belki mükemmel biri olmadığını hissetmek için. Belki…
Sırf bu yüzden seni fark etmiştim sanırım çünkü sana benziyordum. Az önce sen en az dikkat çeken ama aslında en farklı olan plaklara uzattın ya elini, ben de en uzak gibi duran insanlara dikkat ederdim hep çünkü dikkatimi çekmeyenler mükemmelliği, kusurlarını güzelce paketlemek için kullanıyorlardı. Seninse mükemmelliğinin üzerinde seni kusurlu gibi gösteren bir sürü etiket vardı. Etiketleri kaldırmaya cesaret eden biri seni bulacaktı. Etiketlerini kaldırdığım gün seni takip etmeye karar verdim. Kalabalıklardan geçtin, düz gittin, biraz saptın sola, biraz kaybolduk ama seni izlemeyi bırakmadım. Seni kaybetmeme imkân yoktu. Kocamandın. Kalabalıkta neredeyse en çok senin gövdeni kaçırmıyordum. Bazen de adımlarından buluyordum. Seni herkes görüyordu ama bir tek ben hissediyordum. Buradaki görmek hissetmekti aslında. Gittikçe benim için somutlaşıyor, herkes için soyutlaşıyordun. Nerede oturduğunu bilmiyordum ve bir hayalet gibi yaşadığına inandırmak istemiyordum kendimi. Bu yüzden seni plakçının önünde, saklandığım brandanın arkasında beklemeye başladım. Plakçıdan her çıktığında ardından ben de plakçıya girmek istedim. Baktığın plakları gözden geçiriyordum. Bir gün plağın birinde küçük bir not gördüm.
“Ayaklarını saklamayı öğrendiğin gün büyüyeceksin.”
Beni görmüştü. Buradaki görmek fark etmekti bu sefer. Beni fark etmişti. Ben de bir not iliştirdim aynı plağın üstüne.
“Koca adam, gerçek misin?”
Bir gün sonra…
“Bir tek sen gördüğün için gerçeğim. Herkesin fark ettiği gün yok olacağım.” yazmıştın ertesi gün.
Onunla hiçbir zaman tanışmak istemedim çünkü dokunsam yok olacak gibi hissediyorum. Bu yüzden plakçı onu somutlaştıran somut bir aracıydı aslında. Yazdığımız her şeye bir sonraki gün cevap alabiliyorduk.
“Koca adam kim olduğumu merak etmiyor musun?” diye sordum.
“Seni bulursam kaybolursun.” yazdı bir sonraki gün.
Sonunda koca adama gerçek bir soru sordum.
“Kimsin sen?”
“Gördüğün hiçbir şey değilim. Bilmediğin her şeyim.”
Koca adam gözümde kocaman oluyordu gittikçe. Kocaman bir efsaneye dönüşüyordu. Ben de bundan korkuyordum işte. Herkesin onu fark etmesinden çünkü efsaneler çok çabuk yayılırdı. Dilden dile…
“Bir gün herkes fark ederse yok olacağım.” demişti Koca Adam ve efsaneleri bir gün herkes fark ederdi.
Onu kimse fark etmeden önce bir kez onunla konuşmam gerekiyordu. Onu bekledim, plakçıdan çıkana kadar. Beni görmemesi için de brandanın arkasına saklandım yine ama bu kez biraz daha geride durdum. Sanırım ayaklarım artık görünmüyordu. Plakçıdan çıkar çıkmaz onu takip etmeye başladım. Beni fark etmedi. “Ayaklarını saklamayı öğrendiğin gün büyürsün.” demişti bana. Demek ki bugün büyümüştüm. Takip etmeye devam ettim. Her yer kardı. Koca Adam geçtiği her yere kar yağdırıyordu. Sol ayağını sağ ayağının önüne atarken doğal olarak tek adımlık ayak izleri oluşturuyordu. Benim adımlarım çift onunkiler tek gibi dururken köşeyi döndüm onunla birlikte. Birden, Koca Adam’ın adımları yok oldu. Burada bir yerde olmalı. Çık ortaya Koca Adam, burası çıkmaz sokak…
Koca Adam herkes onu bulsun istemiyordu. Buradaki bulmak yakalamaktı aslında. Sırf bu yüzden Koca Adam yoktu. Koca Adam yok oldu. Onun kaybettim. Geldiğim yönü takip edip geri döndüm Koca Adam’ın eski ayak izlerine bakarken.
Son bir kez plakçıya girdim. Onun dokunduğu yerlere bakmak istedim. Yine en az dikkat çeken plaklara baktım. Hepsini dünyanın son harikalarıymış gibi inceledim. En arkada bir tanesi gözümden kaçacakken notu fark ettim.
Koca Adam?
“Az önce ayaklarını gizleyememiştin. Seni yine de gördüm çünkü çocukların gölgesi kocaman olur.”
Burada bahsettiği görmek ise beni somutlaştıran gerçek bir görme eylemiydi işte.
Demek ki ayaklarımı gizleyememiştim. Demek ki daha büyüyememiştim. Ama Koca Adam?
Koca efsane? Tam çıkmaz sokaktayken birden yok olup gizlememiş miydi kendini?
Öyleyse o büyümeyi öğrenmişti.
Onu şimdiden özlemiştim ama efsaneler hep yaşardı.
Koca Ayaklı Adam Efsanesi içimde sonsuza dek yaşayacaktı hem de hiç kimse fark etmeden çünkü herkes fark ederse o yok olacaktı.
Merve Hanım merhaba,
Öncelikle seçkiye hoş geldiniz, sanırım ki ilk öykünüz seçkide. Değilse, benim hatam, affedin.
Öykünüze gelecek olursak, söyleyeceklerimi sizi kırmadan ve yazma şevkinize zarar vermeden söylemek niyetindeyim. Aksi bir niyetim asla olmaz, olamaz. Kendimce, öykünüze verdiğim zamanın karşılığı olarak, ne beklerdim öykünüzden onu anlatmaya çalışacağım.
İlk öykü yazma girişiminiz mi bu bilmiyorum. Öyle ise, başarılı. Değilse, birtakım sıkıntılar var. Ben bu iki durumdan bağımsız olarak söylemek istiyorum söyleyeceklerimi.
Öyküde fazlaca tekrarlanan kalıp cümleler ve sözcükler etkiyi düşürüyor. Cümle yapılarınızda bazı problemler var. Derdini anlatamıyor aralarından bazıları. Cümleleri uzatmaktan ve biraz daha kimliklendirmekten çekinmeyin derim ben. Bu hali ile acelece yazılmış gibi duruyor. Bir olay örgüsü ya da sonuç yok öyküde. Soyut ve somut sözcükleri ile epey içli dışlı olunmuş ama anlatılmak istenen nedir öyküde tam olarak anlayamadım. Kız kim? Koca adam kim? Kızın duygularının niteliği nedir, aşk mı, başka bir şey mi? vs. vs. Bunları açıklamamayı uygun buldum, olduğu hali ile benim için daha uygundu diyebilirsiniz, takdiri sizindir elbette, ancak sanıyorum ki biraz daha görünür olması gereken durumlar var öyküde yine de.
Yazdığın giriş paragrafı üzerinden anlatayım bir de meramımı haddim olmayarak. Girişteki anlatım bozuklukları ve karmaşa insanın öyküye adapte olmasını zorlaştırıyor. Ne anlattığınızı anlayayım derken öyküye devam edemedim bir süre. Ben olsam girişi aşağıdaki gibi yazardım mesela.
“Bir şey yalnızca görüldüğünde mi somut olur, yoksa somutu soyuttan ayıran başka bir şeye mi ihtiyaç duyar insan? Bu tür çelişkiler varken dört tarafı kemiklerle çevrili bir ada olan kafamın içinde, sanıyorum doğru cevap açıktı: Görebildiğin her şey somuttur. Öyleyse söyle şimdi, gözlerim ile seni somutlaştırırken ben, beni bir türlü göremiyor olman hangimizi soyutlaştırır.”
Ki, her şeye rağmen girişin son cümlesinde mantık hatası olduğunu düşünüyorum.
Fazla da uzatmayayım. Sizden başka öyküler de okumak isterim. Diğer seçkilerde de görüşürüz umarım.
Merhaba Cem Bey.
Seçkide ilk öyküm evet. Hoş buldum teşekkür ederim:)
Öncelikle zaman ayırıp okuduğunuz ve yorum yaptığınız için çok teşekkür ederim.
Değerli görüşlerinizi tek tek okudum. Aslında daha devrik ve uzun,sıralı cümleler kullanmayı seviyorum. Yazılarım ve öykülerim genelde ‘Koca Adam Efsanesi’ nin aksine daha mecaz ve klişeden uzak, kimliği olan kelimelerle dolu oluyor. Bu yönde yazdığım yazılarda kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşünüyorum. Tavsiyelerinizi diğer seçkide kullanmayı umarım başarabilirim.
Öykünün sonunun netlik kazanamaması ise sanırım benim için gerçek hayatta anlam ifade eden bir konusunun olmasından kaynaklanıyor. Kurgu dünyasının dışında netlik kazanamamış bir hikayesi var bu öykünün bende. Bu yüzden öyküye istemsizce yansıtmış olabilirim. İster istemez kafamda netlik kazanamayan bir hikaye Koca Adam’da kendini buluyor .
Cümle yapısı ile ilgili önerilerinizi de mutlaka yansıtmaya çalışacağım. Umarım diğer öykülerde bunu yansıtabilirim. Diğer seçkilerde de görüşürüz umarım. Tekrar teşekkür ederim Cem Bey:)
Oldukça tatlı bir öyküydü. Sonunda karakterlerin buluşmasını isterdim. Ayaklarını Gizleyemeyen Kız büyüdüğünde ve ayaklarını gizlediğinde buluşurlar belki ve dünya üzerinde yalnızca birbirlerini fark ederler.
Bu okuduğum sanıyorum beşinci öykünüz ve seçkideki ilk öykünüz. Böylece her ne kadar kronolojik sırada gitmesem de üslubunuza aşina oldum ve kaleminizin serüvenine tanıklık etmiş oldum, okumadığım iki öykü kaldı.